cahilleşmek kavramı kişiye ait edilemez sanırım. Çünki bir insanın sonradan cahilleşmesi pek mümkün değildir.Toplumun cahilleşmesiyse zaman geçtikçe gerçekleşe bilir.
aynı zamanda kendini de aptal yerine konulmuş hissetmektir. insanın içinden "bir bak bakalım hangimiz daha çok eşşeğe benziyoruz?" diye sormak gelir ama ilahinin verdiği sabır sayesinde bu sadece bir istek olarak kalır.
genelde bunu yapan ya da söyleyen kadınlar olur. aşkı uğrna din değiştiren erkek ne duydum ne gördüm.
eğer bir bayan aşık olduğu kişi için dinini değıştirmeye karar vermişse aşık olduğu kişiyi dininden çok seviyor demektir.
her kes buna örnek olarak tuğçe kazazı gösteriyor da... be kardeşim tuğçe kazaz ne kadar müslümandı ki zaten? ben müslümanım demekle müslüman olunmaz. tuğçe kazaz kuran mı okumuş, namaz mı kılmış, hacc ziyyretine mi gtmiş ki müslüman olsun. hey allahım ya...
Dostu affetmek düşmanı affetmekten daha zordur. Ve ihanet en güvendiğiniz insan tarafından edilmişse canınız daha çok yanar. Bundan korunmanın yolu güveneceğiniz insanları doğru seçmek ve mümkün kadar az insana güvenmektir.
Bu gün odlu sevgiye onun ehtiyacı var,
Sevin odum-ocağım, evim azerbaycanı.
indiki derdlerine eşqimiz elac olar,
Azerbaycanı sevin, sevin azerbaycanı.
Kürül-kürül odlanan evim azerbaycanı
Dünyada vallah bele talesiz millet olmaz,
Ne qeder saxlayarlar girov azerbaycanı.
Bu qeder bolgu olmaz, bu qeder serhed olmaz.
Bes ne vaxt göreceyik bütöv azerbaycanı?
Az imiş o tezeden bölünür, parçalanır.
Tebriz derdi üstüne Şuşa derdi qalanır.
Kızlar üç kategoriye ayrılırlar:
1. Erkek tavlamada usta olan kızlar;
2. Aklı-fikri derste olan kızlar;
3. iyi ev işi yapan ama sadece o kadar olan kızlar...
Pazartesi günüdür. Daha iş haftanın yeni başlıyor olması insanın üzerinde ister-istemez bir yük hisstemesine sebep olur. Hatta bu nedenle bir çok ülkelerde pazartesi günleri radyoda hareketli şarkılar daha çok çalar.
hayatta mutlu ya da mutsuz olacağımızı bizler seçeriz. Başımızdan herhangi üzücü bir olay geçtikten sonra karşımızda 2 seçim kalır. Ya üzülüp kahrolmayı seçmeliyiz ya da üzüntülerimizi artık öğretmenimiz gibi görüp onlardan ders çıkartıp yolumuza devam etmeliyiz. biliyorum hiç kolay değil ama o olaya takılıp kalmaktansa insanın önüne bakması ona paha biçilmez bir şey kazandıracaktır - zaman...
anlayamadığım karakter tipidir. insan hayatını sadece bunun üzerine kurmamalı bence. tabi ki biri tarafından takdir edilmek hoş bir şey, tabi ki her kızın hoşuna gider. Ama insan sadece bu maksat için yaşarsa kendi olmaktan çıkar, absürd bir varlığa dönüşür. sen olduğun gibi ol, mutlaka değer verecek ve seni olduğun gibi sevecek biri çıkacaktır karşına.
demek ki kendi güvenen ve hayatı bir çok züppeden daha iyi anlayan insandır. hem fakir neden utanmalı anlamadım ben. bu başlığı açana sormak lazım. Utanması gereken insan kendini herkesten yüksekte zanneden, içi boş olduğu halde başını dik tutan insandır.
Malesef öyle bir devirde yaşıyoruz ki, kimse kimsenin iyiliğini çekip bitiremiyor. insanlar artık kendi başarılarından çok başkalarının başarısızlıkları ile tatmin oluyorlar. Yükselmek için kendi imkanlarından istifade etmek yerine başkalarının üzerine basmayı tercih ediyorlar.
Her insanın etrafında onu seven ve gerçek anlamda iyiliğini isteyen çok az insan vardır. Ve bu genelde aile bireyleri olur. Akrabalarsa bir ihanetini gördüğünüzde size en çok dokunan insanlardır. Çünki dostu affetmek düşmanı affetmekten daha zordur.
Eğer yanınızda sizi gerçekten seven, size değer veren insanlar varsa... değerlerini bilin arkadaşlar. inanın bana hayat boyu karşınıza onlardan çok çıkmayacaktır.
pazar günü dinlenmenin ve yeni ders haftasına hazırlanmanın en güzel yoludur.sabah kalkar güzel bir kahvaltı yaparsınız, dersinizi çalışır, kitap okur, Tv seyreder, çay keyfi yaparsınız. Hatta annenizle dertleşmeye ve yağan yağmurun güzelliğini seyredip odanızda müzik keyfi yapmaya bile zamanınız olur.Gürültü yok, telaş yok, sakince kafanızı dinlersiniz ekstra bir durum yoksa tabi. e bir insan tatil günü daha ne ister ki?
hüzün denince insanların aklına neden bitkin, perişan, acı çekmekten yorulmuş insan gelir, anlayamıyorum. Hüzünlü olmak demek hayata küsüp kalıbına çekilmek demek değildir. hüzün kendiliğinde delikanlı birşeydir. Ve daha derin bakmayı öğretir insana.
zaten anlamlı bakan gözler de hep hüzünlü değil midir?
kavga olmaz ama sürekli sen bilirsin diyerek biriyle bir ömür çekilmez. sırf kavga çıkmasın diye kişiliğinden ödün verirsen ipin ucunu kaçırırsın bir yerde ve bir daha yakalayamazsın.
barlarda, restoranlarda, gece kulüplerinde çalınan ve 2 km etraftakileri evlerde gece yarılarına kadar uyumayı engelleyen müzik değil de, ne hikmettir ki ezan sesi gürültü kirliliği yaratıyor. Tanrı islah etsin, başka ne denir ki?