dolma kalem
126 (çevresinde sevilen sayılan)
altıncı nesil silik 1 takipçi 38.95 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    başörtü serbestisi içine dert olmuş chp li

    1.
  1. yakîn zamanda yaptıkları açılımın içinde boğulmuş olan cehapelidir efenim.. telaşa ve can simidi atmaya gerek yoktur.

    ayrıcana bilimum sözlüklerde küfretme serbestisi kazanmış olan cehapelidir efenim, hayırlı uğurlu olsundur.
    4 ...
  2. bir tv klasiği

    1.
  3. haberler, hava durumu... vesaire gibi klasiklerin artık alışageldiklerimizi sindirdiklerimizdir.

    kısa film arası uzunca reklamlar mesela, hoş buna pek alıştık sayılmaz lakin yapacak bir şey de yok. film saatleri ve reklam saatlerini ortak payda da buluşturunca vatandaşa ya hiç tv açmamak yahut hiç kapatmamak düşüyor.

    en ünlüsü; reha muhtar
    1 ...
  4. iğrenç şeyleri komik olarak gösterme çabası

    1.
  5. komik olduğunu düşünen çabalayandan çok karşıdaki akl-ı selim insan için mide bulandırmaktan öteye gitmeyen çabadır..
    0 ...
  6. polis telsizle istifa ederse

    ?.
  7. ileşitim çağının götürülerinden biridir ve yurdum insanının pratik çözümlerinden biri olarak basında yerini almış gerçek haberdir;

    Erzurum Emniyet Müdürlüğü'nde görevli bir polis memurunun, görevinden istifa ettiği anlaşılan 'istifa ediyorum merkez' anonsu. Konuşmasın sonra da 'Anlaşıldı mı tamam mı?' diye de sordu.

    --spoiler--

    il Emniyet Müdürlüğünde görevli bir polis memuru, telsizden olumsuz koşullarda çalıştığını iddia ederek, fazla mesai yapmak zorunda kaldığını savundu.

    --spoiler--

    ahada inanmayanlar buradan okusun;
    http://www.habervaktim.com/haber/184057/istifa_ediyorum_merkez_tamam.html
    0 ...
  8. ofsaytı quantum fiziği edasıyla anlatan adam

    1.
  9. "ofsayt ne saçma bi şey" deyü serzenişte bulunduğunuz adamın sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi kasılmasını anlatan gözlem.. altı üstü bir futbol kuralını anlatıyorsun arkadaşım, bu kadar kasmana gerek yok ki?

    ofsaytı eleştirince sanki gökten vahiymiş gibi algılayan erkeklerin yaptığı tuhaflıklar...

    ve ortaya çıkan sorun; bir kıza ofsaytın ne olduğunu anlatmak(mış) peh, peh, peh...
    2 ...
  10. yaşamak geçti başımdan

    ?.
  11. ismet özel şiiri, hani yazılmaya değil, yazılmamaya değer cinsten;

    bazıları buna şiir deseler de; bu kendini aşmak değil saçmalamak..

    peşinen edit; yazarı da varmış bunun lakin şimdi buralarda değil sanıyorum. ben işin daha çok şiir ve şair kısmıyla ilgilendim.
    1 ...
  12. mehmet emin parlaktürk

    ?.
  13. yazılarıyla ufuk açan, doğruya ve güzele yönelten değerli yazar ağabeyimiz, aynı zamanda habervaktim'in en renkli simalarından biridir;

    --spoiler--
    Kelimeler, hiç şüphesiz bir milletin kültürünü, medeniyetini oluşturur. Dil devrimiyle birlikte nasıl bir kültür değişikliği yaşadığımızı biliyoruz. Bir yandan batıdan ithal yabancı kelimelerin istilası, öte yandan kendi kültür dünyamızdaki kelimelerin yanlış kullanımı, bugün bizi acayip ve garaip bir millet durumuna düşürdü. Yanlış kullandığımız kelimeler dizisinden bir tanesi de: Mucize.

    Oysa, mucize çok özel bir kelime. Benzerini getirmekte insanların aciz olduğu her şeye mucize dendiğini biliyoruz. Mucizenin kaynağı vahiy olmakla birlikte onu özel kılan şey; peygamberler eliyle gerçekleşmiş olmasıdır. Mesela, Hz. ibrahim'in ateşte yanmaması, Hz. Musa'nın asası, Hz.Süleyman'ın mahlukatla konuşması, Hz.isa'nın ölüleri diriltmesi bunlardan bazılarıdır. Hz.Peygamber efendimizin mucizesi de Kur'an-ı Kerim'dir. Çünkü benzerini getirmede insanlar aciz kalmışlardır.
    --spoiler--

    devamı için; http://www.habervaktim.co...dyada_din_editorlugu.html
    0 ...
  14. kürtlerden nefret eden zihniyet

    1.
  15. insani değer gözlüklerini takmasını istediğim zihniyettir. her toplumun iyisi kötüsü olduğunu bilmesini isterim. bugüne kadar sana bizzat bir zararı dokundu mu kardeşim? dersin... ehem kem küm ettikten sonra ama diye başlayarak mışlı, muşlu cümleler kurar...

