Genellikle torrent download programlarında dikkatimi çeken eylemsi. ne işe yaradığını bilmediğim halde tam gecenin bu saatinde "dur bakayım uktelere" dedim ve süregelen gazla araştırdım. Download'dan çok upload yaparken işe yarayan ve upload'a abanarak* download rate'i düşüren olay.
5-10 yıl kadar önce evlerimizde bulunan masaüstü bilgisayarların farelerinde bulunan top. Hala bulunuyordur kimi yerlerde ama teknoloji bizi böyle hayret uyandırıcı bir uzuvdan mahrum etmiştir. O topu temizlemek gerekirdi kimi zaman hatta o topun dönerek hareket ettirdiği köşeler pislik olurdu hep oraları da bi elden geçirirdik. Analog tu hayat.
Hayatı boyunca default klavye kullanmış biri için son derece zorlu bir aşamadır. Tuşların yavşakçasına yerleştirilmiş o yatay ve ince halleri kullanıcıya mnskym ,mnkym tarzı sesli harflerden arındırılmış küfürler ettirir.
Peki problem nedir ? Bir masaüstü tabiriyle anılan bilgisayar kullanıcısı kalafat gibi klavyeye alışıktır efendim. Tuşlara bastığı zaman kallavi bir ses duymak ister. Numaraları sağ taraftaki numpad denen yerden kullanır.
işte bu yüzden laptop şeytan icadıdır. Görüldüğü yerde taşlanmalı, ezilmeli, bayırlardan aşağı atılmalıdır. **
an itibariyle sol frame'de vay anasını şeklinde karşıladığım, muazzam aşk hissi. Bu yargıyı güçlendiren ikinci tez ise polat alemdar yazıp ara tuşuna basmaktan geçer.
* Genellikle yaşları minimum 40 olan, bilgisayarla 80'lerin sonunda tanışmış ve adeta bir devrim yaşamış insan modeli. Bilgisayara olan sempatilerinden ve aşklarından ötürü bilgisayar konusunda ellerinden geldiğince bilgi edinmiş, ders görmüş, sonra da gelip üniversitelerde bilim teknolojisi diye çok enteresan bir derse girmeyi haketmiş öğretim üyeleridir.
Nitekim, çağa ayak uydurmaya çalışırkan ufaktan tökezlediklerinden dolayı ingilizce konusunda yeteri kadar kendinlerini geliştirememiş ya da geliştirecek zaman bulamamışlardır. Böyle bir durum söz konusu olduğunda ms-dos kalıplarından tutun windows'un bilimum ingilizce eylemlerine kadar enteresan lehçelerle yaklaşırlar.
Örneklerle pekiştirirsek:
Source: Sörç
Wizard: visört
floppy disk: fılappi tisk
microsoft word: maykrasaft vörtd
delete: delete * vs. vs. diye uzatabiliriz.
Edirne'li Badi Ahmet Efendi Rizayı Belde-i Edirne adlı eserinde 1836 tarihinde Tekirdağ'da doğduğu kaydedilmektedir. Kürt Memişzade efendi diye tanınmıştır.Asıl adı Hasan'dır .Cemali takma adı ile(Mahlası ile) şiirler yazmıştır. Sesinin güzel olduğu ,iyi saz çaldığı söylenmektedir.
Belediye başkanlığı yaptığı sıralarda Bektaşi yolu erkanına girmiştir.Rumeli tekkesinde Mahmut Baba zade Halife Nafi Baba'dan önce Bektaşi nasibi almış ardından aynı kişiden Babalık icazeti alarak Mürşit olmuştur.
Tekirdağlı Hikmet Çevik'in kaydına göre 1879 yılında Belediye başkanı olmuştur. Tekirdağ Belediye meclisinin 10 Haziran 1955 tarihli bir kararı ile 190.kışla altındaki göçmen evlerinin bulunduğu sokaklardan birine Hasan Cemali adı verilmiştir. Arapça ve farsça bilen Hasan Cemali'nin bu gün bile Trakya'da hala nefesleri, Bektaşi meydanlarında söylenmektedir . Refik Ahmet Sevengil, Çağımızın Halk şairleri kitabında doğum tarihini 1856 vefatını 1906 olarak vermektedir. Kayıtlarda 45 adet nefesi bir adette gazeli bulunmaktadır.
"Bu sanıldığından çok daha yaygın bir sapıklıktır. Bir müddet evvel iki evli kadın muayenehaneme geldiler. Birbirlerini tanımıyorlardı fakat şikayetleri aynıydı. Kocalarının acaip arzularına artık katlanamıyorlardı. Mesela şuydu; akşamları yatmaya hazırlanırken kocaları karılarının odada çiş yapmalarını ve bunu seyretmek istiyorlardı. Bazı kimselerde cinsi arzu, umumiyetle öbür cinsten birisini idrar yaparken seyrettiklerinde uyanır. Hatta cinsi münasebetten hiç zevk almadıkları halde, kocaları üzerlerine çiş yaptıkları zaman fevkalade haz duyan evli kadınlar vardır.Bu sapıklığa urolagnia adı verilir ve daha çok kadınlarda görülür."
kaynak: Dr. Partington, Seksoloji mecmuası, Aralık 1950
Size çok mantıklı gelen bir fikir oluştu diyelim kafanızda. Ortamda (ki ortamın kalitesi vesaire şu anda önemsiz olmakla beraber ortamdaki insanları tanıma yüzdesi de farketmemektedir.) çığır açacak demeyelim de hiç yoktan bir etkileşim oluşturacak bir fikirdir bu. * Ama tabi bu fikiri uyguladıktan sonra ortam içinde bir sessizliğe ve tuhaf * bakışlara maruz kaldınız dersek eğer.
