dengesiz kuzen larry
109 (çalışkan)
yedinci nesil silik 0 takipçi 6.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    anıtkabir fay hattı

    1.
  1. büyük ankara depreminin habercisi. taş üstünde taş kalmayacak taş.
    0 ...
  2. şeytanın aslında kötü biri olmaması

    1.
  3. aslında şeytan iyiydi de çevresi kötüydü. ne vardı mna koyim tüm meleklerin götü boklu insan denen şeye secde etmesine ha sorarım. adam harbi asil adammış direnmiş, yedirememiş gururuna, hem o da bir melek. ehehehe.
    5 ...
  4. 35 kişinin tecavüzüne uğrayıp allah var demek

    1.
  5. nedense akla pek yatkın gelmeyen. hele bir de yaşayınca. insan ister istemez soruyor amerikan askerleri ıraklı müslüman kızlara tecavüz ederken allah nerdeydi. bu tabi çocukça bir soru. allah ın bu şekilde var olup olmadığını kanıtlamak çocukça ama 35 kişinin tecavüzüne kurban gitmek çocukça değil, insanca.
    3 ...
  6. ajdar anık ve bülent ersoy evliliğinden olma çocuk

    1.
  7. benim ben mna koyim.

    tam bir insanlık abidesi olacak çocuktur. mehdi geliyor mehdi.
    2 ...
  8. derslere mini etekle giren ilköğretim öğretmeni

    4.
  9. alın caps yok mu diyenlere gelsin bu da, eserinizle övünün, ben uyarmıştım. rezil bir öğretmen. bir de üstüne üstülük yılsonu müsameresinde ahlaksızca çocukların beynini yıkıyor. seks objesi başlı başına. yazıklar olsun. şu an ağlıyorum ve aynı zamanda otuzbir çekiyorum biliyor musun :(

    http://img121.imageshack....34facebookresimleri59.jpg
    0 ...
  10. anneannenin memelerini ekmek bıçağı ile kesmek

    1.
  11. acı ama gerçek.

    yıl 2000 o sene hem anneannem öldü hem de kafam kadar büyük memeleri. allah rahmet eylesin. topu inşaata kaçan bir çocuğun burukluğunu yaşamıştım anneannem öldüğünde.

    dayım, anneannemin oğlu. 47 yaşında. iki çocuğu var ikisi de oğlan. yalnız kendisinin ilginç bir sapkınlığı var. o da şudur ki, çocuklarını yatmadan önce mutlaka annesinin memelerini götürüyor ve onlardan o koca memelerini somurmasını istiyor. evet yanlış duymadınız o 67 yaşındaki pörsümüş memeleri ellettiriyor. ona bakarak sonra masturbasyon yapıyor zannımca.

    şengül abla. dayımın karısı. şengül abla diyorum çünkü eşi öldü bu ikincisi. kendisi ücret karşılığı bir genelevde çalışan memur. yani anlayacağınız orospu kısaca.

    olayı biz kulaktan duyduk. anlatılana göre bir akşam yine emzirmek için çocuklarını anneannemin yanına götürdüğünde
    büyük olan 15 yaşındaki çocuk dayıma anneannemle ilişkiye girmek istedğini döylemiş. hem de arkadan. bunun üzerine anneannem itiraz etmiş yok olmaz demiş. bunlar başlamış kavgaya patırtı kütürtüye.

    en sonunda olan olmuş. dayım olacak o densiz, ekmek bıçağını kaptığı gibi anneannemin o pörsümüş koca göğüslerin tekini morfinsiz kıtır kıtır kesmiş. hem de bıçağın tırtıklı tarafıyla...
    0 ...
  12. kuyruk sokumunu matkapla delmek

    1.
  13. sevgili babacığımın zevkle yaptığı bir ayin. tabi kuyruk sokumu dedikse insanın değil bir kedinin. yo kendisi satanist değildi saykotatistti birazcık. haftasonları müstakil evimizde zevkine kedilerin götünü matkapla delerdi. oğlum bak derdi bu kedinin en hassas noktası, çok zevk alırlar bundan, sen de dene hadi demişti.

    ağlayıp mızmızlanmıştım hiç unutmam. yüzüme okkalı bir tokat attı. hadi yap, yapmazsan kedinin yerine senin götünü oyucam. diye tehdit etmişti.
    ellerim titreye titreye oydum o götleri. sonra kedi şeyini görmüş yara zannetmiş esprisini yapmıştı hiç unutmam hiiiç...
    0 ...
  14. darul aceze de 80 yaşındaki nineyi beceren bakıcı

    1.
  15. bu nine benim bir şeyim olmuyor bu sefer çok şükür. ama bakıcı evet bakıcı tahmin ettiğiniz gibi kendisi öz be öz dayımın oğlu olur. kendisi 38 yaşında bıyıklı, göbekli, kelli felli herifin teki. hem kel hem fodul. görseniz 10 cm şeyi var, şeyi işte, çükü. sen nerden gördün diye sormayın. gördük işte bi şekilde. o da hastahaneye ziyaretine gittiğim zamana denk gelecekmiş demek ki.

    şimdi biriniz vicdanı olan birisi de çıksın desin ki yok kardeşim yalan söylüyorsun olmaz böyle şey desin desin bir. ben de yaşadıklarımı ve gördüklerimi o ihtiyarı kucağında havaya hoplatışını, yüzüne bulaşan spermeleri, anal yaparken soluk soluğa kalışını, beyaz saçlarını savururken çığlık çığlığa haykırmasını, buruşmuş tenine sinen vajina koksunu tek tek anlatayım. anlatmayan na mert olsun.
    1 ...
  16. tecavüzcü babasının penisini makasla kesen evlat

    1.
  17. bu çocuk benim. makas da benim makasım. size yarım yamalak babamın bana ettiği tecavüz hikayesini anlatmıştım. ama sonrasında ona ne yaptığıma değinmedim. intikam soğuk yenen bir yemekti değil mi sevgili yazarlar.

    bilfiil babamın tecavüzüne maruz kaldıktan sonra onunla ilişkiye girmek benim için sıradanlaşmıştı. yine bir akşam ona oral yaparken, o televizyonun kumandasını almış galatasaray fener maçını izliyordu. yavaş yavaş penisini kaldırmaya çalışırken, maçın verdiği adrenalinle penisin kalkması daha kolay oldu. hızlı hızlı başımı yukarı aşağı muhabbet kuşu gibi sallarken, bir elimi koltuğun altına doğru uzattım. iki gündür bileylediğim makası gizlediğim yerden aldım. penisini tutan ellerimi bıraktım. kazık gibi olmuş yarrağını, ağzıma sokup sokup çıkarmam kolay oluyordu. menisi ağzıma doğru geldiğini hissederken, iki elimle tuttuğum makasın ağzını açtım ve köküne yaslayıp harttt diye kökünden..... eş zamanlı bir gooolll nidası. evet top ağları bulmuştu artık.

    edit: bu arada hiç unutmam golü atan hakan şükür'dü.
    2 ...
  18. türbanlılar üniversiteye girerse bekaret yaşıdüşer