    öyle iyi arkadaşların, komşuların vardır ki nereli olduğunu sorduğunda hiç mi şaşırmadın!

    peki kendi toprağının insanından, kendi kanından olan insanlardan ne kadar kazık yedin? sayabilir misin?

    yine olmadıysa, inanıyorsan sana allah'ın ayetini hatırlatayım; "ey insanlar! biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. birbirinizi tanıyıp sahip çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. şunu unutmayın ki allah'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda (allah'ı sayıp haramlardan sakınmada) en ileri olandır. muhakkak ki allah her şeyi mükemmelen bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır." *
    demek kafandaki önyargılarından kurtulamıyorsun! demek bir kaç çapulcu var diye tüm milleti kötü ilan ediyorsun! bu ne kadar insana yakışır! düşündün mü?

    yine değişmedi düşüncen; tüm kürtlerden nefret etme hikayen mışlara dayalıysa buyur o zaman öyleyse bu da benden olsun; 'kaf dağının ardında zümrüt-ü anka kuşu var-mış!'

    inandın mı?

    bildin mi?

    olmadı... peki cidden sen kendinden başka kimi seviyorsun o vakit?
    4 ...
  16. onu muhammed uydurdu diyorlar

    1.
  17. hakkı inkara şartlanmış olanların yüzyıllardır dillerinde dolaştırdıkları söylemi hatırlatan söz... bindörtyüzyıl öncekilerle şu zamanın inkarcıları ne kadar da benzeşiyorlar;

    yunus suresi 38, secde suresi 3, hud suresi 13 ayetlerinde iman edenlere alemlerin rabbi olan allah'tan bir ikazdır aynı zamanda. aynı soru bu ayetlerde geçer ve devamında;
    * De ki: "O sizin tanrılaştırdığınız varlıklar arasında [hayatı] yoktan var edip de sonra onu tekrar tekrar yaratan var mı?"

    De ki: "[Ancak] Allah'tır, [bütün karmaşıklığıyla hayatı] yoktan var eden ve sonra tekrar tekrar yaratan. Hal böyleyken, nasıl oluyor da, yanlış hükmediyorsunuz!"
    * De ki: "O sizin tanrılaştırdığınız varlıklardan hiç sizi hakka eriştiren var mı?"

    De ki: "[Yalnızca] Allah'tır, hakka eriştiren. Öyleyse, hakka eriştiren mi izlenmeye layıktır, yoksa kendisine yol gösterilmedikçe bir başına doğru yolu bulamayacak durumda olan mı? Peki, ne oluyor size ve muhakemenize!"
    * "Onların çoğu sadece zanna uymaktadırlar. Oysa, zan hiçbir şekilde hakkın yerini tutamaz. Gerçek şu ki, Allah onların yaptıklarını bütünüyle bilmektedir."
    * "imdi, bu Kur'an, asla Allah'tan başkası tarafından tasarlanmış, uydurulmuş olamaz; üstelik o, önceki vahiylerden hakikat adına bugüne kalmış ne varsa onu doğrulayıp, âlemlerin Rabbinden [geldiğinden] şüphe olmayan vahyi özlü bir biçimde açıklıyor."
    * "(Buna rağmen) yine de, [hakkı inkara şartlanmış olanlar], 'Onu [Muhammed] uydurdu!' diyorlar."

    [Onlara] de ki: "Eğer doğru sözlü kimselerdenseniz, o zaman, onunkilere eş değer bir sure getirin; hem [bu iş için] Allah'tan başka kimi yardıma çağırabilirseniz çağırın!"
    * "Hayır hayır, aslında onlar özünü, hikmetini kavrayamadıkları ve önceden kendilerine açıklanmamış her şeyi yalanlamaya eğilimliler. Onlardan önce gelip geçenler de işte böyle gerçeği yalanlamaya yeltenmişlerdi. (Ger-çeği görmek istiyorsan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!"
    6 ...
  18. tehvid

    1.
  19. vahiyle doğrulmak;

    kalu bela (tüm ruhlar yaratıldığında), rabbimizin elestü birabbiküm sorusunun cevabını verip, verilen bu sözü unutmayıp, rabbimizi idrak ettikten sonra; rehberimiz ve kılavuzumuzu önümüzde bir yol edinip ona doğru yürümek.

    resullerin mücadelesidir, hem de hz adem'den hz muhammed'e kadar. allah'ın kulları üzerinde görmeyi murad ettiği inanç...

