kucuk bir cocuksaniz ve arabaniz yoksa kar yagdiginda arabasi olan ailelerin cocuklari arabalarinin uzerindeki karlardan kar topu yalarken siz yerlerden kar toplarsiniz.
bu arkadaşın edebiyat dünyasına sondan başlayınca her şey çok güzeldi. inci sözlükteki kelebekli bir yazarın hikayesini soluksuz okumuştum ve hala böyle seven var mı demiştim içimden. sonra o kişinin angutyus nickli biri olduğunu okumuştum. bunun hatırına twitter dan takip ettim fikirler örtüşüyordu iyi dedim güzel dedim. sonra fedai isimli kitabını okudum çok sürükleyici bolca gözlem barındıran çok gerçekçi bir roman ona da eyvallah. ancak bir apaçi masali 1 i okuyunca son 30 sayfada resmen midem bulandı ya. masum ve acılı bir kadını kaz gibi yolmuş resmen. hayattan intikamımı alıyım derken paralı asker olmuş. tabii yazdıkları kurgu değilse. bu yazdıklarını kadın yazsa neyle damgalanacağını herkes biliyor ama erkek yazınca nasıl da hayatı tesbih yapmış koçum oluyor. gerizekalı gibi bandrollü kitaplarını aldığıma üzüldüm. beş kuruş daha kazandırmayacağıma eminim bu mini çakala.
şimdiye kadar iki tane terazi burcu erkeğinin ilgisine mazhar oldum Allahtan garantici, ketum adeta domuz gibi bir insanım da bu karaktersizlerin ağına düşmedim. aynı anda 750 kıza yazdığını, size çok aşıkmış gibi davranıp iki gün sonra birden hayatının aşkını bulmuşçasına pozlar verdiğinde anlarsınız. iki kere başıma geldi artık bu kadarı da tesadüf olamaz ikisinin de tarzı aynıydı. bir de yönetici gezegeni venüsmüş. bir boğa burcu olarak aynı yönetici gezegeni paylaşmaktan bile utanıyorum.
kaç sezondur sürüp başarısından bir şey kaybetmeyen tek program bence o ses türkiye. Gökhan kadar masum iyi niyetli bir insan olabilir mi yaa. hele o üzerine gidildikçe şekilden şekile girmeleri falan yolda görsem yanaklarını mıncırıcam o derece ama yaşına baksan rahat 35-40 vardır. mazhar alanson çok farklı bir boyut kattı ama iki kişi olmasalardı bence özkan uğur un karizması açısından daha iyi olurdu. mazhar alanson un gölgesinde kalıyor zira.
stannis baratheon ile ilgili gereksiz sahneleri kesip bu arkadaşı yayınlasalar daha iyi olacak. kendisinin star ışığı beş on dakikalık sahnelerinden fazlasıyla görülebiliyor ki en son Jimmy choo reklamında da boy göstermektedir.*
16 ağustosta ayvalık açık hava tiyatrosunda çok güzel bir konser verdi. tatilimin ilk günü olmasına rağmen başka bir beldeden oraya koşa koşa gidip dinledim ve mest oldum. yıllardır istanbulda konser yapmıyor ve ege kıyılarında sırayla yaptığı bu konserlere denk gelemeseydim çok üzülürdüm. gidelim buralardan, nereye böyle, canım, bir umut işte, beni hatırla, seni bugün görmem lazım, hokka, otomobil, güya, beni bu koca şehirde yalnız bırakma, bez bebek, hay hay ve konser turuna adını veren hadi o zaman şarkılarını söyledi. o bile kendi şarkılarının sözlerini unutup yerlerini karıştırdı ama ben onu o kadar dinlemişim ki kendisinden daha iyi biliyorum sözlerini. hadi o zamanı söylerken tarkanın taklidini yaparak ayrıca kopardı ve en son kalbimizden öperek sahneden ayrıldı. bir kez daha magazine bulaşmadan, ona buna laf atmadan milyonları kendine hayran bırakan bir sanatçı nasıl olunur ve yıllarca aynı kalitede şarkılar nasıl üretilir müşahade etmiş olduk.
