malum kişi ve bağlantıları ile hiçbir alakan olmadığı halde defalarca sorusuyla karşı karşıya gelinen hadisedir. taşağı bile yapılır. "yeğeni misin lan? dağda mı yaşıyosun doğru söyle." gibisinden. hoş değildir ancak taşağa sardığında pek dokunmaz. soyumuzdan gelmiş işte. çöpe mi atalım?
ingilizce hazırlık eğitimi gördüğüm karamanoğlu mehmetbey üniversitesinde speaking hocamdır kendisi. ingilizce sarrafıdır bence. bi tatil semtinde senelerce çalıştığını söylemişti zamanında. ingilizcesinin derecesini böylelikle daha da yükseltmiş olduğunu düşünüyorum. gerek eğlenceli kişiliği ve ders anlatışıyla; gerek sempatik, sevecen gülüşüyle ve hayata bakış açısıyla sevilmemeyi haram kılan bi insandır. ders içinde türkçe anlamları güldüren ingilizce deyimleri kullanmayı ve ögretmeyi çok sever. ingilizce üstadımdır bundan kelli!
dün akşam telefon siparişi verdiğim mağazanın online satış hizmetidir. keşke daha önce araştırsaydım diye sitem ettirir. teşhir ürünü teslim alanları, fatura alamayanları gördükçe mağdur duruma düşmekten korkutur. şu ürünü bir alayım, bir daha bir şey almayacağım şeklinde büyük konuşturur. denemeyin. bu stresi kaldıramazsınız.
bu genellikle derbideki rakibin, şampiyonlar liginde karşılaşacağı takımın bayrağını açmasıyla örneklendirilebilir. beşiktaşın schalke 04 bayrağı açması, fenerbahçe taraftarının trabzonspora ithafen cska moskova bayrağı açması gibi. bu hareketin holiganlıktan öte bir yere gidemeyeceğini savunanlardanım. bunu yapanların dini imanı tuttukları futbol takımı olmuştur. futbol bazı kesimler tarafından fanatikliktir, evet doğru lakin fanatizmden sonra da holiganizm gelir. bu da pek hoş karşılanacak bir şey değildir. eğer ki türk bayrağı altında, formalarımızın solunda veya sağında türk bayrağı taşıyorsak, avrupada her birimiz dizginlenip, kimi temsil ettiğimizi unutmamalıyız.
gülmekten kıran geçiren cem yılmaz esprisidir. dokunmatik telefonlarda yahut tabletlerde görüntüyü yakınlaştırma amacıyla yapılan hareketi penisine yapmaya çalışan adamın karısına döndükten sonraki aldığı o tepkidir, "ama bunun beşi çıktı." gel gelelim erkek için içler acısıdır.
bir türlü anlayamadığım, akıl erdiremediğim sorunsaldır. insanın vücuduna kazıtacak kadar istediği bir şeyin, istediği mesleği yapamamasına yol açması bir tek bu ülkede başına gelir zannediyorum. daha bunun gibi birçok şeyle karşılaşmışızdır, karşılaşacağız.
dipnot: "canım anam, güzel anam, sevdiğim, gülüm, bak şimdi ne oldu?, sevdalı, esrarlı gözler" gibi dövmeler, sorunsalın içindeki dövmeyle hiçbir şekilde çakışmıyor, endişe etmeyin.
ben onlardan değilim vallahi. denedim bir süre, alışamadım. lakin görüntü bakımından zengin ve başarılı olmuş, o bir gerçek. tam ve belli olmayan da benim buna ne zaman alışacağım. zaman gösterecek. aranızda alışanlar var ise, helal olsun derim.
bendenizdir efendim. yürüyüşte değişme, atar senkronizasyonu sapması ve farklı tavırlarla kendini fazlasıyla belli eder. ne kadar yanlış olsa da bir anlık hışımla etrafındakileri küçültme eylemine girişir. ayrıca öğretim hayatı sonuna kadar da verdiği huzur bitmez.
tam anlamıyla işsizdir. uyku tutmamış, sigara krizi gelmiştir. üstelik karşı binadaki komşuysa; aşağı inmeye üşenip, sigarayı mandalla tutturup, balkona salmanı ister. girdiği tripleri görünce, uykun varsa kaçar, neşelenirsin.
süt ile karıştırılarak çırpılıp, dondurularak yemekten çok daha keyiflidir. o tozların ağza yapışması insana haz verir. hele sade vanilyalıysa değmeyin keyfime.
özellikle monte carlo, tekel 2000 ve pall mall sigaralarında belirgindir. sigaradan soğutur ama yaklaşık yarım saatte geçtiği için sigara tiryakileri adına bir problem barındırmamaktadır. lâkin acemiler için hayli güzel bir olaydır, sigaradan soğutur.
şahsen başıma gelmiştir. şanslıyım ki, öylesine büyük, yüce ve yürekli bir sanatçıyı görmüşüm rüyamda. o kadar mutlu olmuştum ki, yüz on şarkılık ahmet kaya arşivimi açıp, iyi ki yapmışım lan, ellerime sağlık dediğim bile olmuştur. iyi geldi böyle bi insan türkiye'ye. binlerce şerefsiz ırkçıya ve dar görüşlü mahluklara rağmen.
o kadar sinir bozucu bir sestir ki, insanın tüm işçilere küfür edesi gelir. oysa onların bir suçu yoktur. birkaç saniye sonra kafasına dank eder kötü düşünenin. hatta o kadar sinirlendiğim olmuştur ki, konuşma arasında başımı patlattığı için "ananızın a.ı!" dediğim ve birkaç saniye sonra annemden tokat yediğim bile olmuştur.
özellikle ahmet kural'ın; yani çalgı çengi'deki gürkan'ın, yalan dünya'daki baş karakterlerin taklidini yaptığı sahne beni gülmekten kopartır.
(bkz: "gaşını almışın ya la bebe.")