    şeytanın vesvese ve kandırmasına karşılık allah'u teala'nın ayetlerine ram olmaktır;

    bakara suresi 35. ayet; ve dedik ki: "ey adem sen ve eşin cennette yerleş. ikiniz de ondan neresinden dilerseniz bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz." demişti. 'şeytanın adımlarına uymayın' emri dünya durdukça varolacak ve inananların üzerine hak olan emirdir...

    şeytan ona vesvese verdi ve adem'den beri halen vermekte; dedi ki: "sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" * böyle küçük ve küçültücü fısıltılarla kandırdı/kandırıyor/kandırmakta... göz açıp kapatıncaya kadar gececek bir kaç dünya gözüyle göreceğimiz nefsimizi ve bizden buna karşılık sonsuz cenneti elimizden almakta. nefsimize kurbanlar veriyoruz çağrıya kulak vermeyerek iman ettikten sonra cennetten her bir parçayı sürekli şeytana kurban ediyoruz... oysa tevhid kurbanlarımızı allah için istiyor. sevdiğimiz nefsimize hoş gelen şeylerden istiyor kurbanlarımızı, gözlerimizi yumana kadar, küçük kıyametimiz kopana kadar bizi çetin bir mücadeleye çağırıyor...

    kula kulluktan eğilmiş başımızı, ona ram oldukça dikleştirmemizi; onun sözü tüm sözlerin üzerinde, onun kınaması tüm kınamaların üzerinde ve onun emirleri tüm emirlerin üstünde tutmamızı istiyor tevhid.
    0 ...
  20. cemaatler arası diyalog

    ?.
  21. dinler arası diyalog'tan önce hemen kurulması gereken diyalogtu(r).. kendi aramızdaki cemaatleri birleştirdik mi ki dünyaya açılıyoruz.. ha dünyaya açılma işi kötü mü hayır, ama tebliğ ve irşad işine en yakınından da başlamak sanıyorum ki farz olması gerekti.. yoksa yanılıyor muyum?

    allah ın ipine sımsıkı sarılın
    1 ...
  22. gereği üzere olmak

    1.
  23. iyi olmakla kötü olmanın arasında bir yerdir, çok ince bir çizgidir. orta yoldur, 'mutedil' davranıştır. genellikle insanlar arasında hoşumuza gitmeyen sonuçlar çıktığında ne kadar 'vefasız' dense de aslında olay gereği gibi olmaktır.

    genellikle iyi niyetli insanların yapamadığı fakat yapmak zorunda oldukları bir kelime öğrenmektir, o da hayır. hayır diyememekle ben iyi niyetimin kurbanı oldum serzenişlerini duyarız. yeri geldiğinde bazı kişilere, olaylara ve durumlara göre 'hayır' demeyi bilmeyenin iyi niyeti suistimal etmek bu insanlar tarafından çok kolaydır. cünkü bu insanlar, vefalı ve öngörü sahibi değildir. olaylara durumlara göre anlık düşünce yapıları değişir. belli bir çizgileri yoktur. dün 'evet' olan şey bugün 'hayır' olabilir. kendimizi insanlara göre ayarlayamayız, sürekli eziliriz. insanları kullanmayı adet haline getirmiş olan insanlar 'iyi niyet'li insanları gayet rahat bir şekilde kullanılar. ha doğru mu elbette değil, ha her şeye 'evet' demek doğru mu elbette değil.
    o zaman karşımızdaki insanı suçlarken biraz da hatayı kendimizde aramanın vakti gelmiş demektir.
    1 ...
  24. allah ın ipine sımsıkı sarılın

    1.
  25. "ve onda ayrılığa düşmeyin" diye devam eden al'i imran suresi 103. ayette geçen allah'ın emri..

    cemaat liderlerinin bir araya gelip, bir şura oluşturması. aralarında bir lider seçip sözcü olması. kararları ortak vermeleri.. hem islam alemine hem de dinini yaşamak isteyen tertemiz müminlere bir kapı açmalarıyla oluşacaktır.

    rabbimiz olan allah;

    "...ve hepiniz allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve fırkalara ayrılmayın. ve allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; hani o zaman siz birbirinize düşman idiniz. (sonra ), kalplerinizi uzlaştırdı da o'nun bu ni'meti ile artık kardeşler oldunuz. siz, ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da allah, sizi ondan kurtardı. size âyetlerini böyle beyan ediyor ki; böylece hidayete eresiniz". al'i imran suresi 103 ayetinde bizlere böyle buyurmuştur.. burda görev ümmeti tek vücud haline getirmekle yükümlü islami kimlikleri olan, grup/cemaat liderleridir ve bu yüzden allah katında büyük sorumluluk sahibidirler.

