Yarın sözlüğü tamamen terk edecek yazardır. Buradan bir şey öğrenmediğim gibi kimseye de pek bir şey öğretemedim doğrusu. ismini bildiğim bir kimse bile yok. O yüzden yarın hesaplarımı ve tüm gönderilerimi silip veda edeceğim. Bunda en büyük sebep buradaki kitledir elbette. Bir elmasa cam diyerek onu değiştiremezsin ama bir elmas camların arasında kaybolabilir. Vesselam.
Edit : Sosyal medyanın kötü yanları işte. Yanınızda amele olarak çalışamayacak adamın ağzını görüyorsunuz. Buradaki kalitesizlik tüm kaliteyi saracak ve burası da bir gün tarihin çöp sitelerinden birine dönecek.
Demagoji yapan arkadaşlara bir ders verme niteliğinde küçük bir yazı yazayım o halde.
Öncelikle tefsir yaparken tevil referans alınmaz çünkü tüm dinlerde tek bir gerçek vardır alimler bunlar üzerine konuşur ve bir karara varır. Post-modern bir açıyla bakıp herkesin kendi doğrusu, yeni yorumlar yeni teviller diyemezsin. Din tek bir gerçek üzerine kurulur ve ondan başka tevil yoktur. Din öznel bir şey de değildir kişiden kişiye değişsin. O yüzden tevil teorin çöpten öteye gidemez. Totaliter bir yapıda olan bir şeye başka bir anlam yükleyemezsin, hadi yükledin diyelim. Hangi tevile inanacağız? Hangisi doğru nerden bileceğiz? Al işte tüm tarikatlar tevil örneği.
Kurum konusuna gelirsek dinden daha büyük bir sömürü kurumu yoktur. Öncelikle Tanrı-kral sayılan firavun'lara karşı hiçbir zaman bir isyan çıkmamıştır. Yine türk devletlerinin çoğunda bu böyledir hatta dünyanın her yerinde böyleydi ilkel kabileler dışında. Yönetme yetkisini tanrıdan aldığını iddia eden sezarlar, imparatorlar, sultanlar, krallar, lordlar halkın ırzına geçmiştir. Hatta bu o kadar ileri bir noktadadır ki papa masum diye haçlı savaşlarına çocukları göndermiş ( çoğu ölmüş ya da esir düşmüş ) osmanlı padişahları halkına kullarım demiş, firavunlarun mezarları insan kemiklerinin üzerine inşa edilmiş. Rushdie kitabında şöyle der " From the beginning men used God to justify the unjustifiable" Başlangıçtan beri insan tanrıyı adaletsiz olanı adaletli kılmak için kullanmıştır.
Bir diğer örneğe gelecek olursak kast sistemi brahmanlar en üst katmandadır. Peki bunun sebebi nedir? Sadece din bilgilerinin olmasıdır. Bugün geldiğimiz noktada da sadece din bilgisi olup atatürk düşmanlığı atatürk'ün kurduğu kurumda yapanlar ile aynı özelliğe sahip olmasıdır diyebiliriz. Bunlar her zaman toplumun kaymağını yemiş, din adı altında milleti sömürmüştür.
Dikkatini çekerim, dünyada mezarlıklar, öldüğü zaman şehit olacaklarını düşünen insanlarla doludur ve bunların hepsi farklı farklı dinlere inanan ve farklı coğrafyalarda yaşayan insanlardır.
Yine kurum konusuna gelirsek, Avrupa'da endüljans satanlar din adamları değil miydi? Peki bu endüljanslar ne karşılığında satıldı? Altın uğruna. insanları kandırıp altınını cennetten arsa vereceğiz diyerek almak sömürü değil de nedir? Ticaret mi? olaya maddi açıdan değil de psikolojik açıdan bakarsak enginizasyon mahkemeleri birer sömürü kurumu değil midir? Kendi otoritesi dışına çıkılmasın diye aydanları kesip biçen envai çeşit işkence eden, kaymağı elinden alınmasın diye ispanya'da her yıl 1000 aydını doğrayan avrupanın en güçlü devletini 300 yılda fransa'nın metresi haline getiren bu mahkemeler sömürü kurumu değil de nedir? Galilei'yi asmamayı bir kayra olarak gören köhne bir zihniyeti, demagoji yaparak aklayamazsın.
"Batılılar geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde incil onların elinde topraklarımız vardı"
diyen Kenyatta sömürüyü kast etmemiş midir? Şimdi diyeceksin ki iyi de bunu tanrı söylememiş. Tanrı zaten yoktur. Tanrı'yı insan az önce bahsettiğim sebeplerden dolayı yaratmıştır. insanın tanrıya inancının kökenlerini daha sonra konuşuruz bu yazımda bunu derlemeyeceğim konumuz o değil. O yüzden devam edeyim. Yine aynı şekilde Amerika ilk kurulduğunda tüm insanlar eşittir anlayışla kurulup daha sonra her insan eşittir, zenciler hariç diyen, zenciler için bülbülü öldürmek kitabında da bahsedildiği üzere ayrı kiliseler açan, bu kiliselerin çok kötü kiliseler olduğu da açıkça bilindiğini düşünürsek bunu yapan dinin pratiğini eline almış, önüne geleni boyunduruğa vurmuş ve kendini bu cihette adamış olan kilise değil midir?
