Aldığınız ürünü kapıda ödemek istediğinizi belirttiğinizde size telefonla onay alacaklarını söyleyen, sizin haklı olarak buna inanmadığınız anda zırt diyerek telefonunuzu arayan ve gayet ilgili operatörlere sahip kanımca yeni açılmış olan online alış-veriş sitesi. Ne kredi kartı derdi ne başka bir şey...
insanlığın, artı ürüne (artı değere) ulaşmasından itibaren gözlemleyebileceğimiz gibi kapitale dayalı sistem, gün geçtikçe kendi içerisindeki tutarlı yaşamını sürdürmekte. ilk başlarda, iktidarda olan sermaye sahiplerinin (ve ya kontrolcülerinin) yakın akrabalık ve ticaret ilişkileriyle güçlendirdikleri iktidarlarının yükselmesi, daha güçlü bir hale gelmesi, belirli bir tarihsel döneme kadar herhangi bir sapmaya uğramadan kolayca devam etmiştir. Bu yükseliş içinde ilkel sermayeye dayalı sisteminin, kendisi dışındaki sermaye sahibi kesim dışında karşısında bulunan bir gücün olduğu düşünülemez. Karşı karşıya kaldığı bu durum esasında, sermaye iktidarının son bulması değil, sadece el değiştirmesi olarak açıklanabilir. Hatta zaman zaman bu el değiştirmelerin, yeni ticaret ilişkileri ve akrabalıklar yoluyla bu sistemi daha karmaşık ve görece profesyonel bir sisteme ulaştırdığını düşünebiliriz. Yapısı gereği durmadan büyüyen (ya da büyümesi gereken) sermaye sistemi her geçen gün yeni emekçilere ihtiyaç duyarak kendisi dışında da bir kitleyi büyütmekteydi.
Büyüyen bu emekçi kitlenin, sistemin profesyonelleşmesi sürecinde, daha kompleks makinaları kullanarak ve bunların yarattığı görece daha kompleks sorunları çözerek emekçilerin de gün geçtikçe profesyonel bir niteliğe bürünmeleri tarihsel evrim açısından gözle görülür bir gerçekliktir.
Emek-sermaye çelişkisinin tarihsel materyalist çerçevede, emekçilerin binlerce yıldan bu yana geliştirmiş oldukları bu niteliklerin iktidara yöneltilmeye başlanması ile, diğer bir değişle emekçi sınıfın uzlaşmacı, elindeki güçten bir haber yaşamasının önüne geçilmesiyle sermayeye dayalı sistemin ilk kesintilerini görmekteyiz. 70 günlük Paris Kömünü'nünden, Sovyet deneyimine kadar insanlık bu çekişmenin nasıl sonuçlanacağını merakla ve korkuyla izlemiştir. Bu durumda yine tarihsel evrim olgusu açısından, sermaye sahibi iktidar sahipleri bu yeni, alışılmadık olgu karşısında kendilerini geliştirmişlerdir ve sermayenin el değiştirmesinden daha öte bir durum olan; sermayenin her türlü gelişimini ve yönelimini ele geçiren, sermayenin yaratıcıları karşısında başarıya ulaşmışlardır. Başarıdan kastımız, iktidarların (yani sermayenin) tekrar 'ait olduğu' kesimin eline geçmesi, sermayenin iktidarının devamının sağlanması durumudur.
