Antonio Vivaldi'nin do majörle bestelediği pikolo konçertosudur. Vedaların, sonbaharın ve melankolinin ezgilerini taşır geleneksel olarak*. 2. bölümü şöyledir:
Tamamen bir kuru cahildir. Doğadaki tüm canlılardan biraz daha gereksiz bir canlıdır. Her türlü konuya turp sıkmaktadır. Şu cümlesinden herşey açıkça anlaşılmaktadır (dilbilgisel olarak da, kültürel olarak da):
Kendinden önce gelen Homo erectus ve homo habilisleri önemseyen yazar söylemi. insanı bugünkü götü kalkık insan yapan süreçte ortaya çıkan sınırlar, ''soy'', ''ata'', ''ecdat'' gibi kavramları da beraberinde getirmiştir (ki burada belirtmem gerekir: eğer o ecdat dünya barışına, doğaya veya bilime bir katkıda bulunmamışsa, o ecdadı sikmem bile). Sanki geçmişte yapılanlar, gerçekleşenler, uzayda bir foton sürüsü suretinde yol almıyormuş da buralarda bir şişenin içinde diğer milletlere nispet olurcasına duruyormuş gibi, soylarını ''tertemiz'' diye adledenler mevcut. Diğer soylar da pis tabii.
2013 Oscar Töreni'ni bir Oscar Töreninden daha fazlası yapan adamların başında gelir. We saw your boobs'u ile, Karizmasıyla ve ardı ardına patlayan kaliteli esprileriyle (ve hatta ucu Abraham Lincoln'a dokunan esprisini, seyircilerin tepkisi üzerine ustaca toparlayışı ile) mükemmel bir sunuma imza atmıştır. Hayranıyızdır.
belki ayda bir, belki de haftada bir (günde bir olduğunu sanmıyorum; zira öylesi bir tempoda, kendilerini geliştirmiş olabilirlerdi) ''bitirdikleri'' filmlerde/dizilerde gördükleri şallı, fularlı, birikimi yüksek, güzel kadınların şokundan kurtulamamış, gelişmeye çalışan tiplerdir bunlar. çabaları takdire şayandır; ancak yanlış yolu deniyorlardır. etraflarında o kadınları aramamalıdırlar. türkiye sınırları içerisinde, baskın bir türk aile yapısı ile yetişen nüfus vardır. tanımladıkları ''kezban'' ya da ''türk kızı'', bu ülkenin realitesidir.
ha, bunu söyleyince, ''bunları hep sen ve senin gibi götü kalkık ibneler, enteller şımartıyor zaten!'' gibi bir tepki gelebiliyor. ancak hayır, siz onlara kendilerini geliştirme gibi bir fırsat verirseniz, değerlendireceklerdir. ''elinize geçeni'' yatağa atmaya çalışmazsanız örneğin; bir parfümdense, bir saattense, bir kitap hediye ederek örneğin. dillere destan bir tekliftense, oturup yetkin zamanlar geçirmeye davet etmeniz örneğin. ama emin olunuz ki, olacaksa, bir ''türk erkeği''nin eksikleri de bunlardır.
Yoktur böyle bir şey; çok okumuş olan insan zaten övünmeyi çoktan unutmuştur. Okumayan ise övünmeye devam etmektedir; çünkü yeterince okumamıştır. Bu kadar basit.
Evet, gelişmeye çabalayan coğrafyaların insanlarının içinde, trolleyici bir etkiye sahiptir bunlar. Gayet gerçek ayıbını, küçük sırıtışlarla örtmeye çalışan küçük birer çocuk gibidirler. Gayet gerçek cehaletlerini, fark edilmediklerini düşünerek gizlemeye çalışırlar. Birkaç örnek ''sırıtış'':
-en son keloğlan okumuştum yha ne kitabı .d (aferin amına kodumun andavalı)
-biz hayat okulunu okuyoruz be ne kitabı ;)) (kitap okuyanlar yaşamıyor çünkü, bitkisel hayatta onlar)
-sen okuyon da noluyo? (ebenin amı oluyo?)
edit: işte yukarıda amına koyduğum ve ebesinin amı olanlar kendilerini belli ediyorlar.
Kuantum ağlarının gerçekleştirilmesi, modern fiziğin en önemli sorunlardan biri. Şimdilerde yeni bir araştırma, bize ''kuantum internet''i getirecek olan katı hal çiplerinden elde edilecek olan ''yüksek kaliteli fotonları'' öngörüyor.
Bir teknoloji devi olan Intel'in kurucularından olan Gordon Moore, neredeyse 50 yıl önce, bir mikroişlemci üzerindeki transistör (girişine uygulanan sinyali yükselterek gerilim ve akım kazancı sağlayan yarı iletken bir elektronik devre elemanı) sayısının 2 katına çıkacağını tahmin etmişti.
Bunun devam edebilmesi için, önümüzdeki 10 yıl içerisindeki kuramsal ve teorik gelişmelerin, mikroçiplerde kullanılan kuantum mekaniği prensiplerini güçlendirmesi gerekiyor. Dağıtılmış bir kuantum ağı geliştirilmesi ise, bugün birçok araştırmacı tarafından izlenen ve gelecek vaat eden alanlardan sadece biri.
