alaçatı nın bu sporu öğrenmek için en iyi yerlerden biri olduğu araştırmalar sonucu öğrenilip tüm hazırlıklar yapılarak yola çıkılır, surf merkezinin bulunduğu deniz kenarının yakın çevresinde pansiyonların olduğu öğrenilir, ancak sürülecek bir araç kiralandığı için alaçatı merkezdeki sakızlıhan a yerleşilir, daha önce tel ile görüşerek bilgi alınan active surf okulunun yolu tutulur veeee işte oradayızdır. Macera başlamıştır.
Acayip hevesle okula gidilir, havanın temel eğitim için biraz sert olduğu öğrenilsede yılınmaz, giyinilip sahile inilir, teorik eğitimden sonra tahta üzerinde durma ve temel duruş denemeleri sırasında bulunduğumuz korunaklı bölgenin ilerisindeki profesyonel surfçülere kaçamak bakışlar atılır ve içten içe bende işte böyle vınnn vıınnnn gelip gidicem iki kıyı arasında diyerek gaza gelinir, ders sonunda parmak uçları aşınmış kıpkırmızı, dizler düşmeden mütevellit tahtaya çıkıp durmaktan mosmor olmuştur ama olsundur bi kere rüzgarın üstünde gitmeye başlamanın (düşerekte olsa) tadı alınmıştır, sonraki iki günde eğitim devam eder, aşama gözle görülür cinstendir, artık düşmeden dönüşler yapılmakta, rüzgar üstüne çıkılmakta ve sahilde ayrılınan noktaya olmadı çok yakınındaki bir noktaya dönülmeye başlanılmıştır bile, ancak hava koşulları bir türlü tam elverişli hale gelmez, hele 4. gün denize inilemez bile, bu seferlik bu kadar diyip alaçatıdan mutlu mesut, tecrübe edinilmiş, spora başlanılmış, gerekli kontaklar kurulmuş olarak ayrılınır. tekrar dönülecektir elbet. rüzgar dualarına çok önceden başlanarak.
bu sporu ilk defa deneyecek olanlar dikkat; surf merkezinde 8 okul var ve herkes son derece güler yüzlü, fiyatlar hemen hemen aynı, bu sporu teorik olarak öğrenerek başlamak için 6 ders kesinlikle yeterli, zaten bazı tur şirketleride ist.dan alaçatıya 6 saat için sonderece uygun fiyatlara turlar düzenliyor, ilk gün 2 saat surf tahtası üzerinde dengede durmaya çalışmak, tahtanın neresine nasıl basarsan nasıl tepki alacağını anlamak ve temel duruşu yapmaya çalışarak geçiyor, sonraki saatlerde yönler, gidiş-dönüş ve pratik ile geçiyor, ders alınan 2 saat haricinde de kendin gidip-gelme denemelerine devam ediyosun zaten, dersleri aldıktan sonraki günlerde de yarım veya tam gün kiralamalar yapılabiliyor, surf okullarından ayakkabı-giysi ihtiyacınız karşılanıyor ancak en önemli nokta bence eller, parmak uçları ve avuçlar epeyce aşındığı için kesinlikle parmaklı (kesik olmayan) eldiven alınarak gidilmeli veeee kesinlikle uzun elbise giyilmeli çünkü ilk gün çok fazla düşüp kalktığınız için dizler board a binerken biraz morarıyor. bunların dışında alaçatı merkezde olduğu gibi surf merkezide yemek-içmek vb ihtiyaçlar açısından biraz pahalı, ancak hizmet burada da süper, türklerden fazla yabancı turist var, bazı yurtdışı kaynaklı spor okulları buraya turlar düzenliyor. ve evet malzemelerde biraz pahalı ama bence önce iyice bir bu sporu öğrenin sonra profesyonelliğe adına attığınızda malzemenizi alırsınız, hee para bol derseniz o ayrı. bende şimdilik bu kadar..
son dönemlerde özellikle sosteyik tatil yöreleri listesinde üst sıralarda yer alması nedeniyle adını sıkça duyduğumuz izmir in rüzgarlı beldesi.
