düşüncelerimi, hislerimi özgürce söyleyebildiğim zaman... düşünsenize karşımda nasıl biri olduğunu bildiğim biri var ama
ben ona haykırarak 'işte sen busun!' diyemiyorum. neden? huzursuzluk çıkmasın, yüz yüze bakıyoruz vs. veya biri var mesela, görünce içim kıpır kıpır... aşk mı? belki, basit bir hoşlanma dahi olabilir ama hissediyorum o iyi biri, doğru biri ama bunu ona söyleyemiyorum, söylemem... öylece kayıp gitmesini izleyeceğim. illa mutlu mu olmak lazım? üzülmekte bir şey, en azından bir şeyler hissederek insan olduğumu unutmuyorum.
insanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtırlar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, “ birtakım yabancılar beslemek ” ti.
Kürk Mantolu Madonna
halk arasında 'fişne suyu' olarak bilinse de bu çok büyük bir yanılgıdır. bilimsel araştırmalar sonucunda elde ettiğimiz bilgiler bunu hemoglobinin sağladığını söylüyor.
Geçiyor, pervasızca geçiyor
Çıngıraklı kuyruğunu sallayıp zaman
Artık soğuk ve kimsesiz geçtiğimiz sokaklar
Zarif bir hüzünle çiziyor aklımda seni gece
Boşlukta kırık bir dal yüreğim, kederiyle sallanan
Bütün şehir uykusunda ölü bir yılan
Bütün şehir, biz ayrıyken hayalet bir gemi
Telaşlı bir vedayla tam kalbinden su alan
Artık yollar uzun, yollar aramızda dert
Yedi dinmez kederiz, uslanmaz yedi güzel adam.
kim ne derse desin bir şeyler hissetmek güzel şey. ben neden bir şey hissetmiyorum diye ağladığımı bilirim..
(bkz: bu sayede hüznü hissederek kendi kendimi tedavi etmiştim)
mekandaki güzel kızın / yakışıklı erkeğin adını öğrenmek için yapılmış gereksiz bir uygulama olduğunu düşünüyorum. aşk bu kadar kolay olmamalı... nerde o bekleyiş, o kıvranışlar... ahh ah nerde o eski muhallebicide buluşan aşıklar?