hayatta istediği şeylere karşı kayıtsız kalmayı seçenlerin filmi. *~
mahmut karakteri üzerinden gidersek eski karısı giderken havaalanına kadar gidip izlemesine rağmen karşısına çıkıp gitme demediğini görürüz. bu noktada onun boşvermişliği hem pasif bir hayatı tercih edişinden hem de bir gurur-özgüven sıkıntısı yüzündenmiş gibi hissettirdi bana.
~~
kitabın ilk sayfasından sonunun bilinmesine rağmen toplumun üç maymunu oynayışı yönüyle her türlü gündelik türkiye siyasi olayına rahatlıkla uyarlayabildiğim eserdir.
"olmayın riyakârlık edenlerden
bir yanda yüksek sesle
kuran'ı dillendirirken
öte yanda ahlaksızlığını
sakladığını zannedenlerden" dizeleriyle giriş yapılan, farsça filmdir.
sinematografik açıdan pek sağlam olmasa da, verilmek istenen mesajı başarılı buldum.
recm sahnesinde atılan her taşta, tüm bu yaşananlara güç dengesi ve menfaatler uğruna göz yuman zihniyeti yüzümüze çarpan radikal bir bakış açısı sunuyor.
öncelikle çilem'i haklı buluyor ve davasında kendisini destekliyorum.
her ne kadar "hep kadınlar mı ölecek, biraz da erkekler ölsün" sözü bana göre de barbar dursa da olayı buraya çekip "zaten planlıydı" vs gibi yorumları konudan sapmış buluyorum.
temelde öldürülmemek için öldürmek zorunda bırakılmış, özsavunma hakkını kullanmış bir kadının davası olarak bakıp, adil yargılanmasını umut ediyorum.
bazı mutasavvıfların vecd (manevi sarhoşluk) halindeyken kendi iradeleri dışında söyledikleri sözlerdir. alaycı ve ve iğneleyici bir üslubu vardır ve çoğu zaman anlamak için belli bir tasavvuf bilgisi gerektirir. daha çok bektaşi şairler tarafından söylenir ve en başarılı temsilcisi kaygusuz abdal'dır.
"kıldan köprü yaratmışsın
gelsin kulum geçsün deyü
hele biz şöyle duralım
yiğit isen geç a tanrı."
Fransız matematikçidir. en ünlü eseri 1692 yılında yazmış olduğu “Analyse des infiniment petits pour l’intelligence des lignes courbes” dir. Bu eser diferansiyel analiz üzerine yazılmış ilk ders kitabıdır.
Aynı zamanda bizim L’Hôpital kuralı olarak bildiğimiz, 0/0 ve sonsuz/sonsuz gibi tanımsız rasyonel ifadelerin limitini bulmamıza yarayan kuralı bulmuştur.
limitten sonra türev öğrenilince hayat kurtaran bu nam-ı diğer "löpitel" armağanı için kendisini saygıyla anıyorum.
şiddet değil, öz savunmadır. etki tepkiyi doğurur. bu bataklıkta medeniyet kasmak hayalciliktir, erkek terörüne karşı kadınlar toplu halde savunmaya geçmeye başlamalıdır.
edit: eksileyen beyler, efendi olun başınıza bunlar gelmesin saygılar.
ev içi emek de emektir ve ücretsiz emek olarak bambaşka bir sömürü mekanizmasının parçasıdır. kadınların çok küçük bölümü bundan çeşitli nedenlerle kurtulabiliyor diye (ama belki de bu kez "güzellik terörü" üzerinden aptal bir güzellik mesaisine zorlanıyorlar onlar da) genelinin ev içinde kıskaça alındığını es geçemeyiz.
Kadınlar arası sınıfsal ve etnik farkların olması ataerkinin yarattığı magduriyette buluşmalarını engellemiyor.