Alaçatıya hiç gitmediyseniz öncelikle yerleşim yerlerinin deniz kenarında olmadığını söylemek gerek, pansiyon / mağazalarının, cafe / restorantlarının, hediyelik eşya pazarının, bakkallarının olduğu merkez ise yaklaşık 250 metrelik bir sokaktan ibaret. Tabi bu ana sokağın yan açılımlarında da keşfedilecek yerler mevcut. Açıkca söylemek gerekirse alaçatı pahalı bir belde. yemek / içmek, konaklamak bana kalırsa biraz tuzlu. Taşev, sakızlıhan, beyazhan, betül pansiyon, alesta butik otel / pansiyonlar merkezde veya merkeze çok yakın ve hemen hepsi eski yapılar. Her ne kadar taş ev in reklamı çok fazla yapılsada saydığım diğer mekanlarında oradan aşağı kalır tarafı yok. Zaten bu otellerde oda sayısı 10 u geçmiyor. Restaurantlarına gelince en meşhuru tavva, ancak burası tam sokağın üzerinde olduğu için ve alaçatı sezonda çok kalabalık olduğu için bence kafa rahatlığıyla yemek yemek olanaklı değil, sakin ve romantik bir ortam ararsanız kalamara yı tavsiye ederim. Ama önceden söyliyeyim buralardan iki kişi yiyip / içip 150 ytl den aşağı çıkamazsınız. Konaklama fiyatları ise sezonda 210 ytl (oda fiyatı) civarından başlıyor.
Genel bilgileri verdikten sonra, bence alaçatıya okullar açıldıktan sonra veya kapanmadan önce gidilmeliki tadı çıkarılsın, ve huzur işte tamda böyle bir yerde böyle yaşanır denilebilsin.
Son olarak bahsetmeden geçmek mümkün değil, tüm alaçatı ahalisi son derece güler yüzlü, tek bir ters hareket söz yada bakışla karşılaşmıyorsunuz.
tur şirketi naturablue nun araçları ile yaklaşık 25-30 dk.lık bir yolculuktan sonra, ortalama 1000 mt yükseklikteki asas dağında bulunan kalkış noktasına ulaşılır, başlık ve gerekirse ayakkabı vb. malzemeler temin edilerek giyilir ve paraşüt atlama noktasına karşı açılır, pilot kendini önce paraşüte sonrada size sabitler, rüzgar paraşütü havalandırdığında pilotunuz size koş derki zaten 2-3 adım attığında havalanmışsınızdır bile, sonrasında üzerinize kuşandığınız aparata oturur, elinizde fotograf makinesi ile muhteşem güzellikteki kaş ı fotograflarken aynı zamanda görüntüyü zihninize kazırsınız.
uçuş ortalama 30-40 dk sürer, siz hiç bitmesin istersiniz, amanın yamaç paraşütü bu kadar konforlu birşeymiymiş böyle dahi dersiniz. anlatılamaz bir keyiftir, hele birde pilotunuzun inişe yakın aksiyon yapalım mı sorusuna korkmadan yapalım derseniz kendi çevrenizde dönerek uçuşu tamamlarsınız ki ağzınız kulaklarınıza varır ve dersiniz kii evet abi uçmak özgürlüktür ve bizler hazerfenin torunlarıyız.
son olarak bize kaça patlar bu aksiyon derseniz uçuş 100 euro ki pazarlık payı mevcut! ayrıca uçuş başlangıcından itibaren pilotlarınız tarafından çekilen video larda dvd formatında 30 euro.
