sığmadığı için düzeltiyorum: yurtdışında siyasi propaganda yapmanın yasak olması.
akp'lilere anlatılması gereken durum.
Yurtdışında ve yurtdışı temsilciliklerinde “seçim propagandası” yapılıp yapılmayacağına ilişkin hükümlerde; “seçim propagandası” sözünden, Cumhurbaşkanı, milletvekili, belediye başkanlığı veya muhtarlık seçimleri değil, halkoylaması/referandum da anlaşılmalıdır.
22.03.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5749 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 10. maddesi ile 298 sayılı Kanuna 94. maddesinden sonra gelmek suretiyle eklenen maddeler, yurtdışında ve yurtdışı temsilciliklerinde seçim propagandası yapmanın sınırlarını belirlemiştir.
298 sayılı Kanunun “Yurtdışı seçmenlerin oy verme yöntemleri ve genel ilkeler” başlıklı m.94/A’nın 5. fıkrasına göre; “Yurtdışında ve yurtdışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz”.
298 sayılı Kanunun “Yurtdışı seçmenlerin gümrük kapılarında oy vermesi” başlıklı m.94/E’nin 6. fıkrasına göre; “Gümrük kapılarında seçim propagandası yapılamaz”.
Dün IŞiD üzerine yapılan haber üzerine, hepimizin bildiği fotoğrafın sosyal medya üzerinden yayılmasıyla haklı olarak hepimizi bir endişe sarmıştı. Dün söylediğim üzere, bugün güvenlik amirleri ve müdürleriyle görüştüm. Görüşmeyi şu şekilde özetleyebilirim:
Fotoğraftan sonra okulda olağanüstü güvenlik önlemleri alınmıştır. Bir helikopter havadan okulu gözlemektedir. Okul dışında özel harekat polisleri ve zırhlı araçlarla sivil polisler hazır beklemektedir. Okul içerisinde sayısı bilinemeyecek kadar sivil polis bulunmaktadır. Bunun yanında okul içinde görevli polisler direk olarak Cumhurbaşkanlığı'na rapor vermektedir. Bu nedenle okul yönetimi üzerinde de baskı çok fazladır. Güvenlik görevlilerinin sayıları arttırılmış, hepsi tecrübeleriyle görevlerinde hazır bir şekilde beklemektedir. Okulda iŞiD faliyeti yürüten *malum* *grubun* tüm üyelerinin kimler olduğu güvenlik görevlileri tarafından bilinmektedir. Dün Rektörlüğün talebi üzerine bundan sonra sürekli olarak kapılarda sivil polisler de bekleyecektir.
Bu noktada bizlere düşen görev metanetli olmanın yanında, şüpheli herhangi bir şey gördüğünüzde derhal güvenlik görevlilerine bildirmenizdir. Bu ise görevli amirlerin sizlerden ricasıdır. Çünkü her zaman en iyi istihbarat halktır.
Alınan tüm bu önlemler güvenle derslerimize ve sınavlarımıza yönelmemiz için yetecek niteliktedir. Güvensizlik ve endişe her zaman iyi olan durumu dahi kötüleştirir.
en sevdiğim şiiri roman okudum seni düşündüm olan ikinci yeni şairi. kadıköy'de yaşamış olduğu apartmana ve sokağa ismi verilmiştir. apartmanın duvarları ve kaldırımlar çeşitli şiirlerle yazılarla doludur.
'cause nothin' lasts forever
and we both know hearts can change
and it's hard to hold a candle
in the cold november rain
we've been through this such a long long time
just tryin' to kill the pain
but lovers always come and lovers always go
an no one's really sure who's lettin' go today
walking away.
"gönüllerde en çok izler bıraktığını sandığın yerde bile kalplerden silinir ve izleri kaybolur.
hem de ne çabuk!"
bu entryi bu başlığa ikinci girişim. ilkinde zamana bağlı olarak kırgınlığımı aldığını düşünmüştüm, her şey gittikçe daha iyi olana yaklaşmış fakat "net iyi" eksenini asla kesmemişti. yine bir totem. bu defa tekrar deniyorum. öyle de olacak, öyle olmalı. hem de ne çabuk...
yök öyle kararlı şeylerin son çıkan albümü. albümün çıkışının ardından zorlu performans sanatları merkezinde geçen albüm için yaptıkları gibi bir şarkı sergisi ve lansman konseri düzenlediler. sergi 20 aralık 2016 tarihine kadar gidip görülebilir.
