anket yaptığım günlerden birinde dinlenmek için girdiğim kıraathanedeki rezilliğin sebebidir.
patron gelince çok çalışıyomuş görüntüsü veren işçiler gibi modların görmesi için yalandan tanımımızı yaptıktan sonra devam ediyoruz.
bu arada, sen!! elektrik faturasından 5 lira kısıcam diye tuvalete sensör yaptıran insafsız kıraathaneci!! iyi dinle...
anketleri laptopa geçirmem gerektiği için laptopu çıkardım tamam mı? geçiyom yavaş yavaş. sonra tuvaletim geldi. zaten laptopu şarj etcem diye tam tuvaletin dibindeki masaya oturmuşum prize yakın olmak için. giren çıkan oldukça burnumun direkleri sızlıyo. o direkler size girsin. küçükken de öğrenmiştim işte çok fazla aynı kokuyu alınca burun artık unutuyomuş falan o kokuyu. ben de dedim iki dakika tuvalette kokunun hasını alıyım. çıkınca etkilenmem daha. ama laptop da masada diye kapıyı kapatmadım. bak şimdi gözünüzü kapatın düşünün. erkekler siz. ayakta 3 metre öteye çiş yapıyonuz. ışık sönüyo kapı aralık laptopu görmek için. sonra her şey ortada. veeee... içeriye bodoslama giriyor bir dürzü.
o heyecanla bütün duvarlara işedim ulan. utandım ben ibneeee!!!!11 eller havada lambayı açmaya çalışıyordum. görmek zorundamıydın beni o halde?
bi de diyosun ışık yanmıyodu naabalım abicim? sen sordun mu ha bana ışık niye yanmadı diye? sordun mu sensörlü yaparken. ha? yemiyo mu? vurıyım mı sırtına?
ayrıca lambada dansı da ortaya böyle çıktı. araştırın görün. eheheheh. cayiller.
sağ el işaret parmağı yanlamasına buruna teğet geçirildikten sonra burun hafifçe çekilir. o hıırrşş sesi duyulduktan gözler kısılır sonra dudaklar yalanır. ne oluyor lan bi dakka. töbe yani. böyle değil tabii ki.
açıklamak için başımdan geçen olayı anlatıcam.
500t nick neymli otobüsle şehir turu yaparken yaptım bu iyiliği. dayının biri bindi yaşlı. ben de istemsiz kalktım "şş hop hop op dayı gel otur , şş eski toprak!! bilader dayıya söyle hele." derken dayıyı oturttuk koltuğa.
lan anlamadım nasıl bir iyilik yaptıysam ayak üstü numarasını veren kızlar mı dersin, seni torunumla evercem diyen teyzeler mi dersin, cebime harçlık sıkıştırmaya çalışan abiler mi dersin. ne dersen lan işte hepsi bi anda bana yaklaşmaya başladı. ellerini alkış yapar biçimde beni tebrik ediyorlardı. derken şoför otobüsü e-5 te durdurdu. herkes çember olup zafer nidalarıyla beni göklere çıkarmaya başladılar. bildiğin havaya atıyorlardı. türk takımına transfer olmuş yabancı futbolcunun atatürk havalimanında hissettiklerini hissettim bir an. korkuyla karışıp gülümseyip "haldun senin amk naptın da getirdin beni bu ülkeye." dedim. sonra özüme dönüp tamam babam abartmayın yav yaptım. o arada yanda arabasına durduran bir iş adamından holdingine genel müdürlük teklifi aldım.
