fethullah'ın ulu önderle isimlerinin yanyana gelmesinin komediden öteye gitmeyeceği gerçeğini hatırlatan komik bir betimledir. din ve nurculuk adı altında açık açık ticaret yapan ve bunu gizlemeyen, nur evlerinde tahtakale'deki kol saatçisiyle, merter'deki tekstilcinin kartvizit değiştirdiği. paraya+feto'nun resimlerine tapanların oluşturduğu bu topluluğun liderine düşmanlık beslemek doğaldır ama bir kemalist için çok da takılacak bir durum değildir, zira büyük atatürk "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz" diyerek gerekenleri yıllar önce zaten söylemiştir.
yılmaz özdil'in bugünki yazısında gereken ayarı verdiği, barbie bebekten tahrik olma başarısına nail olan sapığın teki... ahmet hakan'ın deyimiyle, kavun ve karpuzdan da tahrik oluyormuş kendisi...
halen bekar iseler birlikte oldukları her erkeğe potansiyel evlenilecek insan muamelesi yapan kadınlardır. öncelikle çaktırmazlar, klasik kalıplarda süren ilişkide erkekten ışık halen gelmediyse ufak ufak "biz ne olacağız" sorularıyla tacize başlarlar, erkek halen farkında olup da farkındasızlık numarası yapıyorsa ilişkiyi bitirme noktasına bile gelebilirler.
nedeni 30 yaşını geçen kadınların evde kalmış insan muamelesi görmelerinden kaynaklı genel geçerli dandik toplumsal anlayıştır. 30'u da geçtik artık her an doğurganlığı kaybedebilirim korkusu hasıl olur bu dönemlerde...
taraflı basının tüm örtbasına rağmen demirören yönetiminin yaptığı önemli transferlerden biridir. böylelikle kazanılan iki kupadan sonra transfer konusunda da iki rakibin açık ara önüne geçilmiştir..
Görünen üzerindeki tartışmaların sonunun gelmesinin halen çok zor olduğu politikadır, bizim ne istediğimizi bilmememizle de alakalı olabilir
Net olan bir şey var; hata arayan bulur ve burada yaza yaza bitiremez. Başkanın attığı adımın neden içe bastığını da yazarız, konuşurken neden lan dediğini de...
Öyle hale gelmişiz ki 40 yıllık karı kocalar gibi adamın her dediği bize batar olmuş. Bir Antalya deplasmanında güvenlik görevlilerine tvlerde uzunca "dııııt" sesi çıkarttıracak derecede galiz küfür eden Aziz Yıldırım'ın, Trabzon'da durup duruken tribündeki taraftarların annesini hatırlayan Fatih Terim'in yaptıklarını Yıldırım Demirören yapsa 10 sayfalık yazılar yazıcaz demekki.
hatalı transfer olacak.geçmişte de oldu gelecekte de olacak. ayhan akman'a 8 milyon dolar veren de bizdik, kalkıp tek tek onun yaptığını bunun ettiğini anlatacak halimiz yok. ezeli rakiplerin aldığı oyuncuları övemeye bayılıyoruz, özer'e-topuz'a verilen milyon dolarları konuşmuyoruz ismail'i konuşuyoruz. maldonadolar'ı, josicolar'ı, linderothlar'ı, bouzitler'i konuşmuyoruz. diattalar'ı, gordonlar'ı anlatmaya can atıyoruz. beşiktaş başkanı pafla çıkacam dedi çıkmadı diyoruz da, aziz yıldırım 2 kere istifa edip geri geldi diyemiyoruz. sonra da basın üzerimize geliyo, şerefsizler, adiler diye haykırıyoruz. basın üzerimize gelir, çünkü üzerimize gelecek gücü bizden yani taraftardan alıyo. senin taraftarın kendi başkanına tüpçü derse, rakibin ya da basın alasını der, taşşağın kralını geçer. basının kurduğu tuzağa düşüp kendini sabote etmek de tam anlamıyla budur...
