Son 2 senedir avrupa da yasanan gelismelerdir.
Gectigimiz yil avrupadan 21 bin milyoner, terör ,göcmen krizi ve sosyal yasam kosullari nedeniyle bulunduklari ulkeleri terkederek,daha guvenli bulduklari abd ingiltere ve israile gitmektedirler.
Israile gectigimiz yil yerlesen avrupali milyoner sayisi 4000 civarindadir.
Ingiltere zaten schengen vizesi gecerli olan bir ulke degildir, ayrica euro para birligine de bagli degildir ve cok yakinda ab uyeliginden ayrilma konusunda referandum yapacaklardir.
Dunyada vize almanin en zor oldugu 3 ulke vardir abd israil ve ingiltere bu ulkelere turist olarak gitmek bile cok zordur.
(Ayrica rusyanin bircok milyarderler ve milyonerleri abd ingiltere ve israil de yasadigini not edelim suraya.)
Dūnya yeni bir ucusa gecti Bazi insanlar bu 3 ulkede bussines class a ayrilirken avrupa ekonomik plus da kalacaktir diger ulkeleri soylemeye gerek yok onlar zaten hep kargo bölumundeydi.
Guvenlik ve iyi bir yasam icin bu milyoner gocleri devam edecektir.
Gozden kaciranlar biraz incelesin
Yeni bir dunya kuruluyor.turkiye de kendine bir yer ariyor , erdogan ve bas danismani hidayet turkoglu bunlari goruyorki ab ye siktiri cekiyor. Ve israil bizim dostumuzdur demeye basladi
Senin de cebinde Milyonlarin olsun , sehrinde binlerce göcmen dolasip paris de bile patir patir bombalar patlasin 'sokarim avrupasina ben gidiyorum amk.!!" dersin.
Yoktur.
Hatta moskovanin 500 1000 km çapinda dağ yok diyorlar, bir ūniversite alani disinda tepe bile yok ve bence orasini da sehrin butun molozlarini bir yere yigmislar oyle olusmus bir tepe.
agaclar dikip o tepeyi buyuk bir ormanlik alan gibi gostermisler ama kesin moloz yigini.
Bu nedenle buklum buklum yollarida yoktur.
Anladimki moskova da sahin tepesi diye bir mekan açilamaz ve viraji alamadim araba ondan devrildi muhabbetleri dönmez.
Icinde nehir olan devasa 500 1000 km çapindaki bir tarlayi moskova yapmislar.
belki göremedigim 3 5 tepe daha vardir ,eger varsa o tepelerde kesin molozlardan olmustur cunku adamlar yerin altina 2 3 katli metro istasyonlari yapmislar o topraklar nereye gidecek, bir araya toplayip Tepeler yapmislardir.
moskova ya en fazla, olsun olsun tūmsekler sehri diyebiliriz.
Nehir merkezli baslayip biraz da moskova yazayim
Besiktas sampiyonluk kutlamasin da gerceklesmistir gecen macta da kareografi yapacagim diye trubune nevresim takimı sermislerdi.
Çarşi harbi şasirtiyorsun bu mudur butun olayiniz.
Akp iktidara geldigi dønem millete para musluklarini açarak 4 4 2 gibi çok saglam bir takdikle oyuna basladi.
Zaten önceki dönemlerde bunalmis halk ucuz faizli ve uzun vadeli araç ev bireysel krediler ve kredi kartlari ile bu sarmalin icine daldi
toplumun buyuk bir kisminin 3 5 10 15 yillik kredileri var
bu arada bu kapitalist dunya duzeni daha iyisi, daha yenisi baskisi yaparken ,
bizim icimizde bulunan salak egomuz benim olmali benim olmali benim olmali turkuleri söyleyerek bu olaya sazan gibi atladi.
Simdi bu sarmal hala devam ederken (olanca hizimizla i phone 5 s den i phone 6 ya gectik masallah durduramiyorlar bizi ) bir yandan da bir yerlerde secimler kendi kafasina devam ediyor.
