bursa acıbadem hastanesinin otelden farkı yoktur. ameliyat olup bir gün yattım, gerek doktorlar, gerek hemşireler, gerekse de diğer hizmetliler inanılmaz kibar ve ilgiliydiler. odaların otel odasından farkı yok. acıbadem sigortam olduğu için de beş para ödemedim. sigortam olmasaydı muhtmemelen gitmezdim fiyatından dolayı ama gerçekten verdikleri hizmet çok kaliteli. ameliyatımdan önce iki doktor ve bir profesör* beni ziyaret edip merhabalaştılar. son olarak bazı hemşirelerinin mankenden farkı yok*
bir fenerbahçe'li olarak kesinlikle tasvip etmediğim transferdir. fenerbahçe'nin emre gibi fatih terim ekolünden gelen kabadayı futbolcuya hiç ihtiyacı yoktur. zaten muhtemelen sezonunun yarısını sakat geçireceğinden fenebahçe'ye zararı faydasından çok olacaktır. bir de (eğer kalacaksa) zico bu transfere nasıl onay verdi anlamadım. emre kesinlikle zico'nun isteyeceği tipte ve ahlakta bir oyuncu değil. bunun yanısıra kaç gol atarsa atsın, tribünlerin bu transferi hazmetmesi de çok ama çok zor...
en karizmatik falsoyla bile vurulsa nereye gideceği rüzgarın yönüne göre belli olan balon türevi plastik topların ardından tam bir devrim sayılır kames. bi kere daha ağırdır ve oturaklı bir toptur. sert vurunca zıbartır kaleciyi bu nedenle "abanmak yok" olayı da kames'le birlikte başlamıştır. ben genellikle beyaz, üzerinde çizgiler olan çeşitlerini gördüm. sonradan çeşit çeşit renkte çıkmaya başladı, kalite bozuldu. şimdi bakkallarda top bile satılmıyor. az düşüp kalkmadık kamesimizin peşinden. şimdi sözlüklere bakıyorum da kamesi bilmeyen yok gibi. merak ediyorum tüm türkiye'de aynı dönemde mi başlayıp bitti kames topların ömrü acaba?
tarih dersini sanki sohbet ediyormuşcasına mükemmel anlatan bir hoca. özellikle 1. sınıftayken atom çaplarını bile sıralayamayan kimya hocalarından sonra üniversiteye geldiğimi onun dersinde anlamıştım. bilgi birikimi çok fazla ve bunu güncel olaylarla da birleştirerek harika bir şekilde anlatıyor. dersinde muhakkak o günün güncel konuları hakkıdan üç beş cümle de olsa bir şeyler konuşurdu. ayrıca dersine dersi almayan öğrenciler bile gidiyordu. heyhat! keşke yine üniversitede olsam da yine dinleyebilsem...
otomasyon sistemlerinde kullanılan bir sistem algoritması.
Propotional: sisteme belirlenen bir set değerine ulaşıncaya kadar enerji verir. bu durumda değerde (bu ısı veya basınç olabilir) sürekli bir osilasyon oluşur ve belirlenen set değeri neredeyse hiç tutturulamaz. Sürekli belirli bir aralıkta sıcaklık yükselip düşer ve son kontrol elemanı olan selenoid valf fazlaca yıpranır. aç-kapa sistemler olarak bilinir.
integral: set değeri etrafında sürekli olarak oluşan salınımları set değerine yaklaştırır. offset değerini ile set değeri arasındaki farkı kapatır.
türev: set değeri etrafında oluşan salınımların büyüklüklerini azaltarak set olma süresini kısaltır.
iyi bir kontrol sağlamak için belirtilen üç değerinde çok iyi bir şekilde ayarlanması gerekir.
introsunda demirören'e bir rap şarkısıyla çok ince mesajlar gönderen sitedir. sanırım şarkıyı da ceza söylüyor. beşiktaş'lıar başkanlarına "ceza" veriyor bir nevi. bu şekilde bir eleştiri yöntemi de ancak yaratıcı beşiktaş taraftarından çıkardı zaten.
maximum gibi bir faciadan sonra murat boz'un söylediğine inanmakta zorluk çekilen parça. evet sözü olsun, müziği olsun, ses olsun ondan beklenmeyecek kadar güzel bir şarkı.
