Yakın zamanda TED videolarını yayınlamaya başladılar. TED deki türkçe altyazılı videoların tümünü olmasa da çoğunu yayınlamışlar gördüğüm kadarıyla. Hürriyet'in yaptığı önemli işlerden biri.
Hastanenin bahçesinde kız arkadaşla birlikte hastanenin servisi beklenmektedir. Hemen yanıbaşımızda da hastaneye girerken belgeleri verdiğim hatun kişisi sigara içerken görülür hatun sigarasını bitirir ve içeri girer. Bekleyişin uzaması ve zaten hastaneden yeni çıkmanın getirdiği gerginlik kız arkadaşta sigara içme isteği uyandırır. fakat kız arkadaş çakmağını evde unuttuğu ve bende sigara içmediğim için çakmak bulma derdine düşülür. içeri girip önce kapıdaki güvenlik görevlisine çakmağının olup olmadığını sorulur olumsuz yanıt alındıktan sonra da azönce yanımızda sigara içen danışmadaki hatunun yanına yaklaşılır ve olaylar gelişir.
+ pardon. azönce sigara içen kişi sizdiniz sanırım dışarıda... (söz kesiliyor burada hatun tarafından)
- sen benim... (hafif yüksek sesle) sigara içtiğimi nereden biliyorsun ya!???
+ azönce dışarıda içiyordunuz bende oradaydım ve sizi gördüm. çakmağınızı isteyecektim.
- (şaşkınlık ve somurtkan bir ifadedeyle garip sesler çıkardıktan sonra) "ha evet" deyip çakmağı uzatır. sigara yakılır ve çakmak geri götürülür. teşekkür edilir.
bu yakın zamanda başıma gelmiş bir olay. genellemelerin çok yanlış sonuçlar doğurduğunu bilen biri olarak. buradaki hatun kişinin psikolojisinin çoğu türk kızının psikolojisiyle aynı olduğunu iddia etmek çok da yanlış olmaz sanki. özellikle siz diye başladığım konuşmayı yarıda keserek ve benim için daha da önemli olan (en hafif tabirle terbiyesizlik olarak gördüğüm) "sen" diye devam ederek azarlar bi şekilde karşılık vermesi kezban tavrı değildir de nedir a dostlar. bunu salt türk kızlarına bok atmak için söylemiyorum. kezban konseptinin altında yatan toplumsal nedenler seksist, ataerkil, ahlaken iki yüzlü olan bir kültürün ürünü. tabi bu daha farklı bir entry nin konusu.
şimdi bir çok türküde duyduğumuz bağ, bahçe muhabbetinin ne anlama geldiğini sanırım bilmeyen yoktur. Aynı şekilde bu türküde de geçen bahçe sözcüğü... evet düşündüğümüz şeyi temsil ediyor.
türkülerde geçen bu kapalı anlatımların hastasıyım ayrıca.
evime 50 metre uzaklıktaki atasun optik isimli kendine optikçi diyen 3. sınıf köy bakkalı görünümlü camcının numaralı gözlüğümü 10 gündür teslim edememesine karşılık bu çinli arkadaşlar siparişimi 6000 km mesafeden tam 6 günde elime ulaştırdı. hem de atasun'un tartaklayacağı paranın yarısına. daha ne olsun.
bu yönetim şeklinin çok ünlü bir kasımpaşalı zat* tarafından sürekli yanlış yorumlandığını gördükçe 2500 yıl önce yaşamış sevgili platon'un şu dizeleri aklıma gelir ve efkarlanırım;
- Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
- Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.
o değilde sanat insanlarının söylediği topluma aykırı gelen sözlerini tartışmayı bırakıp, onların ürettiği sanat eserleri hakkında konuşmayı, tartışmayı ne zaman öğreneceğiz çok merak ediyorum. 1500 küsür entry girilmiş bunların hiçbirinde en son bestelediği universe senfonisi hakkında bir yazı yok. bak hiçbirinde diyorum. yani yazıyla yazayıp bak. sıfır.
adam universe diye bir senfoni bestelemiş hacı! evren demiş adına içinde evrenin genişlemesiyle ilgili, karadeliklerle ilgili, dünya dışı gezegenlerle ilgili, akıllı yaşamla ilgili kısaca astrofizikle, astronomiyle ilgili, şu ana kadar elde edilen bilimsel veriler çerçevesinde kafasında kurduğu fantezilerin notalara dönüşmüş bir yapıtı var. ve sen hala adam şunu demiş bunu demiş diye tartışıyorsun.
türkiye'deki insanlar için çok fazla bu adam bence.
