kendinizi insan türü olarak gezegenlerden, evrenden üstün tutuyorsanız ya da diğer canlılardan(böcekler, karıncalar, bakteriler, virüsler, köpekler v.s. ), kibrinizi ve insan merkezli bakış açınızı yerle bir edip sizi bencil isteklerinizin esaretinden kurtaran belgesel.
doğayı olduğu gibi açıklıyor. bunun ötesinde başka bir şey beklemeyin. belgeselin amacı ateizme değil, sorgulamaya yöneltmektir. şu an üniversitelerde öğrencilerce tüketilen bilimsel bilgiler türkiye ya da doğu'da değil, batı'daki o sorgulayan bilim adamları tarafından üretilmiştir. eleştirilemez, mutlak gerçekler dinde olur. bilimle zaten ikisi ayrı kulvarlar.
cinler, melekler, büyü, dua, cadılar bayramı, noel bayramı vb. deli saçmalıklarını işleyecek hali yoktu zaten. bu türden her türlü şizofrenik hayal ürününe karşı bilimsel tutumu bilim dışı görülüyorsa bunu diyenlerin bilimle alakası yoktur. bilim, muhammed'den önce de, taslaman'dan önce de, cemaat v.s. den sonra da var olmaya devam edecektir. bunu doğu insanı kabul etmese de.
ilgi manyağı, gereksiz, dinci bir yobaz, pedofili, şizofren, ergen, troll... * öyle diyorlarmış hakkımda.
dışarıda yağmur yağıyormuş bi' fizikçi, bi' kimyacı, bi' jeolog köydeki bir çobanın evine sığınmışlar. ortada, taşların üstüne oturtulmuş bir soba varmış. sobanın altına niye çobanın taş koyduğu hakkında hepsi de kendi açısından bilimsel bir cevap sunmuş. çobanın cevabını çok merak ederlerken, çoban odaya girmiş ve soruyu sorduklarında şu cevabı vermiş:
-boru kısa geldi de ondan...
işte bu kadar basit bir cevabı vardır burada olmamın. buraya eğlence, keyif için geliyoruz. bu kadar basit. saçma sapan bir ton atıp tutmak boş.
kafayı dinle bozdu diye islam gibi dinleri eleştirmesi deniliyorsa bonzai kafasına sahip müslümanların eleştirisine ve hışmına uğrayandır.
islam'ın ilk ortaya çıkışı katliam dolu.
islam'ın yayılması katliam dolu.
islam'ın günümüz resmi katliam dolu.
ama islam hümanizm dini, bu söylemler bir yerlerden tanıdık geliyor ama...
ben judaizm dininden nefret etmiyorum; islam ve hristiyanlık gibi semavi dinlerden nefret ediyorum. allah'tan değil; melek, cin v. s. den değil. o dinin teşvik ettiği sapık insan muamele mantığından ve buna benzer tonlarca iğrenç yaşam dayatmasından nefret ediyorum. geçmişte yaşanan onlarca şeyin sebebi bu. deneysel tarih açısından bakarsak, islam kaybetti. diğer semavi dinler gibi...
hipermetrop veya miyop değilim, tarihin kanlı sayfaları o kadar kanlı ki okuyamıyorum!
not: 1400 yıldır cinlere, bilimum deli saçmalarına inanan bir zihniyetin ürünü zatın aklına hiç deliliğe yakın olduğu fikri gelmedi. yok nevrotik bozukluk falan... beni görünce imanının kimyasını bozdum ki psikolojik tahlil verilerim vahiyle indi galiba, ilginç. kendisi gibi olan insanlar ciddiye alınacak bir şeye sahip olmadığı için trollüyorum efendim. bu kadar mı ciddiye alınıyor her dediğim... güzel duygu bu da ama.
hakaret mi edeyim, söveyim mi, istenen bu mu? nasıl bir zihniyettir bu ya... bilerek bu o tür entryler giriyorum, çünkü karşımdakini tanıyorum. hangi dindar müslüman, cemaat ateist olduğunu öğrendiği bir öğrenciye yardımda bulunmuş... bırakın bu insan haklarına göre yaşıyoruz ayaklarını. bari kendinizi kandırmayın, hadi inandığınız allah'ı kandırdığınızı düşünüyorsunuz da.