kayıp 1 trilyon davası sonuçlanmadan kendini beraat ettiren bit zat ve bu zatın ne acıdır ki yıkmak istediği atatürk cumhuriyetinin cumhurbaşkanı olacağını bir düşünün. kimdir tüm bunların sorumlusu peki? herkes bunu kendine sormalı ve kendine pay biçmeli. 59. hükümet döneminde akp aleyhine başlatılan ya da yapmaya çalışılan anti-akp kampanyaları hep ters tepti ve akp ye oy olarak geri döndü. şimdi de istanbul da medya, ticaret... dünyasının kodomanlarının birleşip bir toplantı yaptığı ve akp nin yıkımı için yeni stratejiler geliştirdiği söyleniyor. şimdiki hedef belediye başkanlarının karalanmasıymış ve ilk sırada melih gökçek varmış vs. korkarım bu başlatılan saçma stratejilerde geri tepecek, böyle giderse ki rte bunu gerçekleştirmek, partinin dağılmasını, çatlamasını engellemek için cumhurbaşkanlığından bile vazgeçti, akp bir dahaki seçimde daha da ezici bir üstünlükle tek parti olarak meclise kurulacak. bana en acı gelen tarafta bu seçimlerde ve sonrasında akp ye oy veren, destekleyen medya, sanat camiası, halkın gözü önünde olan insanlar. bu insanlar o kadar izole bir hayat sürüyorlarmış ki meğer tüm türkiye yi o allı-pullu-güllü-dallı çevrelerinden ibaret sanıyorlarmış ve ülkenin diğer! kısmında yaşanılanlardan, hortlayan korkunç irticadan haberleri yokmuş. yazık. bir başka acı noktada bu durumun baş mimarının atatürk ün partisinin başında olan, adını bile anmaktan tiksindiğim kişinin olduğu. ve hala bu tiksinç insan artık sadece adı anlamlı kalmış olan partinin başında. bu nasıl bir hırssa, akıllara ziyanlık. sanırım türkiye hiç bu kadar kaypak, bu kadar şereften yoksun, bu kadar bencil bir dönemden geçmemişti. herhalde herşeye yeni baştan başlamak lazım, en baştan. anne karnından.
diğer taraftan şimdi geldiğimiz noktada ordunun sessizliğini sürdüreceği kesin, mecliste rejimin altını oymak için inceden çalışamalarına rahatça devam eder. ama beni asıl endişelendiren meclistekilerin kıvılcımını çakacağı fitili yakacak, hali hazırda bekliyen, kayseride, malatya da örneklerini gördüğümüz, 100 yıl öncesinde yaşamaya meraklı, ilimden bilimden nasibini almamış, bireysel iradeden yoksun olduğundan çook kolay gaza gelen ve kutsal kitabı, diğer kutsal olan herşeyi kendine öğretilen o kapkara zihniyete alet eden, haberleri takip ettikçe korkarım giderek çoğalan, o bağnaz topluluğun yapabilecekleri. işte o zaman kolayca temizlenemeyecek hepimizin! üzerine bulaşacakların günahı.
bir kez gittiniz mi muhtemelen kendinizi halikarnas balıkçısından alıntı yaparak "sanmaki geldiğin gibi gideceksin" derken bulacağınız, tarihi, denizin tüm mavi tonlarını, sualtının muhteşem güzelliklerini, akdeniz mutfağının lezzetli tadlarını keşfedeceğiniz, torosların gölgesine sığınacağınız yerdir.
antik tiyatrosu ve tiyatronun çevresine yayılmış lahit mezarları ile antiphellos u, bir çobanın hemen hergün kaybolan koyunlarının izini sürerken keşfettiği yaklaşık 18 km. uzunluğundaki serin suları ile saklıkent/kanyonu, tekne turları ile gezilen kekova adasını belkide likya tur kapsamında yeterli vakit ayırarak ve bir rehber eşliğinde gezmek en iyisidir.
kaş ın sembolü lahit mezarına sokaklarında dolaşırken rastlarsınız, mavinin 5 tonunu sayacağınız kaputaş ı izlerken güzelliği karşısında gözleriniz dolar, dejavu da güneşin batışını soğuk biranız eşliğinde doya doya seyredersiniz, mavi de rock müzik eşliğinde kafa bulursunuz, bahçe de en leziz zeytinyağlıların, mama' s kitchen da annenin böreğinin tadına doyamazsınız. tabi bir de kardeş meis adası vardır ki bu iki ada zaten kaşla göz olmuştur.
kaş çok şükür ki doğal yapısı gereği şu meşhur oteller zincirleri ve tatil köylerinin perişan edeceği bir yer değil. yıldızı olmayan pansiyon/otellerde konaklarsınız ki ferah ve koza benim favorilerimdir. kaputaş gibi araçla veya tekneyle ulaşılan plajları haricinde merkezde denize girmek ve güneşlenmek için büyük/küçük çakıl beach leri vardır, buralara girişte ücret ödemezsiniz, yediğiniz içtiğinizi makul ölçülerde öder çıkarsınız.