Son yirmi yıllık devrim mücadelesinde Türkiye'de solun paramparça halinin korunuyor olması da sermaye iktidarının ne denli gelişkin ve güçlü bir durumda olduğunu gayet güzel göstermektedir. Hatta daha ileri giderek, halk tarafından desteklenen, (ve yine sermaye iktidarlarının sayesinde) 'sol' partileri istediği gibi oynatabilmektedir. Burada bir kuşkulu yaklaşım göstermemiz bilimsel sorumluluk icabıdır şöyle ki: 'Bu partilerde bulunan insanlar ya isteyerek, bilerek ve kendilerine vaat edilenlere boyun eğerek kitlelere solun çözümlerinin de aynı olduğunu söylemektedirler, ya da çoktan kopmuş oldukları sosyalist teoriyi unutarak artık sermaye sisteminin en doğru sistem olduğunu ve bunun 'sosyal' yanlarını biraz daha ayakta tutarak geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar'. Her iki durumda da büyük bir ihanet ve çürümüşlük görülmektedir. ihanet konusuna daha sonra geleceğiz ancak, ilk önce çürümüşlüğü açıklamak gerekmekte. Bahsi geçen partilerin bugün, halka giderken kullandıkları temala'rın, söylevlerin tamamıyla, sağ/sermayeci kesimine aittir. Nedir bunlar? Milliyetçilik, ulusalcılık, yurtseverlik, karma ekonomi, Avrupa birliği, sosyal demokrasi v.s... Burada hangi söylevlerin kime ait olduğu açıkça herkes tarafından bilinmektedir, tekrar tekrar isimlerini anmaya gerek duymuyoruz.
Çürümüşlük, bu noktada başlamaktadır, solun elinde her zaman için iki altın anahtar vardır. Bunlardan birincisi diyalektik, ikincisi ise özeleştiridir. Sol bugün, çeşitli sebeplerden dolayı ya diyalektik gibi her zaman için en karmaşık sorunlar karşısında insancıl çözümler üretebileceği düşün sistemini kaybetmiştir. Bir bakıma, Türkiye'de sol maalesef düşünebilme yeteneği kaybetmiştir diyebiliriz. Düşünme ve üretim, birbirini takip eden iki arkadaş gibidir. Birisi olmadan, diğerinin hiçbir zaman için işlevi olmaz. Bugün de görmekteyiz ki, düşünme yeteneğini kaybeden sol, sadece kopya çekmekte, en basit, en basiretsiz ve aciz olanı yapmaktadır. Burada yine bir parantez açmamız gerekmekte, bu durum bazı sol örgütlerimiz için esasında çekirdek eğitim kadrolarının F tipi zindanlarda hem dünyadan hem de örgütlerinden izole edilmesi sonucunda ortaya çıkmıştır, yazımızın amacı herhangi bir örgütü olmadığı şekilde göstermek amacında değildir. Bu durum, esasında 19 Aralık olaylarında solun, içeride kalan kısmının -dışarıda süren örgütçülük, lider v.s... kavgalarına rağmen- ortak bir akıl yürüterek, alışılmadık, -en azından Türkiye'de- bir çözüm etrafında buluşmasıyla gösterebiliriz. Ancak aradan geçen, kısa sürede dışarıda durumun pek de değişmediğini görmekteyiz. Her birleşme isteği ya örgütlerimizi feshedip bir örgütün çözümü etrafında toplanmak olarak anlatıldı, ya da böyle algılandı. Bu da sorunlarımızı çözmekten daha çok arttırdı.
Bugün solun ihtiyacı olan gayet açıktır. Yukarıda bahsi geçen partilerde dahi hayatını sosyalist mücadeleye adamış insanlar bulunmakta. Bu insanları dahi kıskacına alabilmiş, kukla gibi elinde oynatmasını bilen, savaş bağırtıları göklere kadar çıkan, milliyetçi-şoven söylevleri ağızlarından döktüren, televizyonları, gazeteleri ve her türlü propaganda imkanını kullanan sermaye iktidarına karşı durabilecek siyasetler üretmek solun boynunun borcu ve ihtiyacıdır. Bunu elde edebilmek için ilk önce solda barışın sağlanması, insanlarımızın bir araya gelip çözümlerini sunabileceği ortamın yaratılması gerekmekte. Bunu başaracak olanlar ilkin, bu mücadelede söz sahibi olan, hayatlarını bu mücadeleye adamış olan aydınlarımızdır.
