pipa bacca'ya gebzede tecavüz edip sonrada öldüren kamyoncunun gözünden anlatılan "yollu" adlı oyun da; bülent çolak, ali savaşcı, serap matyas, çiçek acar, volkan keleş oynuyor. oyunu kaleme alan yazar; ali ömür ulusoy. oyuna mert fırat, mesut yar gibi ünlüler "barış gelini olurmsun" sergisine destek vererek katkıda bulundular.
Tecavüzün sadece bir cinsin diğer cinse değil, toprağa, bedene, düşünceye kadar hayatın her noktasında olabileceğine dair bir oyun YOLLU. Ancak tecavüzden de öte bunu yaratan koşulları, zihniyeti toplumu; kadını ve erkeği yaratan toplumsal bilinci; bu duruma bakışımızı, kayıtsızlığımızı, ikiyüzlülüğümüzü Barış Gelinine tecavüz eden Kamyoncu üzerinden görünür kılmaya çalışıyor. El birliğiyle toplumsal cinsiyeti nasıl yarattığımızı gösteriyor.
Üstelik tecavüzü, mağdurun gözünden değil, doğrudan tecavüzcünün gözünden işliyor. Oyundaki karakterler ise bir vücudun organları gibi düşünülmüş. Kamyoncu ise bu vücudun cinsel organı, yani penisi oluyor. Tecavüz, Kamyoncu aracılığıyla işlenmiş toplumsal bir suç olarak çıkıyor karşımıza: Bizim penisimiz olarak!
Ali Ömür Ulusoy'un yazdığı "YOLLU"yu Bülent Çolak yönetiyor. Ali Savaşçı, Bülent Çolak, Serap Matyaş, Volkan Keleş ve Çiçek Acarın rol aldığı oyuna Fırat Tanış, Ahmet Kaynak ve Ömer Uğur da sesleriyle eşlik ediyor. Alayına tiyatro! mottosuyla yola çıkan JANTi tarafından sahnelenen oyun, 22 Şubattan itibaren Sahne HALde izlenebilir.
yavrunun veritabanı üzerinde müthiş tesire sahip etkilerdir.
çocuğun karakterini şekillendiren çevresel etkenlerin en önemlilerinden biridir izlediği filmler. bunun sebebi sinemanın kişinin bilinçaltına nüfuz eden çok büyük bir güce sahip olmasıdır.
misal çocuğun yılmaz güney filmleri seyretmesi ileride haksızlığa gelemeyen, geri vitesi olmayan, cahil cesaretine sahip, intikam düşkünü bir kişilik olmasına yol açabilir. bunun birçok örneğini gördüm şahsen.
lakin geleceğe dönüş serisi (bkz: back to the future) gibi bilim kurgu ve komedi unsurları taşıyan yapıtlar çocuğun zihinsel gelişimini olumlu etkiler, mizah algısını geliştirir, bilime, sanata ilgi duymasını sağlar.
dolayısıyla çocukların algılarının en açık olduğu öğrenme süreçlerinde ne izledikleri son derece önemlidir ve bu süreçte onlara tatar ramazan seyrettirmek bence hiç iyi bir fikir değildir.
obama sütlü cikolata renkli teni, sevimli mizacı, barışçıl politikası ve düzenli aile hayatıyla amerika nın yıllardır dünya kamuoyu nezdinde süregiden bozuk imajını düzeltmek amacıyla ortaya çıkarılan bir kahramandır. yapay ve kurmaca bir figürdür.
kadın algısı ve kadınlarla ilişkisi küçüklüğünden itibaren hastalıklı temellere dayanan, kadını kendi yersiz şartlanmaları yüzünden olduğundan farklı birşeymiş gibi gören, herşeyden önce insan olunduğunun yaşanması şöyle dursun farkında bile olmayan, yaşadığı topluma ışık tutmak bir yana toplumsal, lokal şartlanmalardan kendini kurtaramayan, zorlama bir nezaket, yapay bir kibarlık takınarak kadınlara kadın, hanım, kız hatta hatun demek varken bayan demekte bir beis görmeyen insan evladıdır.
bu kadar büyütülecek bir olay değilmiş gibi görünebilir, bir insanlık suçu değildir sonuçta, daha önemli sorunların olduğu kesindir falan ama bu bir kültür meselesidir ve kültür kesinlikle birçok şeyden daha önemlidir. "kadın" demek ayıp değildir, çok daha oturaklı ve yerindedir. hele "hanım" demek şahanedir, söyleyen alnından öpülesidir.