Secim döneminde akilda tek konu var " ulan simdi maceraya ne gerek var 10 sene kredi var amk ,bi sikinti olsa ev gidecek ,verdigimiz para yanacak birde uzerine bir ev parasi daha borcumuz olacak"
strese gerek yok bas muhuru akp ye bari evi kurtar denilerek secim mevzusu kapatiliyor.
Akp nin %50 oy aldigina bakilirsa bunun en az % 40 i orta sinif insanlar.
Bence Sistemin basit fotografi bu
apple yeni telefon uretmezse, orta sinif arabalar model yenilemezse insaat yapilmazsa devran döner ama bu tempo devam ederse 2019 2023 2053 2071 fix akp kapali gişe.
Bir konuda dunyada kopacak çok buyuk kriz ama çok çok buyuk kriz yoksa öyle 50 100 milyarcik dolarlarla ulkenin yasayacagi krizler bu hukumete traş gelir, suudi arabistan da abdullah agbinin 750 milyar cashi aslan gibi kenar da duruyor her turlu check balans ayarlarini saglar.
o huloogg dekileriniz varya hep ev araba sahibi oluyor, belki kimse kimseye çaktirmiyorda herkesin sulalede var bi dunya hulooog.
Ve fakat sistem patlarsa herkes patlayacagin dan , koy götūne havalansin diyecek millet ve herkese bir rahatlama gelecek ve ilk genel secimde akp anca baraj mucadelesi verir.
Madem cok seviyorsunuz ulkenizi gidip 24 ay taahhutle 3 milyara i phone almayin , çikin bu sarmaldan, hūr olun özgūr olun , diyecegim sana ama sende sen degilsin, sanada egon kitlemis. Dedigim.çok insan oldu ama Tın Tın..
Geçenlerde bir tv kanalin da bir kaç futurist , gelecekte nasil bir dūnya olacak diye tartisiyorlardi.
Sanırım bir tanesi ,Alphan manas gelecekte gemi universiteleri olacagini öngördū.
Bence Gelecekte degil çok geç kalmış bir proje.
Internet ve kitaplarin egitim de, gelismede yeterli oldugunu sanmiyorum özellikle şu dönemde internet tam bir çöplūk oldu.
Internet ve kitaplar bilgi kaynagi olabilir ama bir gence ne kadar vizyon katabilir çok tartisilir.
Dar bir kalip içersin de hapsoluyor insan , belki milyonlarca kitap internet uzerin de milyarlarca bilgi var ama eger bir vizyonun yoksa ve neye bakacagini bilmezsen o milyarlarca bilginin sana bir faydasi yok.
Ayrica herhangi bir seyi ogrenmek icin sadece okumak resimlerini görnek veya bir kaç videosunu izlemek bir butun olarak bunu kavramana yeterli degil ,çunku aradigin bilgi senin kafandaki arayis kapasitesi kadar. Bu kapasiteyi arttirmak icin gerekli vizyonu kitaplar ve internet den kazanmak zor içinde olmak görnek dokunmak gerekir.
Özellikle tarih sanat tarihi ve mimarlik gibi konularda gezmek yerinde görmek dokunmak ögrenciye farkli bir bakis acisi verecektir.
Fotograflar da gözūkmeyen , kitaplarda yazmayan bir detay dikkatini cekerse , gelistirerek kendine farkli pencereler açacaktır. eger isterse internet ve kitaplardan bu farkli yolu nokta atisiyla arastirir.
Isler oyle bir hal aldiki simdi benim yazdigim gibi bu internet ortamina hergun milyarlarca sey yaziliyor.
Burasi aslin da insanları bunaltan bir kaos ortami oldu ve bu kaos ortaminda ,bilgi birikimini sadece capsler den alan bir nesil olusuyor buluyor ortalarda bir caps okuyor kafasina sararsa paylasiyor ve bu caps e inaniyor.
Aristonun söyledigi bir sözū mevlana resmi ile paylasan
Bir nesil var bakmiyor bile
Birde bilgi akişı o kadar hızli ki gözlerinin önūnde akıp gidiyor zaten herkes tembel oldugundan hiç kimse bilgi aramiyor önūne ne sunulursa onu okuyup onunla besleniyor.
