2012 kasım aylarıydı. güzel bir cami gördüm. gidip namaz kılayım dedim. tamda cemaat akşam namazını kılmış dağılıyorlar. camiden içeri gircem. hoca, bana demezmi "sen şu dışarda kıl". ben kapıyı kapatacağım. münakaşaya girmek istemedim. hocam mesain bitti herhalde. allahın evinin kapısını neden kapatıyorsun? işte salla başını al maaşını. görevi vakit namazında hazır bulunmak. allah böyle hocalardan milleti korusun. hani kadının ineği bahçeden çıkmış da hocanın evine doğru gidiyormuş. kadın aman ineğimi geri getirin demiş. bişey olmaz hocanın evine gidiyor demişler. kadında. aman öyle demeyin. kitabına uydurur da yeyiverir demiş. neyse allah muhafaza. edepli olan hocalarımız yokmu elbette var.
El evveli Allah, El ahiri Allah, Ez zahiri Allah, El batinu Allah, men kanefi kalbihi Allah, fe muinuhu fiddareyni Allah, fe men kanefi kalbi gayrullah, fe hasmuhu fiddareyni Allah
"Kimin kalbinden ALLAH sevgisi varsa, iki dünyada da onun yardımcısı ALLAH'tır. Kimin kalbinde ALLAH'tan başkasının sevgisi varsa, iki dünyada da onun hasmı ALLAH'tır."
El evveli Allah, El ahiri Allah, Ez zahiri Allah, El batinu Allah, men kanefi kalbihi Allah, fe muinuhu fiddareyni Allah, fe men kanefi kalbi gayrullah, fe hasmuhu fiddareyni Allah
"Kimin kalbinden ALLAH sevgisi varsa, iki dünyada da onun yardımcısı ALLAH'tır. Kimin kalbinde ALLAH'tan başkasının sevgisi varsa, iki dünyada da onun hasmı ALLAH'tır."
Felsefenin akışı beyinden kalbedir. Tasavvufun tariki ise kalbden beyinedir. ikisinin de yolları ayrı ayrıdır. Öz olarak kalbden beyine giden yola ehli tarik denilmiştir... Felsefeyi tanzimi ilâhi olan tasavvufla eş değer görmeyelim. Felsefe nefsin ürettiği, maddeden öte gidemeyen ilmel-yakıyndır. Maddede her zerrede ALLAHın varlığının, tenezzülen fiili sıfatlarının zuhurunu hissetmektir. Müşterisi azda olsa Tasavvuf, Manadır, dinin aslı ve özüdür. ihlas, takva, veradır..
(pir-i galibi)
Tekrar ediyorum; bu vazîfe verâsettir, ezel-i ervahla ilgilidir. insan bu tertibi ilahiyeyi beşeri duyguları ile çözmeye muktedir değildir. Herşey ALLÂHın yed-i kudretindedir. Bu ilim diraset yolu ile değil ancak veraset yolu ile Rabbimin taktiri kadar anlaşılır. Anlaşıldığı kadar da zevki alınır. Manevi vazifeleri tertip ve tanzîme değil adem, kamil insan dahi muktedir ve yetkili değildir.
Ben de sultanım diyen dünyâda bî-hadd-ü hesâb.
Bende-i dergâh-ı ehlullah olan yüz binde bir.
Dergâhtan evliyâ terbiyesinde yetişmiş ve turuk-i aliyyeden, silsile-yi merâtip ve izn-i icâzete sâhip olan kul, ALLÂHın evliyâsıdır. Peygamber Efendimizin de vârisidir.
Mânevî vazîfe Hazret-i ALLAHın yedinde olup hayatta bulunan evliyânın tebliği ile zuhuru görülür, şahsın kendi görgüsü ile değil. ALLÂHın lütfu ile olur. Hazret-i Kurâna âhir zaman Peygamberi Hazret-i Resûlullâha ve getirdiği şeriata inancın tam olsun!
Her zaman yeryüzünde eksik olmayan, eksik olması kânûn-ı ilâhîye aykırı olan evliyânın mevcûdiyetinin inkârının zâhirî ve batinî ilimle bağdaşmayacağını iyi bilesin ki, hatâya düşüp, hem bu türlü gerçeği yaşayanlara, hem de nefsine zulmetmeyesin!
