Salt sözlük kızları okuyor diye argo konuşmayan küfür kullanmayan yazardan pek de farkı olmayan yazardır.
Argo, küfür toplumsal düzenin huzurlu bir şekilde devamlılığına olumsuz etkileri olduğundan dolayı doğru değildir; kızı, erkeği yoktur. Ortamda sadece erkek varken argo, küfür kullanılabilir diyen şahısın ahlak anlayışının referans noktası toplumsal düzenin huzurlu bir şekilde devamlılığı değil de ayıplanmamak olması muhtemeldir.
Postulatından dolayı cevapsız sorudur, biz varsak varlık var olmuştur ve Tanrı olmak zorundadır. Size bunun Aristoteles'in felsefesiyle açıklayayım. Aristoteles'e göre her şey nedensellik içerisinde gerçekleşmiştir ve her olayın 4 nedensellik kategorisinine uygun nedenleri olmak zorundadır.
Birinci olarak oluşun kendisinden meydana geldiği şeyden, yani maddi nedeni vardır. ikinci olarak oluşan şeyin biçiminden, yani formundan, bir nedeni vardır. Üçüncü olarak oluşan şeye biçimini verenden, yani etkenden bir nedeni vardır. Dördüncü olarak oluşan şeyin niçin oluştuğundan, yani erekten bir nedeni vardır.
Aristoteles'e göre, doğada bu nedenler geçerlidir ve doğa filozofuna düşen görev de bunların hepsi üzerine bilgi edinmek, "ne için"i bütün bunlara uygulamaktır. Çünkü ancak bu yapılırsa, yani "ne için" maddeye, biçime, devindiriciye ve ereksel nedene indirgenirse, doğaya uygun bir açıklama yapılmış olur. Bununla birlikte, kendi deyimiyle,çoğu kez üçü tek bir nedene indirgenebilmektedir: "nedir" ile "ereksel neden" tek şey,ilk devinim kaynağı da bunlarla biçimce aynı şey ... . Dolayısıyla "ne için" hem maddeye, hem "nedir"e hem de ilk devindiriciye (etken) bakılarak açıklanabilir. Öyleyse, Aristoteles'e göre form, etken ve erek aslında tek bir başlık altında birleşebilirler. Bu durumda gerçekte iki neden kalmış olur: madde ve form.
"Olan şeyler içinde bazıları doğanın, bazıları sanatın, nihayet başka bazıları rastlantının ürünleridirler. Olan her şey, bir şey vasıtasıyla ve bir şeyden hareketle bir şey olur. Bu "bir şey"den de her kategori (yani töz, nicelik, nitelik veya yer kategorisi) bakımından olmayı kastediyorum. Doğal meydana gelişler (generations), doğal olan şeylerin meydana gelmeleridir. Onların kendilerinden meydana geldikleri şeye madde adını veririz.... Ayrıca gerek doğa, gerekse sanat tarafından meydana getirilen her şeyin bir maddesi vardır. ... Nihayet meydana gelmenin kendisi vasıtasıyla ortaya çıktığı, gerçekleştiği şey de doğadır. Ancak bu, bir başka varlıkta bulunmakla birlikte, form ve tür bakımından aynı olan anlamında doğadır." bu konuda sarf ettiği sözleridir.
Görüldüğü üzere, Aristoteles için ister doğal isterse yapma sonucunda gerçekleşmiş olsun, her varlığa gelişin bir maddesinin ve bir formunun olması zorunludur. Çünkü bu iki neden her varlığa gelişin zorunlu başlangıcıdırlar. Bundan dolayı da, meydana getirilmiş olamazlar. Dolayısıyla, her oluştan öncedirler, çünkü hiç bir oluş onlar olmadan olamaz.
Örneğin tunç veya mermer işlenmemiş madene göre form, heykele göre ise maddedir. Aristoteles'e göre ancak, her şeyin form ve maddesinin olmasının bir tek istisnası vardır, en yüksek varlık, kendi deyimiyle, "zorunlu olarak ezeli ve ebedi hareketsiz töz" olan tanrı. Tanrı saf formdur, maddesizdir, başka bir deyişle "duyusal şeylerden ayrı bir varlık"tır. Böyle bir tözün hiçbir büyüklüğe ve parçaya sahip olamayacağı ve dolayısıyla da bölünemez olduğu, aynı zamanda uzamsallığının bulunmadığı ve etkiden de arınık olacağı açıktır. Bu nedenle tanrı en yüksek varlık, mutlak mükemmelliktir. Ondan daha üst düzeye geçişi sağlayan madde yoktur. Ezeli ve ebedi olarak fiil halinde olan varlık, eşyanın hem devindiricisi ve doğurucu nedeni, hem formu, hem de amacıdır. Kendisi devinimsiz olup devindiricidir.