Din milletlerin afyonudur diyor Karl Marx. Bunu bir örnekle açıklayayım gerçi bugün türkiye'nin durumu bunun en açık örneğidir ama ben başka bir örnekle açıklamak isterim yine de argümanımı daha sağlam hale getirebilmek için. J.J. Rousseau bir kitabında afrikalıların fransa'yı ziyaret edişini anlatır. Afrikalılar fransa'daki hem zenginliğe hem fakirliğe çok şaşırır çünkü adaletsizlik buzul çağının öncesindeki kara bulutlar gibi fransa'nın üzerine çökmüştür. Daha sonra heybetli adamların yanında kral'ı görür. Kral 15 yaşındadır. Aç olan insanlara bakar ve bu insanların bu kralı nasıl öldürmediklerine ve kocaman adamların ufak bir veledi savunuşuna ve ona boyun eğmelerine şaşırır kalır. Bunu yaptıran dindir işte. Halkı her anlamda sömüren, ezen, çiğneyen dindir. Din bir milletin başına gelebilecek en büyük sömürü kurumudur. Bugün müreffeh hiçbir ülkede din namına bir şey yoktur.
Tıpkı antik devletin imparatoru'nun dediği gibi;
Din adamlarının söylediklerine pek itibar etmeyin. Onların söyledikleri şeyler ile bağırsaklarımdan çıkan şeyler aynıdır.
Edit : Sadece romantik aptallar teori ile pratiğin aynı olacağına inanır. Ki zaten din teorileri de pratiği de insanın ağzında kekre bir tat bırakıyor.
Sözlükte 1 saatlik trollüğe soyunup insanların ne kadar aptal olduğunu, yapay şeylere kafayı bozduğunu tespit etmiş ve gömleğinden bile daha kültürsüz ve cahil yazarlardan tavsiye almış ve küfür yemiştir. Gerçekten de çok boş insanlarsınız.
Okuduğu kurgu romanına ciddi ciddi inanan tiptir. bunlar isa’nın bakire bir kadından doğduğuna, Musa’nın denizi ikiye yardığına, Muhammed’in bir taş ile arşa çıktığına falan inanır. Helal olsun.
Akrabalık bağından dolayı köpeklerden korkmamalarıdır. Hatta bir keresinde ülkücü bir arkadaşımla otururken bir köpek yanımıza gelmişti, meğerse kuzeniymiş, beybi!
Edit : Aşağıdaki arkadaş tamamen saçmalamış. Ne kadar beyinsizsiniz ya, hayret ediyorum.
Sevmeyen kız tipi yoktur herhalde.
Götün benimkinden güzel diyen mi dersin, popon çok tatlı diyen mi hey yavrum hey. Biri de estetik penisimize iltifat etsin.
Ben seviyorum galiba bunu. Ne bileyim sevgilime falan atasın geliyor ve hiçbir sebebi yok. Belki de ondan istediğimi göstermek için bilinç altım böyle bir oyun oynuyordur. Bilemiyorum Altan.
Gömleği üstümden jiletle alacaklar galiba o kadar seviyorum ki. Bu arada Maçka yolunda çekilmiş bir adet fotoğrafım. Evet burası instagram. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2058777/+
isa’nın bedeli baz alınarak kurulur. ön tarafı isa’nın başını, kenarları isa’nın ellerini ve sonu ise ayaklarını temsil eder. kiliseye üstten bakarsanız şeklinin bir haç şeklinde olduğunu görürsünüz. insan bedeni üstüne dizayn edilen şeylere (bkz: Antropometri) K denir. En büyüğü katedraldir ve bu ulu cami ile denktir. ancak kilisede farklı olarak tüm kiliseler o şehirdeki katedrale bağlı olur.
takma adlar bazen çok anlamlıdır. gorki’nin takma adı olan soyadı acı demektir. 1933’e kadar sürgünde yaşayan bu adam ölü canlar ülkesinin yaşayan tek canıydı. Rus halkının sefaletine ve derinliğine kimse onun kadar derin gibi bakmamıştı. Öyle ki öldüğü zaman (bkz: Nizhny novgorod) ‘a ismini taşıyan Gorki ismi verilmişti.
Romain Rolland hakkında şöyle demişti: “ Çok yalnız; asla yalnız görünmeyen o, çok yalnız.”
imparator güvesi türünde olan Asya ormanlarında yaşayan endemik bir kelebek türü. bedeni kanatlarına göre oldukça orantısızdır. Kanatlarının uçları bir yılanın başını andırır.
zamanda geriye gitmek eğer an noktasından daha önceki bir zamanı kast ediyorsanız mümkündür quantum fiziğinde ancak şöyle ki quantumda geçmiş ve gelecek diye bir şey yoktur. sadece an vardır ve sizler dünyanın başka zamanlarının başka anlarında olursunuz. bu aslında oldukça karışık bir meseledir. teorik olarak geçmişe gidersiniz ama sadece şu andan oluşan bir evrende geçmiş diye bir şey yoktur tıpkı geleceğin olmaması gibi.
herkes hayatında bir kere sormuştur kendisine evren, evrende olmayan bir yere mi genişliyor diye? :Swh Evrenin genişlemesi aslında genişlediği anlamına tam olarak gelmezse şöyle ki her galaksi birbirinden uzaklaşır be yer değiştirir ve uzayın her bir noktası daha da uzun olur. ancak genişlemek için bir merkez olması gerekir. evrende bir merkez yoktur bu yüzden kendi içinde genişler ve bu da evrenin sınırsız olduğu anlamına gelmez. Evrenin ucu bucağı yoktur ama sonsuz değildir. şöyle ki bunu bir balon gibi düşünün. balonun köşesi yoktur ve şiştikçe yüzey birbirinden uzaklaşır ve hatta eğer üstünde bir şey varsa sonsuza dek hareket edebilir çünkü balonun da bir köşesi yoktur. Köşe yoktur ama evren sınırlıdır.