kaş ın yüzeyi ne kadar güzelse sualtıda bir o kadar belkide daha da güzeldir. kaş belkide türkiye nin en önem verilen ve üzerinde uğraşılan dalış merkezlerinden biridir, 2006 ekiminde uluburun 3 ün tarihe gönderme yapılarak özellikle de dalış turizm amaçlı batırılması bunun en güzel örneklerindendir. ama kaş verilen bu önemi de haketmektedir. batığı ve mermer köpekbalığı ile güvercin, fenerburnu, kanyon, üç kayalar, flying fish, hidayet koyu, besmi, oasis...ve daha pek çok noktada caretta caretta lar, lahoz-orfoz-akya-barakuda süreleri eşliğinde dalış yaparsınız. tabi gece dalışı yapılmadan dönülmemesi gerektiği de vurgulanmalıdır ki hem fenerler eşliğinde sualtının tadı çıkarılsın hemde yanınızda götürdüğünüz biralarınız eşliğinde teknede samanyolu altında keyif yapabilesiniz.
veee sonunda sanmayın ki geldiğiniz gibi gideceksiniz ve sanmayın ki bu kaş a son gelişiniz.
mecliste sesimiz olacak, en azından bizden 1 kişi orada olacak diyerek sevindiğimiz, içimizi bir nebze rahatlattığımız ufuk uras a saldırılar ilk günden, son derece cahilce ve bağnazca başladı. ama tüm bunların meclisteki yegane sesimizi keseceğini, onu bastıracağını hiç mi hiç sanmıyorum.
şu an itibariyle akp yetkililerinin söylemeye başladığı cümle.
durmak yok yola devam diyorlar, halkın iradesi ise diğer herkes kabullenecek diyorlar, milletin iradesi net bir şekilde ortaya çıkmıştır diyorlar.
ben daha da korkmaya başlıyorum. şimdi yapılan herşey, alınan her karar, değiştirilen her kanun un arkasında milletin iradesinin olduğu, demokrasi adına adımların atıldığı söylenecek ve hem diğer partilere hemde belki orduya göz dağı verilecek, verilmeye başlandı bile!
ne diyeceğimi bilemiyorum, ülkemin bu kadar geriye gitmiş, halkımın kendini bu kadar bilmez, geleceği bu kadar umursamaz, 1 kg. kömüre, nohuta, gsm kontürüne kendini/geleceğini satmış, bu kadar kör, bu kadar ...... gerçekten inanamıyorum.
evet akp nin ciddi bir oranda oy alacağını tahmin etmemek için gerizekalı olmak lazımdı ama ben bu kadar umutsuz değildim. televizyonun karşısındayım ve şok mu yaşıyorum, hayretler içindemiyim, hayal kırıklığımı yaşadığım onuda bilmiyorum.
belki diyeceksinizki nedir bu kadar feveranın nedeni? ben ülkemden ilk defa kuşku duymaya başladım çünkü, çünkü hiç bir dönemde halkımın %50 sinin olanlara karşı bu kadar umursamaz, ve belkide olanları tasdik eder olduğuna rastlamamıştım. sürekli kafamda ne olacak sorusu yanıp sönüyor. ne olacak?? yoksa bizde iran daki aydınların söylediği gibi rejimin nasıl birden bire değiştiğini hiç anlamayacakmıyız, nasıl oldu biz anlamadık mı diyeceğiz yoksa evet gümbür gümbür geldi ama biz umursamadık mı diyeceğiz. cumhurbaşkanı referandumla seçilirse ne olacağı şimdiden belli, devletteki tüm kadrolaşmalar nerdeyse tamamlanmıştı zaten, şimdi katmerlenecek.
şimdi ne olacak? ne olacak?
belkide hiçbirşey olmayacak önceki 4 yıl nasıl geçtiyse sonraki yıllarda öyle geçecek, yani okullarda 23 nisan törenlerinde kur-an okuma yarışmaları artacak, isteyen herkesin bir gemiciği olabilecek, cuma günleri devlet dairelerinde nerdeyse tatildi, artık resmi tatil olacak, yavaş yavaş olacak herşey, halk zaten kabullenmiş herşeyi, malatyadaki katliam meşrulaşacak, belkide türünün son örneği olmayacak, herkes soğukkanlı olmaya ve hep kafalardaki ihtimali düşünmemeye çalışacak ve günlük hayat rutini devam edecek. borsa ve dövizde önümüzdeki haftada radikal hareketlenme görülmeyecek, temkinli olacak tüm yaklaşımlar, pek çok partinin genel başkanları istifa edecek, ordu e-muhtıralar vermeye devam edecek.......