Ya da; muhabbetin vuku bulduğu zaman öncesinde herhangi bir atraksiyona girişmişsinizdir. (Birşey almak, birşey satmak vb.) ve dolaylı veya dolaysız yoldan yaptığınız atraksiyon açığa çıkmıştır ya hani.
işte bu anlarda, evet evet tam bu anlarda içinizde midenin biraz daha aşağısından yukarıya doğru çıkan bir heyecan kıpırtısı oluşur.
(bkz: göt olmak)
(bkz: afallamak)
Ve kendi kendinize, içinizde patlarcasına bu soruyu sorarsınız. Büyük puntolarla.
Türkiye Cumhuriyeti toprakları içinde karşılaşılması çok muhtemel yanılmalardan biridir. Sonuçta Türk insanı olarak elhamdurillah musluman olarak kabul görülen, hatta ve hatta nüfus cüzdanlarında bile tasdiklenen dini bi kalıplama bulunmakta.
Bütün bu sistem üzerine, din konusunda en ufak meraklı bir yaklaşımdan tutun, en ciddisinden ateist bir ideolojiyi savunan insanın da suçu* aynı derecede ve düzlemde görülmektedir.
Bunun sebebi halk olarak dinleme yetisini daha kavramamak, varolan korkulardan tabulaştırma yöntemiyle kurtulmaya çalışmak ve önyargıyı aşırı derecede benimsemekle ilgili şahsi düşünceme göre.
Çok özel bir çocuktur aslında burnunda sümükle dolaşan çocuk. Sabah yataktan kalktığı anda burun deliğinin kenarından dışarıya baş vermiş hafif katılaşmış bir maddeyle* yaşar bütün günü. Şahsen karşılaştığım BSDC*'lara karşı hep bir hayranlığım olmuştur. Ben neden böyle değilim şeklinde kendimi sorgulamadım hiçbir zaman ama, yine de bir aurası olur bu insanların. Karşısında konuşan kişi o sümüğe kitlenir, hareketlerini izler. Ama kilit nokta sümüğü izleyen kişilerin yüzde 90'ının herhangi bir uyarıda bulunmamasıdır. "Abi burnunda sümük var." diyemezler. Çünkü hayatında bir kere uyarmışlardır ve karşı tarafın yani sümüklü olanın bu konuyu tam anlamıyla iplemediğini görmüşlerdir.
Kışın soğukta tatak kıvamını alan sümükle burnunda tatakla dolaşan çocuklara dönüşürler kimi zaman. Burada mucizevi olan olay ise, nam-ı değer umut sarıkayanın değindiği burun içinde kalan tataktan çıkan tiz melodilerin bu insanlar üzerinde gerçekleşmemesidir. Çünkü sümüğün bütün gün orada kalmasını sağlayan tek şey konumudur. Burnunda sümükle dolaşan çoçuğu rahatsız etmediğinden dolayı ve burnunda sümükle dolaşan çocuk son derece naif ve vurdumduymaz bir insan olduğundan dolayı sümükle dolaşmaktadır zaten ve hissetmediği için mani de olmak istemez yarattığı paradokslar ve kavramlar silsilesine. Biz de illa "tespit yapacağım" şeklinde kaşınan insanlar olarak bu olayı gereksiz şekilde irdeleme gereği duyarız.
Sonuçta evrim sürecinin bir parçasıdır burnunda sümükle dolaşan çocuk.
Dave Matthews Bandin crash adlı albümünün ilk şarkısı. Grubun en büyük özelliklerinin biri olan mükemmel bir bütünlüğe sahip, sade bir parçadır.
Sözlerini de yazalım:
And my hell is the closet I'm stuck inside
Can't see the light
And my heaven is a nice house in the sky
Got central heating and I'm alright
Yeah yeah yeah can't see the light
Keep it locked up inside don't talk about it
Talk about the weather
Yeah yeah yeah can't see the light
Open up my head and let me out little baby
Here we have been standing for a long long time
Treading trodden trails for a long long time
I find sometimes it's easy to be myself
Sometimes I find better to be somebody else
I see you young and soft little baby
Little feet little hands little feet little hands little baby
A year of crying and the words creep up inside
Creep into mind yeah
So much to say, so much to say, so much to say, so much to say
So much to say, so much to say, so much to say, so much to say
Here we have been standing for a long long time
Treading trodden trails for a long long time
I find sometimes i'ts easy to be myself
Sometimes I find better to be somebody else
So much to say, so much to say, so much to say, so much to say
So much to say, so much to say, so much to say, so much to say
So much to say, so much to say, so much to say, so much to say
So much to say, so much to say, so much to say, so much to say
markası shure olan güzel bir condenser ambians mikrofonu. Çift diyaframlı olmakla beraber diyaframları açısal olarak ayarlanabilir ve genellikle vokal kayıtlarında kullanılır.
protools le kayıt programının ses kartıdır. digidesign 02 ve 03 console kartlarıyla edindigim deneyimlerden söyleyebilecegim tek şey bazı power suply hataları dışında son derece haz veren güzel bir ses kartıdır.