Aristoteles'e göre bu ilk devindirici, nedensellik ilkesinin bir sonucudur. Her devinim, devinen şeyin varlığından başka, bir de devindiricinin bulunmasını gerektirir. Bu devindirici de devinimini başka devindiriciden ahr. Böylece sonsuza kadar giden nedenler dizisi bulunmadığı için, zorunlu olarak bir devindiricide durmak gerekir. Bu ilk devindirici ebedi bir devinimle sonsuz zaman boyunca devindirir. Öyleyse şu açık: o bölünemez, parçası yoktur, hiçbir büyüklük taşımaz.
Tanrı Aristoteles'in bu dört nedensellik ilkesinden sadece erekten nedenin, bazılarının nihai neden dediği nedenin, bir gerekliliği değil dört nedensellik kategorisinden dördünün de bir gerekliliğidir.
Not: Bu yazıyı bir daha Aristotales'in felsefesi ile alakadar kısmı baştan yazmak yerine http://dusundurensozler.b...fizik-felsefes-devam.html adresindeki yazıdan belli parçaları alıp düzenleyerek derledim. Okuyanlara o yazıyı da okumalarını tavsiye ederim.
Bu girinin üzerine söylenmesi olası sözlere verilebilecek cevaplar:
Birinci olarak "tut ki 'tanrı' var, peygamber gönderdiği, kitap indirdiği nereden malum? belki de hiç bulaşmak istememiştir insanların işlerine.. belki de bir bilinci yoktur... "tanrı" dediğin ne? özellikleri neler?" diyenler olabilir. Şu anki konumuz dinler veyahut Tanrı'nın sıfatları değil Tanrı'nın olup olmadığı. Bu konuyu açık seçik bir şekilde küçük bir çocuğun dahi anlayabileceği ispatlardan birini paylaştım.
ikinci olarak "ateistleri bulabilirsen sorarsın. onlar cevap veremeyeceği konuları sessizce terk ederler. bu da onların kişiliği garipsemiyorum artık. zira herkes adam gibi adam olmak zorunda değil. insan çeşit çeşittir kimileri doğruları konuşmaktan haz alır, kimileri ise doğruları konuşandan rahatsız olur..." diyenler olabilir. iyi niyetle söylemiş dahi olsa, genelleme içerdiğinden yanlıştır. Tanıdığım, tartışmaya açık adam gibi adam ateistler de vardır.
Eğer bu dünyada yaşananların bu Dünya'da kaşılığı yoksa, başka bir yere bırakılıyordur ve bu dünyadaki her saniye adaletin bırakıldığı yerde sonsuza tekabül eder. Bu hayatta yaptıklarımız, sonsuzlukta yankılanır.
Aile içi cinsel ilişkiyi doğru bulan be bilimsel olarak kanıtlanmış zararlarını dahi görmezden gelerek ahlakı kendine göre düzenleyen insandır. Marjinal olma çabasında olması muhtemeldir.
Bir kişinin hem babası, hem de dedesi ya da hem annesi hem anneannesi olabilecek potansiyele sahiptir.
Zaman bir mahluktur ve yaratılmıştır, evrenin başlangıcından itibaren evrendeki değişimleri sınıflandırıyordur.
Genellikle "Evreni Tanrı yarattıysa, Tanrı nasıl var oldu?" diye düşünüp, cevabını bulamayan bilinçlerin ihmal ettiği gerçektir. Zaman bir mahluktur ve Tanrı tarafından yaratılmıştır. Bu sebepten Tanrı zamanın dışındadır, mutlaktır.
Genellikle "Tanrı'ya inanmıyorsan evren nasıl var oldu?" sorusuna cevaben ateistler tarafından söylenir.
