van'da değil 17 ağustos depreminde gölcük'te bulunan amcadır, ama van'a da gitmiştir belki de fotoğrafları yoktur daha, ya da bu amca yerine onlarca amca onlarca teyze gitmiştir henüz olayın sıcaklığından haberimiz yoktur. ama net bir şey var ki bu fotoğraf van'da değil gölcük'te çekilmiştir.
liseyi beraber okumuş sayılabileceğim, fakat niye babet çorabını beğenmiş olduğunu hala anlayamadığım, über güzel yazar insanıdır. hoş geldi sefa getirdi. *
fenerbahçeli bir yazarın söylemidir. bu yüzden aç tavukla bilmemneyle açıklanamaz. zaten gerçek bursaspor taraftarı dört büyük yalanına inanmaz, kendini beşinci büyük gibi ya da burada söylendiği gibi dördüncü büyük olarak görmez.
bursasporumuzu uzun zaman sonra bu kadar mahkum gördüğüm maç. bozuk zeminden kimse bahsetmemiş ama ertuğrul sağlamın maça bu kadroyla başlamasının en önemli sebeplerinden biri buydu bence. wedersonun sakatlığıyla yaptığımız oyuncu değişikliği de oyuna bir eksik müdahale yapmamıza neden oldu. ilk defa hakemse bursaspor kollanıyor diye bik bik ötenleri susturmak için oradaydı sanki. hakem hatalarına ses çıkarmamış olmamız bazı büyütülmüşlerin bu şekilde konuşmalarına neden oldu.
ayrıca da bursasporun klasik taktiğini golün üzerine yatma olduğunu savunan, batuhana verilen kırmızı karta saçma sapan, wedersonun topu alışına penaltı diyen adam benim gözümde futboldan zerre anlamıyordur, trolldür, ya da kuyruk acısı vardır. ozan ipeğin yaptığının da savunabileceğim bir tarafı yok ama orada kenny miller'a yapılan hareket penaltı değilse ben hala astronot olabilirim demektir. neyse çok dağınık bir yazı oldu da sinirliyim, kusura bakmayın sözlükçüler.
bu arada eskişehirspora da helal olsun, maçı çirkinleştirmeden oynadılar, aldıkları puan analarının ak sütü gibi helal olsun.
bir bok olmaz, yine yerimizde sayarız, ne dünyanın en güçlü ülkesi oluruz, ne iran oluruz, ne de bir santimetekare bile olsa toprak veririz. bu ülke neler gördü geçirdi tayyip erdoğan ve şakşakçılarını mı alt edemeyecek.
benim için her şeydir. her şeydir derken her şeyimdir demiyorum tabi*, herhangi bir şey olabilir kitap ayracı, yeni aldığınız bir giysinin etiketi, kamil koçun verdiği ıslak mendilin ambalajı, süpürge teli, ego kartı, kürdan, ders kitabının köşesini yırtarak oluşturduğunuz zımbırtı ve şu an aklıma gelmeyen bilimum araç olabilir kendileri.
boynunda amerikan tasması olan, sözde halkların kardeşliğini savunup kürt milliyetçiliğinden farklı bir şey yapmayan, çocuklara polisi taşlattıracak kadar alçalanların yapacağı yürüyüşten çok daha anlamlı yürüyüş olacaktır.
türkiyede hiç bir takımın hiç bir taraftar grubunun net bir siyasi görüşü olmadığını bilmeyen yazar söylemi.
o kadar ırkçı bir taraftarız ki en sevdiğimiz oyunculardan biri türkiye liglerinde oynayan en koyu marksist futbolcu*, tribünün en önde gelen adamlarından biri diyarbakırlı*. o kadar sınıfçıyız ki tribünümüzde hiç tanımadığımız adamlarla (esnaf olsun, işsiz olsun, ne olursa olsun) sarılabiliyoruz, beraber gülüp beraber ağlayabiliyoruz.
hayatında toplasan 10 kere maça gitmemiş adamların ağzına sakız oluyoruz ya ona acıyorum.