Gemi universiteleri gec kalmis proje turkiye de bile uyduruk özel ūniversitelerin 30 40 bin TL yillik uctetleri var konaklama vs degince bu rakamlar artiyor. Bir ogrenciden bu kadar para aliyorsunuz bir beton bina icersine hapsediyor kitaplardan bir sey okuyup duruyorsunuz yine vizyon kazandirmadan standart bilgilere hapsediyorsunuz.
Ronesans dönemi , endulus avrupa mimarisi vs konusunda kitaptan bilgi olurmu ? hadi 4 yil olmasa da en az 1 dönem dolastir.
Istanbuldan cikip yunanistan arnavutluk italya sirayla dolasa dolasa gidip ispanyadan afrikaya gecip fas tunus misir oradan israil oradan da mersine ulassin.
Dolastir akdeniz havzasini zaten tarih kūltūr mimari burada gerisini siktiret.
Bak bakalim o gemide yer alan bir ögrencinin vizyonu dūnyaya bakisi nasil olacak , siradan bir ögrenci bile ,turkiyenin en iyi okulunun birincisinden daha birikimli daha ufku açik daha yaratici olacaktir.
Hatta gittigi ulkelerde baska universiteleri de ziyaret edip sohbet muhabbet falan filan inter milan sosyal de olacaktir.
Eeyyyy Universiteyim diye ortada duran beton bina yiginlari,! Kaç para lan bir gemi ? Gemi olmasin da "gemicik" olsun oda uyar kiyidan kiyidan fazla açilmadan gider iste.
1 dönem de Yilda 40 bin alma da 60 bin al ama adam gibi birsey yapın gezsin gençler amk.
Universiteyiz nesil yetistirecegiz diyorsunuz daha kendinizi gelistirmekten acizsiniz.boyunuz posunuz devrilsin batın insallah da gencler gezgin olsun kendi kendini yetistirsin.
Son gunler de sosyal medya da sıkca japonlar uzerine paylasimlar var.
Bunlar agirlikli olarak japonlarin ateist oldugu bu nedenle huzurlu mutlu saglikli bir toplum ve insanlar olduklari yönūnde.
Bende biraz tarihe bakmali diyorum herkese
1937 yilinda çin i isgale gidiyorlar japonlar da 120 bin çin de 90 bin asker var, bu savas yaklasik 9 10 gun suruyor.
Japonlar bu savasta 1 2 bin asker kaybederken, 90 bin cin askerinin 84 binini dograyip gecmisler uzerine 80 bin kadina tecavuz etmisler ve butun halki yaklasik 11 milyon da esir almislar.
Halki esir almak ne demek ya ?
Ikinci dunya savasin da dunyanin bir ucundan s.. kadar boyuyla o kucucuk adadan amerikaya kafa tutmus abd nin ciddi kayiplara ugramasina neden olmuslardir.
Amerika bunlara bir atom bombasi atmis durmamislardir , bir tane daha atmis yine durmamislardir.
Japonyayi ancak anladiklari dilden konusan rusya durdurmustur.rusya japonya ya girmis sehirleri harman yerine cevire cevire ilerlerken imparator bakmis bu is sakat bir tane adam kalmayacak pes demistir.
( japonyayi durduran abd nin atom bombalari degil, rusyanin japonyaya girmesidir, atom bombasi olayi abd propagandasir.)
Belki bunlarda allah kitap yok ama keske olsaydi demeden gecemiyor insan.
bunlar imparatorlarini allah peygamber gören insanlar ve agir psikopatlar.
pilotlari var gemilerin bacasin dan bodozlama daliyor, bir mevzu oluyor harakiri yapip kendilerine kilici sokuyorlar
Normal hayata bak ellerinde fotograf makinasi deli gibi hep guluyorlar.insanin hobisi olur eyvallah da bu kadar takintili olmalari enteresan ,telefon kamerasin da neredeyse uzaya cikildi , bunlarda hale 35 mm kameralar ve surekli gulen tipler.
