genelde kolej ya da dil okullarında sürünmek istemeyen ingilizcecilerin tercihidir. peki nasıl okutman olunur?
ilan takibi:
her gün yoksis.yok.gov.tr ye bakıyoruz.
1. adım: dil ve ales skoru
an itibari ile, minimum 70 sözel ales ve 80 yds istemektedirler. bazı üniversiteler yds'yi 90'a çekebiliyorlar. %60 ales ve %40 dil puanınız ile ön değerlendirmeyi geçebilmeniz gerekir. minimum skorları almak yetmiyor çünkü 1 kişilik kadro için üniversiteler 10 kişi çağırıyorlar mülakata. yani 5 kişi alacaklarsa 50 kişiyi mülakata çağırıyorlar. özellikle istanbul ve ankara'da ilk 50 kişi 88 ortalama puanla falan kapatıyor.
2. adım: mülakat
ön değerlendirmeyi geçmek aslında kolay olan kısım. dananın kuyruğu burada kopuyor. ön değerlendirmeyi ilk ya da sonuncu sırada geçmiş olsanız da fark etmiyor. artık herkes burada kabiliyet ve yeteneğine göre değerlendirilip alınıyor ya da elenmiş oluyor.
peki nasıl oluyor bu mülakatlar?
banko sorular:
"kendinizi tanıtın" yani; ötmeye başla, azıcık ısındıralım seni.
"neden burada çalışmak istiyorsunuz" yani; kendini bize pazarla.
"güçlü yönleriniz nelerdir" yani; kendini daha çok pazarla.
yüksek lisans yapıyorsanız, "yüksek lisans derslerinizden neler öğrendiniz" yani; azıcık terim merim kullan bakalım.
"öğretmenlik filozofiniz nedir?" yani; adam gibi ders işleyeceğini anlayalım ki, ona göre.
bazıları örnek ders anlattırabiliyor.
sonrasında sonuç açıklanma tarihini beklemeye başlıyoruz.
asıl ve yedek kadroya seçilmek
önemli olan asıl kadroya girebilmek. peki yedek kqdroya seçilirsek ne oluyor. 2 ihtimal var:
1. asıl kadrodan biri gelmez ise, yedeklerden çağırıyorlar. burada yedekler arasında da ön sırada olmak önemli.
2. asıl kadronun hepsi gelse bile üzülmeyin. eğer üniversite beklenenin üzerinde öğrenci almışsa, yedek olanları part-time teklif ederek almak istiyor. bir yıl dişimizi sıkıyoruz ve ertesi yıl biz de kadroluyuz. ayrıca part-time bile olsanız, kadrolulara yakın bir maaş alıyorsunuz. çünkü onlara ne kadar ders saati veriyorlarsa, size de yakın bir şey veriyorlar.
ihtiyaçlarının bitmemesidir. bediüzzamanın da dediği gibi "medeniyet, 2 olan insan ihtiyacını 100'e çıkarmıştır."
en basitinden: herkese bir akıllı telefon lazım. ee bunun kabı olmadan artisliği olmaz. cam filmi olmadan ekranı çizilir. şarjı hemen biter şarj deposu lazım. ee müzik de mi dinlemeyelim. beats kulaklık da ekle.
bütün bunlara sahip olmayı refah olarak görebilirsiniz ama doymuyoruz. telefonla iş bitmiyor ki.
rahat internete girmek için tablet, evde sinema keyfi için ses sistemi, ee sinemanın yerini tutmuyor sinemaya da gidelim, digiturk olsun maç izleriz, ee stadın yerini tutmuyor stada da gidelim, vs. vs.
(bkz: golf topu dalgıcı)
adamlar golf sahasındaki göletlere kaçan topları dalıp çıkarıyor. bildiğin oksijen tüplü falan. ne golfmüş arkadaş. paranın gözü kör olsun
eğitilecek pırıl pırıl insanlarını kaybeder. sizin gibi eğitemediğini öldürkmekte çare bulanlar yüzünden bugünkü patlama gibi olaylar yaşanmaktadır.
halbuki o bombayı patlatan da bir eğitim almıştır, bu başlığı açabilecek kadar cani olan kişi de. ortak noktaları ise, gram bir şey kazanamamış olmalarıdır.