sonrasında uzun zamandır planladığım kendime ait işimin başlangıcını yapmak istiyorum. çalışma saatlerini azaltıp kendime daha fazla zaman ayırmak istemem bu kararı almamdaki en önemli motivasyon kaynağım.
on bir yaşlarında heves etmiştim güneşin doğuşuna. doğarken karanlığı gömüp alaca bir güne bakış atmıştım. bunun için türlü bahaneler geliştirmiştim ve artık bahanelerimin kronikleşmiş sonucu da uykusuzluk olarak adlediliyor ya da latince ne saçmalandıysa o. güneşin doğuşuna şahitlik etmiş aşkların da ömürlerinin uzun olacağını düşünürdüm vaktinde, o da yanlışmış.
eğitim terör örgütlerinin keza pkk'nın en büyük düşmanıdır.
cahil kalmış, hayatı sadece yaşadığı dar çevreden ibaret sanan birini kandırmak çok çok daha kolaydır. özellikle "türkler bize kötü davranıyor" tezini çürütecek candan bir öğretmen daha da büyük düşmandır. çocuk söylenenle gerçeğin farklı olduğunu anlar, bir daha kandıramazsın.
kitaptan sonra filmden beklentiyi düşük tutarak izlenmesi gereken film. izlenmeye değer mi derseniz, ben keyif alarak izledim. bazı yerlerde de içime oturan şeyler oldu.
yabancı dil öğrenme zorunluluğu akademisyenler için olmalıdır. bugün yapılan en yeni çalışmaların büyük çoğunluğu, herkes tarafından anlaşılabilmesi için ingilizce yazılıyor. sen eğer ki araştırmacı isen ve eğer ki bu çalışmaları takip edip, yeniliklere göre projeler üreteceksen, bu dili anlamak ve hatta konuşmak zorundasın. yoksa bugün olduğu gibi konferansa elinizde a4’lerle gidip insanların sizin sıkıcı okumanızı dinlemenizi beklersiniz. ya da bir soru sorulur öylece kalırsınız.
öyle olmuyor. bir akademisyen için, hele ki araştırmayı seven bir akademisyen için (ki bence hepsi böyle olmalı) dil şart.