Eğer sol, emekçi sınıfının içinde yer almadığı, birbirinden tamamen kopuk ve üretmeyen yapısıyla devam ederse gelecek günler ülkemiz adına çok karanlık olacaktır. Çünkü hem ülkemiz hem de bütün orta doğu hem siyasi hem de ekonomik açıdan farklı bir yola girmekte. Ülkemizdeki kapitalizm doğadaki büyümekte olan her şey gibi inanılmaz bir çılgınlıkta önüne gelen her şeyden faydalanarak gittikçe gelişmiş ülkelerin sistemlerindeki ilişkilere erişmeye başlıyor. Bu baş döndürücü gelişmeler emekçi kısmını daha fazla ezmekte, halkımızı daha da köleleştirmekte. Bu yeni durum solumuzun sadece teorik olarak içinde bulunduğu, henüz içinde yaşamaya başladığı, emperyalizmin çağ atladığı küreselleşme dönemdir. Sermaye iktidarlarının çelişkileri gittikçe artan halka muhalefet olarak sunduğu kukla sol da gün geçtikçe zaten umudu soldan yana az olan halkımızı soldan daha da soğutarak -bilerek ya da bilmeyerek- kendisine verilen görevi yerine getirmektedir. Hem sol hem de ülke adına karanlık günlerin ayak seslerini duymaktayız.
Elimizden geldiğince solu takip etmekteyiz. Her kesimin gayet doğru, ileriyi gören tahlilleri bulunmakta. Hatta çoğu zaman bu tahliller, Türkçe'mizin zenginliğinden faydalanarak bir tespiti aynı kişinin iki farklı şekilde anlattığı hissiyatı bile uyandırmaktadır. Bu durumdan daha fazla görülen durum ise ortak akıl, ortak siyaset üretme ihtiyacını körükleyen ikinci durumdur. Bu durum bazen bir örgütün eksik kaldığı, net gösteremediği veya göremediği bir noktanın başka bir örgüt tarafından açıklanmasıdır. Ancak bu tahliller, kısıtlı güce sahip olan, kendi içinde sorunları kangren haline gelmiş ve en önemlisi emekçi kesimden, halktan destek bulamayan bir soldan çıktığı için kitlelere ulaşamıyor. Boşluklara haykırılan çığlıklar gibi...
3. nesil yazar olarak sözlükten bir tane insan evladı tanımadığını farkeden, aslında bunun eksikliğini hiç farketmeyen ama son zamanlarda ne hikmetse bu eyleme giren sözlük yazarının yaptığı eylemdir. Bu eylemde kendisine gelen mesajların da etkisi vardır. Yazar aslında, burada bir itiraf arefesindedir: gayet zorlu geçen 4 senenin sonunda diplomaya bir adım kala sanırım kafasını kaldırıp bilmem kaç zamandır üye olduğu bir paylaşım ortamında kendisi dışında birilerinin de varlığından haberdar olmaya başlamıştır ve sol tarafta özel msj yazan yerin kullandığı temayla bağlantılı olarak maviye dönüşmesiyle bir anda şaşkınlaşmıştır. kendisiyle aynı şeylerden zevk alan, aynı şeylere üzülen, altına entry girmesine gerek bırakmayan pek çok insanın varlığının farkına varmıştır. tabi bir o kadar da hiç olmamış ve olmayacak insanın da farkına varmasıyla bu başlık açılmıştır. (bkz: manyadın mı ne lan) (bkz: bu gece huzunleri evde bıraktım)
yakari, tsubasa, voltran, ninja kaplumbağalar ve aklıma şu an gelmeyen bir çok çizgi film. kimisi hafta sonlarında kimisi okuldan hemen öncelerde hayatımıza girmiş, ben yaştaki insanların şu an halen çizgi film izlemesine sebep olan baş yapıtlardır.
almanca ve türkçe vista/xp/2000 advanced server üzerinde üsenmeyip denediğim ve gayet güzel sorunsuz çalıştığını gördüğüm yeni kurulum ara birimi ya da installer.
Hayatının baharındaki 17 yaşındaki ''Selim Döğmen'' in yaşaması için çok acil a grubu rh negatif kANA ihtiyaç vardır istanbul Göztepe ssk nesi Tel: 05438730431 bunu listendeki herkese yollayın lütfen....
Şimdiye kadar yapılmış tüm linux dağıtımlarını barındıran başlık.
