çok severdim kendisini, çok da zeki bulurdum. her dinlediğimde, çok konuşuyor dense de, ağzı iyi laf yapıyor derdim ben de..
gerçekten çok üzüldüm.. ailesi için, küçücük bebeği için, onu seven herkes için üzüldüm. allah'tan sabır diliyorum tüm sevenlerine..
astım krizi dediler, astımın tetiklediği bir kalp krizi olabilir dediler, bunun türevi açıklamalar getirdiler. ama hepsi de temeli sağlam olmayan açıklamalardı, bana göre. bir yandan bu sebebi basit buluyor, öte yandan da altından başka bir şey çıkmasından korkuyorum. ailesini düşünerek...
hep dermiş ki ona neden bu kadar enerji dolusun diye sorulduğunda, "hayat zaten kısa, belki de 1 saniye sonra yokuz, ne gerek var o zaman somurtarak vakit kaybetmeye?.. gülüp eğlenmek, eğlendirmek varken.."
hayat doluymuş gerçekten..
bize yaşattığı her güzel dakika için teşekkür ediyorum. bizim onu sevdiğimiz kadar, o da bizi seviyordu, biliyorum.
--spoiler--
berrin.. berrin bir siktir git..
sen nasıl bir insansın ya? ha??
adamın ağzı gözü dağılmış, yüzü kan içinde peşinden koşuyor, öncesinde de sana yapılanı görüp yardımcı olmaya çabalıyor, sen edepsizliğinden adama bir nasılsın deme, bir an olsun kaprisi bir kenara bırakıp, ahmet gel bi hastaneye gidelim deme.. siktir git berrin.
o tokadı hak ettin.
hakan, senden nefret ediyorum, ama eline sağlık.
--spoiler--
inanılmaz zeki, komik ve yaratıcı olduğunu düşündüğüm, youtube'da en çok subscriber'ı olanlar listesinde ilk 10 içerisine girmeyi başarmış, 1988 doğumlu, ünlü kişi.
7. sınıftayken, matematik yazılı kağıdımı hocaya vermemiştim. sınavın sonuna kadar beklemiş, herkesin kağıdını vermesi sırasındaki kargaşadan faydalanarak, katlayıp cebime koymuştum. sınava hiç çalışmamıştım ve kötü almaktan korkuyordum. gerizekalı ben, hocanın kağıdımı kaybettiğini düşünerek, beni yeniden sınav yapacağını zannetmiştim. sonrasında, sınıfta hoca bana "dimebag, kağıdın yok, nerde olabileceği konusunda bi fikrin var mı?" diye sormuş, ben de "ıı-ıh" gibi rezzzalet bir cevap vermiştim. eh, hoca elbette ki benden akıllı ve de tecrübeliydi. aileme intikal etti bu mesele. akşam yemeğinde babam beni, sanki çocuk psikoloğuymuşcasına sorgulamış, ama benden beklediği itirafı duyamamıştı. ben hala kimse anlamadı zannederek hayatıma devam ediyordum. hoca beni yeniden sınav yaptı. bence, bir 7. sınıf öğrencisine göre, dünya çapındaki en zor sınavdı. kasıtlı hazırlandığını çok sonraları fark edecektim.. sınavdan 42 aldım. evet, 42. diğer sınavlarımda, hoca beni hep en ön sıraya oturttu. güvenini kaybetmiştim. bu da bana ders oldu, hakikaten. üniversitede mazeret sınavlarına bile girmedim bu yüzden.
bir insanla ilgili ilk görüşte ne düşünüyorsam, tuhaf bir şekilde değişmiyor bu. o insanı tanıdıkça da, tam zıttı özelliklerinin de olduğunu görsem, ilk intibamı destekleyecek bir şeyler mutlaka oluyor.
babamla, ufak çaplı da olsa, rahatsız edici bir tartışma yapan bir komşumuzun arabasının lastiklerini indirmiştim. ama not da yazmıştım, ön lastiklere dikkat şeklinde. o kadar da kötü değilim.
bir insana tipinden dolayı gülen insanlardan nefret ediyorum. yani, şişman ya da çok zayıf birini görünce, çirkin diye adlandırdıkları birini görünce (vb. durumlarda) bok varmış gibi gülen insanlardan gerçekten nefret ediyorum. bunun örneğini de en son zuhal topal'ın evlilik programında gördüm. kadının biri, onu beğenen adamın tipini beğenmediği için kahkahalarla güldü. sinir oldum.
sınıf arkadaşlarımla birlikte mezun olamazsam diye çok korkuyorum.
