eğer avrupa'da tıp eğitimi almayı düşünenler varsa, benim tavsiye edeceğim ülke italya'dır.
neden italya'da tıp eğitimi derseniz, yaşam koşulları okul ücretleri ve kabul gibi aşamaları diğer ülkelere nazaran oldukça iyidir.
bu kapsamda imat sınavı italya'da tıp eğitimi gibi konularda doğru tercih ve sınava hazırlık aşamasında http://www.imatsinavi.com un uzmanlarından destek alabilirsiniz. bana yardımcı olmuşlardı.
ayrıca italya-fransa ile alakalı sorularınızı bana da sorabilirsiniz.
buraya ancak kurs kurs gezen birilerinin hepsini gezerek en iyisinin şu oldugunu söyleyebilecek biri olabilir.
o da sanırım benim.
çünkü bir çok kurs gezdim.
ve senet sözleşme yapmayan (bkz: ingilizce kampüsü) ' nü tavsiye edebilirim.
mecidiyeköy'de bulunan en iyi ingilizce kursu 2017 yılı için diyorum tabi bunu.
ulaşınca herkes sever seni
ben ulaşamayınca da sevdim
yıldız tozu gibiyken sen
ya da kaf dağı çiçeği
olsun dedim ne yapayım
yatıp en erken uykulara
rüyalarımda göreyim diye
karıştırıp varlığını yokluğuna
yokken de varmışsın gibi sevdim..
normalde, yapılan hayır yada iyiliklerin duyurulması gibi bir gelenek yok
burda hayırdan daha çok reklam amacı taşır. ayrıca hayır yaptığını iddia eden kişinin de mafyacılık ve örgüt suçlamalarıyla hapiste yıllarca yattığını bilmekteyiz.
dört sene üvey analığımı yaptı, derdimden dert çıkardı ve çok dolandırdı beni kızılay'da, tunalı'da, bahçeli'de, cebeci'de, kurtuluş parkı'nda...
yüksel caddesi'nin meşrutiyet caddesi'yle kesiştiği noktada bir apartmanın çatı katında, ankara kalesi manzaralı yalnızlıklarım oldu çok. ama dostlukları bakiydi ankara'nın, soğukluğu sıcaktı, griliği mavi, soğuk gecelerde sevişen çocuklar sıcak. ankara'da hiç sevişmeyen yılmaz erdoğan, disiplin kurulunda tartışılmayan sevebilme ihtimali'ne nazire; ankarada aşık olmak zor diyen vedat sakman ve ona ses veren hüzünlü bakış zuhal olcay, yarım gün uzakta ankara, sokaklarında uslu kentliyi oynamak için diye deniz kokusu getiren bülent ortaçgil, hiçbir ayrılığı anlatamazdı ankara'da aşık olana, sevişene, kaçana, kalana, istanbul düşü kurana. murathan mungan'ın bir zamanlar oturduğu evin sokağında; "geçsede yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar" diye bağıra bağıra şarkı söyleyen fırtınalı çocuklara, mazhar alanson'un mevlayı aradığı yollarda, leyladan geçme faslında olanlara, buselik makamına, pilli bebeksiz uyuyamayan, olsun demeden, çocuk düşleri yok olanlara, aşti'de el sallayacak kimsesi olmayanlara, beni severmiş o diye avunanlara daha ne anlatabilirdi ankara?
aşti'den çok el salladığımı bilirim gidenlere, tanımadığım insanların asker halaylarında elimde gözyaşı dolu bir mendille halaybaşılığımı da, arife günü otobüs bulamayıp çocuklarla koyun koyuna yatıp sabahladığımı da, bir gece yarısı deli gibi evden çıkıp atladığım ilk otobüsle hiç bilmediğim samsun'a gittiğimi de bilirim, ankara'ya gelen her yolda durak durak, şehir şehir ilk bestemi yaptığımı da bilirim, ama o bilmez, ankara'nın en garip huyudur bu, kimse bilmez
ankara'ya gelirken durak durak, şehir şehir yaptığım beste'nin sözünü yazdığım gün geldi aklıma;
sabaha karşı balgat'ta bir balkonda, ışıklar kenti ankara tam karşımda, ben bana beni anlatırken döküldü kelimeler;
" ışıklar kentinde ışıksızım
sensizlik demekmiş benim yalnızlığım
şimdi anladım.
o kadar kalabalığım ki kendimle
orada bile seni bulamadım
o kadar yalnızım ki seninle
sende bile kendimi bulamadım,
şimdi anladım.
karanlıklar kentinde ışıl ışılım
sana gelmekmiş kendime yolculuğum
şimdi anladım;
ama ne zaman dönsem kendime
benden başka kimse yokmuş
geride bıraktığım. "
ankara'da benden başka kimse kalmadı geride.
ve cemal süreya der ki,
ne der cemal süreya;
"sen temiz hava saklı su
sen bayan nihayet "
ne der anakara'dan kaçanlara, hızlı hızlı geçen neon lambalarının göz kırpışında, otobüs ve tren uğultularında şebnem ferah;