kıymetli zamanlar geçirmiş olma lüksünü yaşamışlar demektir, birlikteyken sıkılmamış, keyif yapmış, birbirlerini dinlemiş ve daha da önemlisi anlamış, bir şekilde ayrılmış ama bu kıymetli zamanları hala özlemekte olan yazardır..
ilk zamanlarda optimum süre yarım saat ile bir saatken, sonraki aylarda maksimum iki gün sürmelidir..
Belli rutinlerde tartışmalara ihtiyaç duyulmakla birlikte, en güzeli de sonrasında yaşanan barışma senfonisidir..
(Korunmak şartıyla)
eziklik.. kendi söyleyemediğini, şarkı sözlerini bahane ederek iletmek karşıya.. oysa herkes biraz kendini bıraksa.. düz cümle kurabilse melodisiz.. "değiştir" dedirtmeden "neyse o" nu söylese içinden geldiğince..
herkesin okuyacabileceği bir mecrada sözümona günlük yazmak, güya günlüğe yazabildiğin gibi kendine samimi olmaktır..
başlangıçta belki evet, o heyecanla günlerini yazarken düşünmeden yazıveriyorsun, sonra bir çekiniyorsun yorum aldıkça, olanı değil olması gerekeni yazıyorsun.. ve sadece "yazmak" kalıyor adı..
bir insanı sevmekten başkadır mustafa kemal atatürk'ü sevmek. daha ziyade minnet borcu gibidir burdaki sevgi zannımca; zira böyle bir platformda bu başlığı tartışabilmek bile, bir anlamda, onun sayesinde değil mi..
özgürlük gibisi yoktur arkadaşlar, bunu bize kayıtsız şartsız sağlamış insanı sevmemek.. bir insanı sevmemekten başkadır.. çok başkadır.
serdar ortaç'tan "sana değmez", vega'dan "bu sabahların bir anlamı olmalı" dinleyip, evde, işte, toplu taşıma araçlarında kendini durduramadan ağlamak, evde yorganı kafasına çekip ağlamak, ağlamak, ağlamaktır.
o acı zor geçer, geçtiğini sandığınız anda, saçma sapan bir şeyle, yeniden hatırlanır, önce kalbiniz yanar, sonra gözleriniz..
ilk aşktır sanmıştım hep, onun için ilk müthiş özel olmalıydı; şansım yaver gitti ve tam benlik buldum bir adet.. ama sonra ayrılık geldi.. arkasından sonraki aşk geldi.. e onda da şanslıydım, o da süperdi.. ve ben anladım unutulmayan aşk denilen şey, layıkıyla yaşadığın herhangi biri, ya da hepsi olabilir.. ama sanırım yaşanmamış olanı olamaz..