bu teşekkür yazısı mahcubiyetimden dolayı biraz geç oldu çünkü bazı problemlerden kaynaklı* hediyesini yeni ulaştırabildim kendisine. üç gün boyunca kıpırdayamadığım hasta yatağımda gönderdiği fındık ezmesi eşliğinde zevkle okuyup yarıladım hemen gönderdiği kitabı. buradan kocaman teşekkürlerimi sunuyorum kendisine.
aslında gereği icabı yazıldı yukarıdaki satırlar çünkü dostluğu, hoş sohbeti ve samimiyeti yeni yılda aldığım en güzel hediye oldu. yüreğine şu dizeler ile umut serpmek isterim;
sana bir şiir getiririm
sözler rüyamdan fışkırır
dünya bölümlere ayrılır
birinde bir pazar sabahı
birinde bir gökyüzü
birinde sararmış yapraklar
birinde bir adam
her şeye yeniden başlar...*
anlayışına hayran kaldığım yüreği güzel insan; iyiki tanımışım seni...
nazarımda yalan olmuş dizidir. oyuncu kadrosuyla ve tanıtım reklamlarıyla beklentilerimizi yükseltip hayal kırıklığına uğrattıkları için yapımda ve yayımda emeği geçen herkesi esefle kınıyorum. her şey bir yana, ses çok çok kötü. tv nin sesini iyice yükseltip oyuncuları duyabileyim derken sesin bir anda yükselmesi ile öteki kanepede uyuyakalmış anneciğimi de korkuttum iyi mi?
bir kaç bölümden sonra sanırım yavaş yavaş oturacak dizidir.*
Lakin; bir ayrıntı pek hoşuma gitti. hoş ses probleminden kaynaklı antakya kelimesini ilk duyduğumda yanlış anladım sandım ama değilmiş. bir kaç defa daha tekrar edildi. kendi kendime niye ki acaba diye sorgularken, gülse birsel'in antakya gezisinden sonra yazdığı yazısı geldi aklıma. etkilenmiş besbelli. okumak isteyene de buyrun (#13603246).
geçenlerde gidip gördüğüm şehir. gezmek için az vaktiniz var ise rahat olun. öyle küçük bir şehir ki kaleydi, hamamdı, mevlevi türbe camiiydi derken hemencecik ve araç olmadan gezebilirsiniz. yemekte kocaman bir ekmek getirdiler, patates ile yapılıyormuş. gece çıkıp takılacağınız fazla mekan yok. alkol yine yok. soğuk olduğuna dair girilen entrylerin tersine, aralık ayında olmamıza rağmen inanılmaz sıcaktı.*afjet denen dahiyane buluşları doğal gazı sallar. binanın son katında kalıyor olmamıza rağmen sıcaktan uyuyamadık. insanları biraz garip. hemen hemen herkes bir cemaatin üyesi. dönüşte otogardan lokum hediye edildi bana ve yediğim en güzel lokumdu diyebilirim. ayrıca leblebi konusunda garip bir inatları var ki, çorumun meşhur leblebisinin esasen afyona ait olduğuna dair söylemler mevcut.
yeni öğrendiğim son bir özellik; atatürk'ün kocatepede çekilmiş fotoğrafında ''savaşı hallederiz de, şu afyonluları ne yapacağız?'' diye kara kara düşündüğü bir şehirmiş işte.*
her şiirini bana yazıyormuş gibi hissettiğim, ve bir ara ciddi anlamda platonik aşk tarzında bağlandığım güzel şair..
ve der ki unutulmuş bir mektuptur aşk adlı şiirinde;
kırılgan günler edinmişsem
altmışından sonra.
bir çiçeği
koklar gibi tutacaksınız demektir bu
tutarken saydam ellerimi
aşkın önüne geçen şiirler beklemesin
artık benden sevdiğim kadınlar
ve bütün güzel kadınlar,beni
öper gibi öpsünler yaz ırmaklarını
sevgilim olan, kızım olan, ıssız
ormanım olan ülkemin o kadınları
ölümü ardına almış,çağcıl
soluğumdur yarışır durur hala atlarla
ben yalnızca bir tanımı arıyorum
belki de, büyülü yorumlar yorumunu
diyelim ki:aşk bir mektuptur
bir şairin göndermeyi unuttuğu
ey ülkemin en güzel şair kadınları
bana bir mektup yazın ve unutun on..
aşka aşık adam, mekanın cennet ve cennetteki en güzel şair kadınların sana göndermeyi unutacakları mektuplar yazmasını diliyorum...
işten eve gelirken aldığı hobby çikolatanın hangi cebinde olduğunu ceplerini koklayarak ilk defada bilmeye çalışan minik kızının aklında halen hobby kokusu ile kalan ve çok sevilen insan.
çift anadal yapayım, akedemik kariyer yapayım.*
yüksek lisans için not kastırayım.*
yerime imza atın. ders notlarını gamze'den alırım. sabah otobüste bakarım.*
üstün başarıyla yaz okulunu kazandım baba. *
hoca bana taktı. hatta hoca sınıftaki herkese taktı, herkes uzattı okulu baba. *
bitmez.. çok duydum, halen de duyarım...