ayrıca tdk nın sitesinde "bayan" diye bir kelam yok, kim götünden uydurmuş belli değil.
zaten türkçede ismin önüne bir hitap kelimesi gelmez, ancak sonuna "bey" ya da "hanım" şeklinde gelir. sanıyorum "bay" ve "bayan" kelimeleri ingilizcede hitap kelimesinin isimden önce gelmesinden esinlenilerek uydurulmuştur.
bakire kadınlara "kız" denmesi, insanlarda bir kadına nasıl hitabedileceği hususunda tedirginlik yaşatmış olabilir ve bu ihtiyaç doğrultusunda bey kelimesi bay olmuş, baydan da bayan türetilmiş olması muhtemeldir. bu da temelinde cinsel tabuların, yasakların yattığı gerçeğine tekabül eder. kadını bakire ya da bakire değil, evli ya da bekar olarak kategorize etmek, kadını cinsel durumuna(ne demekse) göre sınıflandırmak geri kalmışlıktır, öküzlüktür. bu ingilizcede daha belirgin biçimde (miss-mrs) vardır, ama ingilizcede olması doğru olduğu anlamına gelmez.
(bkz: birleşik krallık)
(bkz: krallık)
insanın en ilkeli, her haliyle kendini kanıtlama çabası içerisinde olandır.
"Ben Tasavvufa da girdim" izlenimi vererek tatmin arayıp, hâlâ etraf için yaşamaya devam ettiğin sürece, kendini kandırmaktasın.
Senin yaptığınla, ALLAH a kazandıracağın birşey yok!
Tasavvuf kapısından girmenin işareti odur ki, "kendini başkalarına kanıtlama" sevdasından kaynaklanan davranış ve düşüncelerden geçer kişi.
"ALLAH" ismiyle açıklanan mânâyı anlayabilen ve ölümötesinin ciddiyetini farkeden bilir ki, "kendini haklı çıkarma", "önemli biri olarak gösterme", "çevrenin ilgisini çekme", "başkalarının gözünde yer edinme", "başkalarına istediğini yaptırabilme", "farklı ve güçlü görünme", "önder olma" gibi davranışlarla kişi gerçekte Tasavvufun önerdiği BiRLiĞi yaşamaya değil, egosunun istediği, başkalarından ayrılığı yaşamaya hizmet etmektedir.
Her davranış ve düşüncesiyle, "ben başkalarından farklıyım" hırsına hizmet edip, karşısındakine(!) "bak ben de varım" diye çırpınırken; nerede kaldı beş duyu kaydından kurtulup, "ALLAH"tan gayrının varolmadığını anlamak ve O nun indinde yokluğunu hissedebilmek!!!
gizli gülşen, aynadaki evren, holografik bakış isimli okunası kitapları ve çok değerli makaleleri olan ve bunları telif, kar vb. gözetmeksizin sitesinden yayınlayan değerli bir insan.
doğru kaynak bulamayan merak sahibi genç dimağlara çok faydalı olabilir.
soğan halkalarının genişçe bir tencerenin tabanına döşenmesinin ardından hamsilerin üzerlerine dizilerek 1-2 bardak suyla pişirilmesiyle yapıılan yemek.limon ve maydonoz katılabilir.
hamsilerin gövde kılçıklarının çıkarılması yemeği yerken konforu arttıracağı gibi yarım kiloluk balıkla yapılacak 2 kişilik bir yemekte limon dilimleri 2-3 ü geçmemelidir, zira kabuklar acılık verebilir. ayrıca bir tutam maydonoz balığın kokusunu alır, lezzet verir.
Kurban bayramı değil!. HAC Bayramı!. Hacc'a gidenlerin bayramı!.
Hacc'a gidenler günâhlarından arınıyorlar. Bu arınmanın bayramını yapıyorlar.
Biz de onların bu sevincine, mutluluğuna iştirak ediyor, onlar bayram ettiği için biz de bayram ediyoruz.
Ve de, şükür olarak kurban kesip onların etini de kendimize hiç bir parça ayırmadan olduğu gibi ihtiyaç sahiplerine, yoksullara yetimlere, fakirlere dağıtıyoruz..
hacı şakir esasen kazan tatarı olan hacı ali bey in (hacı şakir in babası) kırım da kurduğu (1915 te türkiye ye göç ederler) sabun ve mum üreten firmasının 5. kuşak torunları tarafından 1990 lı yıllarda colgate firmasına satılması sonucu yahudi şirketi olmuştur.
