önce blue içiyordum, üretimden kaldırdılar; hayatım karardı. hiçbirini sevmedim onu sevdiğim kadar.
sonra piyasaya grey diye bir şey çıkardılar, blue'ya çok benziyordu, onu içtim; onu da üretimden kaldırdılar.
ardından mecburen soft içtim, 6.5 tl yaptılar, hiçbir yerde bulamaz oldum.
allahsız camel.
her sabah kalkarken yapacağım ilk aktivite. bir gün önce güzel giden her şey, bir gün sonra yok olur. Yaşadığınız şok, hissettiğiniz acı ne yemek yedirir size, ne kafanızı kaldırıp net bir şekilde önünüzü gördürür. Halsiz bir bedenin içinde kendinizle başbaşasınızdır ama lanet olsun ya, insanın canı çok tatlıdır, kıyamazsınız kendi canınıza. Her sabah tanrıdan ölmüş olmayı dilemek, uyuyup bir daha uyanmamayı istemek. işte elinizden gelenler sadece bunlardır.
hayattaki sorumlulukların ağır gelmesi, kaldırmak istememek. aslında sonunda hayalini kurduğun şeylerin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğine inanmak. boktan hayata dayanamamak. hiçbir şeyden gerçekten zevk alamamak. bütün bunlardan kurtulup, huzura ereceğini düşünmenin verdiği rahatlama hissi.
hayatta yapılması gerektiğine inandığım en doğru eylemdir. çünkü insanlar bencildir, insanlar nankördür, insanlar çıkarcıdır, insanlar sömürücüdür, insanlar bayağıdır ve insanlar aslında iğrençtir.
çok hastalıklı bir düşüncedir. namusu, şerefi iki bacağın arasına koymuş, fantezi dünyası zengin, cennette kendisine sunulacak bakirelerin her birini zevkle bozma hayalini kuran bir kişi tarafından şuursuzca ortaya atılmıştır; insanların düşüncelerine saygı duymak lazımdır da acaba bu fikrin neyine saygı duyacağım lan.
ankara metrosunda insanların sol tarafı kapatmamalarını, geçeceklere yol vermelerini gösteren öğretici panolar var mesela. "yürüyeceksen yandaki merdivenleri kullanan" diyen adama "acaba şurda asılı olan panoyu gördünüz mü?" diye atar vermem sonucunda... ah yani. budanmıyorlar, budanmıyorlar.
hiç yapamadığım eylemdir sevgili sözlük. annem hiç yollamadı beni. benim çocuğum olsun, ben de yollamam. devir kötü malum. şeker toplamaya çıkan çocuklar kayboluyor, sonra cesetleri bulunuyor.
gerçi orta 1'de mi neydim, birinin kapısını çalıp şeker almıştık bir defa. utanmıştım zaten o yaşta. bir daha da yapmadım. *
"bu ne garip bir yangındı böyle sen söndün ben yanarken"
kız ona, adam boşluğa baktı ve yaşananlar geçmişte kaldı dedi. artık onlar adam için ne iyi ne kötü hiçbir şey ifade etmiyordu. seni sevmiyorum, bitti dedi adam. hayır, böyle olmamalıydı. bu kadar basit olamazdı. kızın tanıdığı adam, onu her zaman seveceğine, onu asla bırakmayacağına söz vermişti. inanmıştı kız ona. onların hikayesinin farklı olduğunu zannediyordu. kendimi salak gibi hissediyorum, teşekkür ederim.
denedi. kız her şeyi denedi. durmadan çabaladı. kalbinin kırılmasına, göz yaşlarına, acıya... her şeye karşı dimdik durdu. olmuyorsa zorlamayacaksın dediler, dinlemedi. şairin dediği gibi, "senden tek bir damla istemiştim; sana kocaman bir deniz sunmak için..." en ufak çaba sarfetmedi adam. bitmiş bir şey için çaba sarfedemem dedi. içimde en ufak bir şey yok sana karşı dedi. kabullenemedi kız bir türlü, böyle bir şeyin olabileceğine inanmak istemedi.
sonra gün geldi; kızın gözlerinin içine baka baka, sırf onu kullanmak için rol yaptı adam. o sahte mutluluğa öylesine inandırdı ki kızı. tam, işte evet biten bir şeyi geri getirebilirim, yapabilirim derken... adam dedi ki gerçek değildi onlar. bu zamana kadar yaptığı, söylediği hiçbir şey bunun kadar yaralamamıştı. bunun kadar acıtmamıştı. her şey bitti.
insan kabullenemiyor ama giden, yitip giden bir sevgi geriye gelmiyormuş. kız üzüldü.
gerçekte var olmasını defalarca dilediğim, seksilikte sınır tanımayan anime karakteri. hele o gelişinde çalan müzik, attığı gül, havalanan pelerini, seksi gülüşü, japoncayı karizmatikleştiren ses tonu... ahh ah dedirtiyor her seferinde.
ergen, hiçbir fikir ve düşüncesi henüz oturmamış, saçma sapan davranışları ve düşünceleri olan, dünyada ne olup bittiğini bilmeyen, kültür-sanatla ilgili tek kelime edemeyen insanlarla dolu olan, hocaların size bir birey yerine daha farklı bir şeymiş gibi davrandığı, herkesin tek tip giydirildiği, takı takmanın-makyaj yapmanın-saç sakal uzatmanın yasak, saçların toplanmasının zorunlu olduğu, her dakika arama yapılarak çantanızın didiklendiği bir ortama lanet ede ede girmektir liseli olmak.
zihnimizin perdesini aralıyoruz zirvesine gitmem konusundaki tereddütlerimi önce sözlük üzerinden, oradayken gerginliğimi samimi tavırlarıyla yok eden, kaldığım süre boyunca bizimle yakından ilgilenen, tanıştığıma gerçekten çok memnun olduğum güler yüzlü, sempatik yazar.
zihnimizin perdesini aralıyoruz zirvesinde elimi sıkıp nickini söyledikten sonra sadece 34'lü bir şeyler anlayıp hiç bozuntuya vermediğim, zirve boyunca konuşamadığımız için gözgöze geldiğimiz zamanlarda kendisine gülümsediğim yazar.
esas eğlencenin başladığı kısımlarda ortadan yok olduysam da geçirdiğim süre içerisinde gerçekten çok eğlendim. açıkçası çok gergindim ben gelirken, ama karşımda bulduğum sıcak ve samimi insanlar sayesinde çok kısa bir süre sonra bu gerginliği üzerimden rahatça attım. kendim ve misafir olarak gelen arkadaşlarım adına herkese çok teşekkür ediyorum.
haberlerde dinlediğim kadarıyla akp'den bazı kişilerin itirazları sonucu (ilkokul mezunu ile yüksek eğitim görmüş bir insanın aynı sürede askerlik yapmasının saçma olduğu, yüksek lisans yapmış kişinin işinden uzak kalmasının doğurabileceği negatif sonuçlar doğrultusunda) askıya alınmış düzenleme.