Kurgulayıp kurgulayıp fiiliyete dökemediğim düşüncelerimde takılıp kaldı varlığım...Çıkamıyorum... Kelepçeyle bağlı gibi, herbiri ayrı ayrı yerlerden, sımsıkı... Her biri, hem birer parçam gibi hem de tanıyamadığım alışamadığım takma uzuv gibi, bir o kadarda yabancı... Neden bu kadar ilginç ki ruh dünyası insanın, yoksa basit basit şeyleri ben miyim bu kadar ilginçleştiren...
...önce heyecana bağlı bir titreme sarmıştı bedenimi. hafifte olsa kalpte bir tekleme... bitmişti artık, sevmiyordu. bu şekilde devam edemezdim de zaten.
nasıl olmuştuda bu noktaya gelmiştik. seninle hertürlü zorluğa katlarınırım diyen bir insan nasıl olmuştuda bu kadar yabancılaşmıştı bana... yaşadığı ya da yaşayacağı şeylerin ağırlığıymı, yoksa büyük bir açgözlüklükle doyurduğu, tatmin ettiği duygularının sonucumuydu... nev'den mühürlü kaderim'i böyle günlere hazırlık olsun diyemi duygu yüklü anlarda dinlemiştik... neden artık bahaneler sığınma ihtiyacı duymuştuk ki...
aslında çokta şaşırmamak gerekirdi, başkasından gelmişti, geldiği gibide başkasına gidecekti..sevgim miydi, aşkım mıydı bunu görmeme engel olan? evet sanırım bunlardı... peki ya ona yaşatmadığın halde sana yaşattığı acılar ve onun için katlandığın saçmalıklar,onlarda cabası...
gitti,yalan oldu... geriye ne mi kaldı ? yıkık dökük bir harabe,güvensizlik,iliklerine kadar hissedebildiğin bir yalnızlık ve uykusuz geçecek geceler...
yapamadık, zoru başaramadık... herzamanki gibi -kendimizce- kolaya sığındık...
bitti, bittim, bittik...
klasik bir başörtüsü karşıtı olan kişi söylemi. ya arkadaş anlamıyorum ben böyle saçmalayan adamları, cahillik kriterin ne senin, başörtüsü takarsa cahil takmazsa en ilerici en modern insan özellliğimi kazanacak yani. yok yani cahillikten kasıt ne burda.
hiçbir üniversite öğrencisinin yaşamadan mezun olmadığı tüm aksi durumlardir. sınav zamanlarında not peşinde koşman, cebinde beş kuruşun yoksa okula gidememen ya da evin kirası gibi konularda sıkıntı çekmen gibi.