64 Studio
AbulÉdu
Adamantix
ADIOS
Adler Linux
Admelix
Admiral Linux
AGNULA
Alinex
aLinux
AliXe
ALT Linux
amaroK Live
Amber
Annvix
AnNyung
Anonym.OS
ANTEMIUM
APODIO
Arabian
ArcheOS
Archie
Arch Linux
Ark Linux
Armed Linux
Arudius
AsianLinux
Asianux
ASP Linux
Astaro
Athene
ATmission
Atomix
Aurora
Aurox
AUSTRUMI
B2D
BackTrack
Bayanihan
BearOps Linux
BeatrIX Linux
Beehive Linux
BeleniX
Berry
BestLinux
BIG LINUX
BinToo
BioBrew
Bioknoppix
Black Cat Linux
blackPanther
BLAG
Blin
Blue Cat Linux
BlueLinux
Bluewall
Bonzai Linux
Buffalo
BU Linux
Burapha
Càtix
Caixa Mágica
Caldera Linux
cAos
CCux
CDlinux
Censornet
CentOS
ClarkConnect
cLIeNUX
Clusterix
clusterKNOPPIX
Co-Create
CobaltOS
College
Condorux
Conectiva Linux
Corel Linux
Coyote
Craftworks Linux
CRUX
Crux
Damn Small
Danix
DARKSTAR
Debian GNU/Linux
Deep-Water
DeLi
Delix Linux
Devil
Dizinha
DLD
DNALinux
Dragon Linux
Dreamlinux
dyne:bolic
Dzongkha
E/OS LX Desktop
Eadem
Eagle
easyLinux
easys
Edubuntu
eduKnoppix
EduLinux
Ehad
Eisfair
eLearnix
ELF
Elfstone Linux
Elive
ELP
ELX
Embedix
Endian
EnGarde
ERPOSS
ESware
Euronode
EvilEntity Linux
Evinux
EzPlanet One
FAMELIX
Feather
Featherweight
Fedora
Fermi
Finnix
Flash
FlightLinux
Flonix
Foresight
FoRK
FoX Desktop
Freedows
Freeduc
FreeNAS
FreeSBIE
Freespire
Frenzy
Frugalware
FTOSX
GeeXboX
Gelecek
GenieOS
Gentoo
Gentoox
GEOLivre
Gibraltar
Ging
GNIX
Gnoppix
GNUbie Linux
gnuLinEx
GNUstep
GoblinX
GoboLinux
GParted
Grafpup
grml
Guadalinex
GuLIC-BSD
Haansoft
Hakin9
Halloween Linux
Hancom
Hedinux
Helix
Heretix
Hikarunix
Hiweed
Holon
HOLON Linux
Honeywall
How-Tux
Hubworx
iBox
ICE Linux
Icepack Linux
IDMS
Ignalum
Impi
Independence
IndLinux
IPCop
JBLinux
JoLinux
Julex
Jurix Linux
K-DEMar
K12LTSP
Kaella
Kaladix Linux
Kalango
KANOTIX
Karamad
Kate OS
Kinneret
Klax
kmLinux
knopILS
Knoppel
Knopperdisk
Knoppix
Knoppix 64
KnoppiXMAME
KnoppMyth
KnoSciences
Komodo
Kororaa
KRUD
Kubuntu
Kurumin
Kwort
L.A.S.