Bir amerikali, avrupali ,orta asyali insanin veya devletlerin olaylara tepkileri öngorulebilir Ve fakat bu japonlarin ne yapacagi belli degil
Bence bu japonlar oyle mutlu mesut huzurlu tipler degil bunlar bence arizali agir psikopat insanlar.
Japonya yi görmeye gitmek istiyorum ama harbiden hiç icimden gelmiyor.
daha önce bir konuda yazdigim gibi, bunlar bazı konularda hem kendi milletine hemde diger ulke insanlarina vermek istedikleri mesajları , önce bir senaryo ile belirlemisler, bir karekter yaratmislar ardindan da sanki bir hoollywood sanat yönetmeni eliyle ,okumasa duymasa ama ortami görūnce de sadece yarattikları ambiance ile direk algiya oynamişlar.
şöyle ki,
kudus ūn başka bir hakim tepesine holokost mūzesi kurmuşlar. (isteyen baksin google da fotograflari vardir)
koskoca bir arazi ūzerine bir çok ayri binadan olusuyor,
hani anitkabire girersin , ulan nasil saygili olurum diye elin ayagin dolaşir daha araziye girdigin de nasil davranmaliyim diye dūsūnūyorsun , çūnkū zaten yillarca yahudi soykirimi uzerine bize yön verdiklerin den orasinin israil ve yahudiler için ne anlam ifade ettigini herkes biliyor.
bu buyuk arazide agaclar var bu agaclar altinda isimleri ve ulke adlari yazan plaketler var her ölen için bir agaç dikmisler.
1 bina )
yahudi soykirimin da ölen çocuklar için bir yer yapmislar ,
orası merlerlerle yapilmiş iki kolondan olusan yerin altinda giden bir maden girişi mezar gibi
bildigin mezara gidiyor gibisin , zifiri karanlik bir koridora giriyorsun aynalara yansitilmiş yildiz gibi parlayan yūzlerce ışık noktaları ile dolu heryer uzaya gelmis gibisin , ne yeri goruyorsun ne duvarlari ne tavani simsiyah bir yer derinlikleri olan yūzlerce yildiz içinde gibi uzayda yuruyorsun , bir duvara flu siyah beyaz cocuk fortograflarini yansitiyorlar ama duvari da görmūyorsun havada hologram gibi , her bes saniye de bir çocugun adini öldūgū ūlkeyi okuyorlar , ama ses belirli bir noktadan degil eko halin de sanki beyninin icinden geliyor. adim atacaksin yeri görmūyorsun , yurudugun yerde sadece ışık noktalari var belkide 5 kalti bir binanin ortasin da boşlukta bir köprūdesin ama bilmiyorsun ayagini sūrūye sūrūye yol bulmaya çalisiyorsun insan irkiliyor , tabi sen cikis kapisini bulacagim derken agir agir adimlarla
5 -10 dakika o mekan da boşlugun içinde kaliyorsun.
o isimleri ve ūlkeleri Dan Dan Dan !! beynine çakiyorlar.
yaklasik 5 sn de bir isim okuyorlar isimleri döndūrerek okuduklarindan bir isme 2 gun sonra sira geliyormuş.
muzeye gittik dedik önce mezara ardindan da uzaya gönderdiler orada da 5 -10 dakika şasırmïs be yapacagini bilemez halde kafamiza isimleri çaka çaka tuttular.
80 milyon nufus bu kūçūk coğrafya için biraz kalabalik.
istanbul turistlerle beraber 20 milyonu buluyor yollar otobusler metrolar heryer insan dolu kaldirimlar da iki insan yanyana yuruyemiyor
sözlūge bakiyorsun 1 dakika içinde 50 başlik giriliyor dikkat cekmek adina açilmamiş başlik kalmadi adriana lima bile bohçasını alıp sözlūkten birine kaçtı
10 bin memur alinacak sinava 2 milyon kisi giriyor
Bir belediye 200 işçi alacak 20 bin kisi basvuruyor
19 milyon ögrenci var ūlkede egitim kalitesi dūşūyor
Bu kadar rekabet içinde var olma savaşı vermek zorunda kaliyor çocuklar gencler birbirlerini eziyorlar hatta gammazlayıp satışa getiriyorlar.
