rakip takımı ve kalecisini rezil ve rencide edecek, küçük düşürecek tarzda, egolu bir şekilde kullanılmak istenilen, rakip takım kalecisini terse yatırma aşamasına kadar başarılı olup, sonrasında ele-yüze bulaştırılarak facia ile sonuçlanan penaltıdır.
Volkan: gel. Gel, gel. Tuğçe tuğçe diye kafanın etini yedim, yengenle tanıştıracağım seni.
Serhan: ...(yanıt yok, üzgün bir şekilde izler o anları)
Ve sonra, Tuğçe ile volkan göz göze gelir...
Serhan: yapma gardaş dur! yapma! Değmez!
Volkan: doğru söylüyorsun amk!
Bardan dışarı çıkarlar volkan ve serhan...
Volkan: görüyorsun değil mi? Seni yengenle tanıştıracaktım, ama gel gör ki; o benim de yengem olmuş...
bir erkek olarak uğraştım ve annemden öğrendim. sevdiğim kadın için atkı ördüm. 2015’teki doğum gününde ona hediye ettim. kabul etti. bir kaç hafta sonra hayatımda biri var dedi. beni heryerden engelledi. sonra bir gün karşılaştık, ona ördüğüm atkıyı takmıştı. kendini iki ay sonra aldatacağını öğrenen eleman geldi birden ve sarıldılar. aldatıldığını öğenmiş üç sonra ayrılmışlar. engelimi kaldırmış. yılmadım. kazak ördüm bu defa. 2016’daki doğum gününde hediye ettim. kabul etti yine. bir kaç gün sonra beni engellemiş yine. bir süre sonra üstünde ona ördüğüm kazakla gördüm onu yeni sevgilisiyle kol kola yürürken. o elemanla da ayrıldı. engelimi yine kaldırdı. ben yine yılmadım. bu defa boyunluk ördüm. 2017’deki doğum gününde hediye ettim. yine kabul etti. bu defa aradan zaman geçmedi, hediyeyi kabul edip evine gidince beni engellediğini farkettim. boyunluğu takmıştı yine, ertesi gün kendini aldatan o elemanla gördüm yine el ele tutuşup yürürken. yine aldatmış o eleman benim herşeyden çok sevdiğim kadını. ayrılmışlar yine. engelimi kaldırmış. doğum günü yaklaşıyor. yazmadım bu defa ona. özetle büyük bir keyif ve heyecanla ördüm atkı, kazak ve boyunluğu. her ne kadar bu olayları yaşamış olsamda, o her defasında benim onu beklentisiz bir şekilde seviyor olduğumu bilerek sürekli başkalarına gidip bana hiç şans tanımamasına rağmen onu hâlâ seviyorum. ne söyleseniz haklısınız.
genelde en önde oturan, 08:00-17:00 arası öğrenim hayatı dışında başka bir şeyle ilgilenmeyen, sınav zamanları sınava çalışmak için sabahlamayan, ödevleri ve projeleri aksatmayan ve zamanında teslim eden, ders notlarının ve kitaplarının eksiksiz olduğu, bölümdekilerin hiç sevmediği hatta ellerinden gelse öldürmek istedikleri ama sınav zamanları bölümdekilerin sahte kankası, sahte kardeşi olup not dilenilen(dağıtırdım tüm notları bölümdekilere, kimseden not saklamadım onlar her ne kadar sahte de olsa), not ortalaması 3.50’nin üzerinde olup bölüm ve fakülte birinciliğine oynayan,istediği ile konuşan,istemediği ile konuşmayan, öğretim üyelerinin ve öğretim elemanlarının sevdiği, saat 17:00’den sonra istediği gibi gezip-eğlenen o adamlardan biriydim.
not: bölüm birincisi, fakülte ikincisi olarak mezun oldum. yüksek lisans hayatımda aynıydı. şuan doktora yapıyorum. yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim. *
"Herkesin kusurları var, asla aradığını bulamayacaksın. En iyisi her zaman ben olacağım bunu geçte olsa anlayacaksın."
Terkedip giderken, terkettiğinden yukarıdaki söz dizisini duymuş olan eski sevgilidir.
Not: şimdi gelse koşup boynuna sarılırım, ama gelmeyecek...
Parmaklarımı temiz bir lanset ile deldikten sonra ortaya çıkan kendi kanımın tadına bakmak. Evet kanımın tadını seviyorum. Bazen 5 cc ye kadar içtiğim oluyor.
Misafirlerin bulunduğu ortamda özellikle yaz aylarında servis edildiğinde, odayı kaplayan baskın, keskin ve hoş kokusuyla meyve servis edildiğini iliklere kadar işleyen kokudur. Kış aylarında ise yerini portakala bırakır.