LFS
LG3D
LibraNet Linux
LIIS
Linare
LindowsOS
Lineox
LinEspa
LinnexOS
Linpus
Linspire
Linux+ Live
Linux-EduCD
Linux Antarctica
Linux by LibraNet
LinuxConsole
Linux DA OS
LINUXO
LinuxOne
LinuxPPC
LinuxTLE
Linux XP
Litrix
LiveCD Router
LiVux
LLGP
LliureX
LNX-BBC
Loco
Lormalinux
l OS
LST Linux
Luit
Lunar
LuteLinux
Lycoris Desktop/LX
m0n0wall
Magic
Mandrake
Mandriva
MAX
MaxOS
Mayix
MCNLive
Mediainlinux
Media Lab
MEPIS
Miracle
MirOS
MkLinux
Mockup
MoLinux
Momonga
Monoppix
Monte Vista Linux
Morphix
MoviX
MSC
Muriqui
Murix
MURIX
Musix
Mutagenix
Myah OS
myLinux
Nasgaïa
Nature's
Navyn OS
NepaLinux
NetSecL
Netwosix
Nexenta
Niigata
Nitix
NoMad Linux
Nonux
NST
nUbuntu
NuxOne
O-Net
Ocularis
Omoikane
OpenLab
OpenLinux
OpenLX
OpenNA
Openwall
Oralux
Overclockix
P!tux
PAIPIX
ParallelKnoppix
Pardus
Parsix
PCLinuxOS
Peanut Linux
Penguin Sleuth
Pentoo
Pequelin
pfSense
Phaeronix
Phat Linux
Pie Box
Pilot
Pingo
Pingwinek
Plamo
PLD
PocketLinux
Poseidon
Power Desktop
Pozix Linux
pQui
Progeny
PUD
Puppy
QiLinux
Quantian
Red Flag
Red Hat
Redmond Linux
redWall
RIP
ROCK
Rock Linux
Rocks Cluster
ROOT
ROSLIMS
rPath
RTLinux
Rubix
Sabayon
Salvare
SAM
Samhain Linux
Santa Fe
SchilliX
SCI.Linux
Scientific
SCO Linux
ScrudgeWare
Securepoint
Sentry Firewall
Skolelinux
Slackintosh
Slackware
Slamd64
SLAMPP
SLAX
slax
SLS
SLYNUX
SME Server
SmoothWall
Snøfrix
SNAPPIX
SoL
Solaris
Sorcerer
SOT Linux
Source Mage
Spectra Linux
SphinxOS
Stampede
StartCom
STD
Stormix
StressLinux
STUX
STX
SuliX
Sun Linux
Sun Wah
SuSE
Symphony OS
SystemRescue
T2
TA-Linux
Tablix
Taprobane
TechLinux
Thinstation
Tilix
Tinfoil Hat Linux
tomsrtbt
Topologilinux
Trinity
Trixbox
Trustix
Truva
TumiX
TupiServer
Tuquito
Turbolinux
Turkix
Ubuntu
uClinux
Ufficio Zero
UHU-Linux
Ultima
Underground
Unifix Linux
uOS
Ututo
Vector
Vidalinux
VideoLinux
Vine
VLOS
VNLinux
Voltalinux
Wazobia
White Box
WIENUX
Wienux
WinLinux 2001
Wolvix
WOMP!
X-evian
X/OS
Xandros
Xarnoppix
Xenoppix
Xfld
Ximian Desktop
Xteam
Xubuntu
Yellow Dog
YES
Yggdrasil Linux
Yoper
YOPER
Zenwalk
ZoneCD
hacdan dönenlerden biraz istenip* dolapta güzelce soğutulduktan sonra yanına balık ızgara yaparak içme eylemi. *
Eksi verecek arkadaşlara not: Kafirun suresinin mealini bir açıp okuyun... Arapça anlayanlar arapçasını okusunlar...
Genelde evrim olgusunu anlatanlara çeşitli sebeplerle karşı çıkan insan tipleridir.Evrimcilere kızan ama soyunun kurttan geldiğini düşünenler gibi çelişkili ve bol çeşitli alt dalları mevcutur.
Ekim ayına girildiğinde, hemen her olay sosyalist devrimin koşullarının olgunlaştığını gösteriyordu. Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler kitleler üzerindeki etkilerini yitirmişlerdi.
Eylül ayında yapılan Duma seçimlerinin sonuçları bunu açık bir biçimde gösteriyordu.
Bu seçimlerde Sosyalist-Devrimciler 54.000 oy aldılar. (Haziran seçimlerinde 375.000 oy almışlardı.) Menşevik oyalar 76.000'den 16.000'e düştü. Burjuva partisi Kadetler 101.000 oydan 8.000'ini kaybettiler. Bolşevikler ise, oylarını 78.000'den 198.000'e yükselttiler ve böylece tüm oyların % 52'sini aldılar. Moskova garnizonunun % 90'ı Bolşeviklere oy verdi.