    1.
  19. evet yerinde bir tespit bu yüzyılın en büyük sorunu olacaktır bu önerme buna bağlı nice türbanlı kız üzerwinden toplum ahlakı tartışması da cabası. din elden gidecek toplum dejenere olacaktır kısaca.

    bu toplumu birbirine bağlayan en büyük unsur dindir. ve ona bağlı olarak gelen ahlak anlayışı.

    türbanlı kızlarımız üniversiteye alınmaya başlarsa, türbanlı kızlarımızdaki bekaret oranı ve yaşı düşecektir. biliyosunuz dişi yaratıklar doğuştan gelen bir özellikle oldukça meraklılar. aa bu ne aa şu ne aa şunun şeyi ne olmuş diye diye türbanlı kızlarımızında akıllarının bel altına kayması işten bile değil.

    ve kısaca söylüyorum eninde sonunda ne olacak, üniversiteyde okuyan türbanlı kızlarımız ailelerinin yanından uzak olduğu için kendilerini koruyan kanatlardan uzak ve yalnız kalacaktır. ve internetten gördükleri seks meraklarını dindirmek isteyeceklerdir. ve evleneceğim dediği adamın kollarının arasına kendilerini bırakacaklarıdır. tabi buradaki asli unsur kadınların en büyük meziyeti yalan faktörü devreye girecektir. bi kere evleneceğim dediği adam tabiri başlı başına yalandır. amaç tek eksiğiniz yarraktı terminolojisini dindirmektir.

    böylece yıllara yaygın onarım maliyeti olarak türbanlı kızlarımızdaki bekaret oranı düşecektir.
    0 ...
  20. türbanlı kızlara mini etek giydirip seks yapmak

    1.
  21. zevkli iş. bundan on yıl önce biri bana başörtülü hanımzadelere mini etek giydireceğiz sonra da sokaklarda salına salına yürüteceğiz ve "wait for it" en güzeli sizinle ilişkiye girdireceğiz deseydi. inanınız ki sevgili yazarlar inanmazdım. yürü git işine pis sapık der, her birinin ağızlarına vermek isterdim.

    ama günümüzde sokakta bakıyorum da başlarında türban denilen fetiş bir objeyi takıp, deyim yerinde ise mini etekle gezen kızlarımız bir hayli revaçta. bir ikoncan haline geldiler. moda oldu. belli ki erkeklerin iligisini çekmek istiyorlar. açık açık söylüyorum beni çok azdırıyorlar. sıkıca başlarına kapatmışlar ay gibi yüzleri, sürme çekilmiş gözleri ışıl ışıl parlıyor, yüzlerinde masumluğum simgesi edep ve haya allığı, altlarında ise siyah parizyen çoraplar, sivri burun topuklu ayakkabılar, diz hizasına gelen pileli etekler, rüzgarda hafif hafif dalgalanıyorlar. kimi zaman cep telefonumla sokakta gizliden gizliye arkadan yanaşıp etek altı fotoğraflarını çekiyorum. o kısacık etekle bir banka, otobüs koltuğuna oturunca ister istemez etek seviyesi deniz seviyesinin üzerine çıkıyor, etekler foraaa. ben de bu ayın medcezirine tutulmuş dalga gibi bu salınıma kapılıp o pürüssüz kaymak bacaklarda kaybolup gitmek istiyorum. penisimin naif başını o saten bacaklara bi kez sürtsem. kalçaların çatal bölgesindeki aralıkta yarrağımın dolgun başını kaydırsam. arkadaki şahin kasa tampona bi kez dayasam, ne güzel olur. ne çıkar ha ne çıkar bunları yapsam.

    bunları yaptım yapmadım değil ama anlatmak bana yakışmaz. kendileri açıklarlarsa onu bilmem.
    8 ...
  22. vajinusmus olmuş annesini iyleştiren hayırlı evlat

    1.
  23. vajinusmus olan kişi benim öz annem olur. doktoru da öz evladı. öz dediğime bakmayın babamın onüçüncü eşi kendisi. biz de para gırla olduğu için sayın yazarlar, babam deyim yerinde ise garının değil paranın mna koyuyor. ee aşiret olduğumuzdan ötürü dedemgilin kendisine garı yetiştirmesi pek de zor olmuyor böylece.

    siz biliyor musunuz güneydoğu anadoluda berdelin ne kadar yaygın olduğunu. biliyorsunuz di mi. ama bilmediğiniz bir şey varsa o da aile içi ensest ilişkilerin toplum hayatında ne kadar önemli yer kapladığı. ah anne ah. o saten iptek geceliğinle bir gece odamın kapısında belirişin, o süt dolu memeni ağzıma dayayışın gözümün önünden gitmiyor.

    kısaca beyler ve bayanlarr olay şundan ibaret. bu annem olacak denilen kadın uzun zamandır vajinusmustu, babamla ilişkiye giremiyorlardı bilin bakalım ne oldu? vajinusmus sorunu bir gece aniden çözüldü. çözen şeylere allah bi rzeval vermesin. ah o kokun hala burnumda. bu arada anne diyorum da herhalde güneydoğu dediğimde aşağı yukarı yaşını tahmin etmişsinizdir. evet bildiğiniz gibi yaş onbeş... yolun yarısı etmez...
    2 ...
  24. kokpitte pilotun tacizine uğrayan hostes

    1.
  25. evet var böyle kaptan pilotlar. yaşını başını almış kelli felli başına aklar düşmüş kaptan pilotlar gencecik hostes kızlarımızı taciz ediyor. bir şebinkarahisar seferi sırasında bu amcalardan bir tanesine rast gelmiştim. yolculuk boyunca o masum hostes kız tir tir titredi durdu yanımızda. sorduğumuz da ne oldu hostes hanım abla nede böyle betin benzin atmış diye, uçakta bir arıza var demişti. oysa durumu yere indiğimizde anlamıştık. arıza olan uçak değil kaptan pilotun ta kendisiymiş mereğersem. böyle insanların yüzüne tükürmek istiyorum tüüüü diye...
    0 ...
  26. okeye dördüncü diye çağrılıp geneleve düşmek

    1.
  27. ülkemizde geneleve düşmüş her genç kızın üçte ikisinin başına gelmiş olan üzücü bir olay.
    2 ...
  28. doğum sırasında doktorun tacizine uğrayan bebek

    1.
  29. evet ne yazık ki bu talihsiz yumurcak da benim. doğumdan sonra alınan heyet raporuna göre ağzımda sperm izlerine rastlanmış. kader bana daha ilk sillesini doğum sırasında vurmuş. bu naif bünyenin çektiklerini tek tek anlatacağım az sonra...
    0 ...
  30. anne ve babasının tecavüzüne uğrayan çocuk

    1.
  31. evet itirraf ediyorum bu çocuk benim. ayıp karşılanıyor toplumumuzda aynı zamanda alay konusu oluyor. alay konusu olan nedir? cinsiyet tabi ki. ben hermafroditim evet hermafrodit. laddy gaga gibi.