buzdan, uzaya dek uzanan devasa gökdelenlerden birine giren mert, hızla karşısındaki ilginç asansör kabinine girenleri izledi. asansör kabini asansör boşluğunda asılı duruyordu ve asansör ile arasında belirgin bir boşluk vardı. asansörü hareket ettiren, gözle görünür bir mekanizma yoktu. işin daha da ilginç yanı bu asansörün diğer her şey gibi buzdan ibaret oluşuydu. asansöre insanlar girerken kapısı olduğu anlaşılan kısmı birden sıvılaşıp eriyor, buharlaşıyordu; kapısı böyle açılıyordu. içerisi yeteri miktarda insan dolduğunda insanlar nereye gitmek istediklerini sanki düşünceleri ile komut olarak veriyorlardı; çünkü bunun için insanların bir tuşa v. s. dokunduğu yoktu. asansör yukarı çıkarken ya da aşağı inerken inanılmaz hızlarla ilerliyordu. fakat buna rağmen bir aşınma, kontrolden çıkma problemi gibi şeyler hiç yoktu.
mert bu hayata artık dayanamayacağını düşünüyordu... devasa gökdelen o kadar uzundu ki dakikalar geçmesine ve asansörün olanca hızına rağmen halen binanın zirvesine ulaşamamıştı. asansör birden durdu, ama mert o çılgın hızın hiçbir etkisini üzerinde hissetmemişti. kapı yine eriyip buharlaşarak açıldı, mert dışarı çıkarken binadan buharlaşarak kopan bir parça birden mert'in kafasına yerleşip şekil almaya başladı...
mert olanları tam olarak anlamlandıramıyordu, kafasında sanki ciğerlerini temiz oksijenle dolduran bir tür tüp vardı. ama nasıl olmuştu? asansör, bina, ve şimdi olanlar... tüm bu olanlar anlamsız geliyordu. mert kendisini öldürmeye karar vermişti ve hiç de vazgeçecek gibi değildi. binanın kenarından aşağıya baktı, sadece bulutları görüyordu; tabii bir de yüzüne vuran ve uğuldayan bir rüzgar. gökyüzüne son bir kez baktı, yapay ay ve yapay güneşleri dünyalarına hayat vermeye devam edecekti. ama, ama kendisi için hayat burada sona eriyordu. her şey bitmişti, artık geri de dönemezdi ve ölüm kıskacından da kurtulmak için mücadele edecek hali kalmamıştı.
mert kendisini aşağıya bıraktı, ölüme kucak açarak...
şaka olarak yapılmalıdır. aramice, bir yerden bulduğunuz hakiki büyü kitabı ile gece yarısı korkutmak için en çılgın büyüyü seçip ona da söylersiniz ve karanlıkta kırmızı mum ışığı eşliğinde büyülü sözcükleri fısıldarsınız. tabii arkadaşınız korkudan vıııınnnnn... anında kaçar. *
büyü, ota boka ilahi güç yüklemenin veya ota, boka tanrılık verip bir nevi dua, ibadet etmenin diğer adıdır. en ilkel dindir, dinlerin temelidir.
bebek bezi hediye etmek istiyorum onlara. dabbe serisini v.s. korkunç denen, "böaa hayalet iblis" diye korkutma mantığıyla çalışan tüm filmleri, ses sistemiyle, tek başına izlemiş birisi olarak. *
evet, eski inançlara göre cinler insanların onları algılayamayacağı karanlık dediğimiz boyutta yaşamaktadır. sakın karanlığa dikkatlice bakmayalım. o korku duygusu onların varlığının delilidir. * ve karanlıkta odada dalgalanmalar, farklı şekiller görebilirsiniz. tabii bunlar hep inanç, uydurma... yoksa, yoksa varlar mı? aman tanrım didim. *
sizi sizin onları göremeyeceğiniz yerden, yani karanlıktan izliyorlar. eğer ki onların orada olduğunuzu düşünürseniz, onlar sizinle iblis gibi telepatik bağ * kurup vesvese verebildiğinden düşüncelerinizi okur ve size görünürler, karanlıkta hareket ve dalgalanmalar görürsünüz anında. sonra ilginç ani odadan ya da etraftan sesler duyarsınız dikkat kesilirseniz korkuyla, sonra yüzünüze battaniye ya da yorganı kapatmak istersiniz. işte bu şu demektir, cinler hemen şah damarınızdan daha yakınınızda, yanınızda demektir.