twitterdaki saltanatı sallanmasa da rol aldığı abuk sabuk dizilerle karizmayı epey çizdi. sadece 140 karakter de karın doyurmuyor haliyle biraz televizyondan da sebeplenmek lazım ama olmuyor maalesef. sevgilisi puccanın her kitabı binlerce satarken onun daldan dala tutmayan işler yapması üzücü. 5-10 sene sonra ana haberlerde sanal alem yalan alemmiş şeklinde yetkililere seslenirken görebiliriz.
strese bire bir şarkı. hayır roman değilim ama resmen neşem yerine geliyor. bir de dile dolaştı mı yandınız olur olmaz yerde hap koydum hap koydum diye mırıldanırken bulursunuz kendinizi. dinleyiniz, dinletiniz.
mustafa ceceli nin kendisini seçen tek yarışmacı olan kilolu çocuğu darladığı yarışma. çocuk gider ayak müzikten önce spordan başlıcaz sanırım diyerek müthiş bir ayar verdi. el kadar çocuğa bu kadar oynanmaz bence büyük insan olsa neyse..mıstık aranjelerin iyi ama antipatiksin be canım.
gossip girl den sonra ses getiren bir projede yer almayan ve bir arkadaşımı çok üzen oyuncu. buradan kendisine seslenip oyunculuk endüstrisine kendisini adamasını yapmıyorsa o güzel aksanıyla sesli kitaplar çıkarmasını radyo tiyatrosu yapmasını ya da mor takım elbiseler giyip mankenlik yapmasını rica ediyoruz.
ucuz olduğu için çok tercih ediyorum fakat parayla ikram fikri rezalet. tek tek dolaşıp tüm yolcuları rahatsız ediyorlar. prenses gibi hosteslerin ellerinde bir emmi cüzdanı para üstü veriyorlar. bozukları bitince onca tantana yetmezmiş gibi tek tek dolaşıp bozuk paranız var mı diye soruyorlar. isteyen hostesi çağırıp alsın kimse bir şey almıyor zaten inadına. havaalanında belki daha pahalıya çay kahve içip inadına uçaktan bir şey almıyorum ben şahsen.
çocuklarınızın size söylediklerini 3. kişilere anlatırken annecim dedi şunu yap dedi bunu yap dedi şeklinde anlatmazsanız sevinirim. çocuğum bana dedi ki diyerek konuya giriş yapabilirsiniz. çocuğunuzun size annecim dediğini belirtmenize gerek yok. böylece çok iyi ve sevilesi bir insan olmuyorsunuz.
zamanında ciddiye alıp 12 kilo vermiş biri olarak çok yerinde olduğunu düşündüğüm durum. kendisinin dediklerini uygulamaya başladığım üçüncü günden itibaren sabahları dinç ve mutlu uyandım cildim düzeldi sinirlerim yatıştı aç kalmadan kilo verdim. sonradan eski yanlış yaşam düzenime döndüm ve kiloları bir bir aldım. sık sık hasta oluyorum sağlıksız yaşıyorum ve onun öğretilerini yapmayı özlüyorum. yumurta yemekten bıkmış olmasam tekrar başlayacağım.
uzun zaman sonra denk geldim bir baktım alpay erdem çıkmış. fakat adama verilen her sözden sonra uzaylı muamelesi yapılıyor lafının devamı getirilmiyor konu değiştiriliyor. flash tv yi beğenen kadın normal, bu adam anormal muamelesi görüyorsa okan yakın gözlüklerini de alıp gitsin bence.
