Aynı zamanda ballan d'or ödüllerinin neden sadece futbol tekniğine verildiği perspektifini sorgulamaktır, futbol sadece teknikten ibaret değildir, aynı zamanda hırstır, çabadır, çalışkanlık ve takım oyunudur.
Dipnot: Olcay Şahan'da futbol tekniği yoktur gibi bir sonuç da çıkmıyor bu perspektiften.
arkadas serhat ulueren gibi degersiz bir insana sövdügüm icin entry'im siliniyor. Burda adamlar 7/24 15 milyonluk bir ulus'a en asagılayıcı en tahrik edici seyler soyluyor ama moderatorde tık yok. Bakın artık cagrı yapıyorum cıkalım su sozlukten, fasistlere bırakalım burayı alsınlar istedikleri gibi at kostursunlar moderatorleriyle birlikte. görün bakın uludağ sözlük trabzon çaycuma forumuna dönmezse namerdim.
Bünyesinde barındırdığı emekçilerinin hayvan yerine konulduğu sektör. Herkes bu sektörü öve öve bitiremez, bacasız sanayi, doğal güzellikler, döviz girdisi, çiçekler, böcekler, deniz kum sahil. Ancak kişinin gördüğü bu muhtevi güzellik bir emekçi kitlenin ve onların maruz kaldığı pislikler üzerine kuruludur. insanlar gelir, hayat güzeldir, her şey yolundadır, kahkah kuhkuh, güneş,deniz,mojito,kumsal mutlu bir şekilde tatillerini yaparlar. Emekçiler ise bu pis sektörün esnek çalışma saati özelliğini çekmek zorundadır. Yasal olarak günlük 7.5 saat olan çalışma süresi bu sektörde 18 saati bile bulur. Çalıştığın tesiste konaklarsın bundan mıdır bilmem ama sana ırgat muamelesi yaparlar. Ezerler,ezerler,ezerler. Aşağılarlar,küfrederler. Sebebi ise performansını daha yükseğe çıkarmaktır, sömürdüğü kadarı yetmiyormuş gibi senden daha da fazlasını ister. Günlük cirosu 2.500 tl olan restaurantta 3 kişi çalıştığımızı bilirim ki bu da toplamda 75 lira gibi bir yevmiye yapıyordu. Düşünün 75 lira alıyoruz 2500 lira kazandırıyoruz. Bazen dönüp bakıyorum da çalıştığım arkadaşlarıma bundan şikayet eden tek kişi benim diğerleri kafasını eğip çalışmaya devam ediyor, seviyesizlikler yapıyor. Platon 'insan farkında olmadığı şeyden rahatsız olmazmış.'der. Sahi aslında bizden kaynaklı bu. Sen ırgat olursan adam da sana ırgat muamelesi yapar. Dönüp durdum, dönüp durdum, dönüp durdum. Düşündüm de, o halda iddia ediyorum, bu sistemi kökünden kazıyacak olan şey materyal koşulların dahilindeki iktisadi dönüşümler değil. Bilinç, bilinç bilinç.
yeni sezona(3) vampir karakterler de katacağını duyurarak,hayatta kalma metodlarının değişmesine, challange'ın artmasına ve farklı ruhsal bunalımlara (bkz: twilight) sahne olacak dizi.
Türk edebiyatında içten söylemiyle yer etmiş edebiyat eleştirmenidir. 'Günümüz şiiri üzerine yazılar' adlı bir yapıtı vardır. (benim bildiğim sadece bu var). Şiiri, edebi eserler arasında bambaşka ve üstte bir yere koyar. (bundan dolayı ona pek yaklaşamıyorum)
Aynı zamanda eski türkçe öğretmenimdir. (ilkokul 6 .sınıfta) Onun ilgili aklımda kalan birkaç anım var. Bunlardan biri şöyledir : Sabit hocam bir gün tahtaya 4 tane kelime yazar.Bunlar Milliyetçilik,Hümanizm,Ümmetçilik ve Komünizm.Sonra herkese bunların anlamını açıklar.Ve sırayla sormaya başlar.'Sen hangisini destekliyorsun ?' diye. Herkesten 'Milliyetçilik' cevabını alınca üzüntüyle kafasını başka yöne çevirir.'Tamam,derse dönelim'der.
Bugün bu anı üstüne düşündüğüm konu sabit hocamın neden buna üzüldüğüdür.
Sanırım hepimizin ağzından aynı ideoloji isminin çıkmasından.
Tıpkı ortaçağdaki kiliselerin şeytandan beslenmesi gibi terörden beslenirler.Akıllara anton szandor lavey'in bir sözü gelir : Şeytanın en büyük dostu kilisedir.
Başlığın aslı 'bazı zamanlarda bazı yazarların sözlükte bulunmama gerekliliği'dır.Bunun sebebi ise diyarbakırta olan malum olay sonrası bazı itlerin tam anlamıyla kudurmasıdır.Bu süre dolaylarında sol frame bu itlerin ağzından akıttığı salya- köpüklerle doludur.insan girip bir entry gireyim diyor ancak bu itlerin akıttığı pisliğe elini sokmak istemiyor.
Günümüzde teknolojinin geldiği ve insan eylemlerinin çıkar için bu kadar karmaşıklaştığı noktada istihbaratını aldığım ve şaşırmadığım bilgidir. Aziz yıldırım medya gündeminde çok fazla yer almamak için parayı bastırıp böyle bir depremi yaptırmıştır. Nasıl yaptırdı diye sormayın teknoloji çok gelişti işte.
Bir etik sorunsalı. Sorunsala biraz daha içerik katmak gerekirse: insanın ussal bilincindeki değer dinamiklerinin nasıl işlediği.
iyi olan doğrudur
insan son amaç olarak gördüğü eudomoniaya(mutluluk,saadet,haz yani iyi olan) göre mi doğruyu belirliyor.Örneğin: iyi bir okul okumak beni kariyer olarak iyi bir yere getirir. Kariyer olarak iyi bir yere gelmem çok para kazanmamı sağlar. Çok para kazanmamsa bana saadet ve mutluluk getirir. Bu durum iyidir. O halde derslerime çalışmam ve iyi bir okul bitirmem doğru olandır.
doğru olan iyidir
Yoksa insanın ussal bilinci dışında bir doğru gerçeği mi var ve insan bu ilahi iradeden vs.gelen doğruya göre mi iyi olanı belirliyor.(bu konuda örnek vermek istemiyorum. anlamışsınızdır artık.)
Sözlük yazarlarının bu soruya vereceği cevap, etiğe karşı duruşlarını da sergileyecektir.
Başlıklarımın çok fazla entry kazanması için ' acaba bu tarz entryler mi girsem? ' diye beni düşündürendir.Bu entrylerin çoğu nefret barındırcak olsa da.Olsun entry entrydir.