uzun uzun itiraf yapanlara özendiğim için ben de uzun uzun itiraf yapayım istiyorum, ama becerebilecek miyim, bilemiyorum.
babaannemin en yakın arkadaşım olduğunu düşünüyorum. sanırım o da benimle ilgili aynısını düşünüyor.
yiğit özgür'ün karikatürlerinin birinden etkilenerek, iş başvurusu yaptığım bir yeri aramış ve "beni arayacağınızı söylemiştiniz, aramayınca korktum, başınıza bir şey mi geldi?.." diye sormuş ve ordaki patronu çok sinirlendirmiştim. evet, sinirlenmişti mal adam, ne vardı ki sinirlenecek?
küçükken (çok da küçük değildim aslında) örümcek ısırmıştı beni ve gerçekten spiderman tarzı bi evrim beklemiştim kendimden. tamam, çok kısa bir süreliğine ben de dedim kendime, gerizekalı mıyım acaba diye..
merak ettiğim tüm ülkeleri gezmek ve her birinde yüzlerce, belki de binlerce insanla tanışmak.. akşam yemeklerine konuk olmak, kültürleri tanımak, anlamak..
sayısız fotoğraf çekmek, gittiğim her yerde..
sonra ülkeme dönüp, fotoğrafların birçoğunu duvarına astığım ne çok küçük, ne de çok büyük, bir kitabevi açmak. ucuza, güzel kitaplar satmak.
böyle diyen kız, şunları da yapabilir/yaptı, diyebilir/dedi:
-uzun uzun size bakar, siz ona gülümseyince gözüm dalmış der..
-çıkışta kahve içelim mi der, başka bir gün siz ona söyleyince bahanesi hazırdır..
-kahve içmeyi teklif ettiği günlerden birinde, sizi saatlerce bekletir, sonra mesajla işim çıktı diye, sağolsun, aydınlatır.
-gibi gibi... *
kısmen yanlış olan önermedir.
şöyle ki, eğer hormon problemi olma ihtimalini göz ardı edecek olursak, sarışın kızlar kadardır esmer kızların kolundakı kıl oranı da. koyu renktir, bu da belirgin olması dolayısıyla, dezavantajdır. bu sebeptendir ki, daha fazla imiş gibi algılanır.
hormon problemine gelecek olursak da, eğer bir kızın böyle bir problemi varsa, sarışın-esmer fark etmeyecek, hormonlar yüzünden kıl (tüy desek daha iyi gibi) oranı artacaktır. renk ise, yine esmer kızlarımız için dezavantajdır.
hala aşıksanız kendisine, eskimeyendir. zira, aşk da eskimez..
neden unutmanız gerektiğine anlam veremediğinizdir. zaten unutamazsınız da.
birçok şeyin tadının eskisi gibi olmamasının müsebbibidir. çünkü bahsi geçen birçok şeyi onunla yapmış, birçok şeye onunla anlam yüklemişsinizdir. ondan önce sevmekte olduğunuz şeyler bile, şayet onunla paylaştıysanız, eskisi gibi heyecanlandırmaz, sevindirmez sizi. eksik bir şeyler vardır, bulmakta da güçlük çekmezsiniz, lakin tamamlamak zordur...
onu hep mutlu görmek istersiniz, ama bir başkası ise onu mutlu edecek olan, bunu kabullenemezsiniz. siz onunla mutlu oluyorsunuzdur, ve hala ondan da bunu beklersiniz.
yolda, kitapçıda, herhangi bir yerde onunla karşılaştığınızda, konuşamazsınız. çünkü, söylemek istedikleriniz merhabadan ibaret değildir, çok fazla sözcük birikmiştir içinizde, ama eskisi gibi geniş zamanlarınız yoktur onunla, merhaba ile özetlersiniz.
yakın arkadaşlarınızın çivi çiviyi söker temalı önerilerini, çoğu kez duymak istemezsiniz. denemek bile acı verecektir çünkü. çözüm buysa, bu da ayrı bir açmaz tabii.
hakkında söylenecek çok söz olandır, buraya sığmayacak kadar..
çok acı bir tecrübedir.
her dönem muallakta olan bir ya da birkaç dersiniz olabilir, onlardan kalmak sizi şaşırtmaz, ama hepsinden kalmak?
hele bununla yüzleştiğiniz an bütün bir dönemin gözlerinizin önünden adeta bir film şeridi gibi geçmesi, işten bile değildir.
kalkınma planı yapmak için kolları sıvama vakti gelmiştir, geçiyordur.
kolay gelsindir.