evet, odanın dip karanlık köşelerinde ancak gözlerinizin ucuyla baktığınız karartı bulutları içinde sizi izliyorlar korkunç yüzleriyle. her an hortlak gibi yüzünüze fırlayıp sizi boğabilirler, kulaklarınız çınlama dolar ve bedeniniz kitlenir.
eğer bu tür hayali şeylere inanıp o korku duygusunu yaşıyorsanız en yakın psikiyatriste gidin, katıksız bir şizofrensiniz. maalesef.
müslümanlar da çok görülür. müslüman olan insanlarda nüksedebilir. *
bir de bill gates'e bakalım, adam gösteriş peşinde değil. neden? çünkü ağaoğlu v.s. doğu insanları gibi utanma kültürüne sahip biri değil. eski püskü elbiseler giymekten, acayip şortlarla gezmekten utanmıyor batılı zenginler. bunun sebebi utanmaz insanlar olmaları.
evet, doğu toplumlarında görülür. ahlak çekinme, utanma üzerine kuruludur doğu'da. benim kendi fikrime göre ahlaksal açıdan suçluluk ile hareket edip utanmayı bir ilkellik görmek daha tutarlı. bu konuda tamamen batı'yı örnek alıyorum. bakkala model, manken gibi soytarı kılığına girip ancak gidebilen utanmaz zannedilen türk insanlarına bakarsak ve aynı çuval kıyafeti giyerek dünya turu atan ingilizi, çıplak bedeninden utanmayan insanları görürsek olayı daha rahat anlayabiliriz. utanma duygusu benim açımdan psikolojik bir hastalık. psikolojik açıdan bakarsak sakat, sorunlu insaların kaynağı olan bir çeşit parazit duygu utanma. saygı, suçluluk v.s. varken en boş beleş, bana da zaten uymayan bir kültürün ürünü.
ben buna hiç sahip olmadım. belki de anti utanmacı gibi bir felsefeye sahip olmamdandır. *
hayali bir şeyleri kaybedeceğinizden korkarsanız ona inanarak her şeyi yapabilirsiniz. mesela cennet, bir kız... tabii buradaki hayali şeyler şizofrenik şeyler...
olaya sadece pedofili diye bakmamak gerek. bunun zoofilisi, nekrofilisi var... bunun pornografi kadın haklarına uygun mu, bireysel hak ve özgürlükler açısından kendimize istemediğimiz bir şeyi karşımızdaki insana, kadına nasıl isteyebilirizi var? sorguladıkça, empati yapan bir insansanız canlı hayvanları kesip onları yemenin bile etik bir şey olmadığını, geleneksel olduğunu görmeniz mümkün...
bir pornoyu izlerken kaç insan düşünür ki o pornodaki kadın aslında sizinle kendisine ait bedenini asla paylaşmayı istemiyordur? peki bunun cevabını bilmeden nasıl porno izleyebiliyorsunuz?
ben bu devasa sorunların içinden çıkma yolunu çoktan, çok önceden buldum. içgüdülerimi yemek yemek, cinsel hayat v.s. de seçimlerde aklıma baskın kılmayarak. mesela benim görüşüm açısından bir kadın bir seks malzemesi, bir cinsel obje, et parçası, bir masturbasyon malzemesi değildir. kadın bir insandır. kadın bir insansa ona insani muamele edilmelidir. hem zihnen, hem de fiilen. bana göre, bir kadın "bizzat size", şahsınıza izin verdiği ölçüde onun bedeni üzerinde insan ve kadın hakları sınırları içinde bir şeyler yapma hürriyetine sahipsinizdir. mesela sevgiliniz ya da eşinizi aldatmamalısınız, kendinize bunu istemiyorsanız. ve sevgiliniz, eşinizin istemediği bir şeyi siz isteseniz de ona asla o istemediğinden yapmamalısınız.
bunlar benim kendi görüşlerim, hayatım.
dinlerin ahlak sistemi fazlasıyla sapkınlık aşılayıcıdır. bazı dürtüleri günah ilan edip hayatı yaşanmaz kılar, onu kutsallaştırarak. ve bu sapkın ahlak sisteminin alternatifi seküler ahlak değildir. çünkü sapkınlığın alternatifi akla dayalı bir sistem değil, yine başka bir sapkınlıktır. hristiyanlık mesela...
dinlerinki yerine insani, akla dayanan, bilimden beslenen, ortaklaşa, fikirlerin ortaya konularak akıllı insanlarla seküler bir ahlak sistemi oluşturmak daha tutarlı.