    her grup kendi başındakiyle övünerek giderek aradaki uçurumu büyütmüşler ve bir şeyleri doğru yapıyorum adına arkalarından gelen inanan insanları yanlış yönlendirmişlerdir..

    onların yapacağı şeylerle, yani; öncüler ve onların ardından giden kişilerin yapacağı zor şeyler olmasa gerek..

    kur an ahlakına sahip olmak
    hz muhammed e tabi olmak.
    her zaman saygılı ve ölçülü olmak.
    erdem sahibi olmak ve erdemli insan olmak..
    mümin kardeşini affetmek; affetmek ve unutmak
    mümin kardeşine karşı; hoşgörülü olmak
    alçakgönüllü olmak
    mutedil olmak
    gereği üzere olmak

    olay budur! hem zordur hem kolaydır.. emir allah'ın emridir, islamı seçmiş kimseler içinde bununla ilgili bir tercih yapmak söz konusu değildir.. vesselam.
    3 ...
  26. islamın altıncı şartı

    1.
  27. islamın beş şartına eklenmesi gerektiğini düşündüğümüz şarttır... dini sadece ilmihal kitaplarından öğrenecekler için büyük kolaylık olacaktır...

    . düşünmek..
    . vahdet..
    4 ...
  28. karakter hırsızları

    1.
  29. sevip sevmediğin şeyleri sürekli kontrol altında tutmaya, yönlendirmeye, değiştirmeye çalışan eş, dost, aile vs. gibi yakınındır.. seni sen olduğun icin sevmez, sürekli kendine benzetmeye çalışmak icin yontar durur.. kırpar kırpar artık yıldız bile olamayacak kadar kücülürsün bir hiç olursun.. bir hiç yapar seni cünkü, seni bir kimlik ve kişilik yerine koyup dinlemediğinden hiçleştirmeye yüz tutarsın.

    diş geçiremediklerini kenara atıp, yeni karakter avına çıkarlar...
    2 ...
  30. cubbenintozlari

    ?.
  31. cubbesinin tozlarını üzerime bulaştırmış yazar... kendisine tavsiyem, tozlarından arınsın sonra gelsindir efenim. -umarım- hoş gelmiştir ayrıcana, iyi yazınlar.
    0 ...
  32. bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne

    1.
  33. başörtüsü yasağının oluşmasına vesile olan, ortaya çıkaran ve altında imzası olan her bir bireyin yüzüne haykırdığım söz.. hoş mehmet akif yıllar önce zaten söylemiş...

    unutmadan bir de şu var;

    türban yasağı kaldırılınca teşekkür bekleyen tip
    6 ...
  34. baba sıfatına layık olmayan babalar

    1.
  35. şanssız çocukların babalarıdır. çocuklarını dünyaya getirirken hiçbir kaygı taşımazlar, yiyecek, giyecek, eğitim gibi ihtiyaçları "çocuk" olduğu için adam yerine sayıp ilgilenmezler. öperler severler fakat iş bakım ve ihtiyaçlara gelince aslan kesilirler, bir de saygı beklerler. baba ne demek bilmeyen ve baba denmesini hak etmeyenlerdir.

    peşinen edit; yok mu böyle babalar, güzide babalarımızı tenzih ederiz.

    (bkz: yazara peşinen edit yazdıran güdü)
    2 ...
  36. gel deyince gelen git deyince giden

    1.
  37. insan olması ihtimalini veremeyeceğim canlı türüdür... yok illaki bir insandan bahsediyorsak kadın yahut erkek;

    . karakteri oturmamış,
    . şahsi düşüncelere sahip ol(a)mamış
    . kendi başına bir iş yap(a)mayan
    . kendi başına bir karar ver(e)meyen
    . yanında onu yöneten bir x kişi olmadan kocaman bir 'hiç' olacak olan
    . beynini x kişiye teslim etmiş
    . muhtemelen yeteneksiz
    . mongol

    bir türdür... kadın yahut erkek farketmez hiç kimse böyle bir insanla birlikte olmaktan keyif al(a)maz... ilk önce eğlenceli bile görünse - her istediğimi yapıyor, gel diyorum geliyor, git diyorum gidiyor) çok kısa bir zaman sonra tüm yükü onun omuzlarında olacağından, zayıf ve çaresiz kaldığınızda yani ona gerçekten ihtiyacınız olduğunda (ki bu hayat akışı içersinde gayet doğaldır) size bir güç ve destek veremeyeceğinden, saygı da duymayacağınız kişi olacaktır.