Besiktaşin şampiyonluk maçi var 40 bin stad da 140 bin stad kapisin da bekliyor
Bu ūlke için 50 milyon ideal rakam
fazlalik 30 milyon yurt disina ciksin , dūnya ya dagilip 7 milyarin içine karissinlar
ihtiyaç olursa gel derler dönersiniz.
ulkeyi biraz boşaltalim da icerde kalanlar nefes alsın.
Tūrkiye de dogdugunuz için tūm hayatinizi orada gecirmek zorun da degilsiniz.
Bekleme yapmayalim doğup kimligini alan başka ūlkelere doğru yūrūsūn.
çok acayip bir sigur ross şarkısı. özellikle 4.54ten sonrası insanı türlü trajedilere sürüklüyor. ingilizce sözlerini yazayım da tam olsun.
The heart pounds, pounds
As it has always
But this time out of rhythm with time
Lost and forgotten at home
Going to explode (Through my nose)
Turn myself to the sweaty (Covers)
Stare at the rust (Growing on me)
It eats into (The shell)
I stand up I'm dizzy (I'm crumbling away)
Walking around (Walking past myself)
Clothe myself naked (and then strip)
Awaken but sleepy (Can't sleep a wink)
I speak aloud and travel inside myself searching
I search for life for a while – I stand in place
With hope as my friend I make up some time
I look for an alright start
But it becomes a disappointment
The heart stops (Doesn't move)
I insert a pacemaker (Which I swallow and hide)
I find a jumper cable (and turn myself on)
See everything double (Double black)
System failure (The brain refuses)
I continue my search [?]
Uncontrollable (Information)
I have to feed (Feed myself)
I speak aloud and travel inside myself searching
I search for life for a while – I stand in place
With hope as my friend I make up some time
I look for an alright start
But it becomes a disappointment
But it becomes a disappointment
nietzsche zerdüşt’ünde “ağırlığın ruhu”ndan söz eder (3. bölüm, vorn geist der schwerel). “ağırlık ruhu”, sanılabileceğin aksine çağımızın ruhudur. bakmayın siz, varolmanın dayanılmaz hafifliği’ne. bu hafiflik, çekilmez,kaldırılamaz, bir anlamıyla dayanlımaz hafifliktir; kaldırılamaz bir ağırılık. postmodern gürültüyü nietzsche’yle başlatanların yanılgısı buradadır: ondaki müthiş ağırlığı “dayanılmaz” hafiflik sanmışlardır. ölümünün üzerinden bir yüzyıldan fazla bir zaman geçtiği halde, hala onun sesini duyacak kulaklarımız yok. yok, çünkü çağımızı giderek “ağırlığın” egemen olduğu bir çağ. yardım çığlığı başlıklı metninde “düşmemen için dans etmen gerek!” (notschrei, 4. bölüm) der. dans, üzerimizdeki ağırlıktan kurtulmanın ilk yoludur. yerin dibindeki diskoteklerde, güzellik ya da düğün salonlarındaki dans değil, kırlarda doğayla kucaklaşan bir dans! dans, ruh da dans edebiliyorsa danstır. ruhsa ağırlaşmıştır: yaşanandan. teknolojinin çarkından. insanın elini kolunu bağlayan yaşamdan.
