Aynı zamanda ballan d'or ödüllerinin neden sadece futbol tekniğine verildiği perspektifini sorgulamaktır, futbol sadece teknikten ibaret değildir, aynı zamanda hırstır, çabadır, çalışkanlık ve takım oyunudur.
Dipnot: Olcay Şahan'da futbol tekniği yoktur gibi bir sonuç da çıkmıyor bu perspektiften.
Bünyesinde barındırdığı emekçilerinin hayvan yerine konulduğu sektör. Herkes bu sektörü öve öve bitiremez, bacasız sanayi, doğal güzellikler, döviz girdisi, çiçekler, böcekler, deniz kum sahil. Ancak kişinin gördüğü bu muhtevi güzellik bir emekçi kitlenin ve onların maruz kaldığı pislikler üzerine kuruludur. insanlar gelir, hayat güzeldir, her şey yolundadır, kahkah kuhkuh, güneş,deniz,mojito,kumsal mutlu bir şekilde tatillerini yaparlar. Emekçiler ise bu pis sektörün esnek çalışma saati özelliğini çekmek zorundadır. Yasal olarak günlük 7.5 saat olan çalışma süresi bu sektörde 18 saati bile bulur. Çalıştığın tesiste konaklarsın bundan mıdır bilmem ama sana ırgat muamelesi yaparlar. Ezerler,ezerler,ezerler. Aşağılarlar,küfrederler. Sebebi ise performansını daha yükseğe çıkarmaktır, sömürdüğü kadarı yetmiyormuş gibi senden daha da fazlasını ister. Günlük cirosu 2.500 tl olan restaurantta 3 kişi çalıştığımızı bilirim ki bu da toplamda 75 lira gibi bir yevmiye yapıyordu. Düşünün 75 lira alıyoruz 2500 lira kazandırıyoruz. Bazen dönüp bakıyorum da çalıştığım arkadaşlarıma bundan şikayet eden tek kişi benim diğerleri kafasını eğip çalışmaya devam ediyor, seviyesizlikler yapıyor. Platon 'insan farkında olmadığı şeyden rahatsız olmazmış.'der. Sahi aslında bizden kaynaklı bu. Sen ırgat olursan adam da sana ırgat muamelesi yapar. Dönüp durdum, dönüp durdum, dönüp durdum. Düşündüm de, o halda iddia ediyorum, bu sistemi kökünden kazıyacak olan şey materyal koşulların dahilindeki iktisadi dönüşümler değil. Bilinç, bilinç bilinç.
Türk edebiyatında içten söylemiyle yer etmiş edebiyat eleştirmenidir. 'Günümüz şiiri üzerine yazılar' adlı bir yapıtı vardır. (benim bildiğim sadece bu var). Şiiri, edebi eserler arasında bambaşka ve üstte bir yere koyar. (bundan dolayı ona pek yaklaşamıyorum)
Aynı zamanda eski türkçe öğretmenimdir. (ilkokul 6 .sınıfta) Onun ilgili aklımda kalan birkaç anım var. Bunlardan biri şöyledir : Sabit hocam bir gün tahtaya 4 tane kelime yazar.Bunlar Milliyetçilik,Hümanizm,Ümmetçilik ve Komünizm.Sonra herkese bunların anlamını açıklar.Ve sırayla sormaya başlar.'Sen hangisini destekliyorsun ?' diye. Herkesten 'Milliyetçilik' cevabını alınca üzüntüyle kafasını başka yöne çevirir.'Tamam,derse dönelim'der.
Bugün bu anı üstüne düşündüğüm konu sabit hocamın neden buna üzüldüğüdür.
Sanırım hepimizin ağzından aynı ideoloji isminin çıkmasından.
Başlığın aslı 'bazı zamanlarda bazı yazarların sözlükte bulunmama gerekliliği'dır.Bunun sebebi ise diyarbakırta olan malum olay sonrası bazı itlerin tam anlamıyla kudurmasıdır.Bu süre dolaylarında sol frame bu itlerin ağzından akıttığı salya- köpüklerle doludur.insan girip bir entry gireyim diyor ancak bu itlerin akıttığı pisliğe elini sokmak istemiyor.
