imam çalışıyordur devlet de bunun karşılığında emeğinin karşılığını veriyordur. Eğer aldığı maaşın hakkını vermişse helaldir. Bu şuna benzer söz gelimi siz bir esnafsınız diyelim hiç sevmediğiniz bir adam geldi bir şey satın almak istedi bunun parası pistir almam mı diyeceksiniz? O parayı siz helal bir yolla kazanıyorsanız helaldir.
ayrıca o zaman dindarlara 7/24 küfredenler dindarların yaptığı yollardan geçmesin, hayrat çeşmesinden su içmesin, bir dindarın yaptırdığı hiçbir şeyi kullanmasın (onların mantığına göre böyle oluyor yoksa ben bundan taraf değilim bundan taraf olsam onlardan farkım kalmaz.)
Kur'an pek çok zamanda olduğu gibi yine cevabını veriyor birilerine (biz ne desek boş) A'raf 179 meali:
Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.
II.Dünya Savaşı'nın patlak verdiği yıllarda çok değerli bir hoca bir gün alışveriş için Kapalı çarşıya gider. Onu tanıyan ve seven bir esnaf hocanın elini öpmeye çalışır ancak hoca öptürmez. Neyse sonra bu esnaf: hocam cihan harbi çıktı dua edin dünyadaki müslümanlar kurtulsun. Hoca: bana bir tane hakiki müslüman göster ben de sana onun kurtulduğunu göstereyim...
diğer tüm hazlarda olduğu gibi çikolatanın hazzı da geçicidir. Hazlar geçer gider geriye hüzün kalır. Zira pek çoğumuz hazlarımızdan mutlu olmayı ve bunun da kalıcı olmasını bekleriz. Kimi zaman da mutlu olduğumuzu zannederek kendimizi kandırırız ancak bu kandırmanın sonu hazzın sonuna denk gelir her şeyi anlarız haz bitince bundan dolayı da bir hüzün çöker içimize...
Ama bu kadarla da yetinmeyiz. Zira nefsimizi köreltememişizdir. Köreltmek bir yana kendimize değil ona çalışırız bir süre sonra onun uşağı oluruz adeta. Bir süre sonra bu hüzün de çökmez zira kalp o kadar körelmiştir ki acizliğinden nefsine söz geçirememekten dolayı duyduğu hüzün de kalmaz zamanla. Geriye sadece nefs ve onun uşağı biz kalır gerisi uçar gider...
Doğrudur efendim pek çok insan için aşk diye bir şey yoktur zira pek çok insanın kalbi artık o kadar çok kararmıştır ki aşkı anlayamazlar anlayamadıkları gibi bir de dalga geçerler. Onlar aşkı cinsel bir çekime indirgerler ama bilemezler ki en büyük aşkın Allah'a duyulduğunu... Şu Kur'an ayeti ne kadar da manidardır: Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.(A'raf,179).
Not: Pek çok zamanda olduğu gibi yine Kur'an cevabını verdi. Bizim boş sözlerimize gerek kalmadı...
yusufun züleyhası deyince aklıma hep Nabî'nin ölümüne düşürülen tarih geliyor:
züleyha-yı cihandan damen çekti yusuf-ı nabî ( Yusuf Peygamberin, Züleyha dan eteğini çekip uzaklaşmasını hatırlatarak, cihan adlı Züleyha dan eteğini çekip ahirete gitti.)
Benimdir zira hiç sevgilim olmamıştır. Zaten sevgilinin olmamasının iki tane iyi yönü vardır birincisi kafanızı şişirip cebinizi boşaltacak kimsenin olmaması ikincisi ise sizi kimsenin aldatamamasıdır...
o benimdir. ama artık umurumda da değildir. beğenmezlerse beğenmesinler. onlar beğensinler diye değişecek kadar kişiliksiz değilim ayrıca da beni olduğum gibi sevmeyecekse, anlamayacaksa isterse tüm dünyadaki kızlar peşimden koşsun ego tatmininden başka neye yarar.
Sigaradan dolayı oluşan yanıklardan dolayı kararmış halıdır. Biraz uzman ve de pişkinseniz halı üzerinde bu sigara yanıklarından kara kalem çalışmasını andıran resim bile yapabilirsiniz. Sonra da sevgilinize hava atarsınız.