Katı hal sistemlerinin birçok çeşidi, halihazırda, kuantum bilgi parçası olan ''qubit''ler gibi teknolojiler için incelenmiş ve kuantum bilgisayar protokolleri için bir dizi yaklaşım olarak değerlendirilmiştir. Böylesi bir qubit, bir çipe gömülü yarı-iletken nanokristaller yardımıyla, elektrooptik olarak kontrol edilebilmektedir.
Tekli fotonlar, 'uçan qubitler'' olarak, dağıtılmış kuantum ağlarının ayrılmaz bir parçası olacak. ilk olarak bunlar, uzun mesafeler arasında hızlı ve güvenilir bilgiyi taşıyabilmeleri bağlamında, kuantum iletişimi için doğal seçim olarak görülüyor. ikinci önemli madde ise, katılan tüm fotonların aynı olması şartıyla, bu fotonlar, kuantum mantık işlemlerinde yer alabilir.
Ne yazık ki katı hal qubitlerinden elde edilen fotonların kalitesi, malzemenin yapısından kaynaklanan eşevresizlik (aynı anda farklı yerlerde bulunamama durumu olarak bildiğimiz durum) sebebiyle düşük olabiliyor. Dolayısıyla bu, her yayılan fotonun diğerlerinden farklı olması durumunu gündeme getiriyor; bu da bir kuantum fotonik ağ geliştirme konusunda önemli bir sorun teşkil ediyor.
Cambridge Üniversitesi, Cavendish Laboratuvarı araştırmacıları, tekli fotonlar üretebilen ve bunu neredeyse lazerlerle aynı kalitede başaran özel katı hal cihazları için yeni bir tekniği hayata geçirdiler. Çalışmaları ise, Nature Communications dergisinde yayınlandı.
Foton kaynağı olarak, araştırmacılar, tek tek adreslenebilen kuantum noktaları içeren bir yarı-iletken alet geliştirdiler. Kuantum noktalarının geçişleri, ''rezonans floresans'' denen ve aynı ekip tarafından daha önce de gösterilen bir teknikle sağlandı ve tek foton üretimi için kullanıldı.
Fotonlar, zayıf uyarım altında, ''Heitler rejimi'' olarak da bilinen bir etkiyle beraber, esnek bir saçılım gösterir. Bu şekilde çalıştırılmak sureti ile, fotonların eşevresizliği, tamamen önlenebilir. Bu sırada araştırmacılar, söz konusu fotonların tutarlılık ve dalga formu açısından, lazerlere ne kadar benzediğini de ölçmeyi için başardılar: sonuçta aynı oldukları ortaya çıktı.
Cavendish Laboratuvarı fizikçilerinden, deneylerin liderliğini de yürüten Dr. Mete Atatüre, ''Bizim araştırmamız, tutarlı foton şekillendirme ve katı hal kuantum fotoniği konusunda, araç kutumuza yeni konseptler ekledi.'' ifadelerini kullanıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: ''Bizler, kalite açısından lazerlerle aynı olan tekli fotonları, yüksek oranda programlanabilir dalga formlarıyla etmeyi başardık ve bu da, kendiliğinden bozunma yoluyla geleneksel tekli foton üretimi açısından önemli bir paradigma kayması anlamına geliyor.''. Dr. Atatüre, sözlerini, ''Bizler kuantumun etkin olduğu teknolojilerin, kuantm bilgisayarların ve kuantum ağlarının şafağındayız.'' ifadeleriyle noktaladı.
Cambridge Üniversitesi'nde bulunan Cavendish Laboratuvarı'nda, bir deney ekibinin lideri olarak, kuantum internet teknolojisinin önünü açan bir buluşa imza atmış, Türk bilim insanı. Bilkent Üniversitesi, Fizik bölümü mezunudur, tebrik edilesidir. Haber çevrilirken denk gelinmiştir; ''Atature diye bir soyad mı olur yahu?!'' denilmiştir ve görülmüştür ki, aslında ''Atatüre''dir. Tekrar tebrikler diyoruz.
Öyle bir algı yaratılmıştır ki, sanki sözlükler olmadan ne medya medya olur, ne de düşünce özgürlüğü ifadesi değer kazanır... Sözlükler çıkalı, şurada 15 sene ya oldu, ya olmadı. Sözlüksüz de iyiydik; sözlüklerle biraz daha bokunu, bilinçaltımızı ortaya çıkardık. Olayın özü budur.
Bir insanı, bir yeri, bir serüveni tanımaya başladığınızda dikkat edin; görmezden gelmek istediğiniz şeyler çoğalacaktır. Bir tutku besleyeceğiniz herhangi bir şeyi bir noktaya kadar tanıdıktan sonra üzerine kattığınız şeyler, deneyimlerinize zarar verme olasılıkları yüksek olan şeyler olur. ''Tanımak'' eylemi kesin bir sınır görmedikçe, zararlı bir eylemdir.
Los Angeles'tan bir indie rock grubu. Kendilerini pek sevmedim, ancak aşık olduğum kadın tanıştırmıştı, ne yaparsın sözlük. Tanıdığım, gecelerime sızan parçaları ise şuydu:
gibi, 10 yaş altı bir çocuğun feryadına, televizyonun karşısına kurulmuş olan babanın tepkisidir; ancak çocuk duymaz, sadece baba yerinden kalkarken fısıldar ya da söylenir.