Aslında belki de hiçbir şey kazanmamış insandır. Hayatlarında Mücadele edenler bilirler ki önemli olan o mücadele halidir. insanı güçlü, umutlu kılan. Yenmek ve yenilmek değil.
Henry Ford 5 kez iflas etmiştir. Sonunda kazanmıştır ama motorsporlarında kaybetmiş ve kazanmıştır. Sonrasında da buhranlar atlatmıştır.
Önemli olan mücadele. Tarih sonucu yazsa da hayat o mücadeleyi yazıyor.
Özellikle geceleri kurulan mahkemede, insanın kendi vicdanıyla hesaplaşması olayıdır.
kendini yargılarken insan gerçekten acımasız oluyor. “Her şeyi ben bilirim, her şeyi ben doğru yaparım” diye kasılarak ortada gezen zavallılar da dahil olmak üzere, kendi yaptıklarını yargılamayan insan yoktur sanırım.
işin güzel tarafı bu yargılama nasıl biterse bitsin, insan kendini ferahlamış hissediyor. Bu rahatlama konusunda oscar wilde şöyle buyurmuş:
“Kişinin kendini suçlaması doyum verici bir lükstür. Kendimizi suçladığımız zaman başka kimsenin bizi suçlama hakkı olmadığını hissederiz. Kişiyi günahlarından arındıran itiraf etmektir, yoksa günah çıkartan Papaz değil.”
ekseriyetle yalnız olan insanlardır. yalnızlıklarını "kariyer peşinde" oldukları yanılgısıyla süslerler.
hayatta hiçbir zaman sadece 2 yol olmaz. ya kariyer ya aşk diye bir ikilem içerisinde kalan insan samimi değildir. çünkü aşk ile başarı beraber olabilir. hem de o kadar güzel bir birliktelik olur ki...
ama insan yalnızsa, kendini işe vurmakla avutur. soranlara "çok yoğun olduğunu, başını kaşıyacak vakti olmadığını" söyler. bunu söyler ama akşam iş çıkışı evine gider ve saatlerce kanepesinde uzanır. kimi zaman televizyon izleyerek kimi zaman da kitap okuyarak...ama yalnız. aslında vakti çoktur ama vaktini değerlendirebileceği kimsesi yoktur. ama mutsuzdur.
kimse işini sevgilisinden daha çok sevmemelidir.
daha da önemlisi, kimse işine kendini adayacak kadar yalnız ve mutsuz olmamalıdır.
inandıkları uğruna hapis yatarken ahmed Arif’in; taş duvara, ranzasına, zincirine, kapıya sevinçle haber verdiği “dağlarına bahar gelmiş memleketimin” müjdesindeki baharı müjdeleyen dize.
Tek bir şiir kitabı ile şiir dünyasına damga vurmuş bir şair ile dalga geçmek de ne bileyim.
Sözlük yazarlarının tam yerinde lafı gediğine koyduğu anlardır.
Üniversitede okurken, öğrenciyi dersten bırakmayı bir şey sanan doçent fizik hocasının odasına girip “bu dersi geçmem için ne yapmam gerekiyor hocam?” diye sorunca “en az benim kadar fizik bilmen gerekiyor” demişti hoca. Ben de “sizin kadar fizik bileceksem sizin bu üniversitede işiniz ne?” deyince de odadan kovmuştu.
Söz konusu dersi, son senede başka hocanın açtığı yaz okulunda verebildim ancak. Kinciymiş adam.