Unutamıyorum onu sözlük... Bir yaz günü öğlen vaktiydi. Denizdeydim gözlerim tam ufuk çizgisine bakarken gözlerim kamaşmıştı bir an duraksadım. Uzaktan onu seyretmeye başladım. Hayran olmuştum o güzelliğine. Daha sonra yüzmeye başladım o da yüzüyordu. çok hafif su sıçrattım sonra yüzmeyi bırakıp affedersiniz kusura bakmayın dedim. Sonra o da yüzmeyi bırakıp tebessüm ederek önemli değil dedi. Göz göze geldik bir an için... Belki çok kısaydı bu göz göze gelme belki de uzun bilmiyorum zira o an için zaman mevhumunu yitirmiştim. Sanki o anda tüm dünya durmuştu dünyada yalnızca o ve ben vardım. Sonra yüzmeye devam ettik bir süre yan yana. Daha sonra o birilerinin yanına gitti(muhtemelen kardeşleri veya arkadaşlarıydı.) ama bir yandan da arada dönüp bana bakıyordu. Sonra saçlarını düzeltti. Bir süre sonra plajdan ayrıldı. O gün kendime gelemedim. Gece balkonda bağıra bağıra şarkılar söyledim kah güldüm kah ağladım. Sonra düşünmeye başladım o da bana aşık mıydı? Cevabım evetti. zira tüm işaretler bunu gösteriyordu. Bundan aldığım cesaretle ertesi gün yine benzer bir az miktarda su sıçratma eyleminden sonra özür dilerim affedersiniz dedim pardon siz tesadüflere inanır mısınız? Bir şey bir kere olursa tesadüftür iki kere olursa kaderdir. Sizce de kader bir şeye işaret etmiyor mu Tanışalım mı? Hayır olmaz ama yanlış anlama seninle hiçbir alakası yok sevgilim var dedi. Ben de peki diyerek uzaklaştım. O gün öylesine yıkılmıştım ki normalde çok geveze olan ben hiç konuşmadım. iştahım da hiç yoktu vs. onu iki gün hiç görmedim üçüncü gün gördüm. Sadece bir kez baktım(sert bir şekilde) sonra yüzümü çevirip diğer tarafa doğru yürümeye başladım geldi bana çarptı denize girecekti vazgeçti ailesinin yanına gitti bir şeyler söyledi sonra o da denize girdi. Ben çaktırmadan denizden çıktım ve sahilin kör noktasına saklandım sonra onu izlemeye başladım o etraf bakınmaya başladı sonra denizden çıktı ve ailesinin yanına gitti nerede yoksa gitti mi diye sordu. ben ortaya çıktım. Sonra denizde erkeklerle şakalaşmaya başladı. Ben de buna sinirlenip gittim. Onu da bir daha göremedim...
Edit: uzunca düşündüm ve bu kızın benimle dalga geçtiğine bu yolla da egosunu tatmin ettiğine karar verdim. Niye bu kadar ızdırap çektim o zaman onu da bilmiyorum ama aklım bir türlü kalbime söz geçiremiyor işte... Herşeye rağmen ona aşığım....
Psikolojinizi düzeltmek zira baş ağrısının %90 nedeni psikolojik temellidir. Ayrıca psikolojik kökenli olmasa dahi ağrının geçeceğine inanmak ağrının geçme ihtimalini arttırmaktadır. Ancak geçmeyeceğine inanmak da tam tersi şekilde ağrının geçme ihtimalini azaltmaktadır. Zira insan psikolojisi çok güçlüdür. Bir şeye tam manasıyla inandığınızda bu direkt olarak bilinçaltına yerleşir. Zaten bundan dolayı insanların inançlarını değiştirmek çok zordur. Söz gelimi yanlış bir inançtaki bir kişiye istediğiniz kadar somut delil getirin çoğunlukla bu insanın inancını yıkamazsınız zira bilinçaltı adeta bir kalkan oluşturur. Hatta bu kişi size hakaret edebilir, saldırabilir vs. Neyse işin özü insan çok güçlü bir psikolojiye sahiptir bu psikoloji sayesinde kendini (belirli bir ölçüde de olsa) hem iyileştirebilir. Hem de hasta edebilir.
Hoşgelmiş yazardır. Kendisi için tıp önemli olduğundan dolayı nickini doktoradayi koyduğunu düşünüyorum. inşallah idealist, tüm insanlığa faydalı, insanları anlayan gerçekten iyi bir doktor olursun. Doctor Gregory House.
Not: entry nick uyumu.
Aslolan aşktır... Yani hiçbir şeye benzemeyip aslında her şeyin ötesinde olanı bulmaktır. Evet O Allahtır. Aşık insan emir ve yasakları cennet cehennem için değil Allah'a olan aşkından ötürü uygular. Allah'ın ona azap etmesinden değil Aşkına sadık kalamamaktan (Allah'a layık kul olamamaktan) korkar. Aşık insan cenneti de cehennemi de bilir ancak unutur zira bir şeyi Allah rızası için değil de cennete gitmek cehenneme gitmemek için yapmaktan sakınır. Aşık insan hiçbir şeyiyle övünmez zira Aşkı dışında hiçbir şeyin övünmeye değmeyecek olduğunu aşkının ise övünülmeyecek kadar güzel olduğunu bilir....