şu an da genel müdür koltuğumdan yazıyom. dönüyo da lan bu. ehehehe.
tanım: sır kapısı gibi olaydır. etme bulma dünyası bu mübarek. ehehehe.
kapitalist düzende her şey maddiyat. vay anasını ya. babanızdan niv balans , nike , adidas puma bilmem ne istiyosunuz. en azından ben bu markaları biliyom. siz daha da istiyonuzdur. niye ama? moda mı bunun adı şimdi?
mahalledeki çocuklar bu kaygılarla yetişiyo. aa onda merkuryal * halı saha var baba bana da al demeye başlıyor. bunlar kapitalist düzenin hayatımıza yansımaları hep.
rekabet toplumu.
ayrıca eskiden çocuk flüt isterdi lan en fazla. merkuryal de ne amk?
bu arada pumayla adidasın sahipleri de kardeş lan. bilin bunları ilk buluşmada manitaya artislik yaparsınız. keratalar..
olm biz düşmanımızla iki günde ballı börekli olabilen milletiz. börek , baklava falan alır gideriz. uçağı yanlışlıkla düşürdüler zaten lan. abartmayın yani. ortamı galeyana getiriyormuşsunuz. öyle diyor bülent arınç. olay büyütülüyormuş.
o değil de her ne olursa olsun ben bu bülent arınç a ayrı sevgi besliyom. adam ibrahim tatlıses i yoğun bakımdayken uyandırmadı ya lan. olm yüreğini yerim onun ben ya. ampul kafalım benim.
parası yoktur. günümüz kapitalist toplumunun getirilerinden biri de budur. büyük yara tabii. çocuklar paraları yok diye kızlara gidip iki kelime edemiyor. niye?
koşan bir adam. ufak tefek mesajlar. abartılmaması gereken bir film. bazen kendimi tutamayıp bu filmleri ayyuka çıkartanlara bir kaç açıklama yapmak istiyorum ama üşeniyorum sonra.
evet. dediğim gibi izlerseniz vakit kaybı olmaz. öyle bir film. ama kazandırdıkları olur mu? o filmi izlemeden önce bazı şeyleri kazanamamış olanlar için olur tabii. anlayana.
bunun dışında duygusal yanı yadsınamaz. her şeye rağmen izleyip de göğsüne bir şey oturmayan adam yaşamasın. puuu.
memnun olmadığım transferdir. ha kimsenin umrunda mı derseniz de evet amk taraftarım ben. birilerinin beni memnun etmesi lazım. lucio değil daha yakışıklı genç delikanlı istiyorum belki memnun olmak için. mümkünse adonisleri olan. renkli gözlü falan. hay allaam.
bu adamın kariyerini biliyoruz. televizyonunu yeni açanlar için söyleyelim lucio sadece klüp bazında kariyeri boyunca 15 kupa kazanmış kaliteli, tecrübeli bir futbolcu. brezilya formasıyla tam 104 kez sahaya çıkmış. güzel. şu an 34 yaşını bitirmiş durumda. yani nooluyo lan? 40. pardon 35.
şimdi az çok futbolla ilgili , en azından maç özetleri izleyen bir seyirci lucionun fenerbahçe ye ne kadar katkı sağlayacağı konusunda yorum yapabilir.
mesela ben. yapıyorum hazır olun.
lucio süper lig için düşünüldüğünde yükü kaldırabilecek kapasitede bir oyuncu. şampiyonlar ligi için de tecrübesini ve tüm gücünü ortaya koyacaktır. ama bu oyuncu fenerbahçeye uzun vaadde ne katacak. defanstaki eksiği tamamen kapatacak mı? bence hayır.
lucioya yıllık söylenen o para verileceğine başka genç bir oyuncu bonservisiyle alınıp kemikleşecek bir kadro kurulabilir. stoper mevkii için şu an ki luciodan daha kaliteli alternatifler illa ki vardır. fikrim bu yönde.
düşler, tanrı nın diliyle konuşurlar. tanrı dünyanın diliyle konuşursa bunun yorumunu yapabilirim; ama senin ruhunun diliyle konuştuğu zaman bunu yalnızca sen anlayabilirsin. *
grant connoly tarafından bilinçaltınızdaki olumsuzlukları, kötü hatıraları,duyguları, inançları, anıları, düşünceleri temizlemeye yönelik yapılmış bir programdır. ayrıntılı bilgi için : http://www.zpointforpeace.com/