12. yılına özel % 50 indirimli eğitim paketleriyle alanıyla ilgili kendini geliştirmek isteyenlere fırsatlar sunan eğitim merkezi. ayriyetten orada autocad öğrenmek için eğitime başlamış bir makine mühendisliği öğrencisi olarak söyleyebilirim ki bir çok kurstan çok daha iyi. %50 indirimli eğitim paketleri;
1- inşaat plus
2- mimar plus
3- makine plus
4- harita plus
5- tasarım plus
6- elektrik plus
7- sistem & network uzm.
8- yazılım & veri tabanı uzm.
9- cisco network uzm.
10- muhasebe uzm
11- grafik & web tasarım uzm.
12- 3d animasyon uzm
bir süredir müdavimi olduğum galata kulesinin hemen bitişiğindeki süper jazz bar. çarşamba, cuma ve cumartesi canlı müziği, leziz yemekleri, dekorasyonu, ve mekanın sahibi dr. ziya çelebiler'in misafirperverliği ile galatada kesinlikle yeni bir renk. bir süredir gece-gündüz takılıyorum ve mekan benim için artık ikinci bir ev. mekandaki herkes birbiriyle dost gibi, sıcak bir havası var. göz atmak isteyenler için;
boğaz manzaralı kampüsünü sadece fatih sultan mehmet'e borçlu yazar. şayet o kampüs rte zamanında yapılmazdı; yapılsa da devlet üniversitesi olmazdı. olsa olsa rte'nin yandaş çevresindeki iş adamlarından birine otel, rezidans falan olurdu.
4 senemi verdiğim ve maalesef +1 sene daha vereceğim için üzgün olduğum, herşeyinden bıktığım, gereksiz, stresli, depresif ve zaten zor olan bir bölümü daha da zorlaştıran her türlü imkana sahip bi yer. istanbul üniversitesi'nin genel ruhunu ve ortamını seviyorum aslında ama bu bölüm, bu ortam tüketti beni ve baydı. i.ü.'nün bu bölümünü yazmayı düşünen üni adayları arkadaşlar, tekrar tekrar düşünün.
off amma yaralamış beni bayağı içimi dökmüşüm. rahatladım ama...
-hacı bende değişik durumlar var işte ne biliyim bazen ben...
+öfff sadede gel aq önsözü geç
-ben gayim
+ohaa önsözü geç dediysek bu kadar da kestirmeden söyle demedik. enfarktüs mü geçirtçeksin bana?
+neyse işte öğrenmiş oldun.
-nası yaa gün geldi biz seninle aynı yatakta uyuduk. bana uyurken dayamadın di mi lan?
-yok be daha neler le'bron. sen benim kankimsin
+o zaman sorun yok hala dostumsun. nothing changes bud...
zaman, star, yeni şafak triosundan çıkıp gelmişçesine bir yazarcık başlığı. bu gazeteler çok güzeliz, enflasyon neredeyse sıfır, halk böyle iktidar, böyle başbakan görmedi göremez önbaşlıklarıyla sürekli haber yaparlar. nerden biliyosun demeyin ben hepsini okuyorum gazetelerin, internet diye bişey var. bakalım neden beğenemedik bu iktidarı biz. şimdi kardeşim sen üşenirsin okumazsın da ama en özet şekliyle bi anlatalım ülke durumunu. var mısın 30 sn'de türkiye konjonktürüne bi göz atmaya??
-cemaatçi olmayan ama iki dil bilen üniversite mezunlarının aylarca işsiz gezmesi gibi örnekleri olan günden güne artan işsizlik, enflasyon, yerel paranın sürekli değer kaybetmesi.
-en düşük oyu alan ama akp kanadına daha yakın olan öğretim görevlilerinin sürekli yök tarafından rektör atanması. kadrolaşmaya daha nasıl örnek verilir bilmem.
-yıllar önce belediye başkanıyken tayyip bey'in bi bakın ne kadarmış serveti şimdi ne kadar?? o gemileri oğluna 8 bin liralık maaşıyla mı aldı?
-ifade özgürlüğü, temel kişisel haklar... hepsinin türkiye'de artık birer tanımlanamayan ibare olması. şu an ergenekon'la bağlantınız var iddiasıyla içeri alınabilir ve aylarca tutuklu yargılanabilirsiniz. telefonlarınız dinlenilir, şantaj yapılır, everything is possible yani.