Günümüzde teknolojinin geldiği ve insan eylemlerinin çıkar için bu kadar karmaşıklaştığı noktada istihbaratını aldığım ve şaşırmadığım bilgidir. Aziz yıldırım medya gündeminde çok fazla yer almamak için parayı bastırıp böyle bir depremi yaptırmıştır. Nasıl yaptırdı diye sormayın teknoloji çok gelişti işte.
Bir etik sorunsalı. Sorunsala biraz daha içerik katmak gerekirse: insanın ussal bilincindeki değer dinamiklerinin nasıl işlediği.
iyi olan doğrudur
insan son amaç olarak gördüğü eudomoniaya(mutluluk,saadet,haz yani iyi olan) göre mi doğruyu belirliyor.Örneğin: iyi bir okul okumak beni kariyer olarak iyi bir yere getirir. Kariyer olarak iyi bir yere gelmem çok para kazanmamı sağlar. Çok para kazanmamsa bana saadet ve mutluluk getirir. Bu durum iyidir. O halde derslerime çalışmam ve iyi bir okul bitirmem doğru olandır.
doğru olan iyidir
Yoksa insanın ussal bilinci dışında bir doğru gerçeği mi var ve insan bu ilahi iradeden vs.gelen doğruya göre mi iyi olanı belirliyor.(bu konuda örnek vermek istemiyorum. anlamışsınızdır artık.)
Sözlük yazarlarının bu soruya vereceği cevap, etiğe karşı duruşlarını da sergileyecektir.
Araştırmanın sonucu bize YGS'e 13 saat kala yazarların başlık açma eğilimlerini gösterir.Sonucu YGS'e 13 saat kala YGS ile alakalı başlık sayılarının arttığını gösterir.Zaten bu başlık bile YGS ile alakalıdır.
Bundan üç yıl önce erzincan şehir merkezinde, ana caddelerden birinde gezerken rastladığım ve unutamadığım olay kampanyadır.Kampanyanın inceliği 4 simit alacak insana ödeyeceği parayı bir daha hesaplatmamasıdır.
Özellikle son on yılda derinleşerek yaşadığımız toplumsal dönüşümün en önemli boyutlarından biri de, tarihsel olarak Türkiye modernleşmesinin taşıyıcı aktörlerinin başında gelen laik-orta sınıflarının giderek muhafazakârlaşması oldu.
Laik orta sınıfların bu dönem içinde, büyük ölçüde, değişimden korkan, geleceğe şüpheli bakan, kültürel çoğulculuğa, çeşitliliğe ve farklılığa giderek kapalı hale gelen, küreselleşme ve Avrupalılaşma süreçlerine şüpheci yaklaşan, tepkici milliyetçiliği destekleyen, rejim koruma amacını demokratikleşmenin önüne koyan, ve bu temelde de, siyasete siyaset-dışı askeri ve yargısal müdahaleleri büyük ölçüde destekleyen davranış ve hareket etme eğilimi içine girdiğini gördük. Laik orta sınıf muhafazakârlığı diye adlandırabileceğimiz bu eğiliminin ortaya çıkması ve güçlenmesi şüphesiz ki nedensiz değil. Bu nedenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz. Siyasal-ekonomik boyutta, tarihsel olarak hem ekonomik, hem bürokratik hem de statüsel olarak Türkiye modernleşme sürecinde egemen konumda olan laik orta sınıflar bu konumlarını Sünni-islamcı muhafazakârlığın aktörleri olan yeni orta sınıflara karşı kaybetme durumunda kalıyorlar. Siyasi boyutta, CHP’nin gerek seçim kazanma iddiasının olmaması, gerekse de AKP’nin seçim başarılarına ve böylece sağladığı seçim hegemonyasına karşı demokratik ve siyasi yollarla güçlü mücadele etme çabasını taşımaması, laik orta sınıfların kendisini Sünni-islamcı muhafazakârlığa karşı güçsüz ve siyaseten korumasız olarak algılamasına yol açıyor. Böylece de, ideolojik boyutta da, laik orta sınıflar, büyük ölçüde, bir taraftan değişime karşı tepkici milliyetçiliği, diğer taraftan da, AKP hükümetine karşı askeri ve yargısal müdahaleleri destekleyen ve laik rejimi koruma adına demokrasiden vazgeçen bir eğilime girebiliyorlar.
