bir insana aşık oluyorsun ama o başkasından hoşlanıyor. tüm içtenliğinle mutluluk diliyorsun ve mutlu olmasını da istiyorsun, anlam ve ihtimal veremiyor. o kadarını biliyor çünkü.
içinden geçen onca duyguyu kağıda dökemezsin ya. dökebilsem acaba böyle mi olurdu diye düşünür durursun.
daha da vahimi, elveda dersin.elveda dersin. arafa teslim ettiğin sayısız cümlelerinle, düşüncelerinle.
hiç bitmesin ister kalbin bu duygular, ama bilirsin bitecek. en çok da bu üzer insanı, yarın yaşanmayacak gibi hissedersin ama yaşarsın.
-neden bu kadar dramatik bir veda peki, der.
+hangi veda mutlu olabilir ki, dersin ancak.
kimsenin söylediğini pipinize* takmayın ve bu doğrultuda utandığınız şeylerin üstüne gidin.
mesela kalabalık bi caddede size eşlik eden kimse olmasa bile elinizi kaldırıp "bürooool, hooop" diye bağırın. sonra da karşıdan bürol diye birinin çıkmaması için dua edin**
kullanmayacak olsanız bile eczaneye girip prezervatif isteyin.(en azından ihtiyacınız olduğunda zaman kazanmış olursunuz*)
duşta şarkı söyleyin ve banyonun yaptığı echo ile sesinizin ne kadar güzel olduğunu düşünün.
bir kızın gözlerinden gözlerinizi kaçırmamak için inadına bakarken o kıza aşık olun.
ikili diyaloglarda nispeten yakın olduğunuz karşı cinsin gözlerine sonra da dudaklarına bakın, fark etmesini sağlayın.
çok çok utanacağınız şeyler yapın. utanma eşiğinizi yükseltin.
herkes utanır ama insanların utanacaklarının bi' eşiği vardır. o eşiği yükseltmeye çalışın.