hayatımın muhteşem ikilisi.
Çocukluğumdan bu yana değişmeyen yeme alışkanlığım...
Bazı geceler başka dostlarda eklerim yanlarına. Mesela "basın hukuku" ders notları! *
Çıkarsın balkona, açarsın iki dakikalık-üç dakikalık hikayeler anlatan bir yerel radyo,
Hem bunları tüketirsin, hem dışarıyı seyredersin. Ne param olsun ne pulum, vicdanım rahat olsun dersin...
Huzurun kıymetini anlarsın... bu ikisi galiba, dünyanın en sade ve de güzel şeylerindeler...
"kendimizi fazla beğenmeyelim" demenin imalı hali.
Elin oğlu maldır, değildir. Bilemeyiz.
Eskilerin de dediği gibi önce kendimizi bilmeliyiz!
"Kişi, başkalarının yalnışlarından kendine dönemediği takdirde, kendi olmadan yol alır" derim.
Bunu da yazın bir kenara dostlar; Bu memlekette bu kadar piskolojisi bozuk adamın olmasının bir diğer sebebidir,
"Başkalarına/ötekine tahamülsüzlük"
Belki herkesin kafasıdan şuan geçiyor olmayabilir ama bir zamanlar geçmiştir.
Bence var. Nereden mi biliyorum? Ben de tam onu söyleyecektim,
Gidelim bir ağaç keselim. Durduk yere değil, üstelik yerine 8-9 tane de dikelim.
Biz bu ağaçı öldürdük değil mi? Öyle ama biz bu ağaçtan, aynı zamanda kitap elde edeceğiz. Defterler yapacağız, bunları yazsın diye kalem üreteceğiz. Belkide sayısız ahşap eşya elde edeceğiz. Binlerce faydalı şey ortaya çıkacak...
insan da böyle işte, ölüyor ama öldüğü gibi kalmıyor. Binlerce faydalı şey ortaya çıkıyor.
Çünkü hiç bir şey, boşu boşuna gitmiyor.
--spoiler--
zamanında TRT2'de izlediğim bir belgeselde görmüştüm. -Yanlış hatırlamıyorsam!-
Belgesel, Cemil Meriç'in, kitap okumaktan kör olan gözleri için çok üzüldüğününden bahsediyordu.
Ardından, Cemil Meriç'in kızı anlatıyordu. bir gün ona hastanede odasında yatarken
"Baba ölüm, aynı zamanda körlüğünün sonu olacak" dediğini ve Meriç'in de bunu duyar duymaz,
yatağından doğrulduğunu ve yine yanlış hatırlamıyorsam, "sahi mi diyorsun?" diye sorduğunu söylüyordu.
--spoiler--
Belki yaştan olacak, belki de ölüm korkusundan, ben bu sahnede etkilenmiştim.
Kalbin, kafaya yenilmesi olarakta tanımlanabilir.
Kişinin, kendi egosunu tatmin amaçıyla yaptığı eylemler sonuçundan bünyesinin arzularına teslim olmasıdır...
Misall, uzun süre sevgilisi olmadığı için sevgili arayan gencin, bulduğu sevgiliyi kısa süre sonra terk etmesi!
Ne alaka değil mi? Ben olsam, ben de öyle derdim. Bu yüzden devamını da anlatayım,
sevgili ararsınız, bulursunuz, seversiniz ve ayrılırsınız.
amaçınız sevmek için sevgili bulmaktır. Hayatınızı paylaşmak için değil!
Hayatını paylaşmak için arayanlar, sevdik/sevildik/ayrıldık, sığılığı içinde yaşamayacak kadar olgunlardır.
En azından ben öyle düşünüyorum. Dolaysıyla yaşayacakları ilişkide, bu olgunluk çerçevesinde vuku bulacaktı.
yetişkin ergen gereksizliği içerisinde birbirlerini yiyip bitiren aslında bir birlerine iki yapancı olan, bireyler olmak yerine,
Bir birlerinin sessizliğini/yalnızlığını yırtan, Bir birleriyle saatlerce sohpet edebilen, bir birbirlerine "çayına kaç şeker istersin" sorusunda ki naiflikle yaklaşan kişiler olacaklardır...