eğer karınız ya da sevgiliniz dindar bir kızsa, kendisi güzel ve sizde onun güzelliğinin eşdeğeri değilseniz, görücü usulüyle ya da bir dini oluşumda tanıştıysanız bir boka yaramadığınız halde çok, çok güzel bir kadın tarafından sevildiğiniz yanılgısına düşebilirsiniz. * ama işler hiç de öyle değildir. karşınızdaki insan dindar insan kendisini aldatmaz, zaptedilebilir mantığıyla sizinle evlenmekte ya da sevgili olmaktadır. bu sizlerin çelişkisidir.
ve bu ilişkide erkeğin götü çok kalkar. kendisini bir halt zanneder. kadın dine, imanına dayanarak erkeğine çok ses çıkarmadığında... sonra ne olur? verimli, doyurucu bir evlilik ya da sevgili yaşamınız hiç olmaz!
böylece ortaya kafasına göre, karşısındaki kadın ya da kız zaten hep susup sabrettiğinden ilişkisel, ilişkide iyiliklerin tamamından uzak, bencil, kaba, sert, baskın, acımasız, kıskanç, kibirli koca ya da sevgili ortaya çıkar!
yani islam buna teşvik ediyor...
karşınızdaki kadın dindarsa kendinizle iyi, tatlı dilli, anlaşmaya yatkın, komik v.s. bir insan olduğunuz için birlikte olduğunu asla tam anlamıyla bilip de buna göre bir iyi ve akıllı bir insan olamazsınız eğer ki müslüman erkekseniz. toplumun çoğunda olan da zaten budur!
sevgiliniz dindar bir müslümansa, siz de bir ateistseniz ve sevgiliniz sizi siz olduğunuz için dinin yasaklarını umursamayarak seviyorsa ona da, dini yaşamına da sonsuz saygı duyabilirsiniz. * zaten aranızda din konusu hiç geçmez, ya da tartışma.
ama eğer bir müslüman kadın ya da erkekseniz, sizi seven insan sizinle evleniyorsa belki de sizinle mutlu olmak için değil; muhammed'e, başka bir erkeğe yaranmak, onun sevgisini kazanmak için size katlanmak üzerinedir. böyle bir evlilik ya da hayattan ne kadar huzur alabilirsiniz ki? ya da sevdiğiniz insanın size din, iman için katlanmadığını nereden bilebilirsiniz ki? evliyseniz eşiniz belki de siz yakışıklı, orta gelirli olsanız da o manken gibi erkeklerde gözü olan çok güzel bir kadındır ve sizin ona layık olmadığınızı düşünüp sizi kalben çok sevmediği halde ahiret inancıyla sabderiyordur? nereden bilebilirsiniz ki size olan sevgisini, güvenini? belki de dini açıdan olan tek bir hatanız da sizi hiç düşünmeden silecektir? sizin kişiliğinizi belki de hiç sevmiyordur? bu mu huzur? yazık size... * acıyorum...
müslüman çoğunluğa sahip ülkeler zaten dinin ahlak sistemi yüzünden mutsuz... *
akılcı bir ahlak, seküler ahlak mesela; daha tutarlı. eğer ki bir ahlak sistemine göre hareket etmek, tutarlı davranışlar sergilemek istiyorsanız.
karımın sevdiğim arkadaşımı kalben benden daha çok sevip onunla evli olmayı bile istemesine razı olurum demekten farksız bir istektir. iğrençtir. ister cinsel, ister kalbi açıdan... çünkü bu hayranlık değil; kalbi bir bağlılık. ben sevdiğim insanı asla kıskanmam, ama bu tür bir mantığın sonu aldatmaya kadar gider. kalben...
aynı mantıkla karısını muhammed'e veren zeyd gibi erkeklere türkçe argoda bir şey deniyor. ama bu din ya susalım...
aynı mantıkla kızını muhammed'e zorla veren ali v.s. gibi erkeklere bizim kültürümüzde bir şey deniyor. ama bu din ya susalım...
karısını, kızını muhammed'e allah, cennet, iman için peşkeş çektiği din tarihinde geçen erkeklere bakarsak islam'ın aşıladığı sapkın ahlak doktrinleri ortadadır. şükür biz türk insanıyız da bu arap kültüründen kendimizi kısmen kurtardık, cumhuriyetle de kızını gören erkeklere görücü usulüyle verme, pardon satma kültürü v.s. sona erdi çoğunlukla.
