It’s a long, long night if you could love me
I’ll be ‘you can hold it with me
Even let you undress my mind
Several time and watch you ..
I can give you want you need
I can give you want you need
I can make you feel, I can make you feel
I can make you feel alright
I can make you feel alright
Baby let me in taste mu words
Tell me blow your mind
I’ll take you far, far away
I’ll make you feel alright
You got a ‘.until you close enough o taste it
I can give you what you need
I can give you want you need
I can make you feel alright
I can make you feel alright
Make you feel alright, make you feel alright, alright
I can make you feel alright
I can make you feel alright
I can make you feel alright, alright
açlığın dibine vurup yine de yememekte ısrar etmek gibidir, süründürür insanı. hayatı zehir eder çoğu zaman; kararsızlıktan, sorulardan, kendi kendine tartışmalarından bıktırır insanı. bir çok nedeni olabileceği gibi tek bir nedeni de olabilir. asıl boktan olan durum ise anın tadını çıkaramamaktır. zaten genellikle bu yüzden kaybeder insan. pişmanlık yoluna da bu yüzden girer. uzun lafın kısası; bir ilişkiye başlamaktan korkmak insanın karşılaşabileceği boktan durumlardan biridir.
Easy living, easy hold
Easy teething, easy fold
Easy listening, easy love
Easy answers to easy questions
Easy tumble, easy doll
Easy rumble, easy fall
I get up on easy love
I get up on easy questions
She's got a little house in town
I sometimes go around, there
To see her
And she let me deep inside
I sing her love songs
But shell turn them blind
Like she ain't the sentimental type
I keep my heart in my pocket and I hold
I hold it tight
I know that she don't mind if I,
Go away and I don't call
I know that she don't mind if Im absent through it all
I know that she don't mind if I,
Go away and I don't call
I know that she don't mind if Im absent through it all
Through it all
Through it all
Her skin is softer than the bluest eyes
With the warmth that I need
Gives me a place
To hide from the streetlights burning through the bedroom window
In the shadows yeah there's loneliness we cling to
When the morning comes
We'll go, we'll go our separate ways
Ain't no magic here, ain't no reason to stay
I know that she don't mind if I,
Go away and I don't call
I know that she don't mind if Im absent through it all
I know that she don't mind if I,
Go away and I don't call
I know that she don't mind if Im absent through it all
Through it all
Through it all
And we fall through empty corridors
And we talk in useless metaphors
Yeah we fall through empty corridors
And we talk in useless metaphors
And we fall through empty corridors
And we talk in useless metaphors
(The World's #1 EDM Channel!) "It all starts with good music" ilkesiyle yola çıkmış olan bir "record" takımıdır kendileri. ahanda siteleri bu dur; http://www.spinninrecords.com/ ayrıca tv'leri de vardır efendim. buyrunuz; http://www.youtube.com/user/SpinninRec electronic danse music'tir efendim seçtikleri parçalar.
Just like all research, qualitative research is a type of research that seeks answers to a question; is systematically conducted and involves the collection of evidence. The term qualitative research is a general definition that includes many different methods used in understanding and explaining social phenomena. (bkz: kalitatif araştırma)
bütün gün içip gece eve sarhoş gelen kişinin üstünü çıkarıp kendini kanepeye bırakması sonucunda gerçekleşen eylemdir. sabahın köründe ise büyük bir ihtimal hasta olarak uyanılır.
edit: camlar açıksa tabi.
istenilen bir sonucun gerçekleşmemesi ve karşı tarafı tatmin edememe durumu sonucunda söylenen; halinden bezmiş, yorulmuş ve artık çabalamaya gücü kalmamış bir insanın söylediği sitem içerikli bir sözdür.
karakter sınırına takılmış bir başlıktır. aslında "seni unutamıyor olabilirim fakat bu, seninle birlikte olmam gerektiğini göstermiyor" olacaktı. evet, insanın zihnini kemiren bazı düşünceler için söylenmiş, güzel bir kaçış yolu.
