bu adresten google veritabanını kullanarak kişisel arama motorunuzu yapabilirsiniz. arama motorunuzun hangi siteleri öncelikli olarak tarayacağı, arka plan renkleri vs. gibi özellikleri değiştirebiliyorsunuz. ayrıyeten adsense hesabınız varsa bunu otomatikman kullanarak para kazanmaya başlıyorsunuz. google size iğrenç, uzun bir domain veriyo ama sizin elinizde halihazırda domain varsa, arama motorunuzu buna entegre edebiliyorsunuz. aşağıda benim yaptığım örnek mevcut:
yıllardır süregelen yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar sorusunun, sonucunun olmadığını fark eden bendenizin olaya koyduğu noktadır. yumurta tavuktan çıkar, o kadar!
diğer ülke takımlarının maça çıkmadan ilk onbirlerini üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyor iken, milli takımımızın her maça farklı bir onbirle çıkma sorunsalıdır. bırakın on kişiyi, milli takım neredeyse her maça farklı bir kaleciyle çıkmaktadır. yani bir takımın en sabit oyuncusu, bir kaleci yıllarca takımında ilk onbir çıkabiliyor iken, biz maçtan önce hangi kalecinin ilk 18e alınacağını dahi bilememekteyiz.
okan bayülgen'in açtığı son fotoğraf sergisinin adı. özelliği, analog makinalarla çekilmiş, ünlü ünsüz kadınların tamamen doğal görüntülerinin olması. fotoğraflar arasında en ufak bir oynama ya da dijital etki yok. tamamen doğal yollarla kadınların güzelliğini açığa çıkartmak amaçlanmış.
yahoo'nun webmaster lar icin cikardigi bir guzellik. site yapma hadisesine yeni baslayan kisilere yardimci olmasi amaciyla yillar evvel olusturulan bu projenin icinde yuzlerce hazir site bulunmakta. siz ister var olanlari degistirip hic kod yazmadan site yapiyorsunuz isterseniz kod yazarak ozgun siteler olusturabiliyorsunuz. program tum windows surumlerinde calisiyor ve bedava olarak dagitiliyor.
facebook markup language. yani facebook için application geliştirme dili. özünde html ile aynıdır ufak tefek farklılıklar içerir. facebook için application yapabilmek için http://www.facebook.com/a...ication.php?id=2345053339 adresi ziyaret edilip ordaki developer uygulaması eklenmeli ve uygun ayarlar yapılmakıdır.
metal muzik gruplarinin brutal vocal yada scream vocal kullanmadan, efendi efendi sarkilarinin soylemesi durumudur. bunun belki de en iyi ornedi icin:
(bkz: bruce dickinson)
ayrica esasen brutal soyleyen, aralara clean serpistiren ornekler de mevcuttur. ilk akla gelen tabi ki opeth'in solisti mikael akerfeldt'dir. bunu yapmak sadece brutal yada sadece clean soylemekten iki kat zordur.
20:45'te baslayan ve halen sky-turk ekranlarinda devam etmekte olan, ilk yarisi henuz bitmis olan basketbol macidir. maccabi'nin muazzam stadinda, yunanli hakem yonetiminde basa bas bir mucadele gecmektedir. efes pilsen ayrica maca 4 yabanci + kerem gonlum ile cikarak rekor kirmistir.
edit: Israil'li basketbolseverlerin David Blatt'a gosterdikleri saygi gorulmeye deger. kanimca acayip cekiniyolar ondan ama efes pilsen boyle savunma yapmaya devam ederse yenemsi icin gercek anlamli bir mucize gerekecek.
high definition hadisesinin küçük kardeşidir. çözünürlüğü ufaltılarak ucundan hd teknolojisini destekleyen televizyonlara bu isim verilir. bunun abisi için:
(bkz: full hd)
güzide ülkemizin yıl sonuna kadar hedeflediği rakamdır bu. doların sürekli düşmesinden gaza gelen medyada olur mu olur lan diye bunun üstüne gitmektedir. siz merak etmeyin anam, 1 dolar 1 ytl olur, ertesi gün buşt canlı yayında bi osurur, anında 2 ytlye fırlar o.
oldukça başarılı site takip aracı. sitenizin ana sayfasına yerleştirdiği bir ikon sayesinde sitenize giren çıkanı, ip adreslerini, saat kaçta girdikelerini, hangi ülkeden girdikelerini, hangi browserı kullandıklarını filan öğrenebiliyorsunuz.
bir arkadaşım gözümün önünde şişe çevirmece oynarken kıza çıkma teklifi etmesinin ardından aklıma gelen yollar bütünüdür. bir şekilde insanın hayal gücüne göre hakikaten 1001 farklı yol bulunabilir.
birkaç alakalı başlığın bkz ler aracılığı ile birbirine bağlanması durumudur. kişi bir süre sonra aynı başlıklar arasında dönüp dolaştığını fark ederek enayi durumuna düşer.
