zamanım yok. insanlarla kolay anlaşabilen bir insan değilim, hayatıma birinin müdahale edebilmesi (aile hariç) bana göre değil. yalnız kalmayı seviyorum. bu kadar.
adamın dibidir. kurtarıcıdır. vücut geliştirme sporuyla uğraşmış, hatta bir dönem antrenörlük yapmış kişiler bilir; eşten dosttan gelen ''bana program yazsana.'' isteği. bana soranlara cevabım bu, youtube' a ct fletcher yaz, adam ne diyorsa onu yap, beni bi sal.
şu anda fikrim; adam isteneni veriyor. daha da bi olaya girmesine gerek yok. bravo. beginner aletlerle yapılan amatör çekimlere sanat adı verilmiş ülkemizde, adam iyi işlere imza atmış. valla bravo.
son kasanın bir öncesine sahip olduğum arabadır. alacaklara tavsiyem 65 bg lik modelini almasınlar. bir de 120 km süratten sonra titreme hatta savurma yapar. aman diyeyim, kullanıcının dikkatine. ha birde, dijital mi, elektronik mi ne boksa o kliması olmasın. manuel klimalı alın.
ayrıca; en çekici arabadır. adı da çekicidir. her boku çekicidir. hele kullananı daha da çekicidir. çünkü safi alınteriyle alınabilmiş tek arabadır. beni işlerime götürüp getiren arabamdır. bir nevi ekmek teknemdir.
koyu bir beşiktaşlı olarak gurur duyduğum sporcudur. artık kabullenelim arkadaşlar, yok çiçekçiye şöyle demiş, yok bayrampaşa çocuğuymuş... adam yurt dışı sahalarında bayrağımızla gezdi mi? gezdi. hala geziyor mu? geziyor. birazcık gururlanın be, bu kadar eleştirel hatta nankör olmayın. efendi adam değil diyenlere sözüm, yetiştir kendini, git barcelona fc' a transfer ol, efendiliği bize de göster, bizde öğrenelim.
yaşının, memleketinin bir önemi yok; ilişki ciddiye binmeye başlarsa tavırları fena değişen, nedenini anlamadığım şekilde hesaplara giren (ağırlıklı maddi hesaplar) kızdır. hemen kızmayın, belki biri çıkıp diyecek ki, nedir lan bu genellemen, sanki her ülkenin kızıyla tanıştın. evet, tanıştım. 3-4 tane yabancı uyruklu kız arkadaşım oldu. yemin ediyorum hiçbirinde yoktu böyle hesaplar. bana hep hesap yapanı mı denk geldi, onu bilemiyorum tabii.
bir nevi ameliyat sonrası anısı da sayılabilir. narkozun etkisi geçmeye ve insanın kendi dünyaya bakışını call of duty' deki ayılma sahnesine (hani ghost gözleri bi açıyo, bi kapıyo, heryer bulanık filan.) benzeterek gülmesi ve ailesindekilerin bunu videoya çekip asrın makaralarını yapması da bir anıdan sayılır aslında.
silahını (g3 piyade tüfeği) kendisi üreten bir ülkenin vatandaşlarını kah kah güldürmüş sözdür. yurt dışı menşeğli bir örgütün (düzenli ordu değil, örgüt.) sözcülerinden birinin yaptığı komik açıklama. hayır, bi de kendine inanmış. *
gezi parkı olaylarında 15:00' a kadar istiklal caddesi' nde ateşli, anti-kapitalist ve anti-militarist açıklamalar yapan, 15:00' dan sonra cihangir restorantlarında takılan şahıstır. *
taa fi tarihinde bu lens studioda kullanılır dediğimde insanların bana gülüp, hadi canım dediği lenstir. şu anda çoğu studio çekiminde de bu lens kullanılmaktadır.
her daim çekilecek şey baz alınarak ekipman alınması gerektiğini savunarak; daha önce üstün körü denediğim ama geçen hafta kendimce bayağı bi detaylı incelemeye aldığım makine. 5d mark ii kullanıcısı olduğumdan doğal olarak onunla kıyaslayacağım naçizane;
-shutter speed aynı.