Bilgi/birikim ve de tecrübe sonucunda yapılan tahminler bütünüdür...
Karısını döverek babasının evine gönderen kocalar için belediyelerin konuyla ilgilenerek,
Meslek edindirme kursları bünyesinde açmasını beklediğim kurs!
Ev hanımlığı meslek oluyorda bu neden olmasın değil mi ama? *
Her akşam eve geliyorsunuz ve her akşam karınız yemek yapıyor. Çok yorucu bir işte çalışmıyorsanız, ayıptır yahu kalkın bir günde siz yapın!!!Bir günde, çocukların altını siz değiştirmeye çalışın, yapamasanızda deneyin. Hem bu bir yerde karıcım sana omuz çıkıyorum mesajıdır. Çocuğunuzlada daha fazla kaynaşırsınız. Babasın sen baba! Çalışmaktan ve çocuğu korkutmaktan daha başka bir çok şey ile mükellefsin!Onu eğitmen lazım çünkü eğitim sadece okulda olmuyor. onunla konuşman lazım çünkü çocuğun kendine güveni doğarken içine konulmuyor.*
Hadi bunları yapmıyorsun bari bir gün olsun eve durduk yere bir hediye ile gel! demi ama!?
Bu kadın senin kölen değil ya! O da insan!? doğum günlerinde, bilmem ne zamanlarda arkadaşlarına hediye alıyorsunda
durduk yere, beraber hayata gögüs gerdiğin karına neden almıyorsun!? Bilmiyorum büyük mu konuşuyorum?
ama böyle bir koca olsam eve gitmeye yüzüm tutmazdı! bu duruma bekara karı boşamakta kolayda denebilir. değil mi?
denir efendim. insan evladıyız bahane bulmak istediğimiz zaman daima buluruz.
Yeter ki kendimizi haklı çıkartmak isteyelim...
Hatta bir tahiminde bulunmaya çalışayım, bunu okumaya zahmet eden bir kaç evli ama bunlardan uzak abimiz,
kendini benim kalbim temiz! Karımdan başkasına bakmıyorum gibi teselliler ile avutuyordur. Olamaz mı? olabilir...
Bana sorarsanız, insan en çok ve en iyi şekil "kalbim temiz" diyerek kendini kandırır.
Kalbimiz temiz ha!? yani hiç bir şeye sinirlenmiyoruz! Biri bizi tekmelese, bir yerimizi kanatsa, yunus emre gibi gülüp geçeceğiz!?
Güldürmeyin beni dostlar, abiler, ablalar, bacılar ve de pek saygı değer büyüklerim.
Birilerine hakaret edecek kadar sinirleniyorsanız,
Hep kendinizi haklı çıkartıyorsanız.
Bir çok derdi-tasayı vicdanınız ile muhasebe etmiyorsanız...
Bu böyle olmayacak saat ilerlediği için yazıdıklarım konun ağırlığına karşı kifayetsiz kalamaya başladı.
Hepimziin çok iyi bildiği, bilmesede bir yerlede gördüğü, hiç olamdı en azından duyduğu, şu yedi öğüt, kalbi temiz insanları işaret etmekte:
aynı zamanda, Takılacak hatun aramanın yollarıdır.
insan, dünyasını paylaşacak birini arar. Düşüncelerini, yaşamını paylaşacağı ya da tamamlamasını istediği birini arar...
Ona zıt olmayacak olan elmanın yarısını arar. "Eş" arar "sevgili" aramaz. Sevgili apayrı birşeydir.
Sevgili aramak!? Ne için? takılmak için!
Nedir yani? yanisi sevgili aramak eşittir takılacak hatun aramak!
insan yalnızlığını unutturacak kişiyi dünyasını, mantalitesini, yaşamını paylaşmak için arar!
ihtiyaçtır: insan yalnız kalamaz. gel görelim ki, aynı insan bir "sevgiliyi" genellikle arzular ve benzeri hisler için arar.