    işte tüm bunlar yüzünden insan olmasına ihtimal vermeyeceğim/vermek istemediğimdir...

    iyi eğitilmiş bir avcı köpeği olması makbuldür efenim.
    oyuncaksa 'teknolojide çığır açmış olmalıdır'
    1 ...
  38. şikayetçi karakter

    ?.
  39. hayatında duygusal boşluk yaşayan insan karakteridir. yaşadığı boşlukları sürekli şikayet ederek yerine geleceğini zanneder.. bir hastalıktır... sürekli herşeyden, her olaydan, her konumdan şikayet eder... şükür nedir bilmezler. bu bir döngü olduğundan şikayet ettikçe, pişmiş tavuğun başına gelmeyecek olan işler bu insanların başına gelir... eğer sizin güçlü bir karakteriniz yoksa insanı depresyona sokarlar. hele de sizde depresif bir haldeyseniz sizi bunalıma sokması an meselesidir. hemen uzaklaşın.
    1 ...
  40. hiçbir şey düşünmeden yürümek

    1.
  41. sıkıntıların ard arda geldiğinde, kendini çaresiz hissettiğinde ve kendinle başbaşa kalmak istediğin anlarda yapılan eylemdir... (hiçbir şey düşünmemekten çok, bütün düşüncelerin beyine hücum etmesiyle birlikte ortaya karışık bir durum çıkması)

    o esnada yağmur yağıyor olması olayın boyutunu biraz daha değiştirir, ıslak ve soğuk taşlara basarak yüksek bir kaldırımın üzerinde dengeni sağlayarak düşmeden yürümek ve bir yandan soğuktan üşüyen burnunu arada avuçlarına hohlayarak ısıtmaya çalışmak...

    yüreğin kabardıkça kabarır o esnada diline de bir türkü takılır.. 'edip akbayram'ın kulaklarına çalınan sesi senin sesine karışır o esnada;

    "...başın öne eğilmesin

    aldırma gönül aldırma

    ağladığın duyulmasın

    aldırma gönül aldırma

    dışarıda deli dalgalar

    gelip duvarları yalar

    seni bu sesler oyalar

    aldırma gönül aldırma..."

    ....

    fondaysa şarkının daha damarı vardır esasında; bir yandan yüreğinin doruk noktaları orhan gencebay'dan;

    "...batsın bu dünya, bitsin bu rüya
    ağlatıp da gülene, yazıklar olsun
    dolmamış çileler, yaşanmamış dertler
    hasret çeken gönül, benim mi olsun..

    ben ne yaptım, kader sana
    mahkum etti, beni bana..."

    şarkısını söylemeyi de ihmal etmiyordur...

    derken tam isyan cümlelerine gelince 'tövbe estağfirullah' deyip, içindeki arabesk yavşaklığına sövüp fazıl'ı da araya karıştırıp yine 'edip akbayram' abiye devam edersin, neme lazım, isyan dolu cümleler var sonuçta bir şarkı yüzünden şimdi sakata gelmeyelim diye düşünürsün içinden ister-istemez;

    dertlerin kalkınca şaha

    bir sitem yolla allah'a

    görecek günler var daha

    aldırma gönül aldırma

    ...

    bazen de durakta bekleyip, ilk gelen otobüse binip, hiç bilmediğin bir yerde inmesi de vardır... neyse, kafa dağıtmak için güzeldir... ama kafan yerine gelince geri dönmek zor olur. ne işim var benim burda yaa, nası döncem ben şimdi falan diye hayıflanırsın...

    özet geçersek; 'çok şey düşünmektir'.
    1 ...
  42. sevmek güvenmektir

    ?.
  43. sevmek; ilmek ilmek sevdanın gözlerindeki bakışları kalbine dokumaktır.. dudaklarındaki sözleri beynine örmek. sevmek o olmadığı halde sanki hep yanındaymış gibi hissetmektir, seni görmese, bilmese bile.. bilmesen bile ne yapıp ne yapmayacağından emin olmaktır.. bazen kendinden beklemeyeceğin şeyler yapmaktır onun için hiç bilmeyecek olsa bile.. sırf hayatında o var diye.

    sevindiğine sevinmek, üzüldüğüne üzülmek, kızdığını anlamak.. yüreğinden kopupta gelen duygularını o söylemeden bakışlarıyla okumak. dudakları daha iki kelime etmeden anlamak.. gözlerini yumsanda herşeyine, oldukça mesafeler olsa da aranda dizinin dibinde olmak..