Kitlelerin bu durumunu John Reed, "Dünyayı Sarsan On Gün"de bir Sosyalist-Devrimci öğrenci ile bir asker arasında geçen bir tartışmayı aktararak ortaya koymaktadır:
"Öğrenci üniforması taşıyan genç, küstah bir ses tonuyla konuşuyordu:
- Kardeşlerinize karşı silahlanarak katil ve hainlerin birer aleti olduğunuzu anlıyorsunuzdur sanırım, diyordu.
- Kardeş, iş böyle değil, diye ciddi ciddi yanıtladı asker. Siz anlamıyorsunuz. iki sınıf var. Bir proletarya, öbürü burjuvazi. Bizler...
-Bu palavrayı biliyorum, diye kesti öğrenci. Siz cahil köylüler için böyle hazırlop sözlerin her yerde anırılması yeterlidir. Hiçbir şey anlamadan papağan gibi hemen tekrarlamaya koyulursunuz.
Kalabalık kahkahadan duramıyordu.
- Bak, ben Marksist bir öğrenciyim. Size sosyalizm için değil, anarşi için, Almanya hesabına döğüştüğünüzü söylüyorum.
- Biliyorum, dedi asker alnından ter damlarken. Siz okumuş bir insansınız. Görülüyor bu. Ben ise cahilim. Ama yine de bana öyle geliyor ki...
- Lenin'in gerçek bir proletarya dostu olduğuna mı inanıyorsun, diye kestirip attı öğrenci.
- Evet, inanıyorum, dedi asker sıkıntılar içinde.
- Ama dostum, Lenin'in kurşun kaplı bir vagon içinde tüm Almanya'yı geçtiğini ve Almanlardan para aldığını da biliyor musun?
- Bunlardan pek haberim yok, diye yanıtladı asker inatçı bir tonla. Ama söylediği şeyler, ben ve benim gibi olanların işitmek istedikleri şeyler. Görüyorsunuz ya, yine de iki sınıf var, burjuvazi ve proletarya..
- Sen delisin be arkadaşım. Ben devrimci eylemim için Schlüsselbourg'ta tam iki yılımı verdim. Oysa ki, o zaman sizler devrimcileri kurşunlayıp "allah Çarı korusun" diye şarkılar söylüyordunuz. Benim adım Vassili Georgieviç Panin. Hiç benden söz edildiğini işitmedin mi?
- Kusura bakma, ama işitmedim, dedi asker sıkıla sıkıla. Kuşkusuz ki büyük bir kahramansınız...
- Elbette, dedi öğrenci inançla. Şimdi de Rusyamızı ve özgür devrimimizi batırmak üzere olan Bolşeviklere karşı döğüşüyorum. Nasıl açıklarsın bunu?
Asker başını kaşıdı ve aklı iyice karıştığından yüzünü ekşitti:
- Nasıl açıklanır bilemem orasını. Ama her şey bana olduğu gibi gözüküyor. Cahil olmasına cahilim. Yine de yalnız iki sınıf var galiba ortada. Proletarya ve burjuvazi.
- Yine bıraktığım yerde otluyorsun be arkadaş, diye haykırdı öğrenci.
- iki sınıf diyordu boyuna asker inatla. Birine karşı olan öbürüyle beraberdir."
işte bu koşullarda Bolşevik Partisi ayaklanma konusunu görüşmeye başladı.
9 Ekim günü Lenin gizlice Petrograd'a geldi ve ertesi günü Merkez Komitesi tarihi toplantısını yaptı.
10 Ekim günü toplanan Merkez Komitesi, 2 aleyhte (Zinovyev ve Kamenev) oya karşılık 10 oyla (Lenin, Stalin, Troçki, Sverdlov, Uritski, Derjinski, Kollontay, Bubnov, Sokolnikov, Lomov) silahlı ayaklanmaya hazırlığa başlanılmasını ve bu iş için bir "komite"nun kurulmasına karar verdi.