ama benim kafamda şekillenmeye başlayan "ben artık ülkeme nasıl güveneceğim" sorusu ne olacak, ya "eğer bişi olursa hangi ülkeye kaçılabilir, hangi ülke bizi kabul eder" sorusu ne olacak???
sonucunun;
1.boşanma
2.katliam
3.sineye çekme, susma
4.sineye çekme, ama süreki tarafların başına kakma
ile sonuçlanacağı, örnek vermek gerekirse zamanında gülden - neşe karaböcek kardeşlerce yaşanılan, neşe k. in boşanarak gülden k.in eski kocasıyla yani eniştesiyle evlenmesiyle sonuçlanmış yumaktır.
hayaldir ama dersenizki "the secret ı uygulayalım, pazartesi hepbirlikte akp barajı geçemeyecekmiş gibi davranalım, evreni göndereceğimiz mesajlarla etkimiz altına alalım" ya olursa der uygularım.
tarhan erdem yönetimindeki araştırma şirketinin, son 6 ayda yaptığı araştırmaya dayanarak yayınlanan ankate ntv de, bu akşamki programında emre kongar ın yorumudur.
anket sonucuna göre;
akp %42-48 arası
chp %17-20 arası
mhp ise %12-14 arası oy alacak!
akp tüm bölgelerde oyunu arttırdı, erdoğan "halkımız irade örneği göstermiş, bizi yücelterek seçmiştir, bundan sonra siyaseti bırakma gibi bir düşüncem olamaz." dedi.
chp' de ise yaşanılan şok atlatılmaya çalışılıyor, seçimin faturası ise özellikle istanbul için bağımsızlara kesildi. şimdi gündem de mhp, gp, dp...... ile birleşme konuşuluyor.
iş Bankası Munzam Sandık Vakfı nın % 41,5, Atatürk adına Cumhuriyet Halk Partisi nin % 28,1 hissedarı olduğu, kalan hisse senetleri ise ımkb ve londra borsası nda işlem gören (% 30,4), atatürk tarafından kurulmuş, halk arasında yerleşik kanaat nedeniyle devlet bankası farzedilen türkiye nin ilk özel bankasıdır.
Türk bankacılık sektörüne birçok ilkle çok şey katmış, hala katmakta olan, nerde olursanız olun yakınlarda bir şubenin olduğunu (ziraat bankasından sonra en çok şube açan banka) bileceğiniz, 2006 itibariyle türkiye nin en büyük özel bankası.
içerden bakıldığında; işbankasının yaklaşık 19 bin çalışanından birisinizdir, işe giriş sadece memur – uzman yardımcısı veya müfettiş yardımcılığı sınavları ile olabilir son dönemde ise operasyon merkezine yönelik (lise mezunu) eleman alımları yapılmakla birlikte bu kademede istihdam edilen elemanların diğer kadrolarda çalışması ancak üniversite mezunu olduklarında mümkün olabilmektedir. işbankası çalışanı olarak çalmadıkça ya da banka kültürüne çok ciddi şekilde ters gitmedikçe, ülkenin en korkunç kriz dönemlerinde bile (bkz: 2001 krizi ve işten çıkarılan 50 bine yakın bankacı) işten çıkarılmayacağınızı bilirsiniz. Cebinizden kuruş çıkmadan türkiye nin en pahalı özel hastanelerinde tedavi imkanı sağlayan sağlık yardımı, (birde çeşme-bayramoğlu kampları, çamlıca-kalamış lokalleri vardır) ve güvenlik duygusu sizi bir türlü bu bankadan koparamaz. Sanılanın aksine son derece düşük maaşlarınızı almaya başladığınız çalışma yıllarınızın ilkinde; yok ben burda durmam dersiniz, sonra bir bakmışsınız ki böyle diye diye yıllar geçmiş ve siz iş aramaya yönelik kılınızı bile kıpırdatmamışsınız. Dolayısıyla işbankası afyon gibidir. Çekmeye başladınız mı feci alışkanlık yapar. Üniversite de ilgili bölümlerde okumuşsanız özellikle insan kaynakları ile ilgili aldığınız teorik eğitimin uygulama alanının işbankası olmadığını acı bir şekilde anlarsınız. Çünkü 19 bin çalışandan birisinizdir