    başını yastığa koyduğun zaman, büyük bir iç huzuruyla uyuyabilmektir.. ya da sevinçten hiç uyuyamamak.. ağlamak bazen; ama üzüntüden değil, öyle sevinçle dolmaktır ki, gözyaşlarını tutamamak.. yüreğinin sesini dinlemektir; hep, saf, temiz birlikteliğinize gölge düşürmeden.. güneş bir kez batmaya başlamaya gör sen, büyüdükçe büyür o gölgeler..

    yani sevmek güvenmektir, güven ölçüsünde büyür ve küçülür sevgin hatta biter.. sevmek güvenmektir, güvenmek; dünyadaki tüm duygulardan daha güzeldir, sevmekten bile.. güvendiğin bir kimseyi mutlaka seversin, fakat sevdiklerine çoğu zaman güvenemezsin. o zaman güven sevgiyi de içersine alan kocaman bir çerçevedir.. ve aşkınsa eğer sevdiğin mutlaka güveneceğin, güven vereceğin ve güven alacağın olmalıdır..
    2 ...
  44. sözlükte yazarken kendini kahvede zanneden yazar

    1.
  45. 'sözlük' kültürüne alışamamış yazarlardır ilk önce bir bunu kabullenmeleri gerekir. biraz özen, biraz seçilmiş kelimeler, ağza geldiği gibi klavyeye yansıtılmasa ne hoş olacak, kendini 'iyi' olmak için uğraşacak ve kendini aşacaksın. tüm gün konuştuğun 'sokak ağzı'ndan kurtulup kitap gibi, şiir gibi konuşacaksın, öyle yerinde küfredeceksin ki 'helal olsun bea' diyecekler o zaman. iki kitap karıştırsan, olmadı google elinin altında usta aç oradan bak kelime dağarcığını geliştir. iki kelimenin ücüncüsü * olmayacak o zaman. daha seviyeli kelimeler bulacaksın, lafı öyle bir yerleştireceksin ki 'taşı gediğine koyacaksın' zekanı ortaya koyacaksın. yoksa ömer lekesiz'in dediği gibi 'mürekkepsiz' kalem olmaktan, yahut klavye kırosu olmaktan öteye gidemeyeceksin haberin olsun. dost acı söyler diyeceğim fakat dostun değilim, ama her bir 'kahvehane yazarları' adına ben üzülüyorum. öğrendiği elli kelimeyle entry yazmaya çalışıyor, biz de adam sanıp yanımızda gezdirip aynı ortamın oksijenini soluyoruz, aynı çatı altında bulunuyoruz. tamam kimse senden bir sezai karakoç ya da ismet özel dizesi yazmanı istenmiyor dostum.

    iki zekanı kullanıp, kelimelere takla attıracaksın o kadar. bu kadar zor olmamalı...
    1 ...
  46. senin beynini yıkamışlar

    1.
  47. öğretisi 'her şeyi yerine göre yap' yeri gelince namaz kıl, yeri gelince oruç tut, yeri gelince plaja git, yeri gelince cenazeye git! olan ailenin allah'a gereği gibi kulluk yapmaya çalışan evladına söylediği söz...

    dinin eksikliğini içinizde duyduğunuz zaman allah'ın gündüz ve geceyi nasıl mükemmel bir biçimde çevirdiğini gözlemlediğinizde, kainatı okuduğunuzda, okumaya yeltendiğinizde, kendinizin 'işittik itaat ettik' sözünü hatırladığınızda bir şeyler değişmeye başlar yavaşça hayatınızda. daha çok düşünmeye, daha çok okumaya başlarsınız, ibadete ayırdığınız vakit daha fazla olmaya başlar...

    her an yanınızda olan ve her dua ettiğinizde sizin duanıza icabet eden rabbinizin sizi niçin yarattığını sorgulamaya başlarsınız, kainatı okuduktan sonra, her yaratılmışın ayrı ayrı görevlerini keşfettikten sonra kendinize dönersiniz, işte şu can alıcı soruyu sorarsınız kendi kendinize 'ben niçin yaratıldım' evet sahiden ben niçin yaratılmıştım... kainattaki bu mükemmel dengeye yakışmıyordu hayatım, bu kusursuzluğun çizgisini saptırıyordu sanki bir şeyleri eksik yapıyordum, bir şeylerde boşluğa düşüyordum. insanların ne kadar bencil olduğunu fark ettiğinizde ana rahmindeki 'güven içinde olan durumunuzu' özlediğinizde o ana tekrar geri dönmek istersiniz. işte o zaman rabbinizin sizi dünyaya boşu boşuna sadece iş ve eğlence olsun diye göndermediğini kavramaya başlarsınız...