Tekrar ediyorum; bu vazîfe verâsettir, ezel-i ervahla ilgilidir. insan bu tertibi ilahiyeyi beşeri duyguları ile çözmeye muktedir değildir. Herşey ALLÂHın yed-i kudretindedir. Bu ilim diraset yolu ile değil ancak veraset yolu ile Rabbimin taktiri kadar anlaşılır. Anlaşıldığı kadar da zevki alınır. Manevi vazifeleri tertip ve tanzîme değil adem, kamil insan dahi muktedir ve yetkili değildir.
Ben de sultanım diyen dünyâda bî-hadd-ü hesâb.
Bende-i dergâh-ı ehlullah olan yüz binde bir.
Dergâhtan evliyâ terbiyesinde yetişmiş ve turuk-i aliyyeden, silsile-yi merâtip ve izn-i icâzete sâhip olan kul, ALLÂHın evliyâsıdır. Peygamber Efendimizin de vârisidir.
Mânevî vazîfe Hazret-i ALLAHın yedinde olup hayatta bulunan evliyânın tebliği ile zuhuru görülür, şahsın kendi görgüsü ile değil. ALLÂHın lütfu ile olur. Hazret-i Kurâna âhir zaman Peygamberi Hazret-i Resûlullâha ve getirdiği şeriata inancın tam olsun!
Her zaman yeryüzünde eksik olmayan, eksik olması kânûn-ı ilâhîye aykırı olan evliyânın mevcûdiyetinin inkârının zâhirî ve batinî ilimle bağdaşmayacağını iyi bilesin ki, hatâya düşüp, hem bu türlü gerçeği yaşayanlara, hem de nefsine zulmetmeyesin!
Ve öyle, Rablarının cemalini isteyerek, sabah ve akşam ona dua edenleri ve zikir edenleri yanından kovayım deme. Sana onların hesabından bir şey yok. Senin hesabından da onlara bir şey yok ki, biçareleri kovup da zalimlerden olacaksın. (Enam Sûresi, 52).
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Cenab-ı Hakkı zikreden bir topluma uğradı. Buyurdu ki: Ey zikreden cemaat, sizler bir cemaatsiniz ki, Cenab-ı Hak: Sabah akşam Beni zikreden kimselerle sen de otur, nefsinin onlarla beraber olmasında sabret, ayeti kerimesini sizin sebebinizle inzal buyurdu, diye o cemaati taltif etmiştir.
Hazreti Resulullah (s.a.v.) Efendimize müracaat ederek, nakli yeteri kadar kabullenemeyip aklın dini tertiplerinin etkisinden kurtulamayan ashâbın bazıları ibn Reveha çok zikir meclisi kuruyor, ashâb-ı toplayıp zikir yaptırıyor diye şikayet ettiler. Hazreti Resulullah (s.a.v.) Efendimiz: ALLAH ibn Revaha'ya rahmeti ile muamele etsin. Çünkü ALLAHın meleklerine karşı övündüğü zikir meclisini seviyor buyurdu.
ALLÂHın rızkından yeyin âyeti, ekmek değil, hikmet ve mârifetullahdır. Ne zaman kulum üzerine zikrim gâlip ola, bana âşık olur. Ben de ona âşık olurum buyurdu HZ ALLAH c.c.
Zikrullah ferdî yapıldığı gibi bütün ibâdetlerin toplu olarak yapılması rahmeti ilâhiye kesin vesile olduğu teşvik edilir, toplu zikrullah da zikir halakası diye.
ALLAH VE RESÜLLERi TARAFINDAN SADIK KULLARIN TOPLU ZiKiR ETMELERi HAKKINDA HAZRET-i KURÂNDA VE KÜTÜBÜ SiTTELERDE TEŞViKiNi SIK SIK GÖRMEK MÜMKÜN VE TEŞViK VARDIR.
Ehli tarafından bir nizam ve intizam üzere yapılır. Ehli bu hususta gerek maddî gerekse mânevî tâlim ettirilir. Nâ-ehlin sapık düzenlerine bakıp da, ileri geri fikir vermeye kalkışma. Hele metafizik olayları, ben âlimim, ya îzah ederim yâhut reddederim, hattâ küfür gibi gösterir içinden çıkarım deme, büyük hatâ edersin.
Evliyânın kerâmetini hatırla. inkarı küfürdür. Hazret-i ALLAH bildirmedi mi:
Evliyâma ezâ edene harp îlan ederim.