ve sizden belkide daha üst düzey itaatkar bir çalışan her zaman alınabilir ve alınmaktadır da. Dolayısıyla gece 9 lara kadar süren şube çalışmalarına; zaten oldukça düşük bir maaş karşılığı çalışıyoruz, takdir görmüyoruz, motive edilmiyoruz, mesai her zaman alamıyoruz diyerek itiraz edemezsiniz. Çünkü bankacılık bir özveri işidir ve siz özünüzü vermekle mükellefsinizdir. Genel müdürlük ise bambaşka bir alemdir. Genellikle uzman yardımcısı kadrolarının çalıştığı birimler şubelerden, şubedeki çalışma temposu ve uygulamalardan bir haber, hatta şubede çalışanları küçük gören tarzda çalışırlar. ayrıca kuledeki çalışma özgür irade açısından içler acısıdır. Genellikle siyah-lacivert takım elbiseli kadın-erkek çalışan güruhu sabah 07:45 ten itibaren servislerle kuleye akmaya başlar, saat 08:55 gibi kartlar okutularak giriş yapılır ve yine topluca asansörlere gidilir, kuyruk beklenir, saat 12:30 da yine topluca yemeğe gidilir, topluca yemekten dönülür, yazın açık havada, kışın bunun için ayrılan katta sigara içilir, sanki bir tüpe hapsolmuş gibisindir. Toplu hareketleri, aynılığı izledikçe için daralır. Tabi türkiye nin en akıllı binasında, her türlü olanakla çalıştığın seni bir yere kadar motive etmektedir.
Dışardan değerlendirme; müşterisi olarak işbankası ise vip değilseniz, şubelerde uzun kuyruk beklemeleri, 444 02 02 interaktif tel. hattında uzun süreli müşteri temsilcisi beklemeleri, bankamatiklerde 10 ytl nin hemen hiç (bankamatik kasalarına genellikle 20 ve 50 ytl lik banknotlar konulmaktadır) 20 ytl nin ise ender çekilebildiği vs. bir sürü aksilikle karşılaşmanızın diğer bankalarda olduğu kadar doğal olduğu, hatta büyüklüğü dikkate alındığında hantallığının anlaşılabilir olduğu bir bankadır. Ama müşteri olarak en önemlisi ülke batmadan işbankasının batmayacağını bilirsin. Ve bilirsinki ülkede yabancı sermayeli olmayan ender bankalardan biri olarak işbankasında türkiyenin parası türkiyede kalmakta - değerlendirilmektedir, ne xxxx lobilerine, ne de bilmem ne ülkesinde bilmem ne yatırımı yapan bir tröst ün cebine gitmez bu kazanç. işbankası hiç mi yanlış yapmamıştır, evet erol evcil gibi hatalar yapmıştır ama hatalardan ders almıştır. Ve eminimki atatürk ün kurduğu işbankası nın yönetimi ve çalışanları kadar kararlarında önce ülkeyi düşünen, cumhuriyete bu kadar sahip çıkan ve ona yakışır haraket eden başka bir banka daha yoktur.
Düşünce / Geleceği tahmin / bağımsız bilgi kuruluşları.
genellikle güvenlik ve uluslararası politika üretme amaçlı, stratejik düşünce kuruluşlarıdır. türkiye de çoğunluğu eski milletvekili, ordu mensubu veya akemdemisyenlerden oluşan bu kurumlar; üniversiteler, ordu, dış işleri bakanlığı, ab ile diğer yurtiçi-yurtdışı kişi ve kurumlarca finanse edilmektedir.
Bu kurumların düzenledikleri toplantılarda, ele alınan konu hakkında senaryolar üretilir ve fikir birliğine varılarak sonuç (düzenlenen toplantı kapalı oturum değilse) yayınlanır.
Sarem (Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezi), Asam; avrasya stratejik araştırmalar merkezi, Tesev; türkiye ekonomik ve sosyal etüdler vakfı, Usak; uluslar arası stratejik araştırmalar kurumu, Tusam; türkiye ulusal güvenlik ve stratejik araştırma merkezi, türkiye deki başlıca think tank lardandır.