karekök dersanesinin çıkardığı öss test kitaplarında kullandığı sistemdir. sistem, klasik konu anlatımı yerine, daha öğretici, ezberci sistemden uzak, öğrenmeye yönelik bir sistemdir. sistemde köşe taşı denilen bölümler vardır, her konuda kaç tane soru tipi varsa(yada össde o sorudan kaç farklı tipte soru gelmişse) o kadar köşe taşı belirlenir ve her bir köşe taşında o tipteki soru sorulup, açıklamalı çözümü yapılır. daha sonra ise yine o tipten zorluk seviyesi gittikçe artan altı tane soru sorulur. böylece öğrenci, bir soru tipinden altı tane soru çözmüş olur.
birçok kişisel gelişim kitabının özü bu felseyeye dayanır. beyni bilimsel yöntemlerle algılayamayan bilim adamları, "beyni beyinle algılayamayız" görüşünden yola çıkarak, bu işin bu kadar basit olmadığını düşünüp, beynin düşünmekten, fikir üretmekten, vücut düzenini sağlamaktan çok daha kutsal bir fonksiyonu olduğunu iddia ederler. beynin, daha doğrusu düşüncenin, çevremizdeki olaylara etkisi olduğunu söylerler. olumlu düşündüğümüzde, bir nevi olumlu şeyleri üzerimize çekeceğimizi iddia ederler.
ama bu ne kadar zararsız, mantıklı birşey gibi dursada, bazı komiklikleride yok değildir. örneğin, bu insanalar günlük hayatta kullandığımız cümleleri değiştirmemizi isterler. olumsuz cümle yerine daha yuvarlak, olumlu mana çağırıştıran cümleler kurmamızı isterler. örneğin çay içer misin? sorusuna hayır demek yerine, belki sonra gibi bir cevap vermeyi uygun görür. çünkü hayır olumsuz bir kelimedir ve bizim hayatımızda olumsuzluklara yer yoktur vs. bu biraz yorucu sanki, hayatı böyle diken üstünde yaşamak her söylediğimize dikkat etmek.
jose carlos somoza'nın adından anlaşılacağı üzere platon'un öğretilerini baz alarak yazdığı romanı. kitabın arkasında dediği üzere, kitabın konusu ilginç olduğu kadar, yazım aşamasındada ilginçlikler yaşanmış. kitabın tercümanları ortadan kaybolmuş yada ölü bulunmuş vs. ticari bir hamle mi bilinmez ama ilginç bir kitap olduğu kesin.
çevremizde bizi seven sevmeyen herkesin hem fikir olduğu bir konu varki çok ilgiç. aile kavramı kutsaldır. anneye üff bile denmez. o ki seni 9 ay taşıdı karnında senin daha aklın evvelken senin için neler yaptı. baban hep senin için çalıştı. annen yemedi yedirdi. saçlarını süpürge edip, seni en iyi olman için yetiştirdiler vs. doğrudur, şüphesiz ki birçok kişi için bu doğrudur. hatta ailesi olmayan biri için tüm bunlar muazzam anlam ifade ediyorda olabilir.
neden kimse bu kutsal mabedi yargılama ihtiyacı hissetmiyor? belkide herşey o kadarda güzel değildir. belki tarafardan birinin bazı konularda hoşnutsuzluğu vardır. herşey bu kadar basit midir? anne saçını süpürge eder, baba para kazanır, çocuk okur başarılı olur ve mutlu son. çocuk iyi bir eğitim alıp artık yuvadan uçacak yaşa gelmiştir. oda kendi ailesini kurup kendi çocuklarını doğuracaktır. yıllardır süre gelen bu zincire kendi halkasını ekleyecektir. ailesinin ona yaptıklarını, doğrusuyla yanlışıyla oda çocuğuna yapacaktır.
ama tamda bu noktada devreye girmek istiyorum. ve söylüyorum, herşey bu kadar basit değil. bir babanın görevi para kazanıp çocuğuna en iyi eğitimi sağlamak, ailesine gelebilecek muhtemel kötülükleri bertaraf etmek değildir sadece. bundan fazlasıda değildir. bundan çok çok fazlasıdır. annenin babanın bir meslek gibi görev tanımları olamaz. kimse babaya sen çocuğunu okut, para ver tamam görevini yaptın diyemez.
şimdi bu noktada başa dönüyorum. aile kavramı kutsaldır. ebeveyinler, yaptıkları bu "fedakarlıklar" üstüne çocukları üzerinde hak iddia ederler. hani anne çocuğu 9 ay karnında taşımıştı ya. babada sadece çocuğu için bu kadar çalışmıştı. bunlar yüzünden anne baba çocuğundan ona saygı duymasını ve onun tecrübelerine kayıtsız şartsız güvenmesini ister. hatta daha da ileriye giderek, çocuğunun yaşayabileceği muhtemel olumsuzluklara önlem olarak bazı kısıtlamalar getiriler. mesela akşam eve bir geliş saati vardır. hatta hergün eve gelme zorunluluğu vardır. kızsan ve türkiyede yaşıyorsan muhtemelen evlenmeden biriyle sevişme yasağın vardır. okulunu bitirme zorunluluğun da olabilir. bazen aileler kendi beğenmedikleri arkadaşlarınla görüşmeni engelleyyebilirler. yaramazlık yaptığın vakit kızabilirler. kötü not getirdiğin zaman çalışmaya zorlarlar. evleneceğin kızı beğenmedikleri takdirde müdahale ettikleri görülmüştür...
