Birçok soru işaretiyle üstü kapanacak, unutulacak olan çok üzücü olaydır.
Savcının 7 aylık çalışmalarının sonucunda çok fazlaya bilgiye ulaşmış olmasından dolayı, bu bilgilerin açığa çıkmasını ve çıkmamasını isteyenler tarafından düzenliğine dair farklı iddialar bulunmakta. Elektrik kesintisini, seçim öncesi gövde gösterisini, iç güvenlik yasasını, yapılması planlanan nükleer santrali bu olayla bütünleştiren insanlar da mevcut.
Başta da dediğim gibi birçok soru işaretinin olduğu ve bu soruların cevaplarını, işin aslını öğrenemeyeceğimizi hepimiz biliyoruz herhalde. Örgüt üyelerinin adliyeye nasıl silah ve bayraklarla girdiği ki bu konuyla alakalı birçok açıklama avukatların zan altında bırakılmış olmasını -adamlar adliyeye girerken hemşire kıyafeti giyecek değiller-, pazarlık aşamasında, verilen sürenin örgüt üyeleri tarafından uzatılmasına ve pazarlığın kabul edildiğinin söylenmesine rağmen neden savcıyı vurmaya kalkıştığını, söz konusu operasyonun neden silah sesi gelene kadar başlatılmadığını, savcının üzerinden çıkan mermilerin polis mermisi olup olmadığını öğrenemeyeceğimiz gibi. Her ne kadar kurşunların örgüt üyelerine ait silahtan çıkmış olduğu söylense de kurşunlardan biri bile polislere ait silahın kurşunu olsa bu şekilde açıklanmayacaktır.
"Çok başarılı bir operasyon", "yaşasın kahraman polis" naraları atanlar, 3 insanın ölümüyle sonuçlanan bir operasyondan bahsediyorlar. Bu olayı, yapılanları asla tasvip etmiyorum tabii ki. Bildiğim ve inandığım tek şey hükümetin ve başındakilerin kendilerini tehdit eden her türlü olayı ve kişiyi ezmek, yok etmek için her yolu seçebileceği. bu masum bir insanın hayatı dahi olsa.
edit: savcının otopsisi yapılmış. rapora göre sadece 2 kurşun örgüt üyelerine aitmiş. geriye kalıyor 3 kurşun.. bunu açıklamaları bile şaşırtıcı açıkçası.
yalnızca Ankaralıların laf edebileceği, bir Ankaralıdan başkasının asla laf edemeyeceği, ettirilmeyeceği şehir. gitsen gidemezsin, kalsan kalamazsın, gidersen özlersin öyle saçma bir şehir. Yüz ölçümü 25,437 km2 olmasına rağmen bazen sığamayacağın şehir. Kalabalıktır ama herkes herkesi tanır. insanı samimidir ama iki yüzlüsü çoktur. Tam seviyorum aslında diyeceğim bir gülme geliyor hakikaten. (bkz: statta kesin büyü var)
başlarda bırakmadıysanız muhtemelen hala oynuyorsunuzdur. tek düze değildir, sürekli yeni bir şeyler çıkartırlar ki iyice sararsınız.
nasıl oynandığını anlatırken de tam olarak (şuan olduğu gibi) anlatamadığınız, "ya taktik falan yapman lazım, mantıklı davranman lazım işte, sen başla anlarsın sonradan" tarzı, olaya derinlik katan, saçma sapan yorumlar yaptıran oyundur. oyun yani lan bu.
arkaya bakmadan kaçılması gereken ilişki. koç burcu ve özellikle koç burcu erkeği ilgi manyağı, egoist, mükemmeliyetçi, hırslı, her konu hakkında bilgi sahibi olan, kafasında kendi kendine kurduğu şeylerle sizi şoklara sokup sokup çıkartan, hata kabul etmeyen(bu kendi hatası olsa dahi), işini ve sevdiği şeyi en iyi kendisinin yaptığından emin tavırlar içinde olduğundan dolayı yalnızca yengeç kadınına değil bütün burçlara eziyet olabilecek bir yapıya sahiptir. iyi yönleri yok mu bunların? var elbet. ama şuan bizi onlar ilgilendirmiyor.
gelelim yengeç kadınına; anaç, duygusal, hassas, sabırlı, çok değişken, 6.hissi çılgınca kuvvetli, kurnaz olduğunu sanıp hep kendi bacağına sıkan, üste çıkacağım, hep haklı olacağım diye saçını başını yolan, sıkılgan, kırılgan, hırsı yok denilecek kadar az olan bir yapıya sahiptir. bu saydığım özellikleri de reddeden olursa %90 oranında kendisinin yengeç burcu kadını olduğunu söylerim.
apayrı özelliklere sahip bu iki insan sadece bir ortak nokta buluşup, birbirlerine karşı bir şey hissetmeye başlamışsa bu takdir edilecek bir konudur. başlarda çoğu şey hoş güzel çünkü yengeç kadını zaten sabırlı, koç burcu tartıyor, ne kadar ileri gidebileceğini hesaplıyor. git gide yengeç kadınının içinde biriktirip, karşı koymaya çalıştığı sevgisinin ansızın patlamaya geçmesiyle olanlar geri dönüşü olmayan biçimde değişmeye başlıyor. koç erkeği sömürmeyi sever, kadınının sevgisini, ilgisini bir güzel alıp, egosuna ego katar. o bu büyük sevgiyi seviyor, yengeç kadını onu ve sevdiği her şeyi. kendisi ne yapıyor? azar azar veriyor çünkü koç erkeği mantıklı, iş güç sahibi, daha önemli işleri var. o kadar doyuyor ki sevgiye ilgiye kendi sorumluluklarını unutuyor sonunda. iki tarafında kavga sırasında hep haklı olduğu, geçmiş defterlerin hiç bir zaman kapatılmadığı bir ilişki olmaya başlıyor. kavga ilişkinin tuzu biberi olmaktan çıkıp, yaşam felsefesi olmaya başlıyor sanki.
ilişkinin gidişatı ve yaşanan şeyler değişkenlik gösterebilmekle beraber kesin olarak söylemek gerekirse büyük acılarla ve gözyaşlarıyla biter.
fakat bir gerçek daha var ki yukarıda anlatmış olduğum yengeç kadını bu ilişkinin ardından özellikleri baştan incelenip, sayılabilecek kadar değişkenlik gösterebilecek, koç erkeği ise uzun süreler yengeç kadınının hayatına kattıklarından kurtulamayacaktır.
aldatılmak. hem tanıdığın biriyle hem de o tanıdığın kişi de seni bildiği halde aldatılmak.
geçiyor tabi, ben onlar gibi olmayacağım falan diyorsun, kapanıyor konu.
Bir iç çamaşırı mağazasında yaşanmış olaydır. Kapalı ve kapalı olmayan iki bayan indirimdeki iç çamaşırına aynı anda elini atar.
Kapalı olmayan bayan: Pardon ama siz ne için alacaksınız bunu?
Kapalı olan bayan: Pardon da bizim de kocamız var, ona göstereceğim!
Kapalı olmayan bayan: Sen kocana göstereceksin, ben herkese göstereceğim!