Ben bir eski fotoğrafım. Eskilerde yaşayan
kaybettiklerine uzulen. Bugün senin ölüm yıl donumun kardeşim ve ben bu yazıyı sana yazdım.
Seni çok özledim kardeşim. Kim beni gecenin bi saatinde arayip uykumdan edicek iki yıldır kimse senin yerini doldurmuyor.
Gene bi altı aralık günü ve seni kaybedeli iki yıl oldu.
Kimseyle seninle konuştuğum gibi konuşmuyorum. Ha bu arada dayı oldun biliyomusun sen yoksun tabi ama ben senin yokluğunu ona hissettirmicem hep yanında olucam onun o benim yigenim ben onun dayisiyim hiç bi zaman yanından ayrilmicam bana olan emanetlerine her zaman iyi bakicam seni çok özledik be kardeşim..
iyi ki sevdin ve gittin! Eğer beni sevmeseydin, kendimden habersiz yaşayacaktım. Kalbimin vücudumun neresinde olduğunu bilmeyecektim. Gülmeyi hastalık sanacaktım. Ve sonra beni terk etmeseydin, ölümden habersiz yaşayacaktım. Mutsuzluğun Türkçe anlamını bilmeyecektim. Şiiri yabancı dil sanacaktım. Gittiğin yerden acıyorum şimdi. Gittiğin yerde acıyor musun bana? Acıma. Çünkü ben sevgisinden utanmayan, yaşadığından pişman olmayan ve hatırasını başının üstünde taşıyanlardanım. Beni yormaz senin hiçbir şey olmamış gibi gitmelerin. En fazla gitmiş olursun. Neyse, sen bakma benim böyle sitemli şeyler yazdığıma. Bana şair diyorlar. Eğer öyleysem, eğer şairsem ve eğer seni sevdiysem sana kızamam, kötüleyemem seni. Orada uzakta sana bir şey olsa, canını acıtsalar, canını en çok acıttığın benim canım acır burada. Şair olmak hiç kolay değil sevgilim. Sevdiği zaman büyük seviyor insan. Öyle sıradan, öyle herkes gibi sevemiyor. Onu tabiatın güzelliklerine, doğanın ihtişamlı tablosuna sığdıramıyor. Alfabeden büyük seviyor şair. Sen beni terk ettiğin zaman, takvimlere kızmadım. Kötü anmadım adını. Namusunu kirletmedim ağzımla. Sana dair ne kaldıysa, bir anıt gibi durdu şehrimin ortasında. Bana bırakmadığın her şeyini içimde sakladım. Sakın üstüne alınma, sana değil, yarım kalan hikayemize kırgınım. Yaşanan neyimiz varsa, pişman değilim hiçbirinden. Başa sarsa takvim, saatler geriye aksa kaldığım yerden severim seni. Birlikte aynı düğünün başrolü olamadığımıza, "evlilik aşkı öldürüyor" diyenlere ağzının payını veremediğimize, deniz kenarında bir karavanda uyuyamadığımıza ve sandalda şarkılar söylemediğimize üzülüyorum. Bizsiz yaşanan her şeye avaz avaz küfür ediyorum içimden. işte böyle iki gözüm. Kalsan mumlar yakar, şaraplar içer, susarak konuşurduk. Gittin, başkasına şarkı, bana şiir oldun. Gittiğin yere mutluluğumu vücudunla beraber götürdün. Bana sensizliğin yalnızımsı tadı kaldı. Aşklıktan ölüyorum şimdi. Ama bilirsin; işçi ekmeğini taştan çıkarır, Ben de seni sevmeye çalışan bir işçiyim. Elbet ekmeğimi kalbinden çıkarırım. Ve bilirsin; Şairler ölmez, Onlar hep ağır yaralıdır. Kolay değil, sen de bir şairi sevdin. Adressiz mektup gibi dolaşırım halk arasında. Ve gün olur bir şiir olur çıkarım karşına. Sana yazdıklarımı sen okumasan bile, Elbet çocuğun okur sevdiğine
Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
Islak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
Ve ben şimdi düşünürken seni
Şurana bir kurşun saplanabilir
Ve artık bir daha
Ne kar, ne rüzgar, ne gece..
Eylül ayını çok severim kışın geldiğini yağmurların.başladığını sokakların boş olduğunu hatırlatır bana. Gene bir eylül gecesindeyim yağmur yağıyor çok güzel deniz kenarı yağmur eşliğinde gecede kaybolmak eylül çok sevmisimdir her zaman geceleri eve görmediğim yağmurda islanmayi sevdiğim eylül ayı tek başıma yanlız kendim ve müziğin olduğu sokakları boş bu şehrin sadece rüzgarın ve yağmurun bana eşlik ettiği bir eylül gecesindeyim yine ben böyle iyim ben böyle güzelim kendi halimdeyim... Her zaman sevdiğim haldeyimm..
Kısacık yoğun bir akşam herkesin yüzünün bir anıyakarıştığı yoğun bir akşam bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde ve bir intihar üstüne söylenti bütün kıyıları dolaştı durdu kısacık bir akşam
Kısacık serin bir akşam kelebeklerin atlarla yarıştığı yoğun bir akşam bazı mektuplar damgalandı postanelerde oturuldu bir takım şarkılar söylendi bir adam bir kadının kapısını vurdu kısacık bir akşam
Neyi söylesem bir kahramanlıktı içinde azıcık buluştuğumuz bir bulutla bir kağıt peçete arasında kısacık yoğun bir akşam şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve kısacık yoğun bir akşam
Her şey bir unutkanlıktı aradabir deliler gibi kavuştuğumuz tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında kısacık yoğun bir akşam biliyordum bir soğuktu nereye varsam bir yanımdabir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve kısacık yoğun bir akşam.
Kim karıştırdı gerçekliğine yaşadığım sonsuzluğun ve oturuldu bir takım şeyler söylendi imlakurallarıyla mutsuzluk üstüne kısacık bir akşam duraladım ne yapsam
Kim karıştırdı gerçekliğine su terazilerindeki ensizliğin ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi arabavapurlarıyla denizsizlik üstüne kısacık bir akşam okadar kısa ki bir akşam
yüzümü suyun ardında buldum kıyılar bu yüzdendir öyle dediler kısacık yoğun bir akşam serin bir akşam öyle söylediler