biri dağlarda bayırlarda anadolunun dört bir yanında bizzat savaşarak kazandırdı herşeyi bu vatana, diğeri ise oturduğu yerden ne varsa peşkeş çekti bunları ve çekiyor. tarih okumaktan aciz bir lale de çıkmış tayibe ikinci atatürk diyor. Vakit harcayıp yorum yazmak bile gereksiz ama duramıyor işte insan.
bir gün biri çıkar eline topunu tüfeğini alır her köşesi işgal edilmiş vatanı için canını ortaya koyarsa ve sonra yoktan var edip senelerce tayyip ve niceleri tarafından soyulup her karışı satılmasına rağmen yıkılamayacak kadar kuvvetli bir devlet kurarsa o zaman ben bu adamı atatürkün yanına koyarım. olanı satanı, vatandaşına hakaret edeni, kızını oğlunu dünya zenginleri listesine sokanı ise koyacağım tek yer bu başlığın sahibiyle birlikte bok çukurudur.
bi insanların yatak odası kontrol altına alınmamıştı, o da alınsın tam olsun. Bu düşünceyi savunan insanlar ileride dünyayı getirdikleri tutsak halin hesabını çocuklarına nasıl verecekler çok merak ediyorum. Bırakın allah aşkına millet aya gitti geldi, enerjinizi bunlara, insanları kontrol altına almaya çalışacağınıza gidin okuyun araştırın en azından vatana millete faydalı bir birey olursunuz belki.
Hem homofobiklere giren çıkan ne ben onu anlamıyorum, ben senin kiminle seviştiğine karışmıyorsam sen de benimkine karışmayacaksın arkadaş olay bu kadar.
Asıl adı Adam Micheal Goldstein olan, daha çok dj am olarak tanınan, amerikalı şarkıcı ve dj. 2008 yılında bir uçak kazası geçirmiş, sağ olarak kurtulmuş ancak vücudunun pek çok yerinde yanıklar oluşmuştur. 28 Ağustos 2009 da dairesinde yüksek miktarda kokain almaktan ölü bulunmuştur.
dışarda; düşük bel jean pantolon, vücuda tam oturan, baştan iki düğmesi açık slim fit bir gömlek. evde; kısa dar bir şort ve v yaka bir tişört. yatakta; dar bir slip boxer. duştan çıkınca kesinlikle bele sarılmış bir havlu.
anne-babanın bütün gün emeklilik hayalleri kurduğu evde yaşayan bir çocuk *
-hakancım söyle bakalım büyüyünce ne olacaksın sen?
- emekli olucam!
-hönk!
o kadar paran varken ve üstelik kendini örnek müslüman olarak gösteriyorken durumu kötü öğrencilere yardım edip ücretsiz okutacağına neden zengin öğrencilere yönelik okullar açıp paralarını yiyorsun?
Sezen Aksu' nun geçtiğimiz ay dvd' si yayınlanan, 2002 yılında Türkiye toprakları üzerinde yaşayan bütün etnik gruplarla kardeşlik türküleri söylediği, barış ve dostluk mesajları verdiği, rum ezgileriyle sirtaki yapıp kürt çocuklarla birlikte göz yaşı döktüğü, bugün bile gerçekleştirmesi yürek isteyen, örnek olan, takdir edilmesi gereken muhteşem konseri.
Can Dündar o zaman ki eleştirilere karşı milliyet gazetesindeki köşesinde yazdığı bir yazıda der ki;
Bula bula bugünü mü buldular böyle bir konser için" demiş 30 Ağustos resepsiyonunda, Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon...
"Bu anlamsız konseri şüpheyle karşıladığını" belirtmiş.
Oysa bizimle gelip antik tiyatronun tarih kokulu merdivenlerine kurulsa, kalabalığa karışıp Efesin nefesini solusa, 10 bin kişilik koroya katılıp barış türküleri mırıldansa eminim bütün şüphelerinden arınır, ülkesiyle bir kez daha gururlanırdı.
Hatta konserden sonra sahneye inip "Böyle anlamlı bir konser için böyle tarihi bir günün seçilmesini sevinçle karşıladığını" söyler, bu kadroyu bir dahaki 30 Ağustosta garnizona beklediğini ekler ve seyircilere sahneyi gösterip haykırırdı:
işte bizim gerçek zaferimiz bu!.. Bayramınız kutlu olsun."
Sezen Aksu, beslendiği dereleri buluşturup onlardan ırmaklar yaratan bir ana tanrıça gibiydi gece boyunca; Türkiyenin her bir rengini teker teker sahneye çağırıp onlardan gökkuşağı desenli şallar dokudu; taktı Efesin boynuna...
14. yüzyıldan bir Türk bestesini Rum ezgilerine dolayıp sirtakiye dönüştürdü; oradan horonlara geçip, göbek havaları ve türkülere karıştırdı; ağıtları ilahilerle barıştırdı.
Kilise korosuyla Ermenice, Diyarbakırlı çocuklarla Kürtçe söyledi.
"Allahuekber" diye seslendi Efes semalarına... arkada neyler kemanlara, kudümlere davullara, Türkler Kürtlere yoldaş olurken...
Birlikte, savaşmak dışında da bir şeyler yapabileceğimizin kanıtıydı tablo...
Bu toprağın farklı dilden, farklı dinden insanlarını müziğin ortak dilinde, dininde buluştururken, farklılıklarını nicedir utançla toprağa gömen Türkiyeye "O sizin yaranız değil, mirasınızdır" dedi Sezen....
sokaklarının her bir taşında çocukluğumun gizlendiği, halkının büyük bir kısmının balıkçılıkla geçimini sağladığı, çevresinde irili ufaklı 20 küsür tane hepsi birbirinden bakir adacığın bulunduğu, boş olan her arsaya bir ev dikilmesine rağmen içine girdiğinizde sokaklarında hala masumiyeti bulabileceğiniz ada, adam, memleketim...
siz kendi içinizi hiç temizlediniz mi
sizde sizden kaç tane var izlediniz mi
korunmatik savunmatik birer makineyiz
siz makinenin ruhuyla yüzleştiniz mi?