29.12.2011 Perşembe günü Nişantaşı' nda dahil olduğum toplantımdan çıkınca vakit geçirmek için Citys AVM' ye gitmeyi düşündüm ve yürürken köşedeki ekranlarda dönen filmler dikkatimi çekti. Bir Mission Impossible takipçisi olarak burada oynadığını görünce sevinerek hemen yukarı koştum. Dizayn, teknolojik unsurlar, genel kurgu oldukça güzeldi... Ama her ne yatırım yapılırsa yapılsın; olaya Türk eli değince dün gördüğüm manzara ortaya çıkıyor ve ben buna çok üzülüyorum! Arızalanacak ve yapamayacaksan neden koyarsın gişe arkasına son sistem ekranları? Zira cadde seviyesindeki ekranlardan ikisinde de aynı sorun vardı... Kaba saba bir gişe görevlisinden aldığım biletlerle salona bakınmaya başlamıştım ki; gözlüklü ve komik bir mizaca sahip bir çalışan yanıma geldi. Filmin başlamakta olduğunu söyleyerek hemen salona soktu beni. Mısır menu almak istediğimi söylememe rağmen; ısrarcı tutumlarla salona adeta itelenerek dahil oldum. Ben girdikten sonra herhalde 15 dakika boyunca reklam izledik! Madem reklam bu kadar sürecekti; neden hemen salona aldı anlayamadım! Film süresince ben diyeyim 10 siz deyin 20 defa salona girildi çıkıldı. Girip çıkanlarda hep görevlilerdi. Bir ara ikisi salona girip merdivenlere oturarak film seyrettiler. Sonra hummalı bir şekilde birşeyler konuştular ve kikirdeşerek çıktılar salondan. Sonra içlerinden birisi salona döndü... inanılmaz amatör bir işletme zihniyeti ve lakayt bir personeli vardı o allı pullu sinema işletmesinin! Çıkınca müdürle görüşmek istediğimi belirtmeme ve 20 dakika gişenin yanında dikilmeme rağmen ne gelen oldu ne de soran! işletmecilik bu olmasa gerek diye düşünüyorum... Eğer buysa; ben evde dvdmi alır, mısırımı patlatır yine seyrederim. Açıkçası bir kez daha; Nişantaşı' nın ortasına dikilmiş olan o allı pullu acayip işletmeye gitmem...
fenerbahçe ile ilgili olarak söylenebilecek en doğru ifade; ruhunun çökmeme çırpınışlarında olduğu olsa gerek! zira son günlerde artık " efsane kadroyu bir araya getirmek aktivitesi " gibi anlamsızca eylemlerin içine girdi bu koskoca camia... gerçekten çok üzülüyorum kendisini her zaman diğerleri sınıflandırmalarına mensup o diğerlerinin çok üzerinde tutan bu burnu havada camia mensuplarına. son olarak efsane kadroyu bir araya getirmek eylemleri gerçekleşti... soruyorum sizlere ey fenerbahçeli arkadaşlar: o efsane kadronun Türkiye Kupası varmıydı? cevaplarınız evet ise eylemlere devam edin... yok hayır ise; bir kez olsun durun da; " ben nerede yanlış yaptım " sorusunu kendinize sorun...
türk insanının saygı ve hoşgörü gibi kavramları yitirişine; her metrobüs istasyonu biniş noktasında şahit oluyoruz maalesef! koskoca bir araç sıradan gelerek önünüzde duruyor ve üç beş kişi bindikten sonra ön sıradakiler adeta baraj kuruyorlar ve geçişi engelliyorlar. altında yoğun bir tansiyon gizli olan yalandan ricalarla insanlar yol istiyorlar binebilmek için. ama bu sahne en fazla onbeş yirmi saniye sürüyor ve bağrışmalar ve hakaretler takip ediyor bu diyalogları. ne kadar basit şeylere sinirlenen, ne kadar birlikte yaşamaktan aciz ve ne kadar özündeki değerleri yitiren bir toplum oluvermişiz! hayretlere düşüyorum. bir gün bir kitap yazacağım; konusu metrobüs yaşanmışlıkları olan... ve adını; gülelim ağlanacak halimize koyacağım... yazık, çok yazık!
kim ne derse desin; canını dişine takarak ve formasının hakkını vererek futbol oynayan bir genç... oğlum tunç onun hayranı ve formasını bulup oğluma hediye etmezsem yandığımın resmidir.
birbuçuk ay evvel; yeni kız arkadaşımla birlikte; davet edildiğim ismi lazım olmayan ( reklama girmesin ) bir film galası için Cinebonus Kanyon sinemalarına gittik. Organizasyon ve başlangıç anında yaşanan kaos adeta rezaletti! ilginç bir sinema görevlisi ( orta yaş üzerinde ve boyalı saçlı ) bizleri o salon kapısından bu salon kapısına gezdirdi durdu! Bu arada her salonda film başlamıştı ve bizler yirmi yirmibeş kişi olarak dışarıda kaldık. Yine orta yaş üzeri bir bayan ( belli ki yönetici ) yanımıza gelerek ukala tavırlarla adeta bizi azarladı... Adeta dumura uğramış vaziyette kös kös sinemayı terk ediyorduk ki; genç ve güzel bir bayan olayı fark ederek yanımıza geldi ve bizleri alt kattaki dört numaralı salona aldı... O genç bayan olmasaydı; o kadar insanın gecesi mahvolmuştu! Mars Sinemacılıktan müdür seçimi yaparken daha iyisini beklerdim...