güzel bir randevu. yedinci sanat'ın dehası fefe. kaçıncı sanat bilmemekle beraber, müziğin dehası nino rota. bu da o eğlenceli randevudan kısa bir özet.
eve çakırkeyf dönülen gecelerde, alkol ve açlığın iki yakın dost olmasından kaynaklı, mutfakta farkına vardığımız ve tencerede ısıttığımız makarnaya bilimum kıvır ve zıvırın eklenmesi sonucu oluşan fakat bir türlü (bir türlü de neyin nesi, her türlü) çorbanın yerini tutmayan kandırgaç. kusmak için ideal.
dünyanın en muhteşem üçlüleri başlığı altına yazılabilecek en muhteşem şey olurdu. fakat yazmadım. şu an içiyorsam, içimde en ufak bir ukte yok ! bir serge gainsbourg olamadığım içindir içmelerim bundan gayrı. serge amca yazmış, jane abla yorumlamış. tanrı brahms da şu an gülümsemekte, bir yandan sakalını sıvazlarken.
duştan çıkıp, tanrı triko bir vaziyette aynanın karşısındayken, duru marka sabun üzerinde gördüğüm alt başlık. neyi cezbediyoruz? henüz yeni çıktım duştan !
akupunktur seansı gibi bir oyundur bu. yakın tarih batar, inkılap batar, atatürk batar, inönü batar, cumhuriyet batar, kültür batar, sanat batar, köylü batar, işçi batar, öğrenci batar. vücudun belirli akupunktur noktalarına bu iğneler sayesinde yapılan uyarılarla organizmanın her yerine ulaşabilecek haberler iletilir. taraf,zaman,stv ve benşbenzemez yayınlar da buna yardımcı organlardır. bu iletişim,akupunktur noktasını oluşturan hücrelerden lokal hücresel uyarıların sinir terminallerine ve son olarak da beyne ulaşır. beyin de bu uyaranı gerekli organlara ulaştırır açıl lan parantez yasama, yürütme,yargı kapan lan parantez. ilgili organ ve uzuvlardaki enerji dengesi düzelir. dolayısıyla hastalık da ortadan kalkmış olur. hal böyleyken, sözlükte alınır soluk. boşalırlar. mutlu sonla biten, asayiş ve şube müdürlüğü ahlak ve kumar büro amirliğinin basmadığı yegane salondur sözlük, bunlar için.
oldu olacak hergün bir cüz yayınlayın, 30 günde hatmedelim bari. tanrınla arana ne diye entry sokuyosun benim canım dallama kardeşim !? adsl ağın, seni yarattığını sandığın varlığa olan gönül bağından daha hızlı diye mi yoksa?
televizyon kapalıyken,sıkı bir takipçisiyimdir.her programı severim ve "istanbul'u düşünüyorum" dur. bazen çok daha fazla sevdiğim bir program yahut film olursa, bu kez televizyonu ve gözlerimi açar, bu şekilde izlemeye çalışırım. ne tesadüftür ki yayıncı kuruluş o gün her zamanki gibi muayyen günündedir ve benim audio-visual ilişkimi reglamlarla baltalar. bir sigara yakar ve kitabıma dönerim.
ben o kadına aşığım. şöyle ki, her denk gelişimde (eşit değil !, çok sayın matematik ve kümeler bilirler) kendimi alamıyorum. pekala, ben de biliyorum, hiçbir sonumuz, hele ki başlangıcımız yok bu ablayla, ama gel gör ki, bilinçaltımı üstüne getiren birşeyler var bu kadında. anlamlandıramıyorum. anlamsızca seviyorum bu kadını. bahtıma tüküreyim !