hafif olmak, ağırlığı atabilmek, kendini sevmekle olanaklıdır. sağlam ve sağlıklı bir sevgiyle. hafiflik, kendi ağırlığı altında ezilen çağımızda, sağlık, haz düşkünlüğü, sorumsuzluk olarak anlaşılıyor. üstelik çağımızın kimi düşünürleri, iyiden iyiye hafiflemiş çağda hepimizin zaten uçmakta olduğunu söylüyor. hepimizin önünde ekran ve ekranda açılan ağlararası (internet) ağlarda düşler, hayaller avlayan kuşlarız. bakın özgürlüğümüzün keyfine! hafifliğimizin tadını çıkarın! uçmak mı istiyorsunuz: oturun ekranınızın başına, bol bol uçun. hatta, gerekli “simulasyon”larla, kendinizi uçakta, bulutlar arasında sanabilirsiniz. sanal gerçeklik teknolojisine bindiniz mi, kuş olur çıkarsınız göklere! işte çağımızın ağırlığı buradadır. “hafif”, hafiflik arayışlarında! ağırlığının bilincinde olmayan bir çağa hafifliği nasıl anlatabilirsiniz? sürünmeyen, yürürken tökezlemeyen, çukurlara düşmeyen, tabanları yürümekten, dizleri sürtünmekten yaralanmamış bir çağa? çağımızın hafifliği, ağırlığı tanımayan bir hafiflik olduğu için ağırdır.
teknoloji torpiliyle uçmak değil, nietzsche’nin kanatlarının aradığı. farmakolojik uçmak da, ilaçlarla. nedensiz, bilinçsiz intiharlarla aralanan yaşam kapısından çıkıp, göğe süzülmeye çalışmak değil. bir kaçış değil, uçmak kapısından çıkıp, göğe süzülmeye çalışmak değil. bir kaçış değil, uçmak. bir hazcı çare değil. sorunlarımızdanhedonistik kurtulma denemeleri.
uçma, tuhaf görünecek ama “uçma ağırlığına” erişmekle gerçekleşir. uçma ağırlığı, hayatın ağırlığını tanımak, kendimizin ağırlığını taşıyabilmekle sağlanır. ne demişti nietzsche: “hafif olmak, bir kuş olmak isteyen kendini sevmelidir.” sağlıklı ve sağlam sevgi ile! kendimizin ağırlığını taşıya taşıya sevmek kendimizi: insanları, doğayı severek. nefreti, çirkinliği duya duya sevmek. ağırlığın sıkıntısını, kahrını duya duya uçmak.
uçmanın ağırlaşmayla, sürünmeyle başladığını unutmamalı: ağırlığının ağırlığını yaşayabilen uçmayı hak ediyor! zerdüşt bunu söylüyor. çağımız zerdüşt’ün çağı değil! belki hala gelmedi zerdüşt’ün çağı. belki hiç gelmeyecek. insan uçamadığı için ancak teknolojiyle uçabiliyor. insan uçamadığı için ilaçlarla, cinsellikle, esriklikle uçabiliyor. insan uçamadığı için, düşlerinde uçuyor. yine, insan uçamadığı için şamanca, mistik yönelimlerle gözlerini kapatıp, düşüncelerinde uçuyor!
teknolojinin getirdiği rahatlıkla, insan uçmuyor; kendini uçurtuyor. “uçtu uçtu, insan uçtu!” dediğimizde çağımızın çocukları “insan uçmaz, uçaklar uçar.” diye biliyor. peki, uçakların içindeki insan uçmaz mı? uçmaz. uçakların içinde insan oturur ve yürü. isterse zıplayabilir.
“insanlara günü birinde uçmayı öğretecek kişi, bütün sınır taşlarını yerinden oynatacaktır…” diyor nietzsche, “bütün sınır taşları havaya uçacaktır önünde bu kişinin.” sınır, düşüncemizin, duygularımızın, kendimize ve gerçekliğe bakışımızın sınırıdır. henüz insan uçamadığı için sınırlar var kollarının içine gizlenmiş kanatlarının ayırdında değil. kendinin değil de başka şeylerin üzerine binerek uçabiliyor. siyasal anlamda uluslar arasındaki sınırların kaldırılmaya çalışıldığı söyleniyor: dünya sonunda kocaman bir köy olacak. işte size söyleniyor: dünya sonunda kocaman bir köy olacak. işte size aşılamaz bir sınır: insanın farklılığını, çeşitliliğini, çoğulluğunu önleyen bir sınır.