-tüm kamu kuruluşlarının yabancılara satılması. neyimizi bıraktılar söylesenize akp taraftarları? elin fransızına, arabına, yahudisine gitti herşeyimiz. sömürülmek nedir sizin lugatınızda, nasıl başlar. hani önce içe sızılır yerel kaynaklar ve başındakiler ele geçirilir falan hadi hadi geliyo galiba bişeler.
-meclisten şehit yakınlarının kovulması ama pkklıların halaylarla, şenliklerle, zafer çığlıkları içinde apo posterleriyle karşılanmasına izin verilmesi ve (bkz: demokratik saçılım başarısızlığı)
-her şeyin satıp savrulmasına rağmen halen yüzlerce milyar dolar bütçe açığının olması. açın bakın google amcadan, ben sallamıyorum, bunları zaman'da okuyamazsınız. tek taraflı düşünebilen, tek yönden bakabilen kapasitesi eşiktekiler ya da daha altındakiler sizi.
acun gibi küçücük, bomboş işler yapan yapımcının kendini fazlaca büyük görmesinden kaynaklanan lafı. he ayriyetten sivri de olsa en azından burada bir zeka mefhumu olan insanlar var. sende var mı o zeka denilen şey?? keza yaptığın işler için zekaya gerek yok. hülya avşar'la bulmuşsunuz birbirinizi zaten, kafa kafaya verip 2 kafa bir beyin eder mi sorusunu kendinize sorabilirsiniz.
ayriyetten başka bir ülkede dandik ingilizcenle en fazla otellerde animatörlük falan yapardın...
şahan, paradokslar kralı okan'a süper ayar vermiş şimdi izledim. iyi de olmuş lakin;
şahan kardaş adama şunu derler;
senin yaptığın rezil filmin fanları sokakta seni görünce recep bey nasılsınız diyen insan topluluğudur. seslendiğin kesim mizahta incelik ve zeka aramayan kesimdir. yaptığın filmler izle unut formatında ve tamamen paraya yönelik yapımlar. okan zaten 2 yüzlü çakma sosyalist, bebek enteli de sen nesin hacı. tencere dibin kara denklemine gider bu iş.
dün geceki programında yunan adalarından birinde saatlerce pasaport kuyruğunda beklemesini dramaya dökerek anlatmış ve beni duygulandırmış, çok üzmüş kişidir okan bayülgen. buna kılıf uydurmak için de metafizik ögelere çok takıldığımız içindir gibisine bişeyler söyledi.
e canım ya yıllardır serdar ortaç'ın donuyla uğraşıcağına şu ülke meselelerinden bahsetsene iki kelam o zaman. muazzam bi üniversite gençliğine sahipsin al onları konuştur. yetmedi mi yaptığın içi magazin dolu dolayısıyla bomboş programlar. aman ben girmiyim şimdi riske takılıyoz işte tavrın yerine yap bi hardcore program biz de bakalım ne kadar ilgilisin ülkenle...
bu piyasadaki en ikiyüzlü insan. Mankenleri, iqsu düşük popçuları aşağılayarak, kendine zeki yaftasını yapıştırtıp yıllarca da ekmeğini yemiş showman bozuntusu. güya türkçeyi kötü kullanıyoruzdan dem vurur, hakkı devrim'i çıkarır programa; yaptığı, bestelediği jenerik şarkısının nakaratı consume obey die sloganından oluşur. nası paradoks lan bu insan kendisiyle bu kadar mı çelişir. bu yüzden;
(bkz: yanına 3 şey almadan ıssız bir adaya düş mümkünse bebek enteli)
edit: arkadaşlar sakin biraz eksi bombardımanına tutulmuşum. savunduğunuz, ne kadar zeki adam yaa dediğiniz adam hakkında hiç eleştiri kaldıramıyosunuz. ewet kendisi bır bır konuşur, magazin salaklarını eleştirmek dışında ülke konjonktürünü ele alacak iki kelam edemez; çünkü bu risklidir. sanattan güya çok anlar, fransa'da gezdiği müzeleri her lafın arasına sıkıştırma psikozu vardır ama yaptığı film kanalizasyon'dan çıkmış gibidir.
basın şimdi eksiyi yine ergen okan fanları gençler.