Bâzıları derler ki, böyle bir harbe hiç rastlanmadı.
Mûsâ aleyhis-selâma kavmi gelerek:
Bizleri korkuttuğun azap ne zaman gelecek? diye alay ettiler.
Hazret-i ALLAH buyurdu ki:
Yâ Mûsâ, biz onları sonsuz rahmetim olan zâtım için akacak göz yaşından mahrum ettik, yetmiyor mu?
O mahrûmiyet ve belâ gözünden yaş aksa da nazargâh-ı ilâhî olan kalbi yıkayan göz yaşı değil.
(piri galibi h.galip hasan kuşçuoğlu)
Ey cin ve insan toplulukları, göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin, ama ALLÂHın verdiği güç olmadan geçemezsiniz. illâ bi-sultân
(Rahmân Sûresi, 33)
Hazret-i ALLAH açık olarak buyuruyor ki; Siz sultan ı bulmadan arzın çevresinden dışarı çıkmaya yeltenmeyin, çıkamazsınız. Sultân ın lügatte mânâsı basıcı, aşırıcı güç demektir. Mânen sultan olanlar ise mânen çıkarlar! Bunu ehli bilir. Sultan, o türlü bahtiyarların mîraclarıdır. Şunu kesinlikle bilelim ki, Peygamber efendilerimize verilen her rahmet-i ilâhî evliyâullâha da lutfedilir, fakat aynı olmayıp ilham yolu iledir... irşada vazifelenmiş kişilere evham ile ilhamı ayıracak kabiliyet verilmiştir, iyi biline
Andolsun insanı biz yarattıkve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona verit damarından da yakınız.
(Kaf Suresi, 16)
Tıp otoritelerinin izahına göre, bu ayet-i celileyi cümle ulema yalnız boyundaki şah damarı diye yanlış tefsir ettiler..
insan vücüdunu teşkil eden bütün hücrelerde mevcut verit damarı bütün vücudu ihata ettiğinden kasd-i ilâhi sıhhatli mana budur.
Andolsun insanı biz yarattıkve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona verit damarından da yakınız.
(Kaf Suresi, 16)
Tıp otoritelerinin izahına göre, bu ayet-i celileyi cümle ulema yalnız boyundaki şah damarı diye yanlış tefsir ettiler..
insan vücüdunu teşkil eden bütün hücrelerde mevcut verit damarı bütün vücudu ihata ettiğinden kasd-i ilâhi sıhhatli mana budur.
Hz. Allah isa aleyhi selâmın irtihalinden altı yüz küsur sene sonra ihsan eylediği Kurân-ı Kerimde semavi kitaplara ve suhuflara iman edenlere Ehl-i Kitap diye medhü sena eylediği halde, ahir zaman peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizin zaman zaman ehl-i kitapla muahede imzaladıkları vakıa değil mi?!
Mescid-i saadetin bir köşesini ayin yapsınlar için onlara tahsis etmedi mi? isevi olan Habeşistan kıralı Necaşi hazretlerinin vefatında gıyabi cenaze namazını kıldırmadı mı?... El-insaf!
ALLÂHU TEÂLÂ Hazretlerinin koymuş olduğu Kuranın çok yerlerinde mevcud Evliyâ lafzını ve mânâsını bu türlü mânâ ve sıfattan uzak avamın her mânâda kullandığı dost kelâmı ile eşdeğer miş gibi ifâde etmeye kalkışmak...
Tâbir ettiğiniz mânâ insanlar arasında dostluk değil, bâriz düşmanlık getirmiştir.
Ümmet-i Muhammed'e ehl-i kitabıda düşman ettik.
dost kelimesini nerde kullanıldığına bakarsak bir çok anlam çıkar. köpeğine de dostum dersin. hayat kadına da dostum dersin. fakat evliya kelimesine gelirse sadece evliya olarak çevirilmesse mana 180 derece değişir ki. içinden çıkılmaz hal alır. almışta zaten. işin içinden çıkamıyorlar. sebep olanlardan allah hesabını sorsun. davacıyız.
Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanların Evliyalarını Evliya edinmeyin. Zira onlar kendilerinin evliyasıdır. içinizde onların evliyalarını evliya edinenler onlardandır. Allah zalımlar toplumuna yol göstermez.