16 Ekim günü Kamenev Merkez Komitesinden istifa etti ve partisiz bir sol yayın organı olan Novaya Jizn'de, kendisi ve Zinovyev adına ayaklanma kararına neden karşı çıktığını açıklayan bir yazı yayınladı.
Bolşevik Merkez Komitesi, 25 Ekim günü toplanacak olan II. Tum Rusya işçi ve Askeri Sovyetleri Kongresi öncesinde iktidarın ele geçirilmesine karar verdi. Lenin, bu kararı ve nedenlerini son gün Merkez Komitesi üyelerine yazdığı mektupta şöyle belirtiyordu:
"Yoldaşlar,
Bu satırları durumun son derece nazik olduğu 24 Ekim akşamı yazıyorum. Bugün için ayaklanmayı geçiktirmenin ölüm olduğu gün gibi apaçık ortadadır.
Yoldaşları bütün gücümle inandırma çabasındayım ki, şu anda, her şey kopma noktasına varmış bulunmaktadır ve öyle sorunlar gündeme girmiştir ki, bunları, ne konferanslar, ne de kongreler (sovyetler kongreleri olsa bile) çözüme bağlayamaz, bu sorunları ancak halklar, kitleler, silahlanmış kitlelerin savaşımı çözümleyebilir.
Burjuvazinin hizmetindeki Kornilov'ların saldırısı ve Verhovski'nin görevden alınması, beklemenin mümkün olmadığını göstermiştir. Her ne pahasına olursa olsun, bu akşam, bu gece, yunkerleri (askeri öğrencileri) vb. silahtan tecrit ettikten sonra (eğer direnirlerse tepeledikten sonra) hükümeti tutuklamak gerekir.
Artık beklemek mümkün değildir. Bu, herşeyi yitirmek tehlikesini göze almak olur.
Verhovski'yi kovan ve bir ikinci Kornilov komplosu kurmuş olan kornilovcu hükümete karşı halkı (bir kongreyi değil, ordu ve köylüler başta olmak üzere halkı) savunmak, işte iktidarı almanın ilk ve en yakın hedefi budur.
iktidarı kim almalıdır?
Bu o kadar önemli değil: iktidarı isterse Askeri Devrimci Komite ya da, ancak halkın çıkarlarının, ordunun çıkarlarının (derhal barış önerisi), köylülürin çıkarlarının (toprak hemen alınmalı ve özel mülkiyet kaldırılmadıdır), açların çıkarlarının gerçek temsilcilerine iktidarı devretmek istediğini açıklayan "başka bir kuruluş" alsın.
Bütün bölgeler, bütün alaylar, bütün kuvvetler, tam zamanında seferber olmalı ve Askeri Devrimci Komiteye ve Bolşevik Merkez Komitesine, iktidarın artık hiçbir durumda, hiç bir şekilde 25 Ekim'e kadar Kerenski ve hempalarına bırakılmamasını emredercesine isteyen delegasyonlar göndermelidirler; bu iş kesin olarak bu akşam ya da bu gece kararlaştırılmalıdır.
Tarih, bugün kazanabilecek (ve bugün kesin olarak kazanacak) olan, ama yarın çok şeyi, her şeyi yitirme tehlikesinde olan devrimcilerin oyalanmasını, gecikmesini bağışlamayacaktır.
Bugün iktidarı ele geçirmekle, onu, sovyetlere karşı değil, sovyetler için almış oluyoruz.
iktidarın alınması, ayaklanmının işi olacaktır; onun siyasal hedefi daha sonra kesin olarak belirecektir.
25 Ekim'in kuşkulu oylamasını beklemek zararlı ya da biçimsel bir davranış olur; bu gibi sorunları oylarla değil, ama kuvvetle kesin çözüme bağlamak halkın hakkı ve görevidir; devrimin nazik anlarında kendi temsilcilerini beklemektense, onlara yol göstermek halkın hakkı ve görevidir.