Sürekli olarak başkanın hatalarından bahsedip geçmişi anan bizler, geçmişi gerçekten unutuyoruz sanırım. Süleyman Seba'nın hiç mi hatası olmadı? Yıllarca fb-gs ittifakında ezilip sömürülürken yönetimin "gık" çıkartmaması o dönemde hangimizi delirtmedi? 1997 yılında çalınan şampiyonluğumuzda bizzat dönemin teknik direktörü Rasim Kara'nın ağzından dinlediğim başkana "doğranıyoruz" serzenişleri ve yine birşey yapılmaması sonucu aynen Rasim hocanın dediği gibi doğrana doğrana kaybettiğimiz şampiyonluk yüzünden hangimiz uyuyabildik? Sonsuz saygı duyduğum kulübün baş köşesinde yer alması gereken rahmetli Şevket Belgin'in o dönemde yönetici olması çok mu doğruydu? Averajla kaybettiğimiz şampiyonluktan itibaren içimizde sıkışan gaz yıllar geçtikçe içimizi şişirip bir noktada patlamadı mı? insanlar artık konuşan bir Beşiktaş istiyoruz demedi mi?
2004 faciasının müsebibi Serdar Bilgili ne yaptı? Hani deniyor ya 2 kupa Demirören'in başarısızlıklarını örtmez diye, aslında ben onu tam da Serdar Bilgili dönemi için uygun olduğunu düşünüyorum. 100. yılda kazanılan şampiyonluk 2004'de yaşadığımız travmayı asla unutturamaz üstünü de örtemez. Biz yine 1 değil 2 değil hemen hemen 5-6 maçta lime lime doğranırken Lucescu gibi futbolun en pislik ortamlarının olduğu Romanya'dan gelmiş birinin bile anlamakta ve anlatmakta zorluk çektiği gibi bir lig oynananırken ve yine sadece Lucescu bu mücadeleyi verirken, Erman'dan, Şansal'dan ve bilimum medyadan ayarın kralını yerken sayın Serdar Bilgili neredeydi acaba? Pasaport işlemlerini mi takip ediyordu yoksa Akaretler projesi için ismail beyle toplantıda mıydı? Taraftar küfür etti gibi rezil bir açıklamayla kaçıp giderken Beşiktaş belki de tarihinin en virane döneminde değil miyid? Terkedilmiş, dağılmış vs...
Tam da bu dönemde geldi Demirören, evet tecrübesizdi. Belki hala da öyle ama büyük adımlar attığı da gerçek. Bu tecrübesizlikten sebep çok hataları oldu, basın zaten karşısında olduğu gibi maalesef kendi taraftarı da karşısına geçti... Fakat bugüne baktığımızda Mustafa Denizli sayesinde daha az "basın" baskısı olan bir sezon geçirip şampiyon olduk.
Bırakalım başkan da, hoca da yönetim de işini yapsın, biz de destek olalım. Kongrede bir aday çıkarsa demokratikçe yarışırlar kazanan yola devam eder... Amacımız daha iyi Beşiktaş değil mi? Elbette öyle, bu bağlamda hiç de yanlış yolda olduğumuzu düşünmüyorum şu anda.
kombine tabii ki alacaksınız, bu takım amatör kümede de olsa alacaksınız. ben bu takımı başkanı, yöneticisi, topçusu, hocası için sevmiyorum. kralı gelse de transfere endeksli kombine aldıramaz bana. dolayısıyla kombine alırken taktığım şey paramın nereye nasıl gittiği değil beşiktaş'ı izleyecek olmanın heyecanıdır. bu seçimde de demirören başkan seçilirse seney kombine almayın bi zahmet ne de olsa seneye de aynı şeyleri yaparak sitemediğiniz şekilde kullanacaktır paranızı...