-ton farkı çok olmasa bile kendini belli ediyor.
-işlemci hızı bayağı farkediliyor.
-odaklama hızı iyi. hani nasıl diyeyim; kullanıcının işini bir tık değil bayağı bayağı kolaylaştırıyor.
-ömür boyu kullanılmaz. shutter ömrü denen bişey var.
-övülüp övülüp bitirilemeyen iso performansını yiyeyim. stüdyo ortamında çıkabileceğin iso zaten 200' dür maksimum. stüdyo çıktısı olup (burda sektörel istekten bahsediyorum.) grenli kareye kare demem ben zaten. gündelik, genel geçer kareler çekmek için bu cihazı alanı ayrı bi dalga konusu olarak tartışırım.
iyi bir stüdyo makinesidir. bu demek değil ki diğer alanlarda kullanılmaz. çekeceğin şeye bağlı. bir maraton veya bir ornito çekerken zorlar insanı bu makine. aynı 5d mark ii gibi. dediğim gibi; amaca göre araç edinmek lazım.
gelelim bir de şu boyuta; fiyat. bu makineye 10 üzerinden 9 verdik diyelim. bir alt modeli 5d mark ii benim gözümde 10 üzerinden 7' yi rahatlıkla alır. ha derseniz ki 10 üzerinden 10' u neye verdin; orta format makinelere. studio çekimi için mesela phase-one 645 df, bu makineye göre her açıdan iyidir.
gayet de rahat gömlek türü. yıllarca neden giymemişim, anlamadığım. cebi de var, sigaramı koyarım, kalemimi koyarım, küçük bloknotumu koyarım, uzak gözlüğümü koyarım. daralırım, açarım 1 düğme, efil efil, mis. demişmiydim; ben emekli doğmuşum.
kişiyi çevreye karşı duyarlı hale getirmez. aksine duyarsızlaştırır. eskiden ''mına kodumun teknoloji dükkanları, başlangıç dslr makineleri satıyor ucuz ucuz!'' diye isyan ederdik. hatta bir dönem de haklıydık. bu sanal alem yüzünden herkes aynı yaftayı yedi. ama şimdi değişti fikirler. sonuna kadar arkasındayım o teknoloji marketlerinin. daha da ucuza satsınlar makineleri. hatta bir alana bir bedava yapsınlar. sonuçta iş ortaya çıkınca insanlar ''haa, biz yanılmışız, ne varsa eskilerde varmış.'' diyor. savunduğum, değişmeyen fikirlerim hala var. orası ayrı. insan her gün sosyalleşiyor. fotoğrafçıyım diye kendini tanıtan insanlara sorularım belli artık. branşın ne? tarzın ne? hangi ajansa bağlı çalışıyorsun? son sergin ne zamandı? fotoğrafların ortalama kaça satılıyor? aldığım cevaplara göre diyalogta kalıyorum ya da gidiyorum. bu kadar basit. büyütmemek lazım. bırakın çeksin insanlar. bu branştan anlamayan insan da alsın eline bir makine. bırakın insanlar egolarını tatmin etsin. bu işten ekmeğini kazanan insanların bütçelerine darbe vuramıyor zaten onlar. sonuçları bir sene sonra bir çekmece veya dolaba konmuş bir fotoğraf makinesi oluyor. ama öyle çok felsefik bağlamlara da getirmemek lazımdır bence bu fotoğrafçılık mevzusunu. ya çekiyordur bir insan, ya da çekmiyordur. ama şunu bilirim, ben yandım eskiden siz yanmayın diye söylüyorum, kimseden ama kimseden fikir almayın. kendinizi geliştirin. okuyun, araştırın, uygulayın. saygılarımla.