Milli mücadele yıllarındaki bir mitingde halide edip tarafından yapılan konuşmanın sonundaki sloganı.Yıllar öncesine gitsek de yıllar sonrasına gidip uygarlığı ve teknolojiyi geliştirsek de,insanlara hizmet etmek yerine, eziyet etmek için var olan devlet aygıtının değişmeyeceği gerçeğini özetleyen slogan.
Aslında kişinin -10 puanının yanındaki 'nihilist' karma sıfatını istemesidir.Onu artılamanızdan memnun olmaz.Ama çok fazla eksilemenizden de memnun kalmaz çünkü bu durumda asgari ücretli karma sıfatına da maruz kalabilir.
Gereksiz yere asansörü meşgul eden;zemin kattan asansöre bineceğin sırada asansörün 1. katta olduğunu görüp çıldırmana ve gereksiz yere beklemene sebep olan;asansörü gereksiz yere kullanıp apartman giderlerinin artmasına sebep olan ve bunun sonucunda aydat giderlerinin artöasına sebep olan,tembelliğinden dolayı ne kendisine ne de başkasına bi faydası olacak üşengeç,gereksiz,meydan dayağı atılması gereken adamdır.
Doğan çocuğun; 'sınıfsız ve mülkiyetsiz topluma geçişte devlet bir aygıt,bir aşama olarak kullanılmalı mıdır?' veya ' işçi diktatörlüğünün (bkz: sosyalizm) üst sınıf zümresine dönüşmeyeceğinin garantisi verilebilir mi?' veya ' son aşama olan sınıfsız ve mülkiyetsiz toplumda otorite veya sosyal ilişkileri düzenleyici aygıt kabul edilebilir mi?' tartışmalarının yoğun olarak yaşanacağı ev ortamında liberal veya muhafazakar çizgiye kaymasıyla son bulacak durumdur.
7.nesil yazar hoş gelmiş ama sefa gelmemiş. Kendisi arkadaşımız olur aynı zamanda. Kısa zamanda sözlüğü kasıp kavuracağından da bir hayli şüphemiz var. Aşırı dogmatik ve dar görüşlü olduğunu bilmekteyiz bu yüzden sözlük ahalisine kan kusturucağını tahmin ediyorum.Olsun yine de hoş gelmiş. (bkz: Gel, ne olursan ol yine gel.)
7.nesil yazar. Hoş gelmiş sefa gelmiş.Kendisi arkadaşımız olur aynı zamanda. Sözlüğü kasıp kavurcağından şüphemiz yok ama bir günde yirmiküsür entry girmese iyiydi.
içler acısı durumdur.Kırgınlık,öfke,üşengeçlik vs.lerden oluşan duygu cümbüşünü aynı anda yaşamktır.'Gitme ne olur gitme'diye arkasından koşmak gelir içinizden ancak yapamassınız rezil olacağım diye korkarsınız.Tüm bu kötü anlar üzerine bir de ağıt dökersiniz içinizden:
istersen gitme
Bel ki düzelir her şey bir gece
Bir ses duyulur en içlerde
Kürşat da olur.......Alparslan da
Sen en iyisi gitme
Gidip de denemeye, şiire, mektuba, hikayeye, makaleye,entrylere karaları nasip etme....GiTME.
Bunlardan, zahir, dil ile ikrar içindedir. Batın, kalp yoluyla kavramak ve onaylamak içindir. Had, meşru ve uygun olanla olmayanı belirtir. Muttala ise, Allah'ın her ayetle insanda gerçekleştirmek isteğidir.
Oynanan kupon sürpriz kuponu olmadığı halde, 3-5 kuruş kazanıp sigara parası çıksın diye kupon yapılmasına rağmen hüsrana uğramaktır..Sonuç olarak (bkz: kumardan kimse para kazanamaz)
Evet efendim.Bu kişi entry ne kadar nesnel,objektif ve gerçekleri söyleyen bir entry olursa olsun mevzu bahis kişi ;entry ,ideolojisine ters düştüğü için entryi eksiler.
Dizi yoluyla zenginliin ve kapitalizmin tatlı gösterilmesi olayıdır.Lakin hiçbir insan eğer birikişi bir yerde 4 yastıkla yatıyorsa diğer 10 kişi bir yerde yastıksız yatıyordur önermesini anlamaz anlayamaz veya anlamak istemez.