insan, “binip” uçarak, dünyanın çok uzağındaki gezegenlere gitse de gerçekte, kendi içindeki kanatlarını keşfedemediği için sürünmeyi sürdürecektir. teknolojinin getirdiği olanaklar, iç özgürlüğünü sürünmeyi sürdürecektir. teknolojinin getirdiği olanaklar, iç özgürlüğünü yaşayabilen, kendi kanatlarını açabilen insanları uçurur ancak. kendi kanatlarımız, ancak kendimizle yaptığımız savaşın, kendimizle giriştiğimiz iletişimin sonunda oluşabilir. insanın kendisi olmayı öğrenmesiyle, fark etmediği kanatlarını keşfetmesi birlikte gerçekleşir.
beşiktaş'ta karadeniz pide ve döneri işleten ustadır. on numara döneri vardır. kuyruk beklememek için en uygun saat 10-11 civarıdır. öğleden sonraya kalırsanız boku yediniz. gerçi ben kuyruk görsem girmem o ayrı.
özellikle akp hükümetinin iktidara gelmesiyle yıllardır sesi kesilen susturulan bir çoğunluk konuşma ortamı buldu. bu da ülkedeki tek kutupluluğa büyük bir çomak soktu. şöyle oluyor aslında ülkede daha önce büyük görünen bir sağ zihniyet ve bunun yanında dinci solcu milliyetçi azınlıklar vardı. aslında hiç biri azınlık değil bazen parlayan uzak yıldızlar gibiydiler. sağ ise bir kaç partiye bölündüğü içinse oylar hiç toplanamadı. halk her zaman kime oy verelim sorusuna gündelik olaylarda parti liderlerinin tepkilerine bakarak oy verdi.
tüm bunların sebebi halkımızın ne tam muhafazakar ne tam milliyetçi ne tam solcu ne tam sağcı olması.
ancak akp bunu değiştirdi. çünkü hepsinden biraz biraz aldı. böylece %50 ye varan oy oranını toparlayabildi. kime oy verelim sorusuna en halkçı gözüken bizden gibi görünen bir parti cevap oldu.
şimdiyse durum değişti. muhalefet kanadı antiakp adı altında birleşti. ne olursa olsun tam tersi söylenerek bir siaset oluşturuluyor. ben burada akp haklı yada haksız demiyorum. karşı çıktığım bir çok akp icraati var. ancak bu akp öyle bir şey ki her nabza uygun şerbeti var. tabiki de desteklediğimiz bir çok meseleyi de gündeme getirdi ve zaman zaman çözdü. solcusu da beğendi ve nefret etti sağcısı da milliyetçisi de.
muhalif kanatsa buna uygun olarak kimi zaman sağ kimi zaman sol kimi zamansa orta yolcu takılarak aynı tarz savaş verdi. yani muhalefete laf atan arkadaşlara soruyorum akp nin yaptığının aynısını yapmıyorlar mı? ya da akp cilere soruyorum onlar da böyle davranmıyorlar mı?
kutuplaşma tabi ki bu tartışmalarla beraber geldi. halkın da kafası karıştı. kimi zaman muhalif olduk kimi zaman iktidar taraftarı. oy verirken icraate de baksak siyasete de baksak ideolojiye de baksak aynı şey geçerli. sürekli bir değişim söz konusu. ve bu öyle ustaca yapılıyor ki rus buz patencileri gibi tüm hareketlerin müziğe uygun olduğunu zannederek kıvırtmaları seyrediyoruz.
yetenek sizsiniz türkiyenin gerçek birincileri yada türkiyenin en yetenekli kişileri kesinlikle siyasetçilerdir. ancak göremedikleri yada gördükleri halde es geçtikleri bir durum var ki o da halkın artık iyice gerildiğidir. herhalde bunu da ergenekon davalarındaki hukuksal ve siyasi başarılarla dindirmeye çalışıyor da olabilirler. ya da bu davalar ve araştırmalar sonucu biz de biraz rahatlamış oluyoruz. çünkü gerçek suçluları görüyoruz. faili meçhul olmasın da kan gövdeyi götürsün bir şey olmaz düşüncesine yakın bir şey bu.
umarım halkın fay hattındaki bu yüksek gerilim büyük bir deprem olmadan atlatılır. hepimiz barış içerisinde yeni seçimler ve kansız günler geçiririz.