Son olarak Dünya üzerinde 2 kupa kazanıp gayet düzgün transferlerle devam eden bir başkana "kötü" diyen başka bir ülke yoktur sanırım. Biz de bu oyuna gelip, şu günde bile bu konuları tartışıp şampiyonluğu bi güzel zehir ediyoruz kendimize. Valla helal olsun bize.
beşiktaş muhalefetinin dahi şu anda desteklemesi gereken politikadır. desteklemeyi bu derece kendilerine yediremiyorlarsa en azından susmalılardır. zira demirören'in yaptığı ve kendi taraftarı tarafından şu bunu yaptı diyerek eleştirdiği şeylerin benzerlerinin diğer kulüp başkanları tarafında da yapıldığı fakat sadece beşiktaş başkanı yaptığında medyada yer bulduğu unutulmamalıdır ve beşiktaş taraftarı bu tuzağa gelerek 20 yıl aradan sonra gelen iki kupayı kendine zehir etmemelidir.
topuz olayı gibi kayseri ve fenerbahçe camialarının "kim" liğini belli eden transfer rezilliklerinin sorumlusu, demirören'in politikası olamaz olmamalıdır. muhalif kardeşlerimin mevcut politika için ağzılarından bir gün olsun tello beşiktaş'a bedava kazandırlmıştır ya da nihat 3 saatte ikna edildi gibi takdir edici cümleler çıkmaz zira niyet "art" dır. bu yönleriyle dahi olumlu karşılanması gereken politikadır
yaptığı askerlik şeklinin gayet yasal olmasından sebeple eleştirilmesinin abes olduğu ancak, bu şekilde askerlik yapabilmesi için sağlanan koşulların eleştirilmesinin gerektiği durum
eleştirenlere, yerenlere hatta aşağılayanlara inat, bugün itibarıyla ligin en olumlu transferlerini yapan bir başkanın politikasıdır. asla olumsuz değildir. olumsuz değerlendirmeye çalışıp beşiktaş taraftarını tuzağa düşüren medyanın her saniye endişe ile izlediği beşiktaş adına müsbet düşmanlar adına menfi sonuçlar doğuran olaydır...
novak djokovic'i neredeyse hiç oyuna girmeden yenebilen alman raket. servis oyunlarındaki üstünlük djoko'nun zayıflığı ile birleşince kendisi de kariyerinde ilk defa yarı final oynama fırsatı bulmuştur. lakin yolun sonudur, zira rakibi federer'dir..
Michael Jackson çocuk tacizciliğinden hüküm giymedi. zaten bu yönünden ziyade yaptığı diğer işlerle anılan ve yaşı otuzlara dayanan her gencin mutlaka bir tınısıyla oynadığı ya da sohbetinde geçirdiği, yürüyüşünü taklit ettiği vs.. bir "sanatçı"dır. Hüseyin üzmez ile karşılaştırılması en hafifinden ayıptır, ağırını sölemeye gerek yoktur.
3 Mayıs 2005'i buram buram hatırlatan tarih, fenerbahçe'yi devirip kazandığımız türkiye kupası sonrası izmir semalarını inleten 30 bin taraftarımızla coştuğumuz gün. Çocuklar inanın, inanın çocuklar, güzel günler göreceğiz güneşli günler, 3 mayıs'da fenerbahçeyi s...iz şampiyonluk şarkıları söyleyeceğiz şeklinde bir de bestesi vardı, dolaptan çıkarma zamanı gelmiş..
yeni keşfedilmiş enfes futbol blog'u. yeni açıldığı tahmin edilen, anti-barça yazısıyla gönüllere taht kurmuş ama sürekli güncellenen enteresan konulara sahip. takip edilesi...
2008 yılında yaptığı çıkıştan sonra 2009'da adeta patlama yapıp WTA top ten'ine giren katıldığı 3 turnuvada 2 şampiyonluk kazanan, 19 yaşında 1.80 boyunda arizona ikametli, belarus orijinli bu yıl herhangi bir grand slam'de final oynamaya ve bir yıl içinde "1" numara olmaya aday, tenisçi...
filmin baş karakterlerinden sophie'nin kilise düğününde yaptığı şekil ile, julien'in yemekte yaptığı terbiyesizliğin intikamını alarak canımız ciğerimiz poziyonunu edinmiş olduğu filmdir... izlenmelidir