Anladığım kadarıyla facebook uygulaması olarak çalışıyor bu alet. bu da yakın çevrenizdeki iş verenlerin tanıdıklarınız aracılığıyla sizi daha kolay bulmalarını sağlıyor.
bedava bilet dağıtılarak, salon kapatılarak izleyici sayısı artırılmaya çalışıyor anladığım kadarıyla bu filmin. nitekim geçen gittiğim sinemada benim izlediğim filmin arasıyla bu filmin arası çakıştı. flim arasında bu filmin oynadığı tıka basa dolu salondan çıkan göbekli dayılar flim bedava olmasa kıçlarını kaldırıp evlerindeki oturdukları koltuktan kalkacak dayılara benzemiyorlardı.
en iyi film: amour
en iyi erkek oyuncu: Joaquin Phoenix
en iyi kadın oyuncu: Emmanuelle Riva / Naomi Watts / hiçbiri
en iyi yardımcı erkek oyuncu: Philip Seymour Hoffman
en iyi yardımcı kadın oyuncu: Sally Field
en iyi yönetmen: Ang Lee
en iyi özgün senaryo: Flight
en iyi uyarlama senaryo: Life of Pi
en iyi yabancı film: amour
en iyi sinematografi: Life of Pi
en iyi kurgu: argo
en iyi orijinal şarkı: skyfall
en iyi kostüm tasarım: Les Misérables
akademinin seçeceği;
en iyi film: lincoln / argo
en iyi erkek oyuncu: Daniel Day-Lewis
en iyi kadın oyuncu: Emmanuelle Riva
en iyi yardımcı erkek oyuncu: Tommy Lee Jones
en iyi yardımcı kadın oyuncu: Anne Hathaway
en iyi yönetmen: Steven Spielberg
en iyi özgün senaryo: Life of Pi
en iyi uyarlama senaryo: Life of Pi
en iyi yabancı film: amour
en iyi sinematografi: Life of Pi
en iyi kurgu: argo
en iyi orijinal şarkı: skyfall
en iyi kostüm tasarım: lincoln / Les Misérables
şimdi öncelikle, neydi o görsellik be... görsel anlamda en son the fall da bu kadar etkilendiğimi anımsıyorum ve tabi hafif mekanik bir görsellik olsa da avatar da aynı etkiyi yaratmıştı bende. özellikle okyanustaki bazı kareleri al salonunun duvarına sanat eseri niyetine as.
bir yukarıdaki entry de crem caramella filminbig fish i anımsattığını yazmış. filmden çıktıktan sonra benimde ilk aklıma gelen big fishteki babanın yaşadığı şeyleri abartarak ve hatta fantastik öğeler katarak masalsı bir şekilde anlatması oldu. big fish'te baba, yaşadığımız şeylerin çok sıradan olduğunu ve bunlara masalsı öğeler katarak anlatıldığı zaman daha büyülü daha ihtişamlı olacağından bahsediyordu. pi'de aynı şekilde yaşadığı bu olayı (ki ben ikinci hikayenin gerçek olduğunu düşünenlerdenim) big fish'teki babanın penceresinden olmasa da fantastik ve masalsı öğeler katarak anlatıyordu. ama bence pi nin ihtişam katmak ya da daha inandırıcı olmak gibi bir amacı yoktu. bence pi'nin birinci hikayeyi uydurmasının nedeni yaşadığı bu travmatik olayı kendisine kabul ettirebilmek istemesiydi. ve buna sonunda kendisi de inandı.
sembolik anlamda gördüğüm iki şeyi paylaşmak yerinde olur sanırım. pi bir nevi mevlana felsefesini temsil ediyor olabilir. her dine inanması, bütün dinlerdeki tanrı'ların aynı töz'ün farklı görünümleri olduğunu düşünmesi vs. bir nevi ne olursan ol yine gelcilik. sert mizaçlı, metafiziğe inanmayan pi'nin babası da sanırım yirminci yüzyılın başlarındaki mantıksal pozitivist bilim anlayışını temsil ediyor. bir nevi görmediğime inanmamcılık.
filmden bir kaç ayrıntı;
pi'nin canlı adada ağacın tepesinde mirket'lerle birlikte uyuması da harikaydı.
gene pi'nin vişnu'ya "beni isa'yla tanıştırdığın için teşekkür ederim" diye dua etmesi enteresan bir ayrıntı olarak bana ricky gervais'in golden globe ödül töreninin en sonunda "beni ateist yaptığın için sana teşekkür ederim tanrım" dediği sözleri anımsattı.
geçen filmografisine bakarken sydney'i 26, boogie nights'ı 27 ve magnolia'yı 29 yaşında çektiğini gördüğüm zaman bir kez daha saygı duygum bu yönetmene.
ateistlerin tamamının fsm nin varlığına inanmasıyla aynı durum.
uçan spagetti canavarının olmadığına inanıyorum.
uçan spagetti canavarının var olmadığını ıspatlamaya çalışmam onun varolduğunu kanıtlar.
öyleyse uçan spagetti canavarı vardır.
mozilla ceo'su ryan merkley'nin ted'de taze tanıttığı online video düzenleme aracı. videoların üzerine google maps eklenebilmesi, flickr gibi imaj kütüpanelerinden taglerle gerçek zamanlı resim gösterimi, linkler eklenebilmesi gibi özellikleriyle webdeki videolara etkileşimli bir içerik sağlıyor. tümüyle ücretsiz tamamen html, css, javascript tabanlı olması da cabası.