üzerine genelde kolsuz şişme mont giyen, avuç içiyle araba kullanmazsa ölecek hastalığına yakalanmış, teslim aldığı her aracın koltuk ayarını yatar pozisyona getiren sevgili valelerimizin sadece park etmekle görevli olduklarını unutup yaldır yaldır gelen arabaları durdurup müşterisini çıkarmaya çalışmayı normal görmesi ilk trafik kurallarıdır. polislerin trafik akışına göre yaptıkları bu eylemi valelerimiz müşterilerinin çıkışına göre yaparlar ve onlar el kol yaptığında durmak zorundasınızdır.
bunun dışında tek yön karşılıklı gidiş geliş olan yolda ilerde dönülmesi gereken yerden arabayı döndürmek yerine bütün trafiği tıkayarak arkadaki araçlar beklemek zorundaymış gibi kafasına göre karşı şeride arabanın kafasını enlemesine uzatıp birinin yol vermesini zorunlu kılar.
kaldırımlar yayalara tahsis edilmiş gibi görünse de valelerimiz öyle uygun gördüğü için araçlara aittir. polis onlar olduğu için itiraz edecek halimiz yok. canları sıkıldığında bebekte ünlü döverken de görebilirsiniz. bu da asayişin de onlar da olacağına karşı ufak bir sinyaldir...
sabahları uyanıp yanına gittiğinizde kendini sevdirmeyip kaçması evden çıkacakken tertemiz simsiyah giyindiğiniz pantolona koşarak gelip sürtünüp bütün pantolonu tüy yapması.
şube çalışanı olmak rezalet bir şeydir. hafta içi iş çıkışı plan yapmak gibi bir lüksünüz yoktur. ya kasa tutmaz ya müdürün toplantı yapası tutar ya da olabilecek bütün sebepler birleşir işiniz birikir. müşterilerin kaprisinden üç kuruşları için iki saat vıdı vıdılarına katlanmak zorundasınızdır. pis kokanı, cahili, laf anlamayan yaşlısı, ukala plaza kadını hepsiyle ard arda uğraşırsınız beynininiz hata verir. bütün gün deli gibi çalışsanız da wc ye giderken bile müşterilerin öldürücü bakışlarına maruz kalırsınız. hedefler tutmaz. kartal yuvasındaki genel müdürlüğün her zaman tacizlerine maruz kalırsınız. bir dönem hedef tuttursanız o kalemde bir sonraki dönem daha uçuk rakamlar hedef olarak verilir. yani hedefler personelin tutturamaması amacında birleşir. bunlar yetmezmiş gibi kişisel performansı yerine genel müdürlükteki tanıdıkları sayesinde insanlar sizin hak ettiğiniz yerlere daha önce yerleşir. e ama ben diyemezsin çünkü hiç bir zaman yeterli miktarda çalışmış gözükmezsiniz. o yüzden genel müdürlükte çalışmak daha iyidir denebilir.
çok sisli bir günde* boğazda kahvaltı yaptıktan sonra garipçe diye bir köy varmış gidelim görelim dedik. kilometrelerce yol tepip oraya ulaştık. sahilde birer çay kahve içelim tatlı yiyelim diye düşündük fakat kahvaltı yapmamız zorunlu olduğu gerekçesiyle kabul edilmedik. ısrarla şöyle bir kenarda oturalım tabure de yeter dediysek de kesin bir dille köylerine gelen 3 hanımı geri çevirme kabalığını gösterdiler. artık son çare kahvaltı tabağı kaç lira dedik 25 lira dediler tamam biz 25 lira veriyoruz çay getir iki dakika oturup gidicez dedik o zaman adam başı 25 liradan 75 lira alınır dediler. bizim bildiğimiz köylü misafiri bırak reddetmeyi bir çayı çok görmeyip para bile almaz ama buradaki köylüler şark kurnazlığının kitabını yazmış. deniz kenarındaki yerden vazgeçtik başka bir yere girdik orası da aynı cevabı verdi. kahvaltı yapacaksanız gidilecek bir köy allah muhafaza susarsanız size su bile yok.
eğer üyeliğmi iptal ettireceğim derseniz 125 liralık faturanız aniden 30 liraya düşer böyle de kurumsal böyle de ilkeli bir yayıncıdır. tutturabildiğini yolma felsefesiyle çalışır.