Maide 51
(Sonra gelen şeriatı kabul ettikten sonra, evvelki şeriattaki evliyalar senin şeriatından lutfedilen evliya değildir. Sana lutfedilen şeriatını gününe yansıtan ve emri ilâhiye uyumlu evliyana tabi ol. Geri döndüğünüz zaman evvelki şeriata dönüşünle sonra gelen şeriata biatınla indi ilâhiyede nefsine zulüm etmiş olursunuz.)
Hiç bir kur'anı çeviride bulamazsın. Allah Kuranda evliya diyor. Kullar onu manası herşeyde kullanılan dost diye tercüme etmişler. işte dünyayı muhammedilere düşman yapan ayet.
işte cennet bahçesine uğrayanlara peygamber efendimizin rahmet bildirisi !..
Siz cennet bahçelerine uğradığınız zaman oradan yiyip ,içip ,ekledin .
Cennet bahçesi nedir ya resul allah buyurdular ki
Cennet bahçesi (zikir halakalarıdır)
Zikir halakasındaki rahmet tecellilerinin zuhuru her zaman görüle gelmiştir bütün ehli hal şahittir zikir halakaları manevi zuhurat merci-idir zikir için toplanan ehli aşkın bir araya gelmeleri bizatihi rahmettir hadis hasendir !...
Ya ali tanrı aslanısın kuvvetlisin korkmazsın yüreklisin ,
Fakat aslanlığına dayanma, güvenme ümit ağacının gölgesine sığın,
Ya ali sen allah yolundaki bütün ibadetler içinde allaha ulaşmış kişinin gölgesine sığınmayı seç .
Bir pir ele geçirdin mi hemen teslim ol. musa gibi hızırın hükmüne girip yürü,
Teslim oldun mu nazik ve tahammülsüz olma!.. Teslimiyetin meyyitin kassala teslimiyeti gibi olsun.
Dervişin bir şeyhi vardır manevi doğuşa vesile olduğu için anlam itibari ile babada denir.. Manevi baba. Dikkat edersen maddede olduğu gibi baba bir tanedir manada böyledir baba iki olursa evlat piç olur dediler!
Efendilik Peygamber Efendilerimizde sıfat olarak tecellî etmiştir.
Vârisleri de bu sıfata lâyık görülmüş. Mevlânâ lafzı da aynı mânâyı taşır.
ALLÂHı bir bilip kul olmak için irâdesini kullanan sâlih kişilere de tarih boyu Efendi dene gelmiştir vakı-a bu asırda apartman kapıcılarının başka ismi yok! soy adını efendi olarak telaffuz ederler..
Tekrar ediyorum: Efendilik, isim olduğunun ötesinde kişiye bahşedilen manevi sıfat ve mana halinin ifadesidir.
Bu meziyeti taşıyan işine bakılmadan her kişi efendidir. Hanımefendilerin de bu taltif-i ilâhiye lâyık olanlarını unutmayalım!
(piri galibi)
Dünya'da erkek ve kadının meşru yoldan, helalinden evlendikten sonra Hz.Allah onlara bir meyve, bir altın top yani çocuk verdiyse. Baba ismi ile şereflenen kişidir. Tabi o çocuğa ve hanımına gereği gibi bakan kimsedir.
Bismillâhirrahmanirrahim
Evlenme çağını geçmiş kadınlar, fazla ziynet göstermeden, dış elbisesiz dışarı çıkabilirler, amma sakınmaları, ağır başlı davranmaları, daha uygundur!..
(Nur Suresi, ayet 60)
Peygamber hanımlarına, kendilerinin herhangi bir kadın gibi olmadıkları, kuşku uyandıracak davranışlardan sakınmaları, hatta yürekli kimselerin içlerinde herhangi bir şehvet arzusu uyandırmamak için söze dalmamaları, kırıtarak değil, ağır başlı konuşmaları ve güzel söz söylemeleri, Allâha ve elçisine itâat etmeleri, Allâhın ayet ve hikmetlerinin kendi evlerinde okunması nimetinin değerini bilmeleri ve ona göre davranmaları emrediliyor!...
(piri galibi)
Bismillâhirrahmanirrahim
Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mümin¬lerin kadınlarına, örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve (incitilmemesi) için en elverişli olan budur. Allâh çok bağışlayan çok esirgeyendir!..
(Azhab Suresi, 59)