ben müslüman dindar erkek ve kadınların köktenci sapkın mantık ve inançlarından bizzat uzak olmak istiyorum. gerçekten iğrenç yani... dinden nefret etmiyorum, ama böyle sapkın kültüre sahip toplulukların geri kalmış kültürünü düşünmeden devam ettirenleri tarih v.s. bilmeden devam ettirenleri hiç anlamıyorum. beni alakadar da etmiyor. alan memnun, veren memnun.
ben sevgilimi, karımı başka bir erkekle paylaşmam! o da beni başka bir kadınla v.s. paylaşmaz! ne fiilen, ne de kalben...
ahmak, geri zekalı, aptal kadındır. kendi haklarına, kalbine önem vermez. akılsız ve odundur.
eğer eğitimliyse it, aldatan, kendisine şiddet uygulayan eşinden din için sabrediyorsa kendi iyiliğini istemeyen insandır. daha iyi bir insanla evlenirsin, sevgili olursun. bunun müslüman olması ya da olmaması önemli değil. iyi bir insan olması önemli...
zihnen sizi aldatmayan bir kadın müslüman ya da hristiyan olsun, dinine aykırı hareket edip dinsiz olmanıza rağmen sizi seviyor ve evlenebilecek kadar ileri gidebiliyorsa işte o insana güvenin. saygıyı hak eder.
not: konunun seks ile alakası yok! kalben başka erkeği daha çok seviyorsan muhammed, şeyhler v.s. ve bunlar için ağlıyorsan, sevgiline de dünyayı zehir ediyorsan sevgilini aldatan bir insansındır. hem de yüreğinle...
şeyhini de sevebilir, ama şeyhi bozuk çıkarsa kenara çekip kötü şeyler yapabilir. çok seviyorsa ve kocası da kendi gibi geniş fikirliyse susar. şeyhine karısını bile pazarlar.
bu erkek egemen sapık zihniyetin olduğu bir şehirde olduğum için çok şikayetçiyim, çok...
müslüman adamın sevgilisi olmaz deyince müslüman adamın siki olmaz diye gülen insan da müslümandır zihniyetinin sapına kadar. demek ki müslüman erkek sikten ibaret bu tip insanlara göre ve kadınlardaki saçtan, bacaktan azıp kadınları tecavüz eden, kadınları seks malzemesi gören müslüman erkeklerde tamamen içgüdülerine göre yaşayan 4 ayaklı hayvan. müslümanların genelinin bakış açısı hem erkeklere, hem de kadınlara hakarettir. sapkın bakış açıları var.
ben bunu diyen "adama" sikin var mı demiyorum dindaşı gibi, -kadın da bir insan olduğundan, kadını müslüman biri gibi seks malzemesi görmediğimden- diyorum ki kalbi, yüreği var mı? demek ki yok.
evrimsel analiz
jon c. herron, scott freemanislam gündüz
palme yayınları
evrim
douglas j. futuyma
palme yayınları
evrimi anlama konusunda en azından bir başlangıç yapmaları için. tabii bu kitaplar üniversite düzeyinde ders kitaplarıdır. bu kitaplar tamamen bilimsel kitaplar olduğundan en azından genel biyolojiye hakim olmaları gerekir...
müslümanlar bilimde ileri görüşlere sahip olsun, bilimde ilerlesin diye değil; fikri açıdan aralarında birlik olsun diye fikir önderleri yaratıyorlar. fikir önderlerinin fikri genişliği oranında düşünüp sorgulayan ve inanan zombiler yaratıyorlar. neo selçuklu zihniyeti bu... bu yüzden çevremiz saidi nursi, taslaman, adnan oktar, çelakıl, edip yüksel vb. fikir önderlerinin birebiri, birebir aynısı olan klon beyinlileriyle dolu... aynı ezbere, tekdüze şekilde konuşan tek tip insanlarla çevrili çevremiz.
bu kafayla da bok gelişirler. amaçları da gelişmek değil, müslümanları bir arada tutmak. çökmekte olduklarının farkındalar...
insanları fikri açıdan özgür ve rahat bıraksalar da artık, dileyen dilediğini düşünüp sorgulasa.
ülkedeki mısıroğlu hayranlarının dünya nazarındaki resmi: türk düşmanı. düşmanların saldırı odak noktası bir. hatalarını eleştirmek değil bu, apaçık türk düşmanlığı; farkında olarak ya da olmadan ırkçılık yapmak...