paça listesi:
1-bu ben miyim
2-kalabalıklar
3-onun şarkısı
4-ne ara
5-gel tamamla
6-ben niye şanssızım
7-içimde yok
8-olursa olur
9-tam zamanı
10-yolların sonundayım
şarkılardan biraz bahsetmek istiyorum. öncelikle önceki albüme kıyasla beni tatmin eden bir albüm olmadığını üzülerek söylüyorum. yine de severek dinlediğim birkaç şarkı yok değil.
bu ben miyim şarkısının müziği ve sözleri oldukça sevimli olmuş, biraz yakınma biraz karmaşa var. "nasıl zamanla değişiyor insanlar, hasbelkader yaşıyorum." oldukça haklı bir yakınma bana sorarsanız.
kalabalıklar albümdeki favori 3 şarkımdan biri. toplumda kendisinden çok da hazzedilmeyen -ve aynı zamanda hazzetmeyen- biri olarak "beni sevmiyor kalabalıklar, hiç bitmiyor bu saçmalıklar." oldukça haklı bir isyan bence.
onun şarkısı muhtemelen solistin kız arkadaşı için yazdığı inanılmaz naif bir şarkı. "onu hiçkimse ağlatamaz ama herkes üzebilir..."
ne ara tam bu mevsimin kalbi kırık şarkısı. başta "plaj havlularımız deniz ve tuz kokuyordu. birbirimizden başka kimseye ihtiyacımız yoktu" dedikten sonra "şimdi ikimiz bir başkaları gibi olduk, ne oldu da böyle kaybolduk" diye devam etmesi insanın kalbini incitiyor. "biz ne ara kaybettik birbirimizi?"
grubun alışılmış çizgisinin dışına çıktığı gel tamamla ikinci favori şarkım oldu. bazı şarkıların ruhu olduğuna inanıyorum bu da sözleri ve müziğiyle benim için onlardan biri. "o kadar boş ki bende yokmuş gibi hiç güzel hatıran."
ben niye şanssızım benim gibi şanssızlıktan talihsizlikten hayata tutunmakta güçlük çekenler için yazılmış bir isyan şarkısı. "kader mi bu, hep mi yek gelir bana bu oyunlarda..."
içimde yok beni şaşırtacak derecede lirik bir şarkı. şarkıyı önceden dinlemiş olsam hayatta bu gruba ait olduğunu tahmin edemezdim. bu şarkıyı sevdim mi bilmiyorum biraz kalbimi acıtıyor aslında. "kırdığın bu kalpten başka içimde yaşayan tek bir şey yok"
olursa olur yine tam bir isyan şarkısı, melodisini çok sevdim. çizim tahmin edebileceğiniz üzere yavuz öztürke ait. sözleri aşağıya bırakıyorum, gerçekten hepimizin şarkısı bu bana sorarsanız. hem gülerim hem ağlarım, saldım aklımı...
tam zamanı biraz başkaldırı biraz hiciv biraz tehdit, bilemedim bunu. gaza getiren bir şarkı bana sorarsanız. özellikle "durduramazsın yol var, susturamazsın ses ver" kısmında bağırmak istiyor insan. "biz daha ölmedik bizi yenemezsin!"
ayrıca şarkıyı tema olarak grubun bir diğer şarkısı olan köklere benzettim.
yolların sonundayım yine duygusal bir şarkı aynı zamanda sergide bu şarkının fotoğraf çizimini nilipek yapmış çok da güzel olmuş.
"her şeyin sebebi yarasında
ben seni buldum kıyısında
yarını meçhul bu yolların
beni sen anla."
çok güzel bir albüm olduğunu düşünüyorum. dinlemesi zevkli ve diğer albümde olduğu gibi sözleri anlamlı, düşündürücü, üzücü, çok benden.
albümün ilk şarkısı hepinize el salladımda "zor zamanlar olur nasıl çıkarsan içinden omurgan öyle şekillenir" diyor, uzun zamandır duyduğum en gerçek şey bu olabilir.
tın tın ise oldukça melodik bir şarkı olmuş dinlemesi keyifli. "uzaktan kendime yakın durup durumlar neymiş bakiyim" diyişi yine kendi kendime kaldığımda düşündüğüm, şimdi kendimin karşısında oturuyor olsam kendimi nasıl görürdüm'e çok benziyor.