fenerbahçeyi desteklemek istemeyen hiç kimsenin desteğine ihtiyaç duymadığı karşılaşmadır. olası bir fenerbahçe galibiyetine sevinecek tüm futbolseverlere ne mutlu...
bir kere şunu unutmayalım: "türk olmak bir şereftir". faşist, ırkçı diyenlere selam ederek sebeplerini açıklamaya çalışayım. bugün türkiye cumhuriyeti içerisinde yaşayan farklı kökenlere sahip insanlar (kürt, çerkez, alevi, sünni, abaza, manav, vs.) tc kimliği taşımakta, hastalandığında tc hastanelerinde tedavi olmakta, tc okullarında okumakta, tc'nin sunduğu belediye hizmetlerinden faydalanmakta ve teşbihte hata olmaz, türkiye cumhuriyetimin ekmeğini yiyip suyunu içmekte ve hayatını burada idame ettirmektedir. Bu saydığımı şeylerin hiçbirisinde sen şusun, bu hizmetten faydalanamazsın, sen busun buraya giremezsin gibi bir tutumla karşılaşmamaktadır. hal böyleyken sadece saf kan türk olanların türk'üm demesi gibi bir şey söz konusu değildir. hitler zamanında bunu denemiş ve tabi ki başarısız olmuştur. demem o ki kafatasçılıkla işe bakmaya kalkarsak saf türkleri bulabilmek için orta asya'ya geri dönmemiz gerekir.
türklük bir sıfattır. atatürk'ün "ne mutlu türküm diyene" sözü de bunu açıklar zaten. ne mutlu türk olana, türk milletine, has orta asya türküne filan dememiş, "türküm diyene" diyerek kapıyı açık bırakmıştır. bakın oktay sinanoglu bir kitabında anlatır. amerika'daki bütün ulusal kurumlar "american" diye başlar. yani america milletine ait, amerika toprağına değil. halbuki saf "american"lar kızılderililerden başkası değildir. amerika'da avrupa'nın çeşitli bölgelerinden gelmiş çeşit çeşit farklı kökenli insan olmasına rağmen, hepsi kendini amerika'da yaşayan farklı kökenli insanlar olarak değil "american" olarak görür. Kendi ülkesinde ve başka ülkelerde bu sıfatla dolaşır. hatta bir keresinde* "türk kimya enstitüsü" diye bir kurum kurulur. bunun bile adının sonradan türkiye kimya enstitüsü olarak değiştirildiğini anlatır oktay sinanoglu. çünkü türk olduğunda dünyadaki türkleri kastederken, isim türkiye olarak değiştirildiğinde sadece türkiye sınırları içindekileri hedef alır.
yıllardır süregelen milli bilincimizi yıpratma çalışmalarının bir sonucu olarak bugün bazı kişiler kökenlerini "türk" sıfatının önüne koymaya çalışarak etnik bölünmeye bilerek veya bilmeyerek katkıda bulunuyorlar. ama unutulmamalıdır ki insan bir bardak suyu verene bile teşekkür ederken, kendisine insanca yaşama olanağı sunan ülkemin sıfatından utanıyorsa sorun o kişinin kanındadır. değil türk, alman, çin, amerikalı da olsa aynı kanı bozukluğu yapacak demektir.
dediğim gibi "türk olmak bir şereftir". atatürk de bu şerefe herkesin erebileceğini sözüyle ortaya koymuştur.
fenerbahçe'nin sevilla'dan daha iyi olmayan bir takımla yapacağı yarı final mücadelesi. chelsea'yi gözünde büyütenler bu takım sevilla ile eşleşse iddia'da bire kaç verirlerdi acaba bir de onu düşünsünler.
4 mart 2008 sevilla fenerbahçe maçında her türlü pisliği yapmış, arif erdem'i bile mumla aratmış futbolcu müsvettesidir. o ne taklalar kardeşim öyle. adam yanında geçse 3 takla atıyor yerde.
fenerbahçe'nin anasının ak sütü gibi hakettiği maçtır. iki maç boyunca her türlü pisliği yapan sevilla futbolcularının ve artist teknik direktörlerinin suratlarının o halini öyle gördüm ya. ölsem de gam yemem artık. helal olsun fenerbahçe, helal olsun volkan