ben de diyordum "aah besözlük nick altımı dolduracak birileri bile yok!" bu vesile olur belki? hayırlısı.
neyse efendim projeye gönül veren yazarlara kolaylıklar diliyorum. , bir de tebrik ediyorum gerçekten düşünceli bir hareket olabilir gibi sanki. evet, hıhı.
geldim, gördüm, sevdim. gelmekle kötü mü ettim? yok harcamak olmaz, iyi ettim, kalemi öyle kuvvetli, zekası öyle parlak yazarlar var ki, okumak keyif veriyor, öğretiyor. amaca hizmet eden yazarlar onlar, karma yapmak, yazmış olmak için yazanlar değil. ruhunu, aklını buraya dökenler, mantığını saf dışı bırakmayıp, kendini okutabilenler, kalemi alet etmeyenler, aracı edenler...
evet böyle yazarların var sözlük, gurur duymalısın! lakin bir de utandıkların olmalı, hani şu yazmak için yazanlar, isim yapma çabasında olanlar, burada isim yapmak da ne ise?! sanal alemin efendileri...
anketlerle dolmuş, gereksiz başlıklarla yorulmuşsun belli, ama anlamayan anlamıyor yapacak bir şey yok. Yapılacak olan başta yapılmadı yahut, bilinmez.
neyse sen böyle olmaya devam et, amacına hizmet eden yazarların var senin. adını duyuran adam gibi yazarların da var. onlar yeter sana.
anketsiz, boş beleş başlıksız, girisiz günler dileğiyle sözlükçüm.
gelmiş de konuşuyor bik bik derler şimdi, ben gideyim. sen kendine iyi bak, isnirlerini de yıpratma.
nedense son günlerde tek derdimiz bu adamın vurulması ve akp'den aday olması oldu.
bok aynı bok ne değişti bilemedim. akp de ibrahim tatlıses de pek yakışırlar birbirlerine. aynılar neticede. biri hırlı öteki hırsız. tencere kapak ilişkisi yani. bu kadar sorun edilecek bir durum yok, insanları vurduran bir mafya felç olmuş, ve akp'den aday olmuş. ee yani?!
adam mı olacaklar şimdi? teey allaam! ne günlere kaldık.
durmak yok, yola devam!! yolsuzluklar yapa yapa bitmiyor ne de olsa biraz da tatlıses nasiplensin.
şaşkın edit: ne yaramvarmış arkadaş, bana ne bunlardan, hiç bilemedim. aah apolitik olaydım da magazin programları izleyeydim ya! onun yerine mastırşef izleyeceğim şimdi gidip! evet!
emek verilip yazılmış entry'ye eksi oy verememek.
elim gitmiyor arkadaş! isterse benim kriterlerime göre iğrenç bir şey yazmış olsun yine de veremiyorum.
hayır diyebilen kadındır.
o bir bireydir, hayır demeyi bilir. zor bir şey değil iki heceli. ha-yır!
hayır diyen kadınına saygı duyan erkek de varsa sorun yoktur. sahi var mı öyle bir erkek? en azından şu başlığa yazanlar içinde? minimize edip, ölçeği daralttık bakalım sonuçlar nice olacak? hayırlısı...
her gece yalnız başına uykuya dalarken dilediğindir "sevgiliyle uyumak".
bir kere onun kollarında uyuduktan sonra, o huzurun tadına vardıktan sonra, yalnız uyumak ölüm olur resmen.
ve onsuz uyuduğun her gecenin inadına, yanındayken uyuyamazsın korkudan...
"uyu hadi hayatım, kapat gözlerini" der ya o sana, "uyuyamam" dersin sen, nedeni bellidir, uyursun ve zaman akar gider.
ya zaman dursun, ya da uyku sonsuz olsun istersin...
kokusunu içine çeker, sıcaklığıyla uykuya dalarsın sonra, uyku inadından üstün gelir ve uyursun uyandığında onun gözlerini göreceğini bilerek...
sözün özü, kir pas içindeki dünyadaki en temiz, en saf, en huzurlu andır, anıdır...
sevdiceğin göğsündeki uyku gibisi yoktur!
en güzel kokudur. sırf o kokuyor diye hırkasıyla uyumak, günlerce o hırkayla dolaşmak, o hırkaya sarılmak yokluğunu örtmeye çalışmak sadece o kokunun büyüsüne kapılıp yapılacak şeylerdir.
aşk kokar, aşkın hırkası...
ne kimsede bulunur, ne başka bir şeye benzer. sevdicek kokusudur ya tektir, eşsiz, benzersiz...
başlıkta yazılanları okuyunca gördüm ki, bu grup gerçekten özel. hani şöyle bir dinleyen uğrayıp da "bir iki bir şeyler çiziktireyim ben de!" diyecek insanlar yazmıyor. deftones'u öğrenmiş, özümsemiş insanlar yazıyor bu başlığa. bu grubun dinleyicisi de özel yani, kendimi övmek gibi olmasın ama! neyse efendim biz böyle az ve öz çok iyiyiz. zaten ben çok kıskanıyorum bu herifleri, kimse bilmesin, dinlemesin, hissetmesin istiyorum... hayır her dinleyende ayrı bir his yaratırken bu kıskançlık niye? gerçekten bilmiyorum ama ölümüne kskanıyorum!
mesela o harika cover simple man hep benim şarkım olsun, kimse onunla ağlamasın! sevdiceğim düşsün her dinlediğimde aklıma. başkası hissetmesin bunları.
bunları neden mi yazdım?
bilmem, öyle içimden geldi.
saygılarımla,
öper, sarılırım.
edit: imla. detayı ile; üç noktanın eksik ikinci noktası.
müzik başlar, müzik bitmez...
garip bir şekilde içine çeken, hapseden şarkıdır. huzuru ve çatışmayı aynı anda içinde bulunduran nadir şarkılardandır.