şakacı birisin sene gelince bununla ilgili çok bir şey söylemeye gerek yok zira yeni bir şarkı değil, albüme niye eklemişler bilmiyorum. kalıp olarak bu cümleyi normal hayatta çok kullanıyorum ben.
yanmış içinden hakkında ne diyebilirim bilmiyorum çok garip bir havası var, konserde ayıkken söyleyemeyecekleri türden bir şarkı olmuş. nakaratını beğendim, onun dışında "duraklarda duruyorum" dediği kısımda gerçekten durakta durduğumuzu hissettiriyor. her zamanki genel duruşumuz.
diğer bir şarkı orda ortada bunun girişi inanılmaz derecede yok öyle kararlı şeylerin ağustos gökleri şarkısının girişini hatırlattı bana. bu şarkıya çok bayılmadım olmasa da olurdu herhalde. nakaratını sevdim yine de.
e tabi nin müziği de sözleri de çok güzel olmuş.
"onla bunla kurtulmaz belli ki bu dünya
sıktığın canlar avcundan akıyor
güç bela düştüğün iki kuble rahat anında
kapat gözlerini yarın bakarız diyor,
evet gerçekten, yarın bakarız.
rüyalarda buruşmuşum albümle aynı isme sahip olan depresif bir şarkı. "uyu uyan, unutsak."
nakaratı gerçekten güzel, "sola diye sağa düzüme tersime tam da başıma saatli bombalar kurmuşum, rüyalarda buruşmuşum." ne yazık ki evet.
ah benim hayatım diğer şarkılara göre anlamca daha basit, nakaratı kafiye olsun melodik olsun yeter kafasıyla yazılmış bir şarkı bence. yalnızca "nasıl güzel üzülüyorum bazen, gece bir vitrine bakar gibi" sözü hakkında yorum yapamayacağım. güzel üzülmekten çok yorulmadık mı artık sahiden...
son olarak acının ilacı ismen kulağa fazla arabesk geliyor olsa bile oldukça naif bir şarkı olmuş. çözülmeye hasret düğümleri olanlar eminim beğenecektir.
"harika olanı harika yapan şey, onun sıradanlığı ve sıradan olanı sıradan yapan şey, onun harikalığıdır."
sıradan diyenlere ithafen.
çünkü "ancak anlatacağı hiçbir şey kalmadığında insan kendisi olmaya iyice yaklaşmış demektir" derdi şehzade. "ancak, insan anlattığı şeylerin tükendiğine , bütün hatıraların , kitapların, hikayelerin ve hafızanın sustuğuna ilişkin o derin sessizliği içinde duyduktan sonradır ki, kendi ruhunun derinliklerinden, kendi benliğinin sonsuz ve karanlık labirentlerinden kendisini kendisi yapacak kendi gerçek sesinin yükselişine tanık olabilir.
nastenka, sen her devrin hüzünç metaforusun. insanın hayatına bir anlığına dokunup kaybolan, onu daha derin bir yalnızlığa iten bir metafor.
birilerine anın kıymetini öğretip, mutluluğunu yaşatmak, sonra onlardan uzaklaşmak; elbette o mutluluğu ellerinden almaktır. değilse nedir?
hayatına elindekilerle devam etmeye çalışan, kendine yettiğine ikna olmuş bir insana bunun böyle olmadığını gösterecek derecede tesadüf etmek, sonrasında bu rastlantıyı pişmanlıkla anmasına sebep olmak, hayatında ilk defa birine, duvarlarının ardına geçme izni vermiş o hayalperest'in sevgisini incitmek, yok saymak düpedüz duygusuzluktur.
ama nastenka, herkesin bildiği gibi "bu hayatta ancak senin gibiler mutlu olur." sen duygu yoksunu bir kadınsın, sana asla kızmıyorum. çünkü mutluluğu bir başkası üzerinden elde etmeye çalışmak bir hatadır. çoğumuzun yüzüstü düştüğü büyük ve yıkıcı bir hata.
hayatı dev bir sorun, bir denklem, daha doğrusu kısmen birbirine bağlı kısmen de bağımsız bir denklemler yumağı olarak düşünün. bu denklemlerin çok karmaşık, sürprizlerle dolu olduklarını ve çoğu zaman "köklerini" keşfedemediğimizi unutmayın.