Var olmanın yaratıcı bir güce ihtiyaç duymasını görmezden gelen bu insanlar, bilime sığınırlar. Doğadaki her olayı açıklayabilen bilimin bir gün bunu da açıklayacağını umut ederler, Tanrı'nın varlığının bilimin değil felsefenin konusu olduğunu ihmal ederler.
Kanımca bunun nedeni yunan mitolojisindeki gibi inanış biçimleri. Yani, neden şimşek çakıyor sorusuna Zeus'la açıklayan inançlar. insanlar bu şekildeki inançların yanlışlığını bilim sayesinde gördükçe, bilimin her şeyi açıklığa kavuşturabileceğini düşünmeye başlamış olabilirler.
Aynı zaman da bilim belki bir gün açıklayabilir diyor olabilirler. "bilimin açıklayamaması birgün açıklayamayacağı anlamına gelmez." diyen insan yanılıyordur. Bilim her zaman "Nasıl oldu?" diye sorar ve verilen cevaplar esvaptır. Ardından esvaplar için de yeniden "Nasıl oldu?" sorusu sorulur ve nur topu gibi bir çok esvap elde edilir. Bu bir kısır döngüdür, bilimin sınırı yoktur. ilim sonsuzdur.
Konunun dinler değil, Tanrı'nın varlığı ve evrenin nasıl var olduğu olduğunu unutup "kendini her şeye vakıf ilan edip kendine tanrı elçisi diyen bir insanın sözlerinden seçmeler yapsa bazıları için daha makbule geçen bir iş yapacak olan kimsedir." diyerek olayı dinlere bağlayarak sıyrılmaya da çalışabilirler.
Bilimden hoşlanmadığımız kuruntusuna da kapılabilirler, yanılmasınlar.
Bilimi istemediğimiz sonuçları verdiği kuruntusuna da kapılabilirler. Oysa bilim gayet istediğimiz sonuçları veriyordur. Bir kısır döngü içerisinde "Nasıl oldu?" sorusuna esvaplar ileri sürmeye devam ediyordur.
Sorulduğunda ateizmin Tanrı'nın varlığına inanmamak durumu olduğunu unutan yazarların "iyi bir insan olmak için herhangi bir dine ihtiyaç duymamak." ve "dinlerin gerçeklerden yola çıkmaması. gerçeklik tektir değiştirilemez ama dinler gerçekleri kabul etmezler." şeklinde cevap vermesi muhtemeldir. Dine neden inanmadığı değil, Tanrı'ya neden inanmadığı soruluyordur.
Tanrı'nın varlığına dair bir çok mantıklı açıklama olmasına rağmen neden Tanrı'nın var olmadığına inandıkları merak konusu olan yazarların ateizmi seçme nedenleridir. Dinde var olduğu savunulan çelişkiler, dinin zamanının dolduğu ve dine artık gerek kalmadığı gibi iddialar, popüler olması, kız tavlamak, dikkat çekmek ve benzeri türden nedenler olması muhtemeldir.
Sineğin mazisi ve istikbali yoktur, sadece şu anı yaşar. inekler için de böyledir, kurban edilirken boynu kesildikten sonra kaçan ineğin çevredeki otları yediği gözlemlenmiştir. Kanın ne olduğunu bilmez, öleceğini tahmin edemez, kaygısı yoktur.
insanın ise mazisi ve istikbali vardır. Can çekişir, fiziksel açıdan çektiği acının yanında ondan daha da büyük bir acı olan psikolojik açıdan çektiği acı vardır.
Tanrı için hayvan kesilir ve fakirler dahil olmak üzere bir çok insana dağıtılır. Böylece kimse kimsenin onurunu kırmadan yardımlaşma gerçekleşir.
Aç ve susuz kalınır. Bunun bilimsel olarak da ispatlanmış, mideyi rahatlaması ve benzeri türden, bir çok hikmetiyle beraber en basitinden empati duygusuna katkısı vardır. Tokun açı anlamasına katkı sağlar.
Namaz ritüelleri için yerlerde sürünülmez. Sadece secde edilir. Namaz ibadeti Müslüman'a bir günde 5 kez Tanrı'yı hatırlatır. Bu Dünya'daki amacının unutulmamasına katkı sağlar.
Bunları primitif bulan insanlar islamiyet'te yardımı herkesten gizli yapılmasını öğütlediğini görmezden geliyorlardır.