merhaba,
gün içerisinde aslında sık sık yaşadığımız bir gel-gittir. sürekli düşünür dururuz bir şeyleri, birilerini. her insana başka türlü davranırız. sevdiklerimize iyi davranmaya, sevmediklerimize soğuk davranmaya ve tanımadıklarımıza da mesafeli davranmaya çalışırız. öyle ayrımlar yaparız ki kafamızda, öyle şeyler düşünürüz ki aslında var olmayan ve öyle anlarımız olur ki kendimizden kaçtığımız, şaşırırız bazen davranışlarımıza, söylediklerimize, kendimize. aslında sürekli gidip geliriz iyilik ve kötülük arasında. bazen bilerek incitiriz karşımızdakini, sevdiklerimizden de olsa, bazense farkına varamayız incittiğimizin. iyi olmak ister çoğumuz, sevmek ve sevilmek ister. hatta bazen öyle bir noktaya gelir ki kendinden vazgeçer insan, yeter ki der sevdiklerim mutlu olsun. çırpınıp dururuz balık misali bu okyanusta. bir yer edinmeye çalışırız bu karanlıkta ve yalnızlıkta. amaçlar edinir, sever, sevilir, nefret eder, edilir ama her şeye rağmen karşı koymaya çalışırız akıntılara. inanırız, güveniriz, hayaller kurarız, öğreniriz, öğretiriz bıkmadan, usanmadan. çocukluğumuzdan beri iyi olmak isteriz. iyiye yöneltilmek, iyi bir insan ve vatandaş konumuna getirilmek isteriz. peki, nedir iyilik dediğimiz bu kavram? iyilik evrensel midir gerçekten? yoksa bireyselliğe mi indirgenir? iyilik sevmenin ön koşulu mudur? iyilik hizmet etmek midir tüm insanlara ve insanlığa? iyilik bağışlamak mıdır aynı zamanda? herkesin iyiliği kendine midir yoksa? iyilik dediğimiz şu derin ve parlak kavram kişiden kişiye değişebilir mi aslında? evet, iyiliğe sorulacak çok soru olabilir, çokça cevaplarda bulabiliriz lakin iyilik dediğimiz kavram; çocukluktan beri zihnimize dokunan, istenilen davranış modellerinin eyleme dönüştürülmesidir. evet, eylemsizlik de bir iyiliktir bazen lakin iyilik ve aynı zamanda kötülük bir davranış modeli uydurur bizlere, fedakarlık da getirir beraberinde. öyleyse, iyilik mutlu mu olmayı gerektirir her eyleme dönüştürüldüğünde? yoksa sadece vicdanlara serpilen bir bardak dolusu bir su mudur? iyilik iyilik mi yapmayı gerektirir her seferinde? kötülük dediğimiz o karanlık düşünceler ve eylemleri kullanarak iyilik yapılamaz mı? yapılır elbet. o zaman iyilik sadece iyi eylemlerden oluşmadığını kanıtlar bizlere. peki, iyilik yapmak, iyi olmak incinmek midir aynı zamanda? kötülüğün verdiği gücü, insanı kendisinden bile uzaklaştırdığı zihin bulanıklığını kullanmak bazen iyilik değil midir kendimize? bile bile aynı hataları yapmak, bile bile güvenmek ve bile bile ateşe yürümek iyilik midir karşımızdakine canımızı yanacağını bilse bile? kötülüğü kullanmayı öğrenmek, iyiliğimizin varlığını inkar etmek midir? kötülük ve iyilik arasında ölüm ve hayat gibi bir bağ var, bir yakınlık! ya ölürsün, ya yaşarsın ortası yoktur bu işin. iyilik ve kötülükte de öyledir aslında, ya iyisindir ya da kötü. peki, insan hangi tarafı seçmeli? onca acı, onca hayal kırıklığı, onca gözyaşı ve onca uykusuz gecenin bir bedeli olmalı karşımızdakine. unutamayız çektiğimiz onca dertleri. silemeyiz bize yapılan kötülükleri. peki, o zaman hangi tarafı seçmeli? vicdanımız iyi ol der durur böyle anlar, aklımız kötü olacaksın kötü diye paralar bizi. peki, hangi tarafı seçmeli? ortası yok bu işin, ya iyi olacaksın ya da kötü. işte, gün senindir, haydi, ye kendini, bitir dur!
edit: iyilik ve kötülük arasında gidip gelirken yazılmıştır, imla.
rahmetli steve'in öleceğini bilen tabloid gazatesinin iddia ettiği bir hadisedir. hepatit c ye yakalandığı söylenmektedir. acil karaciğer nakli gerekiyormuş.