aileler hayat boyu, hayat boyu sana yaptıkları fedakarlıkların öcünü alırlar. yani sen bizim hayatımızı bok ettin, bizde seninkini ediyoruz herşey karşılıklı gibi bir anlamı vardır onun. çünkü hayat boyu anne babanın hayatını bok ediyorsundur. bebekken her gece onları uyandırıp canından bezdiriyosundur. biraz büyüyüp yürüyebildiğin zaman herşeyi karıştırarak sürekli tetikte kalmalarına neden oluyorsundur. büyüdükçe derdinde büyüyodur. okul çağın gelince kötü not getiriyosundur. ergenlik çağına gelince bi değişiyosundur, iğrenç bir yaratık oluyorsundur. evlenirken kol gibi masraf çıkarıp ocağın ortasına incir ağacı dikiyosundur. kısacası sen evlenip defolana kadar sürekli arıza çıkaran bir varlıksındır. ama herşeye reağmen evin neşesisindir. zaten bundan doğmuşsundur muhtemelen. ilk heyecanını kaybeden evlilikleri ayakta tutabilmek, sürekli uğraşılması gereken bir varlık olarak anne babayı oyalama gibi bir görevin vardır.
ee sanki durum çocuk açısından farklı mıdır? anne baba kavramı, standart olmayan bir çocuk için kural yığını demektir. hiç kimse düşünmez, belkide çocuğun gelecekte güzel bir hayat gibi bir hayali yoktur. belkide çocuk okumak değilde orospu olmak istiyordur. belkide baba mesleğini icra etmek değilde dünyayı dolaşmak istiyordur. belkide çocuk her bayram elinden tutulup akraba akraba dolaşmak istemiyordur. belkide çocuk evlenmek, üniversiteye gitmek istemiyordur. belkide çocuk bugün eve gelmek istemiyordur. belkide o saatde yatmak yada et yemek istemiyordur. ama dünyanın yüzyıllardır süregelen alışkanlıkları vardır. akşam olunca yatılır. saat gece oladan eve girilir. et yenmezse aptal olunur. evlenilmezse etraf ne der. son olarak orospuluk kötü bir meslektir. halbuki bunlar yüz sene evvel birkaç gerizekalının koyduğu kurallardır ben niye buna uymak zorundayımki. hayatımı varolan gelenekler üzerine kurmama neden olan düşünce nedir acaba?
sonuç, faciadır. mutsuz bireyler toplumda yerlerini alırlar. hayat boyu bir çok güzelliğin yanında, yadsınamayacak kadar da mutsuzluk yaşanır. tüm bunların tecrübe olduğuna inanılıp avunulur. en son yaşanan şey şudur. çocuk artık isyan eder. bu düzenin parçası olmayacağına, artık bunlara boyun eğmeyeceğine yemin eder. ona kapı gösterilir. kural kuraldır. uymak istemeyen seçimini yapmıştır. giderken düşünülür. seçim mi? biri seçimden mi bahsetti? burda olmak benim seçimim değildiki giderken bi seçimim olsun. doğmak, dünyaya gelmek, 9 ay karında taşınmak, okula gitmek, erkek yada kız olmak, tam da o ve o anne babanın çocukları olmak...hiçbiri benim seçimim değildiki. ben demedimki beni doğurun okutun büyütün adam edin topluma faydalı birey haline getirin. siz beni doğurmuşsunuz bana sormadan, sonrada üzerimde hak iddia ediyorsunuz ve yaptığınız şey çok matah birşey gibide bu yüzden kurallarınıza uymam gerektiğini söylüyorsunuz. gidiyorum. tüm önyargılarımdan kurtulmuş olarak. özgürlüğe doğru, kuralların olmadığı yere gidiyorum.
stratovarius'un en güzel albümü destinydaki en hoş slow parçalardan biridir. yalnız adamın, bekleyen adamın hikayesini anlatır. solo bölümü insanı ağlatır.
it's 4 in the morning
i'm gazing the sky with
millions of stars
a moment before the dawn
the endless universe fills me all
where are you now?
alone just like me and venus in the morning?
i touch your face that's filled with pain
i kiss away the tears from your eyes
i've waited you for 8000 days
now i've come here to set you free
but where are you now...
forget the future don't live the past
live for today because life goes too fast
go find the key to your divine mind
open the door so many answers you'll find
hemen hemen her süre, basketbol için uzun bir süredir. mesela 2 dakika kala 10 sayı geride olsanız dahi kazanabilme umudunuz vardır. biz t mac'in 35 saniyede 13 sayı atıp maçı kazandırdığı maçı biliriz. yada derek fisher'ın 0.4 saniye kala topu alır almaz şutunu atıp, bir nevi şampiyonluğu lakers'a getirdiğide görülmüştür.