tek eğlencesi, işi gücü sözlüğe girip troll yapmak olan adamların burada Neşet baba hakkında atıp tutmaları çok gülünç.
bu adam; yaşadığı hayat olsun, besteleri olsun, sazı olsun, sesi olsun nasıl bir üstad olduğunu gösterir.
bu adama sallayacak yüreği, beyni, vicdanı, haddi kendinizde nerede biliyorsunuz?
ne kadar boş insan olduğunuzu kendiniz biliyorsunuz, bir de insanlara burada göstermeye niye gerek duyuyorsunuz?
neşet ertaş’ın bi sözü var: “gönül yorulmaz ama gövde yorulur.” işte size laf anlatmaya çalışmak da böyledir, boş beyinlere laf anlatmaktan gönül yorulmaz, gövde yorulur.
mekânın cennet olsun üstad.
panik atak yüzünden 14 yaşından beri bu lanet kalp krizine karşı sonsuz korku beslerim. atak anında kalp krizi belirtilerini tıpatıp yaşadığım için nasıl birşey olduğunu da çok iyi bilirim. ve böyle daha gencecikken bu hastalıktan vefat eden insanları görünce göğsüme öyle birşey oturuyor ki.
ah be kardeşim, bu gelince sağ bırakmıyor insanı. mekânın cennet olsun, nurlar içinde uyu.
belki de 4 5 yaşından beri hayalini kurduğum oyunculuk ve tiyatro alanında bugün hayatımın en önemli yetenek sınavına çıktım. kendime çok güvenim verdi birkaç hoca yeteneğimi anlayıp beni buraya yönlendirmişti.
sınav salonuna girdim, jürinin karşısına geçtiğimde sanki hafıza kaybı geçermiş gibiydim. kendimi tanıtırken şiirin bi kısmını unuttum muhabbeti uzatmaya çalışıyorum şiiri aklımda toparlamak için ama olmuyor.
belki de aylardır hazırlandığım bir sınavı heyecan yüzünden geçemedim, okudum bir şekilde ama hiçbir anlamı ve güzelliği kalmadı.
insanlara benliği ve kimliğini taşıması için isimler verilmiş arkadaşım sende dahil, sana nasıl sesleniyorlar bilmiyorum ama millete şöyle böyle değil de ismiyle hitap edersen hiçbir sorun kalmaz diye düşünüyorum.
kasık bölgemde küçük küçük 15 tane mor leke çıkmış daha yeni fark ediyorum ne acı var ne ağrı ama telaşlanmadım değil panik atak hastasıyım bi de. başına gelen var mı sözlük bu durum, nasıl bi yöntem izlediniz geldiyse?
ulan koltuklar zaten yakın birbirine zor oturuyoruz, adam yayılmış evinde gibi oturuyor. bırakın şu yayılarak oturmayı, dayanın 15 20 dakika siktirin gidin evinize istediğiniz gibi yayılın.
hayatında hiçbir şeyi başaramamış, racon kesmeyi daha doğrusu racon kestiğini sanmayı başarı sanar. birşey yapmamanıza rağmen gelir bulaşır, büyük ihtimal sebebi çekememezliktir ki hakkından gelene kadar bundan vazgeçmez.
susarsınız, bi iki tane it yüzünden aileme mahçup olamam dersiniz daha çok üstünüze gelirler. tehditler ederler şununla bununla ama hiçbir şey yapamayacaklarını bilirsiniz. çünkü havlayan it ısırmaz.
en nefret ettiğim insan tipidir, Allah başımızı böyle şerefsizler yüzünden belaya sokmasın.
konuştuğum kız var uzun zamandır, nasıl anlatayım kızla konuşurken herşeyi unutuyorum dünya güzelleşiyor gözümde.
aldım rakımı içtim bu akşam, kıza açılmayı düşünüyorum bütün planları yaptım yanına gidecektim alsancağa.
geç kalmıştım, mesaj atmış. mesajı okudum ama nasıl okuduğumu bilmiyorum, nerede kaldın kardeşim ya yazmış. hani derler ya beyninden vurulmuşa dönmek, tanım o an için yaratılmış olmalı. tabii iyice bozuldu kafam sek vurdum bi kaç duble öyle gittim yanına, hoşgeldin dedi hafif bir gülümseme ile yetindim sadece.
oturduk anlatıyor birşeyler bende dinliyorum ama gözüne her baktığımda biraz daha kahroluyorum, neyin var dedi halimden dolayı yok ya birşeyim dedim. ben senin her zaman yanındayım dostum hayatıma kim girerse girsin sen kardeşimsin dedi.
o an nasıl kendimi ona çaktırmadan dışarı attığımı hatırlamıyorum, ağlamaya bile gücüm kalmamıştı. yanımda olmasına bile sevinemiyordum.
ben şimdi ne yapacağım sözlük, gece üstüme her dakika daha çok çöküyor iyi değilim.
şike soruşturması yazmış ahaha, kim şikeci kim değil cümle alem biliyor. başkanınız adnan’ın, hakan şükür’ün, hasan şaş’ın konuşmalarını okuyun bakalım, ankaragücü maçını da atlamayın diyecektim ki aklıma galatasarayı ayağa kaldıralım diyen feto da geldi. say say bitmiyor yahu bak sen şu işe..
bugün kendinden nefret ettirmiş şehirdir, ilk defa gelmiş biri olarak; hastanede çalışana birşey soruyorsun umursamaz cevaplarla geçiştiriyor, yer soruyorsun yarım yamalak cevaplar veriyor, dolmuş şoförüne şuradan geçiyor mu diye soruyorsun sanki karşısında küçücük çocuk varmış gibi geçiyor geçiyor gel diye yüksek sesle emir veriyor, istediği kadar güzel olsun. insaniyet olarak sınıfta kalmış bir şehir.