    bu mükemmel tabiatın sahibi size de bir şeyler demiş olmalı, size indirilmiş klavuzu merak etmeye başlarsınız, gece gündüz okuyup anlamaya azmedersiniz, dua edersiniz... işte bu süre içinde sizde olan değişiklikler eğer aileniz için çözülmemiş sorularsa sizi 'eyvah bu çocuk kafayı yiyecek' ' hangi tarikata üye oldu acaba' şeklinde kaygılara dönüşür...

    siz rabbinize yaklaştıkça onların korkuları büyür. namazınızı kılmaya başlarsınız onların içlerinde bir ürperti belirir, eyvah! ya eyvaaaah! eyvah ki ne eyvah. işte tam bu zamanlarda üzerinizdeki sorular artar ve tam bu zamanlarda sizi ciddiye alıp nerdeyse doktora götürme isteği uyanırlar...

    senin beynini yıkamışlar! evet çok şükür dersiniz beynimi yıkadılar, tertemiz oldum, vahiyle yıkandı beynim, rasullerin yolu, ne mutlu... ana rahminde bulduğunuz güveni, huzuru ve mutluluğu bulursunuz rabbinizin yanında.
    3 ...
  48. kılıçdaroğlu ndan utanan chpli

    ?.
  49. haklıdır efenim hem de sonuna kadar haklıdır. koltuk diye yanıp tutuşurken kendi hakkıyla alamayıp, koltuğundan bir türlü kalkmak istemen deniz baykal'ı katakulleye getirip yerine geçmesinden, bolluk içinde yaşayıp fakir edebiyatı yapmasından, havuzlu villanın aidatlarını ödemeye çalışıp, iktidarı havuzlu villa da oturuyor diye yaftalamasından yetmez bir de üstüne mahcup olacağına 'villa nın taksitlerini ödeyemiyorum' deyip zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkmasından, muhalefetlikten çok şaklabanlık yapmasından bence de utanmalı chpliler.

    alkış... bu chpli akıllı adam vesselam.
    7 ...
  50. türk kadını türk erkeğinden daha çalışkandır

    ?.
  51. ülke ülke değişebilir elbet bu, türk diye nitelendirdim çünkü diğer ülkelerdeki erkeklere haksızlık etmemek babında sonuçta böyle bir gözlemim yok ve genelleme yapmanın dayanılmaz hafifliğine kapılmak istemem.

    efenim bu bir kere hiç itirazsız su götürmez bir gerçekliktir. hiç kimse öyle yok feminist, yok erkek düşmanı deyip de kendini temize çıkarmaya çalışmasın önce bir gözlerini açıp etrafına bakınsın, sonra da dönsün bir aynaya baksın.

    tüm gün çalışıyoruz ailemizin geçimi için yorgun argın eve geliyoruz şimdi bu hakk mı diye soranlara şunu soruyorum mesai saati aralığınız nedir efenim? 8:30/19:30 bu çalışma aralığı gayet mutedil bir aralıktır ki olaya burdan bakacağım. çok ekstrem durumlar elbette kaideyi bozmaz babından hareketle.

    evet mesaiyi bitirdiniz eve geldiniz, ne yaptınız peki? şöylee rahatca ayaklarınızı uzatıp kanepede yemek olana kadar şekerleme yaptınız, doğru mu? hiç hayır demeyin arada su içmek,üstünü başını değiştirmek, wc ye gitmek gibi şeyleri saymıyoruz merak etmeyin, çok rahatsız olursanız ağlamayın onları da sayalım...

    evet siz orda şekerleme yaparken yemek hazır oldu, yemek yediniz, bir zahmet yine yerinizden kalkıp el yüz yıkadınız, ne yaptınız efenim evet hangi kanalda hangi film var diye zaping yapmaya başladınız bu arada mesaisi hiç bitmeyen kadının yaptığı şeyleri şimdi buraya yazarsak bu entry epeyce uzar onu da başka bir zaman... neyse devam edelim, tv de hiç size göre film yok, olmadı dvd daha değilse geçtiniz gazete, dergi, pc vs... daha kötü olanları da kahveye. ta ki yatıncaya kadar bunlarla oyalandınız. tamam haksızlık yapmıyorum evdeki elektrik prizlerini patlayan lambaları arada tamir ediyor olabilirsiniz e bir zahmet!

    geçelim burdan bağ bahçesi olan evlere; kadın tarlada, evde sürekli çalışıyor. erkek nerde? tabiki dinlenmek üzere evin yine en baş köşesinde... neyse yahu yazmayacağım nerden yazsak elle tutulacak bir şey yok. önemli olan erkeklerin doldurması gereken bir mesai saati var ve doldurunca ancak haşa bir ayet gelmesi lazım kalkması için onu da inançlı olanlar için ayırıyorum, yoksa sittin sene kalkmaz bunlar kuruldukları kanepelerinden... kadının mesai süresi var mı efenim hayır kesinlikle yok. bazen kadınlar için dua ediyorum allahtan gün 24 saat diye daha fazla olsa ne olurdu alimallah...