şarkı başlar, tekrar başlar, tekrar, tekrar, tekrar...
tekrarlandıkça anlamsızlaşan şarkılara inat her tekrarda yeni bir şey katar, yeni bir şey götürür.
dinlenesidir, dinlensindir, hissederek!
dürüsttür ve değerinin farkındadır bunu söyleyen. bu kadar net. kendine layık görmez karşısındakini. bencil olmak gerekiyor bazen zira hayat bunu gerektiriyor.
neyse efendim, takdir ettim bu söylemde bulunan arkadaşı! ben yapamam ama o yapmış!
ne kimseyi andıran, ne de benzeri olana şarkıdır. eşi benzerini şu kadar yıllık ömrümde ben dinlemedim. biraz uzun şarkı evet kabul etmek gerek. bu süre boyunca şarkı bir çok değişikliğe uğruyor, bambaşka ruh halleri arasında geçiş yapıyor. bir yerden alıp başka bir yere götürüyor ve bunu o kadar ustaca yapıyor ki bir süre sonra yer, zaman kavramını yitiriyorsunuz. uzun şarkıları sevmeyen insanların dahi bir kere dinledikten sonra fikir değiştireceği kanaatindeyim.
can acıtan şarkıların sahibi grup. garip bir büyüleri var insanı içine hapseden.
uçurumun dibine götürüp itti itecek, düştüm düşeceğim karmaşası içinde bir acıtan, bir kanatan, bir sakinleştiren, bir yoran, bir huzur veren gruptur. binlerce ruh halini bir şarkıda yaşatabilendir. saygı duyulandır.
çocukken, toz pembeyken her yer, anlatılandır. iyilerin kazandığı, kötülerinin sonunda cezasını çektiği düzenin bozulmadığı.
küçük çocuk benliğindeki tatlı anıdır masal, annenin fısıldadığı ninni gibi. çocuk büyür sonra, inanamaz olur masallara. gerçekler siyahla beyazın içindedir ve pembeliklere yer yoktur artık. "hayat bir masal değil!" der her genç. toz pembe dünya yoktur artık çünkü. ne prensler, ne iyi kalpli insanlar, ne aşklar, ne sevgiler masallardaki gibi değildir. romanlarda arar genç kafasındaki dünyayı. inanır... büyür genç, ne roman ne masal anlatır kafasındaki dünyayı, çok şey görmüştür, gerçek olamayacak. hayat ne masallara ne romanlara konu olamayacak kadar karmaşıktır. çözmüştür, bulmacaları seven yetişkin...
masal roman olur, roman bulmaca... bulmaca insan olur. gökten üç elma düşer... kapan kaçar...
gothic müzik yapan insanlar topluluğu. ruha iyi geliyorlar. müzik yapmayı biliyor, hakkını veriyorlar. onlar müziklerine ruhlarını katıyorlar.
"isveçten babam çıksa dinlerim!" diyenler için harika bir örnek olacağına inandığım grup.
ısveçli gothic rock/metal grubu 1992'de kurulup, ilk album kaydını 1995'te yaptı. ancak finansal zorluklar nedeniyle "...from a bleeding heart" albumu ancak 1998 yılında cıkabildi. metal blade etiketiyle cıkan albumu, 2000 yılında cıkardıkları "black emotions" albumu izledi ve bu album kariyerlerinde onemli bir dönüm noktasıydı. daha sonra cıkardıkları "souls highway" (2002) ve "drama" (2004) albumleriyle birlikte grubun geniş bir hayran kitlesi oluştu. grup uyeleri son olarak "the mary major" adıyla yeni bir proje üzerinde...
başarılı gruptur. dinlenesi, sevilesi, sindirilesidir. 90'dan beri çok güzel işler yapmış adamlardır bunlar.
ben daha bifteğe büyük et derken bu adamlar ne işler yapıyordu yahu!
müzikte melodiyi besleyenin söz olduğuna inanmışımdır hep. söz güzel olursa müziğini taşır. müzik güzel olursa güzel sözü taşır. bu adamlarda hem söz hem müzik birbirini taşır. bu adamlar bu işi biliyor. bir örnek olarak:
(bkz: silent waters)
feysbuk'un insanlara kazandırdığı kabiliyet. kabiliyet? bu noktada şüphelerim var!
nasıl mı?
feysbuk hedesi popülerliğinin doruklarına ulaşırken, herkes bir yorumcu oldu, herkesin fotoğrafına, ilişkisine, otuna bokuna yorum yapar hale geldi insanlar.
özel hayat gözler önüne bu kadar serilirken, insanlar da bir o kadar dahil oldu, özelden genele bir akım içerisinde bulduk kendimizi.
ne oluyor yahu? ne yapıyoruz biz? bu mu yorum? " comment atmak" mı? hangisi yapıcı, biraz olsun eleştirel? nereye gidiyoruz hiç bilmiyorum, anlayamıyorum...
ortaokul ve lise hayatı boyunca futbol, basketbol, voleybol vs. turnavalarında, yenmekte olan sınıfın taraftarları tarafından bağıra çağıra yapılan tezahürattır ki yenilen sınıfın taraftarları tarafından "görüntü var yaa!" şeklinde tezahüratların en iticisiyle karşılık verilir.
okuldan, turnuvadan soğuma sebeplerinin arasındadır.
karşılaşma 1-0 devam ederken bir gürültü kopar! ses gelmiyooo! seess gelmiyoooo!!! yanıt gecikmez tabi yenilmenin de verdiği kuyruk acısıyla haykırılır: görüntü var yaaa!!