çerkez ethem'in kurtuluş savaşı yılları sırasında düzenli ordu yokken 1919-1920 yılları arası kuvayi seyyare adlı emperyalist güçlere karşı ilk direniş ordusunu kurarak meclise karşı çıkan ayaklanmaları, düzce, anzavur isyanlarını bastırdığını bilmeyen; çerkez ethem'i ve çerkezleri tanımayan gerizekalı önermesi. çerkez ethem'in hain diye anılmasının tek sebebi cumhuriyet kurulduktan sonra sıradan bir subay olmayı reddetmesi ve ismet inönü'yle ters düşmesidir.
yıldız tilbe'nin 94 yılında çıkan delikanlım albümünden söz müiği kendisine ait olan harika bi parça. türk pop müzik tarihinde yapılan en iyi şarkılar listesine 1. sıradan girer. zaten o albüm başlı başına bir fenomendi o ayrı. vursalar ölemem ve sevdanın tadı bile bu kadına saygı duymaya yeterli.
evet o harika bi sanatçı ama yıllar ona ne yaptı? nerde o eski şarkılar, yakan sözler bilmiyorum...
ramiz dayı: yeğen gel otur kucağıma sana bi kaç özlü söz söyliyim.
ezel: yok daha neler le'bron falan. naaptın dayııı andropoza girdin de hormonlar yönelim mi değiştirdi?? aaa çok şaşırdım bak şimdi! babamdan beklerdim ama senden asla!!!
zamanında maalesef aynı stüdyoda bulunma talihsizliğine eriştiğim ve kendisiyle aynı ortamada 3 saat bulunmam sonucu kesinlikle burnu büyük, kibirli ve hazımsız bir insan olduğu sonucuna vardığım yavru kaplan küfürcüsü, sığ izleyici avcısı. türkiye dışında herhangi bir ülkede olsa otellerde animatörlük dışında hiçbir işte çalışma şansı yakalayamaz kendileri ama insanımızın tv bağımlılığı kendisine hiç yoktan bir statü kazanmıştır. yaptığı programların ortak özelliği hepsinin seyret ve unut nitelikte olması, bomboş olmasından dolayı uzayda bir metreküp bile hacim kaplayamaması ve entelektüel herhangi bir ögeye bile rastlanmamasıdır. ben onun yerinde olsam biraz conan o'brien, biraz jay leno izler ve hemen kendimi geliştirmeye başlarım ve yeterince geliştikten sonra (bir 10 yıl sürer bence) geri dönerim. belki özletmiş olur hem kendini. jay leno entelektüel birikimi, ülkede gelişen olaylar hakkında yaptığı marjinal yorumlar ve zekasıyla gelmiştir bulunduğu yere, acun gibi dünya üzerindeki en saçma ve gereksiz kutu kutu pense programı sayesinde değil.
zaman, star, yeni şafaktriosundan çıkıp gelmişçesine bir yazarcık başlığı. bu gazeteler çok güzeliz, enflasyon neredeyse sıfır, halk böyle iktidar, böyle başbakan görmedi göremez önbaşlıklarıyla sürekli haber yaparlar. nerden biliyosun demeyin ben hepsini okuyorum gazetelerin internet diye bişey var. bakalım neden beğenemedik bu iktidarı biz. şimdi kardeşim sen üşenirsin okumazsın da ama en özet şekliyle bi anlatalım ülke durumunu. var mısın 30 sn'de türkiye konjonktürüne bi göz atmaya??
-cemaatçi olmayan ama iki dil bilen üniversite mezunlarının aylarca işsiz gezmesi gibi örnekleri olan günden güne artan işsizlik, enflasyon, yerel paranın sürekli değer kaybetmesi.
-en düşük oyu alan ama akp kanadına daha yakın olan öğretim görevlilerinin sürekli yök tarafından rektör atanması. kadrolaşmaya daha nasıl örnek verilir bilmem.
-yıllar önce belediye başkanıyken tayyip bey'in bi bakın ne kadarmış serveti şimdi ne kadar?? o gemileri oğluna 8 bin liralık maaşıyla mı aldı?
-ifade özgürlüğü, temel kişisel haklar hepsinin türkiye'de artık birer tanımlanamayan ibare olması. şu an ergenekon'la bağlantınız var iddiasıyla içeri alınabilir ve aylarca tutuklu yargılanabilirsiniz. telefonlarınız dinlenilir, şantaj yapılır, everything is possible yani.