    o değil de beni en çok fitil eden beşlik simit gibi kurulmuş kanepeden emir buyurmaları yok mu yeni doğmuş bebek gibi... hani bir ağlaması eksik; hatun (tabi hatun deyip kibarlık yapanları da çok azdır) su, çay, meyve, kahve, yemek vs. her canı ne istiyorsa cennetten bir köşe gibi kurulup hurilerden istiyor ayağına geliyor. bir de dünya cehennem derler; kafasını kullanıp az biraz zekaya sahip olan erkekler için evi her daim cennettir cennet, keşke kıymet bilenler olsa!
    0 ...
  52. beni ateşten onu çamurdan yarattın

    1.
  53. şeytanın allah'ın emrine karşı çıkarken büyük bir cüretle alemlerin rabbi olan allah karşısında kurabildiği cümle, isyan cümlesi...

    ilk isyan cümlesi! şeytanizmin başlangıcı, şeytanın yolundan gidenlerin ya da şeytanın yolundan giderken sığındığımız cümle.

    beni ateşten yarattın onu çamurdan!
    kibriyle kendini yeryüzünün hakimi zanneden, elinde olan malın, nimetin, ailenin, servetin kendi kazancı olduğunu zannedip yoksul, kimsesiz, çaresiz, mücadelede zayıf kalmış, gücten düşmüşleri yanlarına sokmayanların cümlesi...

    bu cümleyi diliyle söylemese bile hayatının her deminde yaşayanlar için ateşten tuttukları bir kor olan cümledir.
    4 ...
  54. çürümüş kemikleri kim diriltecekmiş

    1.
  55. yasin suresi 78.ayetteki yüzyıllardır inançsız insanların neden inanmadıklarını sizlere anlatırken sorduğu sorudur...

    öldükten sonra mı?
    çürüyüp toprak olduktan sonra mı?
    şimdiye kadar gelmiş geçmiş bu kadar insanı mı?
    imkansız(!)

    neden?
    çünkü imkansız?

    kışın kupkuru kesilen toprağa can veren rahman mı diriltemeyecek?
    yahut her akşam batan güneşin sahibi mi?
    toprağa attığın hiçbir şey olmayan tohumdan mükemmel farklılıkta, tadda, kokuda, vitaminde yetiştirmeye gücü yeten mi diriltemeyecek?
    yediği ot ve çöpten içindeki mükemmel süt fabrikasını kuran mı veremeyecek?

    sana görmeni sağlayan gözleri
    tutmanı sağlayan elleri
    yürümeni sağlayan ayaklarını
    düşünmeni sağlayan beynini veren mi veremeyecek?

    sen hiçbir şey değilken, henüz dünyanın hiçbir karesinde yokken ol! emriyle olmanı sağlayan mı veremeyecek?

    yeryüzünü ve nimetleri sayıp döken mi?
    gökyüzünü direksiz tutan mı?
    denizleri yerli yerine koyan mı?

    yoksa tüm bunları kendin mi yapabildin sanıyorsun?

    ey tüm kainatta hiçbir şey olmayan aciz kul "secde et ve yaklaş"....
    6 ...
  56. türk solunun acizliğinin farkedildiği anlar

    1.
  57. her zaman hissedilen lakin dönem dönem tırmanışa geçen anlardır. yıllardır laiklik elden gidiyor deyü naralar atıp, inançlı insanlara birer zenci muamelesi yaptıkları anlar. demokraside çareler tükenmez deyip hep aynı taraftan yontmalar, mahalle baskısına maruz kalıyoruz deyip, alâsını yapmalar... tüm bunlar yetmez sonra başa çark edip yaptıkları açılımlarda boğulmalar, bir tarafın çarşaf üzerinden prim yapmaya çalışıp, bir taraftan kara bulutları yırtma eylemlerine sahne olmalar. kendi içlerindeki koltuk kavgalarını yine kendi içlerinde çözemeyip, video skandallarına baş vurmalar... bir yandan belediyelerin öğrencilere verdiği bursları yasalara aykırıdır diye önerge verip yasaklatıp, kota koyup, bir yandan kendi belediyenin dağıttıkları bursları el altından öğrencilerin hesaplarına yatırmalar... referandumda 'evet' diyecek olanları disipline sevkedip partiden ihraç etmeleri.

    bitirmeye çalıştıkça bitmeleri, tükenmeye çalıştıkça tükenmeleri, kendi hırslarında boğulmalarıdır vesselam.
    0 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük