ateş hırsızları söylencesi adlı kitabı henüz adsız bir şairken ödüller almış olan emirhan oğuz'Un bu kitabı 20 yıldır yeni baskı yapmıyordu. geçtiğimiz günlerde kırmızı yayınları tarafından yeniden yayınlandı. kitap çok özenli hazırlanmış. şairle yapılan oylumlu bir söyleşi mesele dergisi'nin 34. sayısında. ayrıca 31 ekim günü tüyap kitap fuarında belki de şairle ilgili ilk panel/söyleşi yapılacak. ahmet telli'nin yöneteceği panele şeref bilsel, onur behramoğlu, cenk gündoğdu, faris kuseyri, betül dürden konuşmacı olarak katılacak. emirhan oğuz'un sahalara dönmesi gerçekten müthiş bir şey.
cemal abdülnasır'a kukla diyenlerin ölümüne bin bir ah u vahla yaklaştıkları kişi. nasır'a yönelik suikast girişiminin faili. kanalı emperyalistlerin elinden mısır'a geri alan, israil'le kararlılıkla iki defa savaşmış (ikisinde de kaybetmiş olsa da) biri mi kukladır, yoksa onu bir suikastle öldürmek isteyen zavallı mı?
israil barbarlığına arapların verdiği cevap. birleşik arap devleti ideali ve kısa süreli pratiğinin mimarı. 3. dünyanın en çok sevilen liderlerinden biri olmuştur.
aaa bakın, asker de çocuğa geçmiş olsun diyor. oysa ne güzel keşke öldürseydi entryleri giriliyordu. yabancıdan düşmana giden yol çok kısaymış. bunu asker de fark etmiş. aferin.
tanım: yaralı çocuğu ziyaret eden askere bakıp da çok şey öğrenmesi gereken polistir.
uludağ sözlük'ün (bittabi ülkemizin) içler acısı halini gösteren polistir. kanun önünde suçu ispat edilmemiş, savcılığa çıkmamış, mahkum olmamış tüm bunlar gerçekleşip de suçu sabit olduktan sonra cezasını insani kriterlere göre çekmesi gereken bir çocuğu "keşke öldürseydi" diye karşılayan insanlık düşmanlarını açığa çıkardığı için hayatında ilk defa iyi bir iş yapmış polistir. el insaf.
işgal ettiği tarihi filistin topraklarında kan döken düzmece devlet israil'in meşruiyeti, dünyanın bütün ülkelerinin gözlemcileri tarafından tertemiz olarak sınıflandırılan bir seçimle iş başına gelmiş hamas'ın meşruiyetinin yanında esamesi okunmayacak bir laf salatasıdır. hamas, hizbullah, emel ya da adı ne olursa olsun, faşistsiyonist israil devletiyle savaşan ve meşru seçimle iktidarda bulunan bir parti, zihniyet, siyasal düstur var. bize benzemiyor diye; sakalı uzun, kınalı diye; arapça (ay ne kaba bi diııl) konuşuyor diye onu meşru saymayacak mıyım? hamas ve/veya israil'le savaşan her odak benim gözümde bir kahramandır. nasrallah da öyle, bir zamanların el fetih 'i de öyle. israil'in dümen suyuna giren bir abbas'ı değil israil'e kafa tutan hamas'ı, evet, meşru görüyorum. olmert'in yahudi kıçını öpmek için sıraya giren mübarek'i, kral bilmem hangi suud'u, şeyh bilmem hangi el kuveydi'yi değil, evet, hamas'ı meşru görüyorum. tıpkı maliki yerine sadr'ı, kukla lübnan parlamentaristleri yerine nasrallah'ı meşru görmem gibi.
sesin benden çıkarsa
adımı bir sandala verirler
yaz olunca
bahçeyi konuşturan sarışın
beni bağırtan çayırlar
taşınca çocukların ayaklarından
yağmur ve pervaz beklesin
sesin benden çıkarsa
bakmakla yükümlü olduğum bu dağ
bakır yüzükler içinde
masal ve tütün saran parmaklar,
dokuzyüz elli altı doğumlu amcam
yüzünde tersane serinliğiyle
bekar ve uzun boylu beklesin
zaman bensiz yapamaz
elimdeki kadehi düşüren
sesin benden çıkarsa
toplan gidiyoruz, yerimiz dar
dönersek bir gün denizlenerek
kalbimde uyuyan hançer üzre
naftalin ve mermer beklesin"
sonra edebiyat, heves, edebiyat güncesi, üç nokta, mor taka gibi dergilerde şiirleri yayımlanan, kitap çıkarmamış şair. kün adlı şiiri 2007'nin en çok sevilen şiirlerinden biri olmuştu. aşağıda isyan adlı şiiri var.
isyan
inkârın soylu kanatları vardı ki onlar kırıktır
kaynayıp coşsam huruç büyüse dal dal
selam ederim kırık sabahlara
buğday yansa ekmekler mi esmerleşecek
kanasam kızaracak mı sular
selam olsun yıkılan kerpiç duvarlara
yakılan tarlalara selam olsun
kırılsa göçmenlerin kanadı
ağlamak mı düşecek payıma
ateşe hançer çeken yaşlarıma selam olsun
selam olsun kararan gözlerime
ihtilal günlerinden sabırlar devşiren sen misin
sen misin kuytularda inatçı mağlubiyetleri büyüten
kaç kerre gördüm ölülerin üşüdüğünü
ve dahi duydum kanadığını çınarların
yansam, alevden bir çelenk koysalar göğsüme
başım mavzere ayağım denize bakardı
geldim işte silerek hesabımı
övüyorum omzumdaki tüfenk ağrısını
dalgalar kabardıkça kabarıyor
mezar taşlarından isimler seçiyorum
bir utanç gibi uzuyor ömrüm
şafak gümbürdese
turkuvaz koksa denizden uzak şehirler
otlaklara zümrüt diyorsan eğer
her sözünü lanetliyorum
çürüyen dilim beni sars
yasak bir sevdayı anlatır hep türküler
patlamış nar çiçekleri acıkmış gök
tutundum dalınıza
kırılsa üzülecek mi ulu şehirler
bil insan!
koşar ayak geçtik
zeytin ve defne ağaçlarının altından
şelaleler ki yurdu saçlarımızı
acıtmazlardı sular gibi
koçlar bildik ve develer bildik
ve yemişler yedik özlenen ellerden
ey bağbozumlarının uslanmaz neşesi
şarapların bin yıllık tortusu ey
ne kadar uzakta kalsa da gelecektir
bir mülteci gibi yoksul şehrimizi kıskanan
bizzat israil tarafından bir zamanlar filistin kurtuluş hareketinin itici gücü olan el fetih'e ve george habash'ın cephesine karşı kurulmuş olan siyasi örgüt. daha sonra işler değişince terörist damgası yemiştir. (afganistan'In taleban'ında da benzer bir süreç işlemiştir) zira israil'e düşman herkes malum terörist oluverir. şimdi olmert tarafından sırtı sıvazlanan abbas'ın el fetih'i de zamanında terörist olarak damgalanmıştı. ebu ammar (yaser arafat) da elbette teröristbaşıydı.
sonra ne oldu? demokratik seçimlerden (ki dünyanın en temiz seçimlerinden biri olarak adlandırılıyor) hamas ezici çoğunlukla birinci parti olarak çıktı. şimdi soruyorum size? halkı tarafından seçilmiş bir partiye kim terörist diyebilir?
çok sayıda kilise ve şapel içerir. bugün keldani kilisesi, süryani kilisesi faaldir. maalesef ermeni kilisesi metruk ve harap haldedir. hizbullah'ın diyarbakır'da güçlendiği günlerde yerli hıristiyanlar tehdit ve açık saldırılarla yüzleşmek zorunda kalmılar. bugün hançepek'in hıristiyan sakinleri yok denecek kadar azalmış. mutsuz ve tedirginler. midyat'ta ve mardin merkezde durum diyarbakır'dan hallice. antakya ve iskenderun'da ise çok daha iyi. hançepek'i gazerken bize dikkatli olmamız söylendi. tekin yer değildir dediler. tekin olmuyor evet, çünkü yaralı kuşun yuvasının üstüne yuva yapılmıyor.
şehir tamamen ikiye bölünmüş durumdadır. boşnakların futbol takımı fc. velez mostar'dır. amblemi kızıl yıldız, taraftar grubu ise red army'dir. hırvatların takımı ise zrinjski mostar'dır ve taraftar grubu faşist ultras'tır. bu klübü tito zamanında kapatmıştı.
sobanın üzerinde kurutulan çamaşır, sıkı sıkı örtülü camlar yüzünden havasızlık, sigara ve uyku kokar. yazın hayal edersin, dersin ki: kış gelince elimde kitabım, sobam hafif hafif yanacak, dizlerimde battaniyem olacak. heyhat bu şömine önü aristokrat pozu hiç gelmez. sen hep üşürsün. bir önceki kış da ertelemiş olduğun pencere kasalarının yaptırılması işte yine karşındadır. imansız soğuk her boşluğu doldurur. bu muydu yazın özlediğim dersin.
uzun tren yolculukları yaptığım günlerde ümitsiz ve kırgın memurlarla, beş parasız üniversite öğrencileriyle, satıp da dönüş parası yapacağı tek kuzusunu kucağında taşıyan köylülerle, askerlerle asker kaçaklarıyla, cebinde son yudumuna doğru aceleyle koştuğu şarabını komşularından kıskanan alkoliklerle, kuru ekmeğini yavan çayına banıp yiyen gerçekten bu ekmeği bölüşebilecek samimiyette neslinin son örneği ihtiyarlarla, yan koltukta oturan adamın uyumasını dört gözle bekleyen ya da yola çıkan uykunun hedefe ulaşması kolaylaştıran taşra cepçileriyle, her ay başka bir şehirde dilenen sapasağlam genç dilencilerle, kanun kaçaklarıyla, kanunları cemiyetin nizam bekçisi sayanlarla, treni merak edip pişman olanlarla yolculuklar yaptım. doğu ekspresi, güney van gölü, toros, meram...
hepsini özlüyorum şimdi. en çok ucuz ekspresler öğretir. çok geç anladım.
tahta iskemleler ters çevrilince, yarısından çoğu sıyrılmış süzme yoğurt yavaş yavaş kurumaya başladığında, son şişe rakının son dublesi bardağındayken, yeni bir güne doğru koşarken akdeniz'in hafif esintili gecesi, bir tek sevgilinle/karınla sen kalmışsındır, hüzündür bu. belki masadan sebeblenmek isteyen bir de kedi vardır. belki bir de uykulu gözlerle son garson artık gidin bakışıyla kültablasını hoyratça boşaltır. herkes gidince yaşanan hüzün nedense saat bilmez, ne zaman hatırlansa yaşanır, eline alıverir seni. anlamsız bir saatte sentimental bir entry'ye vesile olur.