(bkz: yahudilerin ticari zekası)
kutunun üzerindeki tavsiyelere uyulmasını tavsiye ettiğim bir üründür kendisi.
aslında hanımların bacakları için üretilmiş.
kullanmamanız gereken hassas bölgelerde her ne kadar işe yarasa da beraberinde şiddetli yanma, kızarıklık ve hatta aşınma meydana getiriyor. ama şimdi iyiyim.
maymunların evrimleşe evrimleşe insanlaşmaya başlaması ve ilk insanın insansı bir maymundan babasız olarak meydana gelmesi. tıpkı isa nın bakire meryemden babasız doğması gibi. havvanın aslında mecazi bir anlamının oluşunu da irdelemek lazım.
havva sanılanın aksine başka bir insan değil ademin kendi vücuduydu, kendi vücuduyla tanışması, mecazi anlatımla; yasak elmayı yemesiyle bilinç boyutundan madde boyutuna indi. yani ikiliğe, beden ve ruh(bilinç) ikiliğine düşerek, kendindeki ilahi kuvvelerle tahakkuk ettiiği mana boyutundan dünyevi madde boyutuna düştü. insanlığın amacı da ikili varlığını tekrar bir e indirerek kendini bilinç boyutunda bulmaya çalışmasıdır. çünkü zaten beden geçicidir, ait olduğumuz, geçeceğimiz boyutta ihtiyacımız olan şey güçlü ve donanımlı bir ruhtur..falan filan
yahu 21. yüzyıla girmişiz, 10 yıl da geçmiş...newtoncu determinist temel dünya görüşü, einstein önderliğinde (e=mc2) geçersiz kılınalı neredeyse 100 yıl olmuş. materyalist klasik fizik yerini holistik bakış açısını gerektiren kuantum mekaniğinin sunduğu yeni dünya görüşüne bırakmış, ama hala ateist olduğunu söyleyen insanlar var. tamam dinciler, yobazlar yüzünden dine antipati duyuyolar, nefret ediyolar, ama ya mazeretin geçerli olmadığı bir sistem sözkonusuysa? ki öyle.bence tamamen işin kolayına kaçıyorlar, derinlemesine düşünmüyorlar, tembelliklerine, cehaletlerine kılıf uyduruyorlar, bahane buluyorlar..ya bunlar 13-14 yaşındaki herşeye muhalefet yapan ergenler ya da dünyadan haberleri yok, hiç okumuyorlar, merak etmiyorlar.
lan oğlum bunda anlaşılmayacak birşey yok, herşey o kadar açık, ortada ki..
hani eskiden olsa anlarım, bilgi kaynakları kısıtlı falan.. gerçi şimdi de zaman yok. hele tek derdi sosyal statü olan zavallı gençlerin bi durup düşünmesi, hayatı anlamaya çalışması neredeyse imkansız. çünkü sistem düşünmelerini istemiyor, sürekli meşgul, sürekli stresli panik olarak ne için yaşadıklarını unutturmak istiyor. onun için herzaman olduğu gibi yine aslında herşey yolunda, yani herşey olması gerektiği gibi seyrediyor. aksi zaten düşünülemez.
sonuç olarak 21. yüzyılda ben ateistim diyen insan saygı duyulası bir insan değildir. dünyadan haberi olmayan, cahilin önde gideni bir insansıdır.
derin alan fotoğraf tekniği amiyane tabiriyle filmi saklayan örtücünün belli bir süre açık bırakılarak ışığın yani görüntünün tek kare filme kaydediliş süresini arttırmak suretiyle, normal çekimle silik çıkacak görüntünün belirgin biçimde alınmasına yarar. hubble uzay teleskopunun bu yöntemle çektiği bir fotoğraf bir insanın elinde tuttuğu bir bezelye tanesinin büyüklüğü kadar olan alan içinde 10.000 galaksi tesbit etmiştir.
beşiktaş taraftarını dünyanın en büyük 2-3 taraftarından biri yapan (nicelik değil nitelik olarak), dünya çapında bir desibel rekoruna sahip olmasını sağlayan, endüstriyel dinamiklerin egemen olduğu günümüz futbolunda, amatör ruhunu, özverisini, bağlılığını korumasına olanak veren unsurlardır..peki nedir?
bence kulübün karakterinden yayılan, insanın ruhuna işleyen evrensel değerlerdir.