-tüm kamu kuruluşlarının yabancılara satılması. neyimizi bıraktılar söylesenize akp taraftarları? elin fransızına, arabına, yahudisine gitti herşeyimiz. sömürülmek nedir sizin lugatınızda, nasıl başlar. hani önce içe sızılır yerel kaynaklar ve başındakiler ele geçirilir falan hadi hadi geliyo galiba bişeler.
-meclisten şehit yakınlarının kovulması ama pkklıların halaylarla, şenliklerle, zafer çığlıkları içinde apo posterleriyle karşılanmasına izin verilmesi ve demokratik saçılım başarısızlığı.
-her şeyin satıp savrulmasına rağmen halen yüzlerce milyar dolar bütçe açığının olması. açın bakın google amcadan, ben sallamıyorum, bunları zaman'da okuyamazsınız. tek taraflı düşünebilen, tek yönden bakabilen kapasitesi eşiktekiler ya da daha altındakiler sizi.
teoman içine niye sıçtı şahsen anlamamış olmakla birlikte, bu güzide şarkının benim gibi fransızcaya fransız kalanlar için türkçe mealini yazıyım tam olsun;
aynada bir kırışık,
yaşlanıyorum.
yatakta iki kişilik yer var.
hayat geçip gitmeden,
isteğimi kaybetmek istemiyorum.
yüzeyde küçük bir dalgalanma,
mutlu muyuz?
işık yavaş yavaş sönüyor.
karanlıkta kalmadan evvel,
umudumu korumak istiyorum.
ve daha da dans etmek.
pupa yelken ilerlemek.
daha da dans etmek.
ölümü pazara yollamak (vals yapmaya yollamak),
yolun dışına (dekora).
son fırtına uyarısı,
son tekrar.
ertesi günü düşünmeden yaşamak.
baş döndürücü biçimde dans etmek
ve hiçbir şey havası söylemek.
son bir sigara,
bir kadeh şarap,
ziyafetin kırıntılarını toplamak;
herşey durmadan evvel,
sonuna kadar eğlenmek istiyorum.
ve daha da dans etmek.
pupa yelken ilerlemek.
daha da dans etmek.
ölümü pazara yollamak (vals yapmaya yollamak),
yolun dışına (dekora).
genelde bu kesimden insanlar almanya'ya gidince dönercisini, kuru fasülyecisini de beraberinde götürüp orayı kendileştirmeye çalıştıkları için zaten faşizan eğilimleri olan almanların tepkisini çekerler ve bir alman gibi yaşamayı reddettikleri için kendilerine tam anlamıyla yer edinemezler ve işin en acı tarafı da bunun sonucu edindikleri aşağılık kompleksi sonucu türkiye'ye gelip her lafın arasına alamanya'da şöle böle... saçmalığını sıkıştırırlar.
yavrum biz de biliyoruz heralde norveç de iki kez reddetti ab'ye girmeyi çünkü zaten adamlarda bok gibi para var. ama burası türkiye ve herşeye rağmen bizim toprağımız. siyasetçisi, bürokratı boktan diye başka ülkelere ezdirmeye çalışçağına ülkeni yap ülken için bişeyler. karanlığa küfretme mum yak bitane.
bu sözlükteki en büyük sorun kendisine yazar demeyi zevk edinmiş bazı bünyelerin okumaktan bihaber oluşudur. bunun örneklerine aynı sayfada iki üç satır üstündeki enrtyle bilmeden neredeyse üsttekiyle aynı entrynin yazılma durumlarında çok sık rastlıyoruz. insan bi okur benden öncekiler ne yazmış diye!!
bu sözlükte iyi planlanıp yazılmış, özgün entryler görünce maalesef şaşırıyorum çünkü çok az rastlıyorum. ama iyi yazarlar da var nadir de olsa, genelleme yapmıyorum. çünkü;
mustafa sandal şahsının gerçekten çok güzel şarkı yapabildiğinin kanıtıdır bu şarkı. kendisini karakter olarak çok itici bulsam da yaptığı bu şarkı herşeyin önüne geçer ve tekrar tekrar dinlettirir kendini. adam yapmış harbiden...
nikos vertis'in müthiş ses tınısıyla yorumladığı ege rüzgarları taşıyan ve sizi de alıp götüren harika bir şarkı. yavaş tempoda olanı ayrı, remiksi ayrı güzeldir, tavsiye edilir. ayriyetten;