Dolaysıyla başka bir yerde de bu durum arzuların esiri olma yoluna çıkıyor.
olmuş gecenin bir vakti, kafam
iyice karıştı...
Diğer yarını bulduğunda anlarsın. Yıldırım aşkı dediğin o şey orada ışık bulur.
O diğerlerine benzemez. Seni sıkmaz. pek açıtmaz... Senin tamamlayandır....
eskiden her yerde, bu sınırın belirleycisi doğruyu söyleyenlermiş** şimdilerde ise sınırın belirleyicisi/kaldırıcısı kimi yerlerden çıkar amaçı güdenler, anlık zevk peşinde koşan, içi boşaltılmış guruh kitle olmuş. gayeleri ne yapıyorsak daha kolay yapalım.
minareye kılıf uydurmaktır.
ayıptır.
ilginç bir insandır kendisi benim için. mizahi olarak hoş diyorsa daha da sınırlar ötesi bir insandır kedisi. küfürün neresi hoşdur tam olarak bilemiycem ama tahminen diyorumki birisi size medyadan siz topluluk içindeyken ya da sevgilinizin yanıdayken, anneniizin yanınızdayken veya hiç olmaycak başka bi'yerde küfrediyor ve sizde buna hoş diyorsanız. *
verdikleri "Hacı Sabancı'yı Anma Konseri" adlı konserlerinin kesinlikle izlenmesini tavsiye ediğim bir devlet senfoni orkestrası topluluğudur.
Mersin Devlet Opera ve Balesi Korosu'nun yer aldığı ve şefliğinin: Emin Güven YAŞLIÇAM'ın yapdığı konserin, Oğuzhan BALCI tarafından düzenlenen görüntülerini youtube'da "Senfoni ile ilahiler" diye aratarak bula bilirsiniz. Siz Görüntüleri bulmadan bir dost tavsiyesinde bulunmak gerekse; Harkulade olduğunu söyleye bilirim.
Opera + Senfoni Orkestrası + Koro + ilahiler = Muteşem bir müzik ziyafeti, ruhsal bir doyum.
eskazanın, eski kullanımı ve doğru yazılmış halidir ya da ikisinden birini tanım olarak seçiniz. eskiden böyleymiş yeniside böyle. Annenlere askerden, okuldan mektup yazarken birini, kankilerine, kuzenlere mesaj atarken ötekini kullanırsın. anlamı: kazayla, yanlışlıkla, bilemeden olan. fakan bazen "tutki oldu" anlamında da kulanılır. örnek kullanım;
-abi ez kaza kamerayı gördü ne diyeceğiz.
-abilerin olurda beni öldürmek isterse şantaj yapmak için hayatım! diyvercez kuzen.
-zuhahahha zuhahhah *
genelde hazırlık okullarının sıra ve duvarlarında can sıkıntısından mütevelli ve yahut tiyatro kulislerinde "her gittiğin kulise izini bırak" felsefesini benimsemiş birinin "benim işaretim bu" diyerek onu seçmesi sonucu bu mekanlarda ve objelerde kazınmış ya da çizilmiş olarak görebileceğiniz, türkce anlamı: "ben burdaydım", okunuşu:" ayvaz hiyır" olan ve adı ayvaz olanlarla dalga geçmek için de kullanılan ingilizce tümce.
HAzırlık da sağda solda görüpte en çok merak ettiğim duvar yazısıydı. Ve hazırlık okuyup da başkasının bırakdığı bir iz olarak onu görmeyeninin veya bir iz olarak onu yazmayanın pek az olduğunu düşündüğüm evrensel işaret.
istanbul, balat'da bulunan sağ ve sol yanlarında ermeni kız ve erkek liseleri bulunan, sonunda ise bizans zamanından kalma tek , eğer doğru hatırlıyorsam, ortodoks kilisesi yer alan sokak. Ayrıca istanbul'un ünlü yokuşlarındandır.
bu na hoş harekler kümesinin içine; sokakda, maçda, yakına arkadaşların oluşturduğu geyik ortamlarında miletin bir birine yaparak veya küçük yiyenlere yapdıralarak sırıtğı harektlerde girer, kapsama alanı genişdir.
Yeşilçam seneryolarının vaz geçilmez karakterlerinden biridir.
hatta hangi filimdeydi bilmiyorum, şu diyalogla aklımda kalmış kendileri;
adamın biri- Üstelik fabrikatör necmi beyin kızıyla... der.
adamın biri cevap veriri- neeee! şimdi yandık ki, ne yandık.
Halen sabah gazetesi magazin müdürü ayrıca Ali eyüpoğluylada sine5* de Bir program sunuyorlar. KEndisini CMYK Gazete günleri adlı etkinlikle geldikleri Eskişehride tanıdım.
erkin koray'ın gitarda Türkiye'nin Jimi hendrixi olduğunun iyi bir ispatıdır.
Askerlik yıllarında yerel kültürle tanışan erkin babanın yerel müzikleri incelemesi ile başlayan serüven erkin koray'ın askerden * sonra sevilen bazı halk türkülerini elektro gitarla çalarak yaptığı bir albümü meyve meyve vermiştir.
türkiye'de ismali yk klipleri, şarkıları ve gizli gizli planlarla yürütülen, ilk somut temellerinin de an itibarı ile sözlükte atılmakta olduğundan şüphelendiğim ergenekom bağlantılı, kendi özgün ve süpersonik, bas gaza yavrum tarzına sahip şarkıcı devrimi.***
ismail yk 'nın her hangi bir sol partinin başına geçmesi halinde seçim propagandaları esnasında meydanlardan bağırılacak olan ve aynı zamanda da devrim marşı olma ihtimalini yüksek gördüğüm söylem.
Kübayı türk halkından üstün gören, gazla çalışır genç insan modelinin yakın tarih içinde yapdığı bir konuşmayı tiye aldığını belirmek için dinleyicisi olan genç tarafından verilen cevapdır.
--spoiler--
bir zamanlar küba halkını türk halkından daha üstün gören bir yakın arkadaşımla konuşurken
bana "keşke kübalı olsaydım, hiç bari özgürlüğü için onuruyla savaşıp kazana bir halkın evladı olurdum" demişti.
ben de kendisine, tebessüm ederek "latin Amerika zaten bura dostum" demiştim. arkadaşım az bir şey affalladıkdan sonra; bana türk halkını aşağılamaya başladı; işte akp şöyle de,oy veren türklerin %90 aptalda,ekonomi şöyle olmalıda, şöyleyken böyle de hedehödü... dedi de dedi.
Kendisi eşitlikçi ve gerçekten sevdiğim bir arkadaşımdı. kendisine hiç bir kültürün başka bir kültürle kıyas edilemeyeceğini söyledim ve binlerce yılık Türk halkının sosyolojisinin,kültürünün ve benzeri şeylerinin 20 yaşında, çok fazla kitap okuyan, bir üniversiteli genci kat kat aştığını, bahsettiği, benimde pek tasvip etmediğim akp'li rte'ninde ekonomi mezunu olduğunu söyledim.*****
--spoiler--
üniversitenin ilk yıllarında espirili bir dille bacım diye seslendiğim kızların, sadece bacım dememden rahatsı olduklarını dile getirmelerinden sonra, kendilerini bir türlü anlayamadığım bir tür olarak zihnimde yer edinmiştir bu kızlar.
anlamsızlardır. sahip oldukları o detaycı kadın kafasıyla bu masumane bacım kelimesini türlü türlü anlamlara çekmeleri muhtemeldir.
(bkz: kendisinden rahatsız olan insan)
-zira kızlar ben size bacım diyorum hani sizde...
+Ayşegül zira nedir?
-şimdi kızım zira dediğin; bir devletin kendi kendini yönetmesidir...
+hıııı, du hast anladım. Biliyordum zaten geçen dersden...
-neyse ben gideyim de okulu bir sene dolmadan
değiştirebiliyor muyum bir bakayım*