    8-9 yaşlarında iken bu acı gerçek ile yüzleşmek zorunda kaldım. o yaştan beridir de anne ve babamın tacizlerine maruz kaldım. tam tamına on sene boyunca her gün aralıksız bilfiil. belki size bu söylediklerim yalan gibi gelecek. belki gülecek benimle alay edeceksiniz ama nerden bilebilirsiniz ki yaşadıklarımı. hayatınızda tırtırlı dildonun götünüze girdiği oldu mu ya da vakumlu vajina ile ilişkiye girdiniz mi? ne yazık ki ben girdim hem de öz anne ve babamla. daha sonra beni evlat edinen üvey anne ve babamla aynı sorunları yaşadım. bilmiyorum bende mi sorun yoksa kaderim mi böyle. hepsini yalnızca uludağsözlükte teker teker anlatacağım. devam edecek...

    edit: imla hatalarını uyaran siz gönül dostlarına teşekkürü bir borç bilirim sayın yazarlar. belki bu anlattıklarıma inanmayanlar var. onlar inanmasınlar ama gözümüzü kapatarak gerçeklerden kaçamayız.
    0 ...
  32. erkek çocuğun tacize uğraması

    1.
  33. allah hiçbir çocuğun başına vermesin. buradan ailelere sesleniyorum. bilmiyorum ki; küçük yaşta başıma gelen bu elem verici hadiseyi ne kadar metanetli bir şekilde sonuna kadar anlatacağım ama sizlerle paylaşmak istiyorum. utanmadan kaleme almak istiyorum. ne için? belki bunu okuyan birkaç anne ve baba vardır da, ya anne ve baba olmaya aday vardır, bu sayede çocuğuna nasıl davranıp davranmaması gerektiğini anlar ve çevrede ne tip anne ve babalar varmış idrakine varır çocuğunun arkadaş seçiminde dikkatli olur.

    tanım: bir çocuğun yaşayabileceği en kötü şey.
    8 ...
  34. hadi beni boz diyen bakire kızı reddetmek

    1.
  35. çelik gibi iradeye sahip bir erkeğin yapacağı iş.

    (bkz: ben)

    edit: yazık kıza. yani bunu yaptım yaptım ama sor bi neden yaptım. devam edecek.

    edit2: nedenlerinden biri kızı düşünmek değil kendimi düşünmek. erkekler iyi bilir ki bir kızın üzerine kalması hayatta başımıza gelebilecek en kötü şeydir. haliyle daha tam karar veremediğim bir kızı bozmak mı. aman allahım allah korusun. allah yazdıysa "bozsun".

    edit3. kardeşim parasıyla kendini veren bozulmuş kızlar yok mu, hem para vermeden de zevkine yapacak kızlar var. o halde neden risk alalım. bu kız sevgilim olur. bir ilişkiye girmeye ramak kalmıştı. ikimizde aynı yatakta çırılçıplak halde yatıyorduk. o anda penisimin başı vajinasının ağzındayken dudaklarından bu kelimeler döküldü. gözlerini kapayıp açtı, hadi beni boz dedi kararlı bi şekilde.

    edit4: o anda kasıldım. aklım başıma devşirdi. kendimi geri çektim. necla; ne oldu aşkım neden geri çekiyorsun kendini diye inledi masum bir kedi mimiğiyle. olmaz yapamam bunu necla dedim hüzünle. bunun üzerine pürüzsüz sırtını bana döndü. üzerine beyaz çarşafı alıp, sarıldı ayıcıklı kuş tüyü yastığa. gözünden iki damla yaş süzüldü. kızlık onuru kırılmıştı anlaşılan. ama kızlığına bir şey olmamıştı.
    0 ...
  36. whopper menü alıp sonrasında domates pahalı demek

    1.
  37. öğrenci veya kendini bilmezin işidir. haybeye konuşuyor zavallı. kuru muhalefetimsi geyik yapmak için yazar durur. halbu ki paracıklarını ota boka yatırır sonrasında hiç alakası olmayan bir konuda sırf yazmış olmak için yazar. istemezükçü tayfa.
    4 ...
  38. dilenci kıza whiskas veren şıllık

    ?.
  39. söz de hayvan sever bir kadın. ekmek bulamıyorlarsa, whiskas yesinler diyebilecek kadar adi ve maalesef gerçek bir kadın.

    içler acısı bir durum. tek yapabildiğim acımak acımak acımak. evet öylesine acıyorum ve üzülüyorum ki anlatamam.

    geçtiğimiz hafta sonu kalabalığın arasında salına salına yürürken bir ibretlik olay ile burun buruna geldim, şu güzel ülkemin istanbul şehrinde ve fizik olarak güzel, maneviyat olarak çöküntüye uğramış güzel bir kız gibi güzelliğe ve içselliğe hasıl olan güzide kadıköy semtimizde.

    kadıköy'de arkadaşlar ile bardan çıkmış, kafamız güzel, barlar sokağında salına salına yürüyor idik. birkaç turist kızın göz kırpmalarına aldırış etmeden akşam evde batak, ihale partisinde elime geçecek maça kızlarını düşünüyordum. beni mutlu eden kızlar bundan ibaret, maça kızlı, kupa kızlı, sinek kızlıya bile razıyım, o asık meymenetsiz sinekli kızın suratına bile razıydım.

    nedir bu kız milletinden çektiklerimiz arkadaş, sevgi, aşk yalanmış bildikleri her şey entrika, para ve nasıl daha çok erkeği baştan çıkartabiliriz. hayır ayrılık acısı deyip kestirip atamazsın, onu çoktan unuttum zaten, keyfime bakıyorum. yanlış anlaşılmasın yermiyorum hiçbirini, dişi yaratıklara has kadınlık duyguları bunlar, biliyorum. ama yine de tuhaf. şunu anladım ki, günü birlik ilişkiler en güzeli ne öyle sevgilim ayakları, geçiniz onları, en iyi yol bildiğim yol bundan sonra.

    işte öyle, iskambildeki kızları tasavvur ederken, çiya'nın önünden o zengin züppelerin arasından geçiyorduk; kim kim? ben, bahattin, ruknettin ve ilkokul arkadaşım asım'la. asım'ı severim iyi çocuktur. renkli gözlü (yeşil), sarışın güleç yüzlü bir çocuk, ayrıca az biraz da saf. ihale öncesi fasulyesine oynayalım diye tutturuyor her defasında, la bi siktir git asım lütfen ya başlama yine diyorum anlamıyor. ama iyi çocuk allah için. yok lan valla sözlükte bana, beni de yaz ömer abi, tipimi tarif et, bir iki kız düşerse haber et diye söyledi, diye demiyorum, ciddi iyi çocuk.