Bütün devrimlerin tarihi bunu kanıtlamıştır ve devrimin kurtuluşunun, barış önerisinin, Petrograd'ın kurtuluşunun, açlığa karşı çarenin, toprağın köylülere devredilmesinin kendilerine bağlı olduğunu bilerek bu fırsat anının kaçmasına izin veren devrimciler en büyük cinayeti işlemiş olacaklardır.
Hükümet bocalıyor. Her ne pahasına olursa olsun işini bitirmek gerekir.
Eylemde duraklama ölüm demektir."
Ve tarihler 24 Ekim 1917'yi gösterirken, silahlı ayaklanmanın tüm hazırlıkları tamamlanmıştı.
Saatler gecenin üçünü gösterirken Aurore zırhlısının top atışlarıyla Kışlık Saraya saldırı başladı. Ve birkaç saat içinde Kışlık Saray ele geçirildi. Sarayda bulunan Bakanlar tutuklandı. Kerenski, ABD elçiliğinin özel arabasıyla saraydan kaçtı.
25 Ekim sabahı toplanan II. Sovyetler Kongresi, şaşkın bir vaziyette olayların ne yönde geliştiğini öğrenmeye çalışıyordu.
Petrograd Devrimci Askeri Komitesi'nin yaptığı şu açıklama ile herşey netleşti:
"Rusya Yurttaşlarına,
Geçici Hükümet devrilmiştir. Proletarya ile Petrograd Garnizonunun başında olan Petrograd Asker ve işçi Temsilcileri Sovyetinin organı olan Devrimci Askeri Komite iktidarı ele almıştır.
Halkın, uğrunda mücadele ettiği dava -ivedi bir demokratik barışın önerilmesi, büyük toprak mülkiyetinin ortadan kaldırılması, üretimin işçiler tarafından denetlenmesi, bir Sovyet Hükümetinin kurulması- kesinlikle kazanılmıştır.
Yaşasın Asker-Köylü ve işçi Devrimi!
Petrograd Asker ve işçi Temsilcileri Sovyeti
Devrimci Askeri Komite"
25 Ekim günü II. Sovyetler Kongresi'nde yeni iktidara ilişkin değişik kararlar gündeme getirildi ve kararlaştırıldı.
Sabahın iki buçuğunda yeni sosyalist hükümetin kuruluş kararnamesi okundu ve onaylandı.
Orjinal adı L'auberge Espagnole.Yönetmen ve Senaryo:Cedric Klapisch. Oyuncular:
Romain Duris,Judith Godrèche,Audrey Tautou,Cécile De France,Kelly Reilly.
Paris'te ekonomi okuyan Xavier, babasının bir tanıdığından mezun olduktan sonra kendisine iş vereceği konusunda söz almıştır. Maliye Bakanlığı'ndaki bu işin ön koşulu ispanyolca öğrenmesidir. Erasmus programının yardımıyla annesi ve sevgilisiyle vedalaşarak ispanya'ya uçan genç adam, önceleri kalacak yer bulmakta güçlük çeker, ama sonunda her biri Avrupa'nın bir başka köşesinden gelen yedi öğrencinin paylaştığı bir daireye yerleşir. Yeni arkadaşlar, yeni deneyimler, farklı uluslara mensup bu genç insanların karmaşık ama yine de uyumlu birlikteliği, bambaşka gelenek, görenekler ve yönelimler Xavier'ye erkekliğe geçişte çok şey öğretecektir. Aşk da dahil olmak üzere, şimdiye kadar yaşamında değişmez gördüğü tüm değerler sarsıntıya uğrar. O, artık kendisini bile tanıyamamaktadır. Yurt dışına öğrenci olarak çıkacaklara şiddetle tavsiyemdir... Eğer Almanya'ya gelecekseniz boş verin izlemeseniz daha iyi...
az önce denediğim ücretsiz ve açık kaynak kodlu kesinlikle vmwareden hiç bir eksiği olmayan virtual machine programı. linux altında windows kurabilirsiniz. macosx kuabilirsiniz. kısaca linux'umu kapatmayım diyen herkese tavsiye edilir...