    işte bu asım bana çiyadaki sokağa kurulmuş masadakileri işaret ederek baksana abi, köpeğine ne veriyor dedi. gözlerime inanamadın, masanın altındaki fino tüylü, köpeğine adana'nın yöresel yemeklerinden biri olan o güzelim bumbarı veriyordu aşifte kadın. up uzun tırnaklarının ucuna takılmış bumbar ile besliyordu iti. lan it! kıymanın kilosu kaça biliyor musun sen, az ötede ekmek parasına dilenen açlıktan kırılan çocuklar, köpek öldüren şaraplardan inim inim inleyen ayyaş sakallı meczuplar var sersefil kaldırımda yatıyorlar, önlerinden geçerken abi bi cigara be ha! diye ağlamaklı bir yüz ifadesi ile paçamdan tutuyorlar, akan burunlarını siliyorlar paçama. işte o kadar temiz masum ve saflar. peki bu ciks kadın ne yapıyor böyle, kol gibi hesabı köpeğe yediriyor. ahh ahh ulan. yaşantı işte. gözlerim nemlenmişti yine. masa örtüsünün altındaki kadının hadise misali süt liman bacaklarına sürtmeye başlamıştı köpek. durdum öylece. hızlı hızlı gel gitler sergiliyordu. kadın ise beyaz şarabaından bir yudum alıp hiçbirşey yokmuşcasına karşısındaki godoş adamla sohbete devam ediyordu. köpeğin zayıf şeyi iyice kalktı. kuyruğunu dikti. incecik ayak bileklerine daha da bir sürter oldu, gözleri deli misali yerlerinden fırlayacak gibiydi. sonra yerde sıçramaya başladı. koltuğun arkasından belli olan beyaz mini eteğinin altındaki siyah tangasına doğru zıplıyordu. herhalde daha öncesinden eğitimli idi köpek. kadın köpeğini yerden aldı, kollarının arasında havaya kaldırdı, yağlı ağzından mucuk diye öptü ve kucağına oturttu. daha fazla önümdeki bu iğrençliğe katlanamadım, o sürtünmeler, inlemeler ve ulumalar eşliğinde ikisini oracıkta baş başa bırakarak yoluma devam ettim. töbe töbe çektim içimden. sonra ellerimi yere sürerek toprakta bir teyemmüm aldım. tek yapabildiğim buydu. başka ne yapacaktım ki. köpeğin sıçtığı boku paket yapıp, içindeki kıyma tanelerini ayıkladıktan sonra yetim, fakir gurubaya vermek aklımdan geçti ama bunun için fazla vaktimiz yoktu. başka sefere artık.

    balıkçı pazarının girişinden hemen aşağı, kahvecilerin oradan geçiverdik. ruknettin; "-abi ben migrostan bir maltepe alim geliyom." dedi. olum maltepe diye bişe mi kaldı bu devirde demedim, diyemedim gitti öylece... girdi yanar döner kapıdan migrosun sarı aydınlığına. yıllar sonra öğrenecektim ki, migrosun sarı aydınlığı, insandaki alışveriş dürtüsünü harekete geçiyormuş.
    ruknettin gittikten sonra yanımıza bir kız yanaştı. ben bu yanaşmanın zamanlamasını ruknettin'in iki aydır yıkanmamış zencefilli çoraplarına bağladım ama işin aslı öyle değilmiş. üstü başı per perişan halde, kucağında bir bebek ile önümüzde durdu 14-15 yaşlarındaki kız. "-abi allah rızası için para istemiyom, bir ekmek alın bana migrostan, allah rızası için, ananın babanın hakkı için abi, bebeğeme ekmek vericem." diye dileniyordu. kıza baktım, kızın yüzü o dilencilere has bir şekilde kararmıştı. yer yer yüzünde beyazımsı gölgeler gözüme çarpsa da, her halinden ihtiyaç sahibi olduğu anlaşılıyordu. bi kere dişleri bembeyazdı, bişe yemiyolardı ki kirlensinler.

    o an aklımdan bir şekilde yardım etmeliyim düşüncesi geçti. fakat insanoğlu elini cebine götürmeye görsün, kişinin aklına binbir türlü kurt gelip yerleşiyor. acaba bana numaramı yapıyor, tezgah mı bu, lan bunun ailesi benden zengindir, mercedesleri vardır, her gün burada dileniyor ki hem. yol bellemiş kendine. günde 100 tl'den, ayda 3 bin eder. diğer yandan bu kız ekmek istedi benden, para değil ki. olsun belki ekmeği alıp başka yerde satıyordur. işte böyle bin bir vesvese gelip gider insanın aklından. asım!ın kafasına bi tane patlattım. "-olum asım ayıp senin yaptığın, kızın günahını alma boş yere, bırak böyle düşünmeyi, bak kafandaki bulutumsudan ne düşündüğün belli oluyor, at elini cebine bi ekmek parası ver kıza." "ama abi" diyecek oldu asım. susturdum. "-sus asım, sus biliyorum. son paranı bardaki tuvalete düşürdün. tamam yemiştik biz o yalanı, daha fazla anlatma. "asım da içerledi bu serzenişimi fark ettim, başını önüne eğdi.

    sonra kızın garip haline bir kez daha baktım, kucağındaki mahsun ağlamaklı bebeğin yanağına elimi götürdüm. sevdim yanağından usulca. parmağımı tuttu, bırakmadı. emdi işaret parmağımı, pıtırcık dudakları ile, süt istermişcesine. ahh zavallıcık, sana kimler acısın, baksana şu yoldan geçen mini etekli kıza, söylesem emzirir mi ki seni. o koca göğüslerinden bir tutam verir mi ki? yoksa sarkar diye gerizekalı şey deyip geçer mi buradan, arkasına bakmadan. hı mini etekli göğüsleri bodysinden taşan kız? sonra beni de emzirir misin kana kana. (gerizekalı şay. evat.) (ne yapalım biz erkeklerin de seks ile ilgili düşünmediği an yok gibi.)

    ruknettin kasada işini bitirmiş, eline aldığı fişi buruşturup atarken, açılır kapanır kapıdan dışarı çıktı yavaş adımlarla. hemen önünde ise zayıfcana, sarışın, üzerinde askılı bol bir bluzu olan bir kadın vardı. kapının üzerindeki klima at kuyruğu yapılmış saçlarını ve mavi yuvarlak desenli beyaz eteğini havalandırdı. eteğinin altındaki esmer kavruk bacakları göz önüne çıktı. kısacık eteğinin havalanmasını hiç önemsemedi bile. asabi bir yüzle güneş gözlüğünü düzelttikten sonra dev ekran telefonuna sarıldı, "alooo, geliyorum hayatım, migrostan cincoşa whiskas aldım, ona mamasını verim gelicem akşama. sevişmek üzere" deyip oynar başlıklı telefon kapağını şlak diye kapattı.

    yanımızdaki kız, kadının zengin görünümünü görünce ona doğru yaklaşmaya başladı. ceylan misali suratını daha da bir kırıştırak -abla şu bebeme bir süt parası, ne olur be abla hı! diye dudağını ve boynunu büktü, sağ avucunu ileri doğru uzattı. kız hristiyan dünyasındaki kötü ruhlardan arınmış magdalalı meryem gibi saf ve naif bir kimya ile sanki gökten inerek zuhr etmişti biz insanlık alemine. belki de şimdi insanlığın makus talihi şu şirret görünümlü at kadının parmaklarının ucundaydı. kim bilir. kim biliiiiir diye bir şarkıyı dudaklarım bilinçsizce mırıldandı.

    sarışın kadına tekrar baktım fırsattan istifade, o şirret kadınlara has bir seksapellik vardı üzerinde. altında pileli beyaz eteği, bronzlaşmış bacaklarını ayan beyan açık ediyordu, ayağındaki sandaletler mavi ojeli tırnaklarının rüküşlüğünü fütursuzca sergiliyordu. üzerindeki askılı bol bluzun arasından ise ince askılı sütyenin kopçaları belli oluyordu. göğsü var denemezdi, zayıftı, fit bir fiziği ve yayvan kalçaları vardı. dudakları kırmızı rujdan ciyak ciyak bağırıyordu, dün akşam şehvetle öpüştüm diye. aldırılmış ve kaldırılmış kaşları o kocaman çerçeveli güneş gözlüğünden bile taşmıştı. yuvarlak geniş alnı ve esmer kavruk teni bir şekilde sarı saçlarını iyice belirginleştiriyordu. saçlarını ise düzgün bir şekilde arkaya toplamış, sosyete kadının o klas havasını vermeye çalışılmıştı. aslında perma yapsa daha çok yakışırdı ki yapacağı her halinde belli idi. permalı altın sarısı saçları ve kırmızı geceliği ile bu akşamı geçireceğim der gibi şuh bir şekilde kıza baktı. suratı "seninle mi uraşıcam" ifadesine bürünmüştü.

    kadın ne diyor bu kız minvalinde kısa sürüncemesinden sonra, "ne para mı, bebek mi, al whiskas var" diyerek, poşetinin içindeki üzerinde sevimli kedi resmi olan kutuyu çıkartıp, whiskasın ağzını açtı. aynı anda ağzım bir karış açılarak olan biteni ve kadını izliyordum. kadın köşeye gitti, eğildi, bacaklarını büktü eğilirken, bronz bacaklarının güzelliği beyaz eteğinin içinde daha bir ön plana çıktı, yolun kenarına bir parça whiskas'tan döktükten sonra "-bununla beslenirsiniz nalet yaratıklar. bak size kedimin hakkından verdim, kıymetinizi bilin." deyip silkemez tavırla gülümsedi. yo yo olamazdı. kadının suratındaki o şıllık gülümsemeyi görünce anladım, jetonum o an düşüverdi. bir an için dalgınlığıma gelmişti, bu nalet kadın resmen kızla dalga geçiyordu, bir kedi gibi oynamıştı dilenci kızla. kız abla ben ne yaparım bunla, bebeeme süt lazım. dediyse de, kadın hiç tınlamadı bile, poposunu döndüğü gibi yoluna devam etti. o dönüşün şiddeti ile eteği iyice havalandı, popsunun kavisli o ele avuca gelir cinsten pürüssüz kavruk hatları belli oldu. altına hiç bişe giymemişti. hayır olamazdı. rezillikti bu...rezillik diz boyunu geçmişti bile.

    asım'ın omzuna elimi atıp, "asım olum" dedim "bak gör ne kadınlar var, ondan sonra ömer abi sözlükte beni de yazsana allah için diye bin bir şaklabanlık yapıyorsun. gör asım gör, fotosunu çekme, sadece gör." dedim demesine de yine de asım cep telefonu ile hatunun dolgun kalçalarının fotosunu çekmeyi ihmal etmedi. ve kader yolumuza kaldığımız yerden devam ettik hep beraber... dostoyevskinin karamazof kardeşlerin sonunda dediği gibi hurrraaa!!
    1 ...
  40. internet kafede açık unutulan facebook hesabı

    1.
  41. umumi tuvaletten fermuarı kapatmadan çıkmaya benzer.

    hayatta hepimizin utanç ve aynı zamanda endişe, korku duyduğu anlar olmuştur. bu anlar "bizim", daha doğrusu benim bok yemekten vazgeçmeyeşimden (öhö öhö) kaynaklanmaktan ileri gelir. atalarımız ne güzel demiş; "bir musibet bin nasihattan evladır." diye. ata ve bok dualitesi, bana, babamın bir sözünü hatırlattı. sevgili babacum kimi zaman, daha çok yanlış bir şey yaptığım zamanlar yüzüme bakıp "it bok yemekten vazgeçer mi" diye serzenişte bulunurdu, tümcenin öznesi benmişim gibi.

    inkâr edecek değilim, evet bendim öznesi. yerden göğe kadar haklı mı peki.

    kim mi haklı?

    atalarımız ve babam.

    haklılar da fekat bu yazıyı yazmaktaki amacım bu değil.

    nedir peki?

    illa bir amaç mı olmalı vakit öldürmek biraz benimkisi. yo düşündüğünüz gibi; ruhumu arındırmak yahut günah çıkarmak değil amacım. öyle bir şey olsa istiklal'deki kiliselerden birine damlardım. hem yüzsüzlüğün biri bin para bende. ayıptır söylemesi çok pişkin ve kaygısızım. başıma gelen anlatacağım bu utanç verici hadisenin yaşattığı vicdan azabından ne zaman kurtuldum, bilmiyorum.
    neyse, bu iç yankılarımla bir türlü asıl konuya giremiyorum. siz de azcık okuyun canım de mi, o kadar olsun yani. boşa mı yazıyoruz burda.

    (evet.)

    dur en baştan anlatayım, bu şekilde ben de rahatlayayım, siz de rahatlayın.
    özetle, ben bir bok yedim.

    evet yedim.

    hiç tanımadığım birine ait açık olan facebook hesabından onun ağzından bir şeyler yazmaya çalıştım. çalıştım ama olmadı. allah diyeyim, bir kazaya kurban gitmeme mani oldu. verilmiş sadakam varmış. kısaca olay bundan ibaret.

    şimdi konuyu biraz açalım. sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş ya, benimki de o hesap artık. anlatacağım bu olay bana iyi bir ders oldu en alasından.

    en az bir ay idare eder beni. idare edemem anne!, idare edemem!!!...

    geçen hafta cuma değil, ondan önceki hafta cuma. istiklal'e çıktım. moralim biraz bozuktu, kız arkadaştan ötürü. o da ayrı bir mevzu, ayrı bir hikaye. telefonlarına çıkmıyordum kaç gündür, mesajlarına cevap vermiyordum. perşembe gecesi ayrıldım minvalinde bir mesaj atmış. ne yapalım ayrılsın demiştim. şimdi barıştık. dediğim gibi istiklal'deydim. yanlış hatırlamıyorsam saat yedi buçuğu gösterirken internet cafenin birine damladım. daha önceden yol üstü uğradığım bir internet kafe. burayı seviyorum. rahat bir yer. normal bilgisayarların saati x liraysa, laptopların iki x lira. (kısaca şuna iki katı desene.)
    ben kasanın yanındaki laptopların birine kuruldum geniş geniş. koca bir kanepe. yayılıyorum yayıldıkça. rahat rahat internetime giriyorum, bir yandan da sipariş ettiğim gazozumu yudumluyorum. anlayacağınız değmesin keyfime yağlı boya hesabı. bendeki keyif, paşa torununda bile yok.biliyorum rahat mı battı diyeceksiniz yazının sonunda. rahatıma düşkünüm efendim, popom rahat yere değecek illa. alışmışım bir kere rahat olmaya, geniş geniş takılmaya. alışmış kudurmuştan beter. kudurmuş dağa kaçmış. dağı su içmiş. yandı bitti kül oldu. biliyorum. böyle değil di bu tekerlemenin sonu.

    gelelim asıl konuya, bir saat internette surf yaptım. surf dediğim mal mal baktım işte bilgisayar ekranına. sonrasında facebooka bir gireyim dedim. arkadaş listem yine ne boklar karıştırmış. facebook u açıcam da, kız arkadaşla aramız limoni demiştim ya, onu orda online görmek de istemiyorum. diğer yandan, ben yokken bir şey yazmış mı diye içten içe merak ediyorum. "fa" yazınca direk facebook linkleri döküldü. tıkladım. tıklamamla birlikte karşımda başkasına ait bir facebook hesabı.
    ananı ne bu la. cengiz bilmemneoğlu. herhalde benden önce bu bilgisayara çöreklenmiş birine ait olmalı. çıkış yapmayı unutmuş garibim. tam elimi hesabı kapat sekmesine götürücektim ki. soldan soldan geldiler...kulağıma fısıldadılar...iyi saatte olsunlar.

    içsel muhasebe;
    -şerefsizim ben bir şey yapmadım sevgili okuyucular. inanın ki suçsuzum.
    -suçsuz musun?
    -ivit.
    -nasıl suçsuzsun güzel kardeşim.
    -şeytan kanıma girdi kandırdı beni.
    -hep bu şeytanın bok yemesi mi, sende irade namına bir şey yok mu?
    -vaar.
    -varsa, bundan bir ay önce aynı haltı yiyen babam mıydı?
    -ne haltı ne diyorsun sen.
    -bak ömercim, msn hatırlamıyor musun başkasının msn'i... aynısını ona da yapmıştın.
    -hmm.. evet var öyle bir şeyler.
    -yine bir internet kafede açık unutulan msn hesabından girip, istanbul'da askerliğini yapan kişiymişsin gibi kankasına karşılık veren kimdi?
    -tamam tamam itiraf ediyorum peder bendim mna koyim...pişmanım ama zevkliydi ne yalan söyliyeyim.

    evet sevgili yazarlar size bir gerçeği daha itiraf etmek zorundayım. bundan bir ay önce. benzer bir hadise yine istiklal'de bir kafede başıma geldi. oturduğum bilgisayarda başkasına ait bir msn açıktı. biliyorum kanunen ve manen bir suç bu yaptığım şey. ama ne yapayım kendimi onun msnine girmekten alamadım. anlayacağınız benden önce oturan şahıs msn'ni kapatmayı unutmuş . profildeki resminden anladığım kadarıyla, istanbul'da askerliğini yapan birisine ait msn. tertipleri ile çektirdiği fotoğraftaki haki üniforması ve kepi ile bana doğru üç numaralı ezel bakışını atıyor, başına geleceklerden habersiz... ehehe diye hınzırca güldüm içinden. yine soldan soldan geldiler. o an açık olan msn listesine göz gezdirdim. online hakan adlı birine gözüm ilişti. profil resminden anladığım kadarıyla o da aynı yaşlarda sayılır. belli ki memleketten bi arkadaşı. bir anda selam tertip diye mesaj attı hakan denen lavuk. sol alt köşeden fırladı mesaj. a. s. tertip diye karşılık verdim. sohbetin gerisi şöyle cereyan etti.

    hakan+nasıl gidiyor askerlik.
    ben-iyi diyelim iyi olsun birader.
    +şafak kaç kardeşim.
    -bizim askerliğimiz uzun daha kardeş.
    +nerdeydin sen?
    -istanbul.
    +ooo rahatsın desene.
    -yok be birader ne rahatı.
    +hayırdır bi durum mu var.
    -sabah akşam dayak yiyoruz burda.
    bi yarım dakika cevap yok...hakan is typing...
    +yapma ya, takma kafana tertip geçer inşallah.
    -ne geçmesi, diskoya aldılar beni, geçen hafta çıktım diskodan. komutanın birine daldım. iki hafta hapis cezası verdiler. ağzım burnum kan içinde. bildiğin gibi değil. sabah akşam ağlıyorum kardeşim. psikolojim bozuldu burda. ne yapacağım bilmiyorum.

    yazdıkça yazıyorum, yine cevap yok.

    +deme kanka, üzüldüm gerçekten... :(
    -bu arada seninle memlekete gelince görüşüceğiz.
    +niye, ne oldu kardeşim.
    benden yanıt yok...
    -kardeşim ne oldu hayırdır.
    yine yanıt yok....
    +???
    -sen daha iyi bilirsin. hesaplaşacağız seninle
    karşı taraftan gözleri açılmış şaşkın adam simgesi.
    +kardeşim niye böyle diyorsun ne oldu ki.

    ondan sonra tak kapattım msn'i.

    çok pis bir halt yediğimin farkındayım ama kendime mani olamıyorum. kliptomani gibi bir şey. şeytanın duy dediği deyimine benzer ben ise şeytanın yaz dediğini yazdım sanki.

    bu olaydan yaklaşık bi hafta sonra dediğim gibi, şans eseri başkasına ait bir facebook adresi açıldı o an önümde, internet kafede. baktım profiline. kızlarla kol kola çektirdiği fotoğrafını eklemiş profiline. adı cengiz. işin doğrusu bu kız mevzusuna hafiften kıl oldum. yo kıskanma değil. isterse harem kursun bu pezeveng ama maksat ilgi çekmek istermiş gibi, iki kızın arasında kollarını açmış, kasım kasım kasılıyor. vay cengiz dedim sen misin böyle kasılan. açtım duvarını tak tak abuk sabuk şeyler yazmaya başladım. geyiğe bağlıyorum iyice. daha önce yazdıklarını okudum. daha önce ak demişse ben kara yazıyorum. ne dediyse tersi, kendi kendini tekzip ettiriyorum. içten içe diyorum olum yapma, yazma belki buradan birine aittir. yerin kulağı var, internetin hayli hayli var. ben duvarına bunu yazarım. çocuk anında görür sonra bu bilgisayarda açık unutmuş olduğunu hatırlar, yanıma gelir göt olurum. yazdıktan sonra tek işim bir tıka kaldı ama işte dediğim gibi bu düşüncelerde hemencecik göndermedim. başka sitelere baktım bekledim biraz. sonra tekrar face'i açtım.

    tam ben bunları tekrar düşünür bir yandan duvara yazmaya devam eder iken. yanımdan geçen internet kafeden sorumlu elemanın gözü benim bilgisayarına takıldı. o an durdu. çaprazımdan ne yazdığıma bakmaya başladı. ben de sağ sağdan göz ucumla ona bakıyorum. dondum kaldım bir beş on saniye. akabinde hemen face'in linkini kapattım. kapatınca yanıma doğru yaklaştı.
    -o benim hesabım mı diye sordu.
    elemanı görünce, profildeki resimdekinin aynısı bu diye içimden geçirdim. o an beni bir yusuf yusuf hali sardı sormayın gitsin. elim ayağıma karıştı resmen.
    -yoo benim hesabım dedim tedirgin gözler ile.
    -bana benzettim de...
    -yok kardeşim benim bu. dedim hafif kızarak, aynı zamanda kızararak.
    -tamam öyleyse deyip pek de inanmayarak yanımdan uzaklaştı yavaş yavaş.

    bendeki yakalanma korkusundan vücudumu bir ürperti kapladı. hemen sildim, face'i de kapattım. sonra geçmişi temizledim. olum larry şanslısın yine dört ayak üzerine düştün dedim. ya yakalansaydın. ya görseydi onun ağzından yazdıklarımı.
    yazdığım şeylerde küfür yoktu ama daha önceden yazdığı şeyleri okumuştum, onları yalanlar nitelikte abuk sabuk bence komik sayılabilecek şeyler yazıyordum işte. bir tık uzaklığı mesafedeydi gödermem an meselesi idi. allahtan ucuz atlattım. anlattığım gibi. bu olay bana başlı başına bir ders oldu mna koyim. bir daha böyle hınzırlıklar yapmamaya tövbe ettim. hatırlayınca hala bir endişe kaplar beni...

    kötü bi şey kimselere tavsiye etmem. valla kötü. yapmayın böyle şeyler siz de emi...
    11 ...
  42. sevgilinin telefonu açmaması

    1.
  43. babasız büyüyen kızların psikolojisi

    1.
  44. onaltı yaşındaki kız annelerinin dramıdır bu piskoloji aynı zamanda.

    duygusaldır, saftır buna mukabil çetincevizdir genelde.

    alt komşumuz nuriye abla. kendisini pek severim, arada sırada elinde bir tas yemekle kapıma dayanır, bir şeyler getirir bana, sağolsun. iyi kadın. bir çocuğu var, tuğçe. uzun kızıl saçlı, çilli, zıpır bir kız. beni ne zaman görse gelir sarılır öper, ömer abi ne yapıyorsun der. halimi hatrımı sorar. ben de "ne olsun kız sen ne yapıyorsun yine, ne muzurluklar peşindesin" derim, takılırım.

    aslen iyi bir kız ama birazcık saf, biraz da gözü dışarda. o yaşlarda normal aslında, daha yeni yeni erkek arkadaşı, onun dediğinwe göre aşkito'su oluyor. lakin annesi kızına sahip çıkmanın derdinde. kimi zaman alt kattan sesleri gelir, evde gürültü patırtı anne kız kavga ederler. tuğçe genellikle her ergen gibi annesine karşı geliyor. anlayabiliyorum. daha geçen hafta arkadaşları ile beraber antalya'ya tatile gidicem diye tutturdu. yok arkadaşları tatile gidiyormuş da, niye kendisini gönderilmiyormuş falan da filan. arkadaş dediyse de sadece kız değil tabiki, erkek arkadaşları da gelecekmiş. gelsin gelmesine de annesinin endişelendiği nokta, bu arkadaşlar okuldan değil, bir de yaşça kendinden büyükler. bi kaç kişi arabası ile götürecekmiş onu.

    nuriye abla kocasını yıllar önce bir trafik kazasında kaybetti. haliyle o da hem anne hem de baba olmaya çalışıyor. tabi elinden geldiği kadar.

    birkaç kez kulağını çektim tuğçe'nin ona nasihatten ziyade ombudsmanlık yapmaya çalışıyorum, bir arkadaş gibi. geçen dönem, okula giderken bizim tuğçeyi gördüm. servis bekliyor kapının önünde. günaydın ömer abi dedi. parlak dudakları gözüme çarptı. kız ne sürdün dedim dudaklarına. "ruj ömer abi." dedi.

    "-senin daha yaşın kaç başın kaç. baka okula gidiyorsun bir de üstelik. öğretmenlerin kızmasın bu haline."

    -hıh yaptı ben zaten onlar için sürdü... sustu.

    normal dedim içimden, gençlik işte kendinden büyüklere karşı ister istemez ilgi gösteriyor, kendisini onlara beğendirme çabası içinde. olmaz ki kızım böyle. tehlikeli, iti var çakalı var. bak dedim tuğçe seni normal karşılıyorum ama şu üstüne başına bak. yaka bağır açık sütyenin gözüküyor içinden. şu eteğine bak kıvıra kıvıra süper mini yapmışsın. biraz daha kıvırsın iç çamaşırın gözükecek. erkek milleti bu, onlara güven olmaz. kendini biraz dizginle kötü arkadaşlar edinme...demeden lafımın arasına girdi.

    -ama utku beni böyle seviyor ömer abi.
    -utku da kim.
    -yeni boyfriendim
    -ayberk'e ne oldu daha geçen onla çıkıyordunuz.
    -beni boynuzladı işte. pelinle yattı şerefsiz. evlerine gittik, seviştik ama ben henüz bir ilişkiye hazır olmadığım için içime girmesini istemedim. ne dediysem razı olmadı ayrıldı benden.

    bak tuğçe'cim dediğim gibi erkek milleti böyledir, sana gösterme demiyorum göster ama elletme, yani elleteceksen de fazla elletme bırak sen de kalsın hazinen. bir gün geldiğinde karşına doğru kişi çıktığı vakit...

    -üff ömer abi annem gibi sen de başlama, ama ben sıkıldım bundan. utku'yu da sırf bu yüzden kaybedersem bir daha şansım olmaz. "buhrana" girerim. suratı asıldı.

    asma o güzel yüzüne deyip çenesinden kaldırdım başını, hadi gül bişey dediğim yok. sadece demek istediğim şu, senin gibi güzel bir kızı hangi erkek geri çevirebilir. sen bilirsin yine de, ben sadece söylerim, sonra pişman olma. ömer abim demişti dersin. önüne utku gibi nice erkekler çıkacak, elini sallasan ellisi. sakla biraz kendini üniversitesi var daha bu işin.

    anlattıysam da bir kulağından girdi bir kulağından çıktı. bir sigara yaktım. o da istedi. vermedim tabi. hadi canım hadi, sen dersine dedim savuşturdum. işte böyle bir garip kız inşallah üzülmez. amin.
    12 ...
  45. hayatımdan çık osvaldo

    1.
  46. bugün fox tv de aşkın peşinde adlı pembe diziyi seyrederken duyduğum bir replik.

    yanardöner kadın hayatımdan çık osvaldo diye yırıtınıyordu. osvaldo cevab bile veremedi ya da siklemedi. komik. osvaldo beni duyuyor musun hayatından çıkacakmışsın o kızın osvaldo.
    1 ...
  47. sevdiceğin babasına mektup yazmak

    ?.
  48. zor olan. hele bir de elçi ise daha da kasıyor. işte şöyle bir şey;

    sayın başkonsolos, bay markovic,

    nasıl anlatsam bilemiyorum, günlerdir gözüme ne bir uyku giriyor ne de ağzıma bir lokma. iştahım kesildi, ben eski ben değilim galiba. kızınız evet biricik kızınız...efendim lafı fazla dallandırıp budaklandırmadan diyeceğim o dur ki; geçen ay bir gündüz vakti, beyaz eteği ile makam aracından inerken tevafuken görmüş olduğum, altın saçları ile nadide bir papatya gibi güneşe doğru açan sevgili kızınıza aşık oldum. evet yanlış duymadınız. adını dahi bilmediğim bu narin yaratığa tüm kalbimle ama samimiyetle söylüyorum, bay dragan markovic, tüm kalbimle deliler gibi aşık oldum.

    biliyorum sayın bayım, gerçekleri yüzüme vurmanıza gerek yok. ne dediğinizi duyar gibiyim. pelin batu gibi o da koskoca bir konsolos kızı, 5-6 dil bilen, evrupalarda fransa'da eğitimini almış, asilzade, okumuş, kültürlü, entelektüel, zarif, peri gibi bir kız. ben ise konsolos köpeği'nden pespaye, biçare, aç karnını doyurmaya ancak muktedir, kendime bakmaktan aciz, istiklal caddesi'nin arka sokaklarının derin kuytularında sürünen bir lağım faresi, toplumun içinde yitip gitmiş bir adam sersefil bir serseri.

    ama sayın markovic sevmek benim de hakkım değil mi? bir günah mı işliyorum kızınızı sevmekle? kızınıza aşık olmak suçsa, sibirya'ın buzul bozkırlarında kürek mahkumu olarak prangalara çarptırılmaya razıyım, sürün beni buralardan, bir daha göremeyeceksem o zeytinden kara minik gözleri, beyaz pamuk narin ellerini, dantelli eldivenini, kısa küt saçlarını sürün beni, sayın başkonsolos.

    üzerindeki o kırmızı kazağa, altındaki bembeyaz eteğe, yanaklarındaki tatlı tebessüme, kiraz dudaklarına, tatlı kulaklarına, yan yan bakışına aşığım galiba...bir düş gibi, bulutların üzerindeyim inanız ki... kül kedisi prensesin hayaliyle, ince bir hastalığın pençesine düştüm. kuru kuru öksürüp tıksırıyorum, zamansız gelen ateşli titremeler bedenimi kurutuyor. bu zor anlarımda arkadaşım marat gözümoviç ağzıma bir kaşık ayranaşı çorbası vermek için uğraşıyor saolsun. ben ise iki aydır kirasını vermediğim çatı katındaki tabut gibi odamda her gece onu düşünüyorum. ev sahibem fadime karaduloviç, yakında beni yakamdan tutup, sokağa atıcağını söyledi. bu kışta kıyamette ne yaparım.

    sayın dragan markovic, lütfen beni yanlış anlamayın bu satırları size kendimi acındırmak için yazmıyorum. vodka için bir kaç kopek koparma peşinde de değilim. kızınıza karşı derin duygular besliyorum. hayatımın geri kalanını, bir ömrü hayatımı ona adıyabilirim. yeter ki, evet yeter ki evet deyin sayın markoviç, evet deyin o narin elleri bir kez olsun öpme şerefine erişeyim. cebimde kalan son 20 kopekimi de bu mektubu göndermek için postahane katibi irfan ilipovniçe veriyorum. şahidimdir, ona da sorabilirsiniz ne halde olduğumu.

    kızınızı daima sevecek olan asil bir yüreğinden başka asalet unvanı bulunmayan, pek kadirşinas müstakbel damadınız larry, kuzen larry.

    en derin saygılarımla...
    3 ...
  49. arsızca kedi yavrusunu tekmeleyen tinerci çocuklar

    1.
  50. toplumun pençelerinde yozlaşmış çocuklar.

    hay allah'ım sabah sabah cinlerim tepeme çıkmasına neden oldu. saat 10 gibi cumartesi sabahına dinç bir şekilde uyanmış ve mutluydum. gazetemi okurken, bir yandan da çayıma eti-petibör bisküvimi batırıp, sabah kahvaltımı yapıyordum. o esnada açık olan pencereden bir viyaklama sesi duydum. evet bir viyaklama bir kez daha. kedi sesi gibiydi. hafif yavrumsu. böle avuç kadar. kafayı bi uzattım pencereden, 17-18 yaşlarında 4 apaçi toplanmış sanki topa vurur gibi ayakları ile bir şeyi tekmeliyorlar. "çocuklar ne yapıyorsunuz orda" diye seslenmeme rağmen cevap gelmedi. gülüşmelerine, bir yanda da tekmelemeye devam ettiler. bu sefer daha yüksek sesle "şşt lan baksanıza size diyorum" diye bağırdım. iri olanı bana doğru döndü, siklemez bir eda ile "hı ne diyon" diye cevap verip sigarasından bir fırt almakla yetindi. yüzü çizik çizikti, biraz tırstım mna koyim ne yalan söylim. iri olan aradan çekilince miyop gözlerimle bir canlının debelendiğini görür gibi oldum.
    -o ne? tekmelediğiniz şey,
    -sana ne!
    -lan piç gelmim aşşağı, cevap versene ne o!
    -kedi mna koyim. sikicen mi.
    -ne diye tekmeliyorsunuz yazık değil mi hayvana.

    konuşmalarımdan bu sefer diğer üçü de tekmelemeyi kesti. kafası sıfıra vurulmuş yüzü yara bere içinde olan çocuk burnunu oydu, tatağını çıkardıktan sonra bana doğru fırlatarak;

    -avukatımısın sen lan piç, deyince cinlerim tepeme çıktı;
    -nediyon orospunun evladı, bana mı diyon piç diye
    -sana diyom beğenemedim mi sikik,
    -bekleyin geliyom aşşağı kodumun çocukları dedikten sonra aşşağı koşturdum.

    indiğimde ellerindeki bali dolu poşetleri görünce bu sapık çocukların bir grup tinerciden ibaret olduğunu idrak etmem pek güç olmadı ama bi kez belaya bulaşmıştım. kafası kazınmış olan arka cebinden ekmek bıçağını çıkardı. hafiften tırstım. hafiften değil baya baya tırstım lan. durumu alttan almaya başladım yusuf yusuf.
    -olum yazık değil mi hayvana ne diye tekmeliyorsunuz.

    sollarındaki kediye baktım. hayvan kanlar içinde yerde yatmaktaydı. hem de yavru. bir diğeri siyah poşetinden bir fırt çekti. kafayı iyice bulur gibi oldu. tam o esnada bir polis arabasının arkalarından sesi duyuldu. aaaauuuuvvv diye öttü siren. içimden derin bir ohh çektim. arkana bak, polis geliyor deyince tabanları yağlamaları an meselesi oldu. kafası kazınmış olan giderken; seninle görüşüceğiz lan, akşam tekrar gelicez buraya. diye çemkirdi orospuçocuğu. "gel akşama bekliyorum ananı da al gel" dedim tedirginlikle. sonrasında bu tarafa doğru gelen polis yanımda durdu, olan biteni anlattım. anlattım anlatmasına da kedi çoktan hakkın rahmetine kavuşmuştu bile. mna koduğumun çocukları...sabah sabah keyfimin içine ettiler. daha öncesinden uyarmışlardı beni, buralarda iti, hırlısı hırsızı çok olur demişlerdi. ama bu şekilde olacağını bilseydim evi mezarlığın